ADİYAT 4 |
فَأَثَرْنَ
بِهِ
نَقْعاً |
4. Derken orada toz
çıkaranlara,
Bununla baskın yaptığı
yerde oldukça hızlı koşmalarından ötürü toz çıkartan atlıları kastetmektedir.
Abdullah b. Revaha dedi ki: "Ölsün bütün çocuklarım eğer görmezseniz atlarımızı
Keda dağının her iki yanından tozları dumana kattıklarını."
"Orada"
lafzındaki zamir "yer"me yahutta baskının gerçekleştiği mekana
racidir. Anlam bilindiği takdirde daha önce kendisinden açıkça sözedilmemiş
isimlere zamir gönderilebilir. Nitekim Yüce Allah: "Nihayet o perde
arkasına girince" (Sad, 32) buyruğunda da böyledir.
Buyruk; "derken
onunla" yani koşmakla "toz çıkaranlara" anlamındadır, diye de
açıklanmıştır. Zaten "koşmak"dan daha önce sözedilmiş bulunuyor.
(Dolayısıyla bu zamir ona gönderilmiş olmaktadır.)
"Toz" anlamı
verilen; (...)'in Müzdelife ile Mina arasındaki yerin adı olduğu da
söylenmiştir. Bu açıklamayı Muhammed b. Ka'b el-Kurazi yapmıştır. Vadiye giden
yol olduğu da söylenmiştir. Belki de "zamir" bu yerden çıkartılan
toza racidir.
es-Sıhah'ta şöyle
denilmektedir: "Toz" demek olup, çoğulu; (...) diye gelir. Bu kelime
"suyun biriktirildiği yer" anlamına da gelir. Kuyuda biriken suya da
bu isim verilir. Hadiste de: "Kuyuda biriken suyun başkası tarafından alınmasını
yasakladı" anlamında; (...) denilmiştir.
"Suyun biriktiği
karabataklık yer" anlamına da gelir. Çoğulu; (...) şekillerinde gelir.
"Deniz" lafzının çoğulunun; (...) diye gelmesi gibi.
Derim ki: Bu lafız bazan
sesi yükseltmek anlamına da gelir. Nitekim Ömer (r.a)'a: Kadınlar biraraya
gelmiş, Halid b. el-Velid için ağlıyor, denildiğinde onun: "Muğireoğulları
kadınlarının Ebu Süleyman'ın ölümü için oturup ağlarken gözyaşlarını
akıtmalarında herhangi bir nak, ve uğultu olmadıkça onlar için bir sorumluluk
olmaz" şeklindeki ifadesinde de bu anlamdadır.
Ebu Ubeyde dedi ki:
"Nak'" ile kasıt, sesin yükseltilmesidir, Ben ilim ehlinin
çoğunluğunun bu görüşte olduklarını gördüm, Lebid'in şu beyitinde de bu
anlamdadır: "Her ne zaman (savaş için) samimi bir feryad duyacak olurlarsa
Sesi soluğu olan herşeyi o savaş için toplarlar."
el-Kisai dedi ki: Ömer
(r.a)'ın "ses yükselmesi ve uğultu olmadıkça" ifadesindeki (ses
yükselmesi anlamı verilen): (...) aslında -matem zamanlarında- yemek yapmak
demektir. Bu anlamda: "Matemde yemek yaptım, yaparım" denilir.
(Ancak) Ebu Ubeyd dedi ki: (el-Kisai) burada bu kelimenin (...) anlamına
geldiği kanaatindedir. Halbuki onun dışındaki diğer ilim adamlarına göre bu
yolculuktan gelme sırasında yapılan yemektir. Matem sırasında yapılan yemek
değildir.
Kimi ilim adamı şöyle
demiştir: Ömer: "Ses yükselmesi" ifadesiyle başın üzerine toprak
koymayı (bir nevi dövünme) kastetmiştir. Bu açıklamayı yapanlar bu lafzın toz
anlamına geldiği kanaatindedirler. Ancak Ömer'in bu anlamı kastettiğini ve
onların böyle bir iş yapacaklarından korkmuş olduğunu zannetmiyorum. O onların
(oturmalarını isteyip) ayakta durmalarını hoş karşılamamışken, nasıl olur da bu
derece ileri bir davranışı yapacaklarından korkabilir. O "Onlar otururken
gözyaşlarını dökmelerinde ... (bir mahzur yoktur)" demiştir. Kimisi de bu
lafzın yakaları yırtmak anlamında olduğunu söylemiştir ki; ben böyle bir
anlamın bununla alakasının ne olduğunu bilmiyorum ve anlayamıyorum. Bana göre
bu lafız bu rivayette sadece "yüksek ses" anlamındadır. (Ömer
(r.a.)'ın kullandığı) diğer lafız olan: "Uğultu" ise "yüksek
şiddetli ses" demektir. Bu hususta herhangi bir görüş ayrılığını işitmiş
değilim.
Ebu Hayve "toz
çıkaranlar" (lafzını) şeddeli olarak; (...) diye okumuştur ki; "bunun
izinin görülmesini sağlarlar" demektir. Bunu şeddesiz okuyanların bu
okuyuşu ise karıştırmayı anlatmak üzere kullanılan; (...) fiilinden gelmektedir
ki: "Onlar yeri sürüp altüst ettiler." (er-Rum, 9) buyruğunda da bu
kökten (gelen lafız kullanılmış)dır.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN