SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

TAHARA BAHSİ

<< 195 >>

DEVAM: 75. Ateşte Pişen Şey'e Dokunmaktan Dolayı Abdest Almanın Lüzumuna Israrla İşaret Eden Hadisler

 

حَدَّثَنَا مُسْلِمُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ حَدَّثَنَا أَبَانُ عَنْ يَحْيَى يَعْنِي ابْنَ أَبِي كَثِيرٍ عَنْ أَبِي سَلَمَةَ أَنَّ أَبَا سُفْيَانَ بْنَ سَعِيدِ بْنِ الْمُغِيرَةِ حَدَّثَهُ أَنَّهُ دَخَلَ عَلَى أُمِّ حَبِيبَةَ فَسَقَتْهُ قَدَحًا مِنْ سَوِيقٍ فَدَعَا بِمَاءٍ فَتَمَضْمَضَ فَقَالَتْ يَا ابْنَ أُخْتِي أَلَا تَوَضَّأُ إِنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ تَوَضَّئُوا مِمَّا غَيَّرَتْ النَّارُ أَوْ قَالَ مِمَّا مَسَّتْ النَّارُ قَالَ أَبُو دَاوُد فِي حَدِيثِ الزُّهْرِيِّ يَا ابْنَ أَخِي

 

Ebu Süfyan b. Sa'id b. Muğire haher verdi ki: Kendisi Ümmü Habibe'nin yanına girmiş o da Ebu Süfyan'a (içmesi için) bir tas sevik ikram etmiş, Ebu Süfyan (Sevik'i içtikten sonra) su isteyip ağzını çalkalamış. Bunun üzerine Ümmü Habibe, şöyle demiş; Yeğenim (ey kız kardeşimin oğlu) abdest almayacak mısın? Çünkü Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem); "Ateşin değiştirdiği veya ateşin dokunduğu  şeyden dolayı abdest alınız" buyurdu.

 

Ebu Davud, Zühri hadisinde ("Kızkardeşimin oğlu" yerine) "oğlan kardeşimin oğlu dedi" demektedir.

 

 

Diğer tahric: Ahmed b. Hanbel Müsned

 

AÇIKLAMA:     Sevik, buğday veya arpa kavutunun su, bal, veya süt ile karıştırılmasıdır.

 

Ümmü Habibe bunun yenilmesinden dolayı abdestin lüzumuna işaret etmiş ve Resulullah'm bununla ilgili emrini haber vermiştir.

 

Ateşte pişen şeyi yemekten dolayı abdesti lüzumlu görenler bu hadise istinad etmişlerdi. Ömer b.Abdi'l-Aziz, Hasen-i Basri, Zühri, Ebu Kılabe, Ebu Miclez ve Ebu Davud bu görüştedir.

 

Ateşte pişen şeyi yemekten dolayı abdest'in vacip olmadığı görüşüne sahip olan ulema bu hadisin, bundan önceki babta geçen hadislerle nesh edildiğini söylemişlerdir.

 

İmam Nevevi, Müslim Şerhi'nde, bu ihtilafın Islamın ilk devirlerinde olduğunu, daha sonra abdestin vacip olmadığı hususunda icma olduğunu kaydetmektedir. İbn Hacer de ibn Batardan şu mütalaayı nakletmiştır: "Araplar cahiliyye devrinde temizliğe alışık olmadıkları için Resulullah ateşte pişen şeyi yedikten sonra abdest almalarını emretmiştir, islam yerleşip, insanlar temizliğe alışınca bu hükmü nesh etmiştir."

 

"Resulullah'in fiili, ümmeti ile ilgili sözlerine muarız olmaz ve onu neshetmez" şeklindeki ifadeler, ancak sözün hususiyetine dair bir delil olduğu takdirde geçerlidir. Burada öyle bir delil olmadığı gibi, Efendimiz Ebu Bekir, Ömer ve Ali (r.anhum)'un et ve ekmek yedikten sonra abdest almamalarına ses çıkarmamıştır.

 

Ahmed b. Hanbel ve İbn Mace'nin Cabir'den yaptıkları rivayetlerde, Cabir, Resulullah (s.a.v.) Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer'le beraber ekmek ve et yemiş, onlar abdest yenilemeden namaz kılmışlardır.

 

Bilindiği gibi, nasih-mensuh meselesinde, iki Hadisin arasını bulmak imkanı varken birinin diğerini nesh etmesi söz konusu değildir. Bu Hadisleri te'vil eden bazı ulema konuya daha değişik bir şekilde yaklaşmakta ve şu görüşü ileri sürmektedirler: "Ateşte pişen şeyleri yemekten dolayı abdeste lüzum yoktur diyen hadislerin, abdest almanın farz olmadığına; abdesti emreden hadislerin de müstehab'a hamledildiğini" söylemektedirler. Böylece neshi söz konusu etmeden hadisler arasını te'lif etmektedirler. Hattabi'de bu görüşü benimseyenler arasındadır.

 

Beyhaki, Osman ed-Darimi'den naklen şunları söylemektedir:

 

"Bir konudaki hadisler birbiriyle tearuz ederler ve bir tarafı tercihe kesin bir işaret yoksa, Hulefa-i Raşid’nin (Ebu Bekir, Ömer, Osman ve Ali r.a.'un) ne yaptığına bakılır ve onların ameli yönündeki hadisler tercih edilir."

 

Nevevi de bu görüşü tercih etmiştir.

 

Tahavi Mean-i'l-Asar adlı eserinde Hulefa-i Raşidin'nin, ateşte pişmiş bir şeyi yedikten sonra abdest almadan namaz kıldıklarına dair birçok haber rivayet etmiştir.

 

İkinci görüş tercihe daha şayandır. Dört mezhep İmamının görüşleri de bu istikamettedir. Zira, sahabeler, Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'i yakından izlerler, emirleri nedib (edepten olan sünnet) te ifade etse (farz iması vermemesi kaydı ile) ona titizlikle uyarlardı. İçlerinde Hulefa-i Raşidin'in de bulunduğu seçkin sahabe topluluğu abdest almadıklarına göre, abdest almayı emreden Hadislerin, bir hüküm ifade etmedikleri yani mensuh oldukları anlaşılır.