SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

TAHARA BAHSİ

<< 206 >>

بَاب فِي الْمَذْيِ

82. Mezi'nin Hükmü

 

حَدَّثَنَا قُتَيْبَةُ بْنُ سَعِيدٍ حَدَّثَنَا عَبِيدَةُ بْنُ حُمَيْدٍ الْحَذَّاءُ عَنْ الرَّكِينِ بْنِ الرَّبِيعِ عَنْ حُصَيْنِ بْنِ قَبِيصَةَ عَنْ عَلِيٍّ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ قَالَ كُنْتُ رَجُلًا مَذَّاءً فَجَعَلْتُ أَغْتَسِلُ حَتَّى تَشَقَّقَ ظَهْرِي فَذَكَرْتُ ذَلِكَ لِلنَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَوْ ذُكِرَ لَهُ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ لَا تَفْعَلْ إِذَا رَأَيْتَ الْمَذْيَ فَاغْسِلْ ذَكَرَكَ وَتَوَضَّأْ وُضُوءَكَ لِلصَّلَاةِ فَإِذَا فَضَخْتَ الْمَاءَ فَاغْتَسِلْ

 

Ali (r.a.) şöyle demiştir: "Ben mezisi çok gelen biriydim.(meniye kıyas ederek) yıkanmaya başladım. Öyle ki sırtım çatladı. Bunun üzerine durumu Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) anlattım. Veya: anlatıldı. Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem); "Böyle yapma, meziyi gördüğünde, tenasül organını yıka ve namaz için abdest aldığın gibi abdest al. Meni çıkdığında ise, yıkan" buyurdu.

 

 

Diğer tahric: Nesai, tahare; Ahmed b. Hanbel Müsned

 

AÇIKLAMA:     Mezi  beyaza çalan ve yapışkan bir sıvıdır. Oynaşma v.s. gibi cinsel isteğin şiddetli ve devamlı olduğu zamanlarda erkekten de kadından da gelebilir. Bazan çıktığı fark edilemez.

 

Üzerinde durduğumuz hadisten, mezi'den dolayı ğuslün gerekmediği, ğusülü gerekli kılan şeyin meni olduğu anlaşılmaktadır. Bu, mezhepler arasında ittifak edilen bir noktadır.

 

Ancak, mezi geldiğinde yıkanacak yer, mezinin temiz mi pis mi olduğu gibi mes'elelerde ulema arasında hayli görüş ayrılıkları vardır.

 

Şimdi bunları kısaca açıklayalım;

 

Resulullah (s.a.v.)'in: "tenasül organını yıka" sözünü zahirine bakarak Malikiler, zekerin tamamının yıkanmasının şart olduğu görüşüne varmışlardır.

 

Ahmed b. Hanbel'den iki görüş nakledilmiştir. Bunlardan biri Malikilerin dediği gibidir. Diğerine göre ise, zekerin hayalarla birlikte yıkanmasıdır. İleride gelecek olan İbn Sa'd Hadis’i de Hanbelilerin bu görüşünü takviye eder görünmektedir. Fakat İmam Nevevi o hadisin, mezi'nin hayalara da bulaşması haline hamledilmesi gerektiğini veya yıkanmasının mendup olduğunu işaret ettiği görüşündedir.

 

Malikilere göre, zekeri yıkamak teabbudi olduğu için, niyet de şarttır. Hanefi ve Şafiilere göre, necaset mahallinin yıkanması kafidir.

 

Nevevi, bunun, Cumhurun mezhebi olduğunu söylemektedir. Çünkü, yıkamayı gerektiren şey, çıkan şeydir, bu da çıkanın mahalline mahsus olur.

 

Tahavi'nin Şerhu Meani'l-Asar'ında Said b. Cübeyr'den rivayet ettiği "İnsan mezi çıkardığı zaman haşefeyi (sünnetli yeri) yıkar ve abdest alır" sözü de bu görüşü destekler.

 

Bu Hadis ayrıca meninin çıkmasından dolayı guslün farz olduğuna delalet etmektedir. Ancak meni'nin temiz olup olmadığı hususunda da ihtilaf edilmiştir.

 

Şafiilere ve Hanbelilerin meşhur olan görüşüne göre,meni temizdir .Bu görüş, ashabtan Hz. Ali b. Ebi Talib Sa'd b. Ebi Vakkas, Ibn Ömer ve Aişe (r.anhum)'den de rivayet edilmiştir.

 

Hanefi ve Malikilere göre, meni pistir. Ancak Hanefilere göre, ıslak hali sadece yıkamakla temizlendiği halde, kurusu ovalamakla da temizlenebilir. Ancak bu durumun, idrarından sonra su ile temizlenmesi şartına bağlı olduğunu, fukaha ayrıca beyan etmektedirler. Malikilere göre ise, hem yaşının hem de kurusunun yıkanması lazımdır.

 

Meninin temiz olduğuna hükmedenler, meninin ovalamakla temizlenebileceğine dair olan hadislere; pis olduğuna hükmedenler de yıkanmasının lüzumuna işaret eden hadislere dayanmaktadırlar.

 

Hafız ibn Hacer el-Askalani, Fethu'l-Baride, bu hadisler arasında ihtilaf olmadığını söyler.

 

Hafız, "yıkamayı istihbaba hamledersek, Şafii ve Ahmed'in dediği gibi meninin temiz olduğuna, yıkamayı yaş olan meniye, ovalamayı da kuru olanına hamledersek Hanefilerin dediği gibi meninin pis olduğuna hükmedilir. Birinci görüş tercihe şayandır..." (temizdir) demektedir.

 

Yine Buhari sarihlerinden Ayni, Askalani'nin bu sözleri Hattabi'den, değiştirerek aldığını ve bununla Hanefilerin görüşünü çürütmek istediğini söyledikten sonra, uzun uzun tenkit etmiş ve Hanelileri haklı çıkartarak, Askalani'nin tercihe şayan dediği görüşün, tercihe şayan olma bir tarafa, sahih bile olmadığını söylemiştir. Burada bu tenkitlerin zikrine lüzum görmedik.

 

Görüldüğü gibi bu meseleyi Hz. Ali'nin doğrudan doğruya Hz. Nebi (s.a.v.)'e sorduğu, Tirmizi ve Tahavi tarafından desteklenmiş, Nesai ve Abdurrezzak'm rivayetlerine göre ise, Hz. Ali'nin bu soruyu; Hz. Ammar ve Mikdad vasıtalarıyla sordurduğu beyan edilmektedir. Buhari'nin bir rivayetine göre ise, Hz. Ali Resulullah (s.a.v.)'in kız'ı ile evli olması sebebiyle, "Bu soruyu sordurdum" dediği de bu görüşü desteklemektedir. Fukaha da bu meseleyi bu şekilde izah etmektedirler. İbn Hıbban ise, Hz. Ali'nin bu meselenin Resulullah'a sorulmasını istemesine rağmen kendisinin de sormuş olabileceği şeklinde rivayetleri bir araya getirmiştir.