SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

TAHARA BAHSİ

<< 287 >>

DEVAM: 109. (İstihazalı Kadın) Hayzı Gelince Namazı Terk Eder

 

حَدَّثَنَا زُهَيْرُ بْنُ حَرْبٍ وَغَيْرُهُ قَالَا حَدَّثَنَا عَبْدُ الْمَلِكِ بْنُ عَمْرٍو حَدَّثَنَا زُهَيْرُ بْنُ مُحَمَّدٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ مُحَمَّدِ بْنِ عَقِيلٍ عَنْ إِبْرَاهِيمَ بْنِ مُحَمَّدِ بْنِ طَلْحَةَ عَنْ عَمِّهِ عِمْرَانَ بْنِ طَلْحَةَ عَنْ أُمِّهِ حَمْنَةَ بِنْتِ جَحْشٍ قَالَتْ كُنْتُ أُسْتَحَاضُ حَيْضَةً كَثِيرَةً شَدِيدَةً فَأَتَيْتُ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَسْتَفْتِيهِ وَأُخْبِرُهُ فَوَجَدْتُهُ فِي بَيْتِ أُخْتِي زَيْنَبَ بِنْتِ جَحْشٍ فَقُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنِّي امْرَأَةٌ أُسْتَحَاضُ حَيْضَةً كَثِيرَةً شَدِيدَةً فَمَا تَرَى فِيهَا قَدْ مَنَعَتْنِي الصَّلَاةَ وَالصَّوْمَ فَقَالَ أَنْعَتُ لَكِ الْكُرْسُفَ فَإِنَّهُ يُذْهِبُ الدَّمَ قَالَتْ هُوَ أَكْثَرُ مِنْ ذَلِكَ قَالَ فَاتَّخِذِي ثَوْبًا فَقَالَتْ هُوَ أَكْثَرُ مِنْ ذَلِكَ إِنَّمَا أَثُجُّ ثَجًّا قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ سَآمُرُكِ بِأَمْرَيْنِ أَيَّهُمَا فَعَلْتِ أَجْزَأَ عَنْكِ مِنْ الْآخَرِ وَإِنْ قَوِيتِ عَلَيْهِمَا فَأَنْتِ أَعْلَمُ قَالَ لَهَا إِنَّمَا هَذِهِ رَكْضَةٌ مِنْ رَكَضَاتِ الشَّيْطَانِ فَتَحَيَّضِي سِتَّةَ أَيَّامٍ أَوْ سَبْعَةَ أَيَّامٍ فِي عِلْمِ اللَّهِ ثُمَّ اغْتَسِلِي حَتَّى إِذَا رَأَيْتِ أَنَّكِ قَدْ طَهُرْتِ وَاسْتَنْقَأْتِ فَصَلِّي ثَلَاثًا وَعِشْرِينَ لَيْلَةً أَوْ أَرْبَعًا وَعِشْرِينَ لَيْلَةً وَأَيَّامَهَا وَصُومِي فَإِنَّ ذَلِكَ يَجْزِيكِ وَكَذَلِكَ فَافْعَلِي فِي كُلِّ شَهْرٍ كَمَا تَحِيضُ النِّسَاءُ وَكَمَا يَطْهُرْنَ مِيقَاتُ حَيْضِهِنَّ وَطُهْرِهِنَّ وَإِنْ قَوِيتِ عَلَى أَنْ تُؤَخِّرِي الظُّهْرَ وَتُعَجِّلِي الْعَصْرَ فَتَغْتَسِلِينَ وَتَجْمَعِينَ بَيْنَ الصَّلَاتَيْنِ الظُّهْرِ وَالْعَصْرِ وَتُؤَخِّرِينَ الْمَغْرِبَ وَتُعَجِّلِينَ الْعِشَاءَ ثُمَّ تَغْتَسِلِينَ وَتَجْمَعِينَ بَيْنَ الصَّلَاتَيْنِ فَافْعَلِي وَتَغْتَسِلِينَ مَعَ الْفَجْرِ فَافْعَلِي وَصُومِي إِنْ قَدِرْتِ عَلَى ذَلِكَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَهَذَا أَعْجَبُ الْأَمْرَيْنِ إِلَيَّ

 

قَالَ أَبُو دَاوُد وَرَوَاهُ عَمْرُو بْنُ ثَابِتٍ عَنْ ابْنِ عَقِيلٍ قَالَ فَقَالَتْ حَمْنَةُ فَقُلْتُ هَذَا أَعْجَبُ الْأَمْرَيْنِ إِلَيَّ لَمْ يَجْعَلْهُ مِنْ قَوْلِ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ جَعَلَهُ كَلَامَ حَمْنَةَ قَالَ أَبُو دَاوُد وَعَمْرُو بْنُ ثَابِتٍ رَافِضِيٌّ رَجُلُ سُوءٍ وَلَكِنَّهُ كَانَ صَدُوقًا فِي الْحَدِيثِ وَثَابِتُ بْنُ الْمِقْدَامِ رَجُلٌ ثِقَةٌ وَذَكَرَهُ عَنْ يَحْيَى بْنِ مَعِينٍ قَالَ أَبُو دَاوُد سَمِعْت أَحْمَدَ يَقُولُ حَدِيثُ ابْنِ عَقِيلٍ فِي نَفْسِي مِنْهُ شَيْءٌ

 

 Hamne bint Cahş (r. anha) şöyle demiştir: "(Normal gününden)fazla ve sıkıntılı hayız görürdüm. Durumu haber verip fetva almak üzere Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e geldim. O'nu kız kardeşim Zeyneb bint Cahş'in evinde buldum ve dedim ki: Ya Rasulullah ben (gününden) fazla ve sıkıntılı hayz gören bir kadınım. Bu duruma ne buyurursun (ne yapayım)? Bu beni namazdan oruçtan alıkoydu. Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Sana pamuğu tavsiye ederim. Çünkü o kan'ı giderir" buyurdu. O kan bundan (pamuğun mani olacağından) daha çoktur dedim.       

 

Bez kullan buyurdu. Kan bundan da fazla devamlı geliyor, dedim. Bunun üzerine Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): İki hüküm söyleyeyim. Hangisini yaparsan sana yeter, ikisine de gücün yeterse, orasını sen bilirsin: Onlardan kuvvetli olanını seç şunu bil ki bu, (kanın gelmesi) ancak şeytanın darbelerinden biridir.

 

Altı veya yedi gün, Allah'ın sana (kadınların adetlerinden) bildirdiği şeylerde kendini hayızlı say sonra da yıkan. Temizlendiğine ve paklandığına kanaat getirdiğinde yirmi üç veya yirmidört gün namaz kıl ve oruç tut. Çünkü bu (takdir edilen müddet) sana yeter. (Sıhhatli) kadınlar nasıl hayz vaktinde hayz oluyorlar, temizlik günlerinde de temizleniyorlarsa sen de her ay öylece yap. Eğer öğleyi (son vaktine kadar) geciktirip ikindiyi (ilk vaktinde) öne almaya ve yıkanıp bu iki namazı bir arada kılmaya, akşamı geciktirip yatsıyı öne almaya, sonra da yıkanıp iki namazı birleştirmeye gücün yeterse öyle yap. Sabah namazında yıkanabilirsen yıkan, (namaz kıl) ve gücün yeterse oruç tut." Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bu (iki namazı birleştirerek ikisi için bir gusul etmek) bana iki işin daha sevimli olanıdır" buyurdu.

 

Ebu Davud dedi ki: Bu hadisi Amr b. Sabit İbn Akil'den rivayet etmiştir. İbn Akil Hamne'nin;"Dedim ki bu bana iki işin daha sevimli olanıdır"dediğini söylemiş, bu sözü Rasulullahh (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i sözü değil, Hamne'nin sözü ka­bul etmiştir.

 

Ebu Davud, Yahya b. Main'den naklen Amr b. Sabit'in Rafızi olduğunu söylemiştir.  Yine Ebu Davud, Ahmed b. Hambel'in "İbn Akil'in hadisi hakkında içimde bir şüphe var" derken işittim demiştir.

 

 

Diğer tahric: Tirmizi, tahare; Darimî, vudu'; Muvatta, hacc; Ahmed b. Hanbel, VI, 439, 464.

 

AÇIKLAMA:     Hadis-i şeriften anlaşıldığına göre, Fatima bint Cahş'dan normal hayz günlerinden daha fazla ve keyfiyet itibariyle de çok şiddetli kan gelmekte idi. Resulullah'a gelerek halini arz etti ve fetva istedi.

 

ibn Reslan bu ifadelere dayanarak hayzın şiddetli ve zayıf olmak üzere iki kısma ayrıldığını söylemektedir. Bazıları kuvvet ve zaaf'ın sadece renkle fark edildiğini söylerler. Iraklılara göre kuvvet üç şeyle belli olur: Renk, koyuluk ve koku... Ancak hadisin bab başlığı ile olan münasebetine bakılırsa1 kuvvet alametinin renk olması gerekir.

 

Hadis-i şerifin sonlarında Rasulullah (s.a.v.) iki vaktin birini vaktin sonuna te'hir etmek, diğerini de vaktin başına almak suretiyle iki namazı birleştirmesini ve bu iki namaz için gusletmesini tavsiye ettikten sonra,"bu, bana iki şeyin daha sevimlisidir"buyurmuşlardır. Bu iki işten murat Bezlu'l-mechud müellifinin beyanına göre, müstehazanın her namaz için abdest alması veya iki namazı birleştirerek bunlar için gusletmesidir. İki namaz için gusl daha meşakkatli olacağı ve Cenab-ı Allah, mü'minlere kolaylık murat ettiği için, Rasulullah (s.a.v.)'ın bunu sevimli bulması biraz garib görünmektedir. Bundan dolayı İbn Melek bu ifadeyi te'vil etmiş ve iki işten muradın, Sefer ve istihaza olduğunu söylemiştir. Ancak hadis-i şerifte bu te'vili doğrulayıcı hiç bir ipucu yoktur. Bundan dolayı Aliyyü'l-Kari buna itiraz etmiş ve "Bundaki iki şeyden muradın her namaz için ayrı ayrı gusletmek veya iki namazı birleştirerek ikisi için bir defa gusletmektir. Çünkü iki namazı cem ettikten sonra ikisi için bir gusletmek daha kolaydır" demiştir. Biraz sonra gelecek olan babda Ebu Davud'un ibn Akıl hadisi hakkında "Eğer gücün yeterse her namaz için yıkan, olmazsa cem' et" demesi de Aliyyu'l-Kari'nin sözlerini te'yid etmektedir.

 

Avnu'l-Ma'bud sahibi, "İkincisi bana daha sevimli geliyor. Çünkü o daha meşakkatlidir. Ecir meşakkate göredir. Rasulullah (s.a.v.)'in kendisi de büyük ecir olan şeyi sever" demektedir.

 

Müstehaza olan kadından gelen kan devamlı aynı ölçüde ve renkte olur, daha evvel adeti muayyen olmasa veya müstehaza olarak buluğa ermişse böyle bir kadının ne şekilde hareket edeceği hususu mezhepler arasında, ihtilaflıdır.

 

> İmam Malik böyle bir kadın'ın hayzının on beş gün itibar edileceğini bundan sonra yıkanıp namazını kılacağını söylemiştir.

 

> Şafiilere göre hayız günleri belli olmayan müstehaza bir kadın ilk defa kan gelmeye başladığı günden itibaren namazı terk eder ve hayızlıya caiz ol­mayan şeylerden uzaklaşır. Eğer kan on beş günde veya daha az zamanda kesilirse, bu müddet oruın hayz müddetidir. Onbeş günden fazla devam edecek olursa, bir gün ve bir gece hayızlı sayılır, ayın geri kalan kısmında temiz hükmündedir. Bir günün dışındaki namazlarını kaza eder. iik aydan sonraki aylarda hayzı bir gün bir gece, temizliği de yirmi dokuz gün olmuş olur.

 

Adet zamanı ve miktarı belli olduğu halde bunu unutan kadın için talaktan başka, niyete bağlı olmayan ve namaz, oruç, itikaf, tavaf gibi niyyete muhtaç olan bir şeyde hayızlının hükmü vardır. Bu kadın eğer kan'ın kesilme vaktini bilmiyorsa her namaz için vaktinde gusleder. Sıhhat zamanındaki kan'ın kesilme vaktini biliyorsa her gün o vakitte gusleder ve geri kalan namazlar için ayrı ayrı abdest alır.

 

> Hanefilere göre, adet gören bir kadından bir hastalık neticesi kan kesilmeyecek olursa, sıhhat halindeki mutadına (alışkanlığına) göre hareket eder. Mesela normal zamandaki hayzı her ay başında on gün olursa, devamlı olarak her ayın ilk on günü hayızlı, geri kalan yirmi gününde temiz sayılır. Fakat normal zamanında temizlik müddeti altı ay veya daha fazla ise, istihaza olduktan sonraki temizlik müddeti altı aydan bir saat noksan olarak kabul edilir.

 

Yeni hayız görmeye başlayan bir kızın adeti sabit olmadan, kan kesilmeyip devam edecek olsa, her aydan on günü adetine mahsub edilir. Yirmi günü temizlik müddeti sayılır. Her vakit için yıkanır ve namazını kılar, Bir hastalık veya ihtimamsızlık sonucu adet günlerini unutmuş olan bir kadına mütehayyire denir. Böyle bir kadın'dan gelen akıntı kesilmeyecek olursa, adeti hakkında zann-ı galibi ile amel eder. Zann-ı galib bulunmayınca ihtiyat yönüne sarılır. Boşanmış ise, iddeti hususunda hayzı on gün, temizlik müddeti de altı aydan bir saat noksan olmak üzere takdir edilir. Diğer bir kavle göre temizlik müddeti iki ay olarak takdir edilir.

 

Kadının sıhhat hainde belli bir adeti yoksa, mesela bazı aylar altı gün, bazı aylar yedi gün adet görüyor idiyse ve bilahere istihaza olsa, bu kadın, namaz, oruç, ric'at hususunda daha az olanı, iddetin bitmesi ve cinsi münasebet hususunda daha fazla olanı tercih etmelidir Bu şekildeki bir kadın yedinci gün girince yıkanır namazını kılar, ramazana tesadüf etmişse orucunu tutar, fakat cinsi temasta bulunulamaz. Sekizinci gün girince tekrar yıkanır ve ramazana tesadüf etmesi halinde yedinci günün orucunu kaza eder. Çünkü yedinci günün hayızlı olması muhtemeldir. Namazları kazaya ihtiyaç yoktur. Çünkü yedinci gün temizlendi idiyse zaten namazlarını kıldı; hayızlıysa, hayızlı olana da namaz farz değildir.

 

Müstehaza olan kadın, sıhhat halindeki adeti sabitse ve onu hatırlıyorsa kendisini her ay o kadar gün hayızlı, geri kalanında da temiz sayar. Bu mesele daha evvel açıklanmıştı.

 

Önceden adeti sabit iken kan kesilmeyip devam etse ve adetinin ne zaman olduğuna dair hiç bir görüşü olmasa, kadının ne hayızlı olduğuna, ne de temiz olduğuna hüküm edilemez. Bu durumda ihtiyatlı hareket eder. Ebediyyen hayızlının sakındığı şeylerden sakınır. Her namaz için yıkanır. Farz, vacib ve sünneti müekkedeleri kılar,nafile kılamaz. Farz olan miktarı kadarını okur. Sahih kavle göre farzların son iki rek'atinde de okur.

 

Eğer hayzın girip girmediğinde tereddüt ederse, her namaz için abdest alır. Hayzın çıkıp çıkmadığında tereddüt ederse her namaz için gusleder.

 

Ramazanın tamamını oruçlu geçirir, sonra hayz günleri adedince orucu kaza eder. Hayzının gece başladığını bilirse yirmi, gündüz başladığını bilirse yirmi iki günlük orucu kaza etmesi lazımdır. Gece mi, yoksa gündüz mü başladığını bilemiyorsa yirmi günlük orucu kaza eder. Mevzu ile ilgili olarak fıkıh kitaplarında tafsilat vardır,

 

İstihazalı kadınlardan gelen kan bazan hiç kesilmeden fasılasız, bazı hallerde de ara sıra kesilerek fasılalı biçimde gelir. Bunlardan birincisine "istimrarı muttasıl" ikincisine de “istimrar-i munfasıl" denilir. Yukarıdaki açıklamalar istimrar-i muttasılla ilgilidir.

 

İstimrar-i munfasıl ile ilgili hükümleri de şu şekilde özetleyebiliriz:

 

İki kan arasındaki temizlik müddeti on beş gün veya daha fazla ise, normal hükümler cereyan eder. İki kan arasına giren temizlik hali üç günden az olursa, bu fasıla (yani ara verme) sayılmaz. Her iki kan da tek hayızdır. Mesela bir kadın üç gün kan görse, sonra iki gün görmese, daha sonra tekrar üç gün daha görse, bu sekiz günün tamamı aynı hayz müddetidir. Bunların dışındaki tasavvurlar hususunda Hanefi ulemasının ihtilafı vardır. Tafsilat fıkıh kitaplarında mevcuttur.

 

Adeti on gün olarak sabit olan bir kadın on günden fazla kan görecek olursa, bu fazlalık istihazadır. adeti on günden az olan bir kadından on gün veya daha az kan gelirse, tamamı hayız, on günden fazla kan gelirse, önceki adet müddeti hayız, geri kalanı istihazadır.

 

Hayız kanının rengi de mezhepler arasında ihtilaflıdır.

 

1- Şafiilere göre hayız kanı ancak siyah renkte olur. Çünkü Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Fatima bint Ebi Hubeyş'e: "Hayz olduğunda  -ki o siyah kandır-  namazı terk et..." buyurmuştur.

 

2- Hariefilere göre hayz kanı siyah olabileceği gibi kırmızı renkte de olabilir. Şafiilerin dayandıkları hadis garibtir, meşhur hadis'e muarız olamaz, Allah Teala Kur'an-ı Kerimde 'Sana hayz halinden soruyorlar, de ki: O bir ezadır..”[Bakara 222] buyurmaktadır... Eza ismi sadece siyah kana mahsus değildir.

 

Kadınlar Hz. Aişe'ye sarı renkte kan bulaştırılmış pamuk göndererek hayzın sona erip ermediğini sorarlar, o da "beyazı görünceye kadar acele etmeyin" karşılığını verirdi.  Yine Aişe (r.anha), "Beyazın dışındakiler hayzdır" buyurmuştur. Bu gibi şeyler akılla bilinemeyeceğine göre, Hz. Aişe bunu Rasulullah (s.a.v.)'den duymuştur. Ayrıca kanın rengi alınan gıdaya göre değişiklik arzeder. Öyleyse hayz kanını sadece renge tahsis etmek uygun değildir.

 

Fatima bint Ebi Hubeyş hadisinin sübutu kabul edilirse,  -ki, Resulullah (s.a.v.) bu kadının hayzının siyah renkte olduğunu vahy ile bilmiş ve haber vermiştir-  Rasulullah'tan başka kimse hayz vaktini kan'ın rengi ile tayin edemez. Buhari ve Müslim'in rivayet ettikleri bazı hadisler de bu mütalaayı te'yid etmektedir. 274. hadisin açıklamasında, Şafiilere göre istihazalı bir kadının hayız günlerini kanın rengi ile tayin edeceğini beyan etmiştik.

 

Ayni ve Hattabi, bu hadisin daha evvel geçen Ümmü Seleme ve Hz. Aişe (r.anha) hadislerinin hilafına olduğunu, bu kadının daha önce hayz olmamış, adet günlerini ayırd edemeyen birisi olduğunu söylerler. Resulullah (s.a.v.) bu kadına, kadınlar daha çok altı veya yedi gün adet oldukları için zahiri örfe göre cevap vermiştir. Nitekim "Kadınların hayz günlerinde hayız oldukları, temizlik günlerinde temiz oldukları gibi.." ifadeleri bunu te'yid etmektedir.

 

Eimme-i selase, İbn Akil'i zayıf buldukları için bu hadisi hüccet saymamışlardır.[75]