بَاب
مَا جَاءَ فِي
خَاتَمِ
الذَّهَبِ
3. Altın Yüzük
Konusundaki Hadisler
حَدَّثَنَا
مُسَدَّدٌ
حَدَّثَنَا
الْمُعْتَمِرُ
قَالَ
سَمِعْتُ
الرُّكَيْنَ
بْنَ الرَّبِيعِ
يُحَدِّثُ
عَنْ
الْقَاسِمِ
بْنِ
حَسَّانَ
عَنْ عَبْدِ
الرَّحْمَنِ
بْنِ حَرْمَلَةَ
أَنَّ ابْنَ
مَسْعُودٍ
كَانَ يَقُولُ
كَانَ
نَبِيُّ
اللَّهِ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
يَكْرَهُ
عَشْرَ خِلَالٍ
الصُّفْرَةَ
يَعْنِي
الْخَلُوقَ وَتَغْيِيرَ
الشَّيْبِ
وَجَرَّ
الْإِزَارِ
وَالتَّخَتُّمَ
بِالذَّهَبِ
وَالتَّبَرُّجَ
بِالزِّينَةِ
لِغَيْرِ
مَحَلِّهَا
وَالضَّرْبَ
بِالْكِعَابِ
وَالرُّقَى
إِلَّا
بِالْمُعَوِّذَاتِ
وَعَقْدَ
التَّمَائِمِ
وَعَزْلَ
الْمَاءِ
لِغَيْرِ
أَوْ غَيْرَ
مَحَلِّهِ
أَوْ عَنْ
مَحَلِّهِ
وَفَسَادَ
الصَّبِيِّ
غَيْرَ
مُحَرِّمِهِ
قَالَ أَبُو
دَاوُد
انْفَرَدَ
بِإِسْنَادِ
هَذَا
الْحَدِيثِ
أَهْلُ
الْبَصْرَةِ
وَاللَّهُ
أَعْلَمُ
İbn Mes'ud (r.a) şöyle
demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şu on şeyi kerih gördü. 1- Sufrayi, yani halûk
sürünmeyi, 2- Beyaz kılları değiştirmeyi, 3- Eteği sürümeyi, 4- Altın yüzük
takınmayı, 5- Mahalli olmayan yerde zineti göstermeyi, 6- Zar atmayı, 7-
Muavvizat'ın dışında bir şeyle rukye yapmayı, 8- Nazar boncuğu takmayı, 9-
Meniyi mahallinden başka yere akıtmayı, 10- Çocuğu(n sütünü) bozmayı, Bu
sonuncusunu haram kılmadan kerih gördü.
İzah:
Hadîs-i şerifte Hz.
Nebi (s.a.v.) on hasleti kerih gördüğü, onlardan hoşlanmadığı beyan edilmektedir.
Hadîs'in metninde bu on şey teker teker sayılmaktadır. Ancak çoğu izaha
muhtaçtır. Onun için biz bu on maddeyi ele alıp kısa kısa açıklamak istiyoruz.
1- Sufra, yâni halûk
sürünmek: Aslında Rasûlullah'ın kerih görüğü şey Suf-radır. İbn Mes'ud veya
daha sonraki râvîlerden birisi bunu "halûk" diye tefsir etmiştir.
Halûk, zaferan ve daha başka kokuların karıştırılmasından elde edilen bir
esanstır. Rengi kırmızıya ve sarıya çalar. Mekruhluğu erkeklere hastır. Bu
konuda geniş bilgi için 4176 ve devamındaki hadislere bakılabilir.
2- Beyaz kılları
değiştirmek: Mekruh olan, beyaz kılları yolmak ve siyaha boyamaktır. Kına
yakmak veya kırmızıya, sarıya boyamak caizdir. Bu konudaki 4202 ve 4212
hadislerde geçmiştir.
3- Eteği sürümek:
Bundan maksat, kibirlenerek yürümek, büyüklenmek maksadıyla uzun elbise
giymektir. Ama tesettür için kadınların eteklerini yere kadar uzatmaları
mahzurlu değildir.
Rasûlullah (s.a.v.)
devrinde erkeklerin giydikleri, entari şeklinde olduğu için Efendimiz, eteği
sürümek şeklinde ifade buyurmuştur. Yukarıda temas edildiği gibi, Efendimiz'in
hoş görmediği, davranış böbürlenmek maksadıyla elbise giymektir. Bu konu 4084
ve devamındaki hadislerde geçmiştir.
4- Altın yüzük takmak:
Hz. Nebi (s.a.v.)'in kerih gördüğü altın takmak erkeklere hastır.
Erkeklerin altın yüzük
takmaları dört imama göre de haramdır. İbn Hazm'e göre haram değildir. Sâhâbe
ve tabîundan bir grubun altın yüzüğü caiz gördükleri rivayet edilmiştir. Altın
yüzüğün erkekler için haram oluşunun delili, bu ve buna benzer birçok hadistir.
Kadınlar ise, ayrı bir nass ile bu hükümden istisna edilmiştir. Çünkü Hz. Nebi
(s.a.v.) altın ve ipeğin erkekler için haram, kadınlar için ise helâl olduklarını
ifade buyurmuştur.
Erkeklerin altın yüzük
takabileceklerini söyleyenlerin delili Tahavî'nin Meani'l Âsâr Şerhi'nde
Muhammed b. Malik'e muttasıl bir senetle rivayet ettiği şu hadistir:
"Ben Bera'in parmağında
altın bir yüzük gördüm. Kendisine niçin o yüzüğü taktığı soruldu, o da şu
karşılığı verdi: Bu, Rasûlullah (s.a.v.)'ın bana bir hediyesidir. Bunu bana o
taktı, ve "Allah'ın ve Rasûlunün sana ihsan ettiği bu yüzüğü tak"
buyurdu.
Görüldüğü gibi bu haber
erkeklerin altın yüzük takabileceklerine delalet etmektedir.
Altın yüzüğün erkeklere
haram olduğu görüşünde olan fukaha bu hadise iki şekilde cevap vermişlerdir.
I- Mubah kılan nas ile
haram kılan nas tearuz ettiği zaman haram kılan nass tercih edilir. Bu külî bir
kaidedir. Dolayısıyla Erkeklerin altın yüzük takmalarının haramlığına delalet
eder. Nasslar karşısında bu haberin kıymeti yoktur.
II- Altın yüzüğün
cevazına işaret eden bu hadis, daha altın yüzük haram kılınmadan önce vârid
olmuştur.
Ancak ulema bu ikinci
cevabı pek kuvvetli bulmamışlar, Bera'in parmağındaki yüzüğün garipsenip
sebebinin sorulmasının, hadisenin altın yüzük haram kılındıktan sonra vuku
bulduğuna delâlet ettiğini, söylemişlerdir. Az ipeğe kıyasla nişan yüzüğünü
caiz görenler olmuştur. Altından olan nişan yüzüğünün cevazı ile ilgili bir
mütalaa için, Tecrid-i Sarîh Terceme ve şerhine bakılabilir. (c:IV, sn: 288,
289
5- Mahalli olmayan
yerde zineti göstermek: Bu, kadınlarla ilgilidir. Maksat kadınların
kocalarından başkaları için süslenmeleridir. "Zineti göstermek" diye
terceme ettiğimiz "teberrüc" aslında kadının güzelliğini erkeklere
göstermesidir. Kur'an-ı Kerim'de kadınlara hitaben:
Eski Cahilîyyede olduğu
gibi açılıp saçılmayın buyurulmuştur.[Ahzâb
33]
Kadınlar, hilkaten
süslenmeye heveslidirler. Dinimiz hilkat dini olduğu için, kadının
süslenmesini yasak etmemiş, ancak onu disiplin altına almıştır. Kocalarına
karşı süslenmelerine, onların beğenisini kazanmak için gayret göstermelerine
izin vermiştir. Yabancılar için süslenmek ise caiz değildir.
Çünkü bu nefislerin
meyline; hoş olmayan düşünce ve hareketlerin belirmesine sebeptir.
6- Zar atmak: Bundan
maksat tavla oynamaktır. Ulema genelde tavla oynamanın haram olduğu
görüşündedir. Rasûlullah (s.a.v.) ve (sahâbîler onu kötülemişlerdir. Rasûlullah
(s.a.v.) bir hadisinde "Tavla oynayan kişi Allah'a ve Rasulüne isyan
etmiştir." buyurmuştur.
Tavla kumar olarak
oynandığı takdirde haramdır. Bunun aksini iddia eden yoktur. Ancak karşılıksız
olarak oynandığı takdirde hükümde ihtilâf edilmişti. İbn Mugafferin
hanımlarıyla tavla oynadığı rivayet edilmiştir. İbn Müseyyeb'in de kumar
olmadığı takdirde tavlayı mubah saydığı rivayet edilmiştir.
Hanefîlere göre, kumar
için olmadığı takdirde tavla ve satranç oynamak tahrimen mekruhtur. Yukarıda
naklettiğimiz hadisin yanı sıra, Rasûlullah'ın, kişinin hanımıyla oynaması, ok
atması ve atını terbiye etmesi dışındaki tüm oyunların haranı olduğunu bildiren
hadîs'de tavlanın caiz olmayışına delildir. Tavla ile kumar oynamakta olan
birine selam verilip verilmeyeceğini tartışmışlardır.
Yukarıda işaret
ettiğimiz gibi çoğunluğa göre tavla haramdır.
7- Muavvizâtm dışında
bir şeyle rukye: Yani Felâk, Nâs süreleriyle onlara benzeyen ayetlerden başka
ayetlerle rukye yapmak. Bazı alimler.muavvizâtin; Felâk, Nass, İhlâs ve Kâfirûn
sûreleri olduğunu söylerler.
Bu sûreler okunarak,
Allah'ın isimleri söylenerek hastalara şifa istemek dua etmek caizdir. Rukye
konusu, Kitabü'-t -Tıbb'ın 18 ve 19 bab-larında işlenmiştir. Geniş malûmat için
oraya müracaat edilmelidir.[bk. 3885 ve 3902 numaralar arasındaki hadisler.]
8- Nazar boncuğu
takmak: Bu mânâya verdiğimiz terkip, Bezlü'l Mec-hûd'da bu şekilde
açıklanmıştır. Avnü'l Ma'bûd'da ise bu ikinci tefsir olarak işaret edilmiştir.
Avnü'l Ma'bûd'daki birinci izaha göre
" maksat,
şeytanların isimlerini anarak mânâsı bilinmeyen sözlerle cahiliyye adeti
üzerine efsun yapmaktır. Zamanımızda, bir mânâ ifâde etmeyen, ne dediği
anlaşılmayan garip şekiller çizip muska yapmak, bunları hastalara asmak da caiz
olmayan rukyeler cümlesine girer. Göz değmesi haktır, ancak göz değmesinden
korunmak için göz boncuklan takmak bid'attır. Bu hâdîs-i şerif göz boncuğu
takmanın caiz olmadığına delâlet etmektedir. Zaten bunun hiç bir şeye faydası
yoktur.
9- Meniyi mahallinden
başka yere akıtmak: Bundan maksat azl yapmak yani erkeğin cinsi temas esnasında
boşalmadan çekilmesi, dışa boşaltılması dır. Bunun yasak oluşunun hikmeti
neslin kesilmesine neden oluşudur.
Ulema erkeğin hanımının
izni olmadan dışa boşalamayacağını, izni olduğu takdirde ise haram olmadığını
söylemektedir. Ancak Rasûlullah (s.a.v.)'den azle izin verdiğini gösterenlerin
yanı sıra, azli çocuk ödürmeye benzeten rivayetler de gelmiştir. Onun için
zaruret olmadığı takdirde bu yola tevessül etmemek muvafıktır.
10- Çocuğun (sütünü)
bozmak: Bundan maksat kişinin küçük
bebeği olan hanımıyla cinsî temasta
bulunmasıdır. Çünkü cinsî temasta bulunduğu takdirde hanımın tekrar hamile
kalması ve sonuç itibariyle sütünün bozulması hatta çekilmesi muhtemeldir. Çocuğun
sütünün bozulması ise çocuğun bozulmasıdır.
Hadisin sonunda
"Haram kılmadan" kaydı yer almıştır. Bazı alimler bu kaydı sadece
sonuncu maddeye tahsis, etmişlerdir. Terceme de bu izaha uygun olarak
yapılmıştır. Bazı âlimler ise bu kaydın on maddenin tamamıyla ilgili olduğunu
dolayısıyla bunların hepsinin haram değil mekruh olduğunu söylerler.