SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

SUNNE BAHSİ

<< 4633 >>

DEVAM: 8. Halifeler (Hakkında Gelen Hadisler)

 

حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يَحْيَى بْنِ فَارِسٍ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ كَثِيرٍ حَدَّثَنَا سُلَيْمَانُ بْنُ كَثِيرٍ عَنْ الزُّهْرِيِّ عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ عَنْ ابْنِ عَبَّاسٍ عَنْ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ بِهَذِهِ الْقِصَّةِ قَالَ فَأَبَى أَنْ يُخْبِرَهُ

 

Ubeydullah b. Abdullah'dan (rivayet edildiğine göre) İbn Ab­bâs (r.a.) da şu (bir önceki 4632. hadis-i şerifte anlatılan) olayı Nebi (s.a.v.)'den (şu farkla) rivayet etmiştir: "Nebi sallallahu aleyhi ve sellem, Hz. Ebû Bekir'e (bu tabirinde yanılıp yanılmadığı yerleri) açıklama­yı kabul etmedi."

 

 

İzah:

Tamamı Eymân bölümünde (3298) numaralı hadiste geçen bu nadis_j şerifler, başta Hz. Ebû Bekir olmak üzere dört halifenin dördünün de Hz. Nebiin gerçek halife­leri olduklarını, dördünün de Hz. Nebiin tuttuğu İslamın nurlu ve feyizli yolunda yürüyerek Allah'ın rızâsına erdiklerini söyleyen ehl-i sün­netin lehine, Hz. Ebu Bekir ile Hz. Ömer, Osman ve Ali (r.a.)'e dil uzat­mak isteyen sapık mezheb mensuplarının da aleyhine delildir.

 

Bazı müfessirlere göre; ".... takva sahiplerine söz verilen cennetin durumu şudur: 1. İçinde bozulmayan sudan ırmaklar, 2. Tadı değiş­meyen sütten ırmaklar, 3. İçenlere lezzet veren şaraptan ırmaklar, 4. Ve süzme baldan ırmaklar..."[Muhammed 15] ayet-i kerimesinde zikredilen dört ır­maktan maksat, dört halifedir. Âyet-i kerimedeki sıraya göre ikinci halife olarak sütten ırmağı Hz. Ömer teşkil etmektedir. Nitekim bu hikmete mebnî olarak Hz. Ömer rüyada kendisini kana kana süt içerken görmüş ve Hz. Nebi de bunu Hz. Ömer'in ilmine yormuştur.[Buhari, fedâil; ilim, ta'bir; Müslim, fedâilu's-sahabe; Darimî, ru'ya]

 

Avnu'I-Ma'bud yazarının açıklamasına göre, hadis-i şeriflerde elinde ipin önce kopup ta sonradan ipin ulanmasiyla ona yapışıp Allah'ın rızası­na kavuşmaya muvaffak olduğundan bahsedilen zâttan maksat, Hz. Os­man'dır. Onun elinde ipin kopması, kendi hilâfet döneminde meydana ge­len bazı nahoş hadiseler sebebiyle, hizmetinin ve dolayısıyla Allah'ın rı­zasına erme imkânın, tehlikeye girmesini, sonra ipin ulanmasıyla ona ya­pışıp yükselmesi de şehidlik mertebesine ermek suretiyle, Allah katında büyük bir mertebeye ermesini simgeler.

 

Merhum Ahmed Davudoğlu bu hadis-i şerifleri açıklarken şu görüşle­re yer verir:

 

"Metinde geçen 'bazısında isabet ettin, bazısında yanıldın' sözünden muradın ne olduğu ulema arasında ihtilaflıdır. İbni Kuteybe ile başkaları­na göre, bunun mânâsı: "Tefsirinde isabet ettin, hakiki te'vîlini bul­dun, ama ben emretmeden tefsirine şitab etmekte yanıldın" demektir. Bâzıları bu te'vîli fasit bulmuşlardır. Çünkü Nebi (s.a.v.) rü'yayı te'vîî hususunda Ebû Bekr'e izin vermişti. Onlara göre, Ebû Bekr, ancak rÜ'yanın bazı yerlerini ta'bir etmeden bıraktığı için hatâ etmiştir. Çünkü rü'yayı gören: "Ben yağ ve bal yağdıran bulut gördüm" demişti. Ebu Bekr bunu Kur'an'la onun lezzeti ve yumuşaklığı ile tefsir etmiştir. Halbuki bu yalnız balın tefsiridir. Yağın tefsirini bırakmıştır. O sünnet di­ye tefsir edilir. Ebû Bekr'e yaraşan: "Kur'an ve Sünnet" demekti. Tahâvî de bu kavle işaret etmiştir.

 

Diğerlerine göre hata, Hz. Osman'ın hal'inde olmuştur. Çünkü rü'ya-da zikredildiğine göre, Hz. Osman, ipten tutunmuş, ip kopmuştur. Bu da Osman (r.a.)'m kendiliğinden hilâfetten hal' edildiğini gösterir. Ebû Bekr ise bunu: "Osman zorla hal edilmiş ve öldürülmüş ve hilâfete başkası geçmiştir." şeklinde tefsir etmiştir. Cümlenin doğru tefsin ipin eklenme­sini, Osman'ın kavminden başka birinin iş başına geçmesine hamletmek­tir. Bir takımları da, hatânın, ta'bir için Nebi (s.a.v.)'den izin iste­mesinde olduğunu söylemişlerdir.

 

Nebi (s.a.v.)'ın Hz. Ebû Bekr'e:

 

"Yemin verme!" demesi yeminini tekrarlama, çünkü söylemiyeceğim, manasınadır. Bazıları bunu düşünürsen hatânı anlarsın, mânâsına almış­lardır.