SAHİH-İ MÜSLİM |
İMAN |
باب بيان
الصلوات التي
هي أحد أركان
الإسلام
2- İSLAM'IN
RÜKÜNLERİNDEN BİRİSi OLAN NAMAZLARIN BEYANI
Yazma
nüshada "bir gün ve gecede beş vakit namaz(ın farz) olduğu bab,"
şeklindedir.
8 - (11) حدثنا
قتيبة بن سعيد
بن جميل بن
طريف بن
عبدالله
الثقفي، عن
مالك بن أنس
(فيما قرئ
عليه)، عن أبي
سهل، عن أبيه؛
أنه سمع طلحة
بن عبيدالله
يقول: جاء
رجل إلى رسول
الله صلى الله
عليه وسلم من أهل
نجد. ثائر
الرأس. نسمع
دوي صوته ولا
نفقه ما يقول.
حتى دنا من
رسول الله صلى
الله عليه وسلم.
فإذا هو يسأل عن
الإسلام. فقال
رسول الله صلى
الله عليه وسلم
"خمس صلوات في
اليوم
والليلة"
فقال: هل علي غيرهن؟
قال "لا. إلا
أن تطوع.
وصيام شهر
رمضان" فقال:
هل علي غيره؟
فقال "لا. إلا
أن تطوع" وذكر
له رسول الله
صلى الله عليه
وسلم الزكاة.
فقال: هل علي
غيرها؟ قال"
لا. إلا أن
تطوع" قال،
فأدبر الرجل
وهو يقول:
والله! لا أزيد
على هذا ولا
أنقص منه.
فقال رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
"أفلح إن صدق".
100- Bize Kuteybe b. Said
b. Cemil b. Tarif b. Abdullah es-Sekafi, Malik b. Enes'ten -ona okunan
rivayetler arasında- tahdis etti. O Ebu Suheyl'den, o babasından rivayet
ettiğine göre babası Talha b. Ubeydullah'ı
şöyle derken dinlemiştir: Necd ehlinden saçı darmadağın bir adam Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in huzuruna geldi. Biz onun sesinin yankılanmasını
duyuyor fakat ne söylediğini anlamıyorduk. Nihayet Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'e yaklaştı. Meğer İslam hakkında soru soruyormuş. Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Gece ile gündüzde beş vakit namaz"
buyurdu. Adam: Bunlardan başka bir sorumluluğum var mı, dedi. Allah Resulü
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Hayır, kendiliğinden nafile kılarsan
başka.
Bir de ramazan ayı
orucunu tutmak." buyurdu. Adam: Ondan başka bir yükümlülüğüm var mı, dedi.
Allah Rasulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Hayır, nafile tutmak istemen
başka" buyurdu.
Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) ona zekatı da söyledi. Adam: Zekatın dışında bir yükümlülüğüm
var mı, dedi. Allah Rasulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Hayır, nafile
tasadduk etmen başka" buyurdu.
Adam arkasını dönüp
giderken: Allah'a yemin ederim ki buna ne bir şey katar, ne de ondan bir şey
eksiltirim, diyordu. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Selleml'de: "Eğer
(sözünde) doğru çıkarsa felah bulur" buyurdu.436
Diğer tahric: Buhari, 46,
2678, 1891,6956;Ebu Davud,391,392,3252;Nesai,457,2089,5043; Tuhfetu'l-Eşraf,
5009
AÇIKLAMA: "Kuteybe b. Said
es-Sekafi" hakkında görüş aynlığı vardır. Kuteybe onun adıdır denildiği
gibi, Kuteybe bir lakaptır, adı Ali' dir de denilmiştir. Bunu Ebu Abdullah b.
Mende söylemiştir. Adının Yahya olduğunu da İbn Adiyy ifade etmiştir.
"es-Sekafi"
nispetine gelince, o Sakiflilerin azatlısıdır. Denildiğine göre dedesi Cemil
el-Haccac b. Yusuf es-Sekafı'nin azatlısı idi.
Bu hadisin senedinde
"Ebu Suheyl babasından" diye rivayet ettiği de belirtilmektedir. Ebu
Suheyl'in adı Nafi b. Malik b. Ebu Amir el-Asbahi'dir. Nafi ise İmam Malik b.
Enes'in amcasıdır, tabiindendir, Enes b. Malik (radıyallahu anh)'dan hadis
dinlemiştir.
"Saçı dağınık,
NecidIilerden bir adam" Saçı dağınık anlamındaki lafız adamın sıfab olarak
merfu okunur, hal olarak nasbının caiz olduğu da söylenmıştir. Saçının dağımk
olması ise saçının yatık değil, kabarık olduğu anlamındadır.
"Sesinin
yankılanmasını duyuyor fakat ne söylediğini anlamıyorduk" ibaresi duyuyor
ve (olumsuzluk la'sı bulunmaksızın) ne dediğini anlıyorduk şeklinde her
ikisinde de (birinci çoğul şahıs kipi olarak) nun harfi ile rivayet edildiği
gibi ye harfi her ikisinde de ötreli olarak (edilgen kip duyuluyor, anlaşılıyor
anlamında) diye de rivayet edilmiş ise de birincisi daha meşhur, daha çok ve
daha fazla tanınan bir rivayettir.
Sesinin yankılanması ise
havada uzaktan gelmesi demektir. Bu da anlaşılamayan fakat yüksek olan ses
demektir.
"Üzerimde başka bir
yükümlülük var mı? Hayır, nafile olarak yapman müstesna" ibaresinde
"(....): Nafile yapman" lafzı tı harfi iki te' den birisinin tı
harfinde idgam edilmesi suretiyle şeddeli olur. Şeyh Ebu Amr b. es-Salah
(rahimehullah) dedi ki: Bunun şeddeli olma ihtimali de vardır, bir te'nin
hazfedilmesi suretiyle şeddesiz olma ihtimali de vardır. (11166) Bizim mezhep
alimlerimiz ve daha başka ilim adamları da der ki: Resulullah (sallallahu
a1eyhi ve sellem)'in: "Hayır, nafile yapman müstesna" buyruğu munkatı
bir istisnadır. Yani senin nafile kılman da senin için müstehaptır. Bazı ilim
adamları ise bunu muttasıl bir istisna kabul etmişlerdir. Buna da nafile bir
namaza yahut oruca başlayan bir kimsenin onu tamamlamasının vacip oluşunu delil
göstermişlerdir. Ancak bizim mezhebimizde kabul edilen görüş tamamlamak
müstehap olmakla birlikte vacip olmadığıdır. Allah en iyi bilendir.
"Adam arkasını
dönüp giderken: Allah'a yemin olsun ki ne bundan fazlasını yaparım, ne eksiğini
diyordu. Resulullah {Sallallahu aleyhi ve Sellem)'de:
"Söylediğine
sadakat gösterirse iflah olur" buyurdu. Yapılan bir açıklamaya göre
buradaki iflah olmak özelolarak eksik yapmayacağım anlamındaki sözü ile
alakalıdır ama daha kuwetli görülen bütün sözleriyle alakalı olduğudur. Yani
eğer fazla yapmaz, eksik de yapmazsa iflah olur çünkü o sorumluluğunu yerine
getirmiş olur. Sorumluluğunu yerine getiren de iflah eden birisi olur ama bu
fazlasını yaparsa iflah eden birisi olmayacağı anlamına gelmez çünkü bunun
böyle olduğu zorunlu olarak bilinen bir husustur. Zira farz olanı yerine
getirmekle iflah olursa, farz ve mendub olanlarla birlikte iflah olması
öncelikle sözkonusudur.
Eğer: Nasılolur da
fazlasını yapmam, dedi. Halbuki bu hadiste bütün farzlar şer'i yasaklar, mendub
sünnetlerin tamamı zikredilmemiştir denilecek olursa şu şekilde cevap verilir:
Buhari'deki rivayette bu hadisin sonunda maksada açıklık getiren bir fazlalık
yer almıştır. O da şöyledir: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona
İslam'ın şer'i hükümlerini haber verdi. Adam arkasını dönerken: Allah'a yemin
olsun ki yüce Allah'ın bana farz kıldıklarına ne bir şey eklerim, ne de bir şey
eksiltirim, diyordu." O halde "İslam'ın şer'i hükümleri"
tabirinin genelolması ve o kişinin "Allah'ın bana farz kıldıkları"
sözü ile farzlar hususunda açıklanmasında zor bir taraf kalmamaktadır.
Nafilelere gelince, bir
görüşe göre bunun nafilelerin teşri edilmesinden önce olma ihtimali vardır. Bir
diğer açıklamaya göre o: Ben şeklini ve niteliğini değiştirmek suretiyle farzda
herhangi bir fazlalık yapmayacağım, demek istemiş olması ihtimali de vardır.
Mesela, öğle namazını beş rekat olarak kılmayacağım demesi gibi. Bu oldukça
zayıf bir tevildir. Bir diğer ihtimale göre farzları hiçbir şekilde ihlal
etmemekle birlikte, nafile kılmayacağını söylemek istemiştir. Şüphesiz böyle
bir kimse iflah olan birisidir. Sünnetleri sürekli ve ısrarla terk etmesi
yerilen bir iş, bundan dolayı şahitliği reddedilse bile böyle bir kişi isyankar
sayılmaz. Aksine bu (farzlara riayet şartıyla) iflah olan ve kurtulan
birisidir. Allah en iyi bilendir.
Bilindiği gibi bu
hadiste hacdan söz edilmediği gibi, Cibril hadisinin Ebu Hureyre' den gelen
rivayetinde de hac sözkonusu edilmemiştir. Yine bu hadisler arasında bunun
dışındakilerin bir kısmında oruçtan da söz edilmemiş, kimisinde zekat sözkonusu
edilmemiş (1/167), kimisinde akrabalık bağını gözetmekten söz edilmemiş,
bazısında ganimetlerin beşte birinin ödenmesinden söz edilmemiş, bazılarında da
iman sözkonusu edilmemiştir. Buna göre bu hadislerde imanın hasletlerinin
sayısı farklılık göstermiştir. Kiminde fazla, kiminde eksik, kiminde
zikredilirken, kiminde edilmemiştir.
Kadı Iyaz ve başkaları
-Allah'ın rahmeti onlara olsun- buna bir şekilde cevap vermiş bulunmaktadır/ar.
Bu cevabı Şeyh Ebu Amr b. es-Salah (rahimehullah) özetleyip, güzel bir şekilde
düzenleyerek şunları söylemiştir: Bu Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'den kaynaklanan bir farklılık değildir. Aksine bu hıfz ve zapt
bakımından ravilerin farklı oluşundan ileri gelmektedir. Kimisi sadece hıfz
ettiği ile kalarak onu rivayet etmiş, başkasının fazladan zikrettiğine olumlu
ya da olumsuz olarak karışmamıştır. Her ne kadar onun bu kadarını rivayet
etmekle yetinmesi, söylediğinin hadisin tamamı olduğu izlenimini verse dahi
onun dışında sika ravilerin naklettikleriyle hadisin tamamının ondan ibaret
olmadığı, onun sadece o kadarıyla yetinmesinin tamamını hıfz etmekteki
kusurundan ileri geldiği ortaya çıkmış bulunmaktadır. Nitekim biraz sonra
gelecek en-Numan b. Kavkal'ın rivayet ettiği hadise de bakacak olursak imanın
hasletlerinin fazlalık ve eksiklik bakımından rivayetlerde farklılık olduğunu
göreceğiz. Halbuki hepsini rivayet eden kişi aynı şahıstır ve mesele de aynı
meseledir. Sözkonusu ravi ise Cabir b. Abdullah (radıyallahu anh)'dır.
Diğer taraftan bu husus
bunların hepsinin sahihte kaydedilmesine engel değildir. Çünkü sika ravinin
ziyadesi meselesinde öğrendiğimiz gibi biz bu fazlalığı kabul ediyoruz. Şeyh
İbnu's-Salah'ın ifadeleri burada sona ermektedir. Bu da gerçekten güzel bir
açıklamadır. Allah en iyi bilendir.
Bu Hadisten Çıkartılacak
Hükümlere Gelince
1- Diğer hadislerde
mutlak olarak sözkonusu edilmiş olan, İslam'ın rükünlerinden birisi olan
namazdan kastın, beş vakit namaz olduğu ve mükellef olan kimseler üzerinde bir
yükümlülük olduğu bu hadisten anlaşılmaktadır. Bizim "mükellef olan
kimseler" tabirimiz ay hali ve loğusa olan hanımları dışarıda tutmak
içindir. Çünkü bu hanımlar fıkıh kitaplarında sözkonusu edildiği gibi namaz ve
namaz gibi değerlendirilen hükümler dışında şerialın bütün hükümleriyle mükelleftirler.
2- Gece namazının farz
oluşu ümmet hakkında nesh edilmiştir. Bu hususta icma vardır. Rasulullah
(s.a.v.) hakkında nesh olduğu meselesinde ise Şafii (rahimehulIah)'dan farklı
görüşler gelmiş olmakla birlikte daha sahih olan nesh olduğudur.
3- Vitr namazı farz
değildir, bayram namazı da aynı şekilde farz değildir. Büyük çoğunluğun kanaati
budur. Ebu Hanife (rahimehulIah) ile bir kesim vitrin vacip olduğu kanaatinde
olduğu gibi, Şafii mezhebi alimlerinden Ebu Said el-İstahri de bayram namazının
farz-ı kifaye olduğu kanaatindedir.
4- Ramazan dışında aşura
günü orucu da, başka bir günün orucu da farz değildir. Bu da üzerinde icma
bulunan bir husustur. Ramazan orucu farz kılınmadan önce aşura orucunu tutmak
farz mı idi yoksa onun tutulması emri mendubluk mu ifade ediyordu. İlim
adamları bu hususta ihtilaf etmişlerdir. Bu iki kanaat aynı zamanda Şafii
mezhebi alimlerinin iki ayrı görüşüdür. Bunların daha güçlü olanları ise vacip
olmadığıdır. İkincisi ise vacip olduğudur. Ebu Hanife (rahimehulIah) da böyle
demiştir.
5- Nisab miktarı mala
sahip olan bir kimse üzerinde zekalın dışında malda bir hak yoktur.
Hadiste bundan başka
hükümler de vardır. Allah en iyi bilendir.
9 - (11) حدثن
يحيى بن أيوب
وقتيبة بن
سعيد. جميعا
عن إسماعيل بن
جعفر، عن أبي
سهيل، عن
أبيه، عن طلحة
بن عبيدالله،
عن النبي صلى
الله عليه
وسلم. بهذا
الحديث. نحو
حديث مالك. غير
أنه قال: فقال
رسول الله صلى
الله عليه وسلم "أفلح،
وأبيه، إن
صدق" أو "دخل
الجنة،
وأبيه، إن صدق".
101- Bize Yahya b. Eyyub ve
Kuteybe b. Said birlikte İsmail b. Cafer'den tahdis etti. O Ebu Suheyl'den, o
babasından, o Talha b. Ubeydullah'tan,
o (1/41b) Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den bu hadisi Malik'in hadisine
yakın olarak rivayet etti. Ancak o rivayetinde (farklı olarak) şunları söyledi:
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Eğer söylediğine sadakat
gösterirse babası hakkı için felah bulur" yahut: "Eğer söylediğine
sadakat gösterirse babası hakkı için cennete girer" buyurdu.
AÇIKLAMA: Allah Rasulünün: "Söylediğine
sadakat gösterirse babası hakkı için iflah olur." Buradaki yemin onların
bir alışkanlığıdır. Bununla birlikte Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Kim yemin edecekse Allah adına yemin etsin" ve: "Şüphesiz Allah
size babalarınız adına yemin etmeyi yasaklar" buyurmuşken nasıl böyle bir
yemin etmiş olabilir. Bunun cevabı nedir? Bu soruya cevap şudur:
Allah Rasulünün:
"Babası hakkı için iflah olur" buyurması bir yemin değildir çünkü bu
Arapların yeminin hakikatini kastetmeksizin sözleri arasına böyle bir ibareyi
katmak görünegelmiş bir adetleri idi. Yasak ise ancak yeminin hakikatinin
kastedilmesi halindedir çünkü yemin hakikati kastedilecek olursa adına yemin
edilen kişinin ta'zim edilmesi ve onun yüce Allah'a benzetilmesi sözkonusudur.
Şüphesiz bu beğenilen kabul olunan bir cevaptır. Bunun yüce Allah'tan başkası
adına yemin etmenin yasaklanmasından önce olma ihtimali de vardır diye de
açıklanmıştır. Allah en iyi bilendir.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
3- İSLAM'IN
RÜKÜNLERİNE DAİR SORU SORMAK BABI