SAHİH-İ MÜSLİM

SALAT

 

121- DUHA (KUŞLUK) NAMAZININ MÜSTEHAB OLDUĞU, EN AZ İKİ REKAT EN MÜKEMMEL SEKİZ REKAT, MUTEDİL OLARAK DA DÖRT YA DA ALTI REKAT KILINACAĞI VE ONU SÜREKLİ KILMAYA TEŞVİK BABI

 

1657- Bize Yahya b. Yahya da tahdis etti... Abdullah b. Şakık dedi ki: Aişe'ye: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kuşluk namazı kılar mıydı? dedim. O, seferinden dönmüş olması hali dışında hayır, dedi.

 

Diğer tahric: Ebu Davud, 1292; Nesai, 2184; Nesai, 2183

 

 

 

1658- Bize Ubeydullah b. Muaz da tahdis etti... Abdullah b, Şakık dedi ki: Aişe'ye: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kuşluk namazı kılar mıydı? dedim. O: Seferinden dönmüş olması hali dışında hayır, dedi.

 

 

 

1659- Bize Yahya b. Yahya tahdis edip dedi ki: Malik'e İbn Şihab'dan naklettiği rivayeti okudum. O Urve'den, o Aişe'den şöyle dediğini rivayet etti: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in kuşluk namazını kıldığını hiç görmedim. Ama ben o namazı kılıyorum. Şüphesiz Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir ameli yapmayı sevip arzu ettiği halde insanlar da o am eli yapar ve sonra onlara farz kılınır korkusu ile yapmazdı.

 

Diğer tahric: Buhari, 1158; Ebu Davud 1293

 

 

 

1660- Bize Şeyban b. Ferruh tahdis etti, bize Abdulvehhab tahdis etti, bize Yezid -yani er-Rişk- tahdis etti, bana Muaze'nin tahdis ettiğine göre o Aişe (r.anha)'ya: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kuşluk namazını kaç rekat kılardı diye sormuş, Aişe: Dört rekat kılardı ve dilediği kadar da fazlakılardı, demiştir.

 

Diğer tahric: İbn Mace, 1280

 

 

 

1661- Bize Muhammed b. el-Müsenna ve İbn Beşşar tahdis edip dediler ki: Bize Muhammed b. Cafer tahdis etti, bize Şube, Yezid'den bu isnad ile aynısını rivayet etti ve Yezid: Allah'ın dilediği kadar (fazla da kılardı), demiştir.

 

 

 

1662- Bize Yahya b. Habib el-Harisitahdis etti... Katade'den rivayetegöre, Muaze el-Adeviye kendilerine Aişe'den şöyle dediğini tahdis etti:

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kuşluk namazını dört re kat kılar ve Allah'ın dilediği kadarını da ziyade ederdi.

 

 

 

1663- Bize İshakb. İbrahim ve İbn Beşşar birlikteMuaz b. Hişam'dan şöyle dediğini tahdis etti: Bana babam Katade'den bu isnad ile aynısını rivayet etti.

 

 

 

1664- Bana Muhammed b. el-Müsenna ve İbn Beşşar tahdis edip dediler ki: Bize Muhammed b. Cafer tahdis etti, bize Şu'be, Amr b. Murre'den tahdis etti, o Abdurrahman b. Ebu Leyla'dan şöyle dediğini nakletti: Ümmü Hani dışında içbir kimse bana Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellemı'nın kuşluk namazını kıIarken gördüğünü haber vermedi. Çünkü o Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in Mekke'nin fethedildiği günü evine gidip kendi evinde sekiz rekat namaz kıldığını tahdis etti (ve şunları söyledi): Ben bu namazdan daha hafif bir namaz kıldığını asla görmedim. Şu kadar var ki, rüku ve sücudu da tam yapardı.

İbn Beşşar hadisinde ise: "Kattu: Asla" lafzını zikretmemiştir.

 

 

 

1665- Bana Harmele b. Yahya ve Muhammed b. Seleme elMuradi de tahdis etti, bize Abdullah b. Vehb haber verdi, bana Yunus, İbn Şihab'dan şöyle dediğini haber verdi, bana Abdullah b. el-Haris'in oğlunun tahdis ettiğine göre babası Abdullah b. el-Haris b. Nevfel dedi ki: Israrla ve gayretle insanlar arasından Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in kuşluk namazını kıldığını bana haber verecek bir kimseyi soruşturup durdum. Bana bunu anlatacak hiçkimse bulamadım. Ancak Ebu Talib'in kızı Ümmü Hani bana şunu haber verdi: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Mekke fethedildiği gün güneş yükseldikten sonra (evine) gelmiş kendisine getirilen bir örtü ile üzeri örtülmüş, gusletmiş sonra kalkıp sekiz rekat kılmıştı. Kıldığı bu namazlarında acaba kıyamı mı daha uzundu, rükuu mu, sücudu mu bilemiyorum. Onun bütün bu fiilleri birbirine yakındı. (Um Hani) dedi ki: Fakat onun bu namazı ne daha önce kıldığını görmüştüm, ne daha sonra kıldığını gördüm.

 

El-Muradi rivayetinde: Yunus'dan demiş ama: Bana haber verdi, dememiştir.

 

Diğer tahric: İbn Mace, 614 -muhtasar-

 

 

 

1666- ...Ebu Murre'nin haber verdiğine göre o Ebu Talib'in kızı Um Hani'yi şöyle derken dinlemiştir: Mekke'nin fethedildiği sene Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yanına gittim. O'nun yıkanmakta olduğunu gördüm. Kızı Fatima da bir örtü ile onu örtüyordu. Selam verdim, Allah Resulü: "Bu kim" buyurdu. Ben: Ebu Talib'in kızı Um-Hani'yim dedim. O: "Merhaba Ümmü Hani" buyurdu. Guslünü bitirdikten sonra tek bir örtüye bürünmüş olarak kalkıp sekiz rekat namaz kıldı. Namazını bitirince: Ey Allah'ın Resulü! Anamın oğlu Ali b. Ebi Talib'in söylediğine göre o benim kendisine himaye verdiğim Fulan b. Hubeyre'yi öldürecek, dedim. Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Senin himaye verdiğini biz de himayemize aldık ey Ümmü Hani" buyurdu.

Um Hani dedi ki: Bu (hadise) kuşluk vaktinde olmuştu.

 

 

 

1667- Bana Haccac b. eş-Şair de tahdis etti, bize Mualla b. Esed tahdis etti. Bize Vuheyb b. Halid, Cafer b. Muhammed'den tahdis etti, o babasından, o Aklı'in azadlısı Ebu Murre'den, o Ümmü Hani'den rivayet ettiğine göre: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Mekke'nin fethedildiği sene kendi evinde uçlarını çaprazlama doladığı bir elbise içerisinde sekiz rekat kılmıştır.

 

 

 

1668- Bize Abdullah b. Muhammed b. Esma ed-Dubai tahdis etti. Bize Mehdi -ki İbn Meymun'dur- tahdis etti, bize Ebu Uyeyne'nin azadlısı Vasıl, Yahya b. Akil'den tahdis etti o Yahya b. Ya'mer'den, o Ebu'l Esved ed-Dueli'den, o Ebu Zerr'den, o Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den şöyle buyurduğunu nakletti: "Her sabah sizden her birinizin her bir eklemi için bir sadaka gerekir. Bu sebeble her bir subhanallah demek bir sadakadır. Her bir elhamdülillah bir sadakadır. Her bir la ilahe illallah demek bir sadakadır. Her bir Allahu ekber demek bir sadakadır. İyiliği emretmek bir sadakadır. Kötülükten alıkoymak bir sadakadır. Bütün bunların yerine kuşluk vakti birinizin kılacağı iki rekat yeterli olur. "

 

Diğer tahric: Ebu Davud 1285, 1286,5243,5244

 

 

 

1669- Bize Şeyban bir Ferruh tahdis etti ... Ebu Hureyre dedi ki: Can dostum bana üç hususu tavsiye buyurdu: "Her ayda n üç gün oruç tutmayı, kuşluk vakti iki rekat namaz kılmayı ve uyumadan önce vitir kılmayı. "

 

Diğer tahric: Buhari, 1178, 1981; Nesai, 1676- buna yakın- 1677 -buna yakın-

 

 

 

1670- Bize Muhammed el-Müsenna ve İbn Beşşar da tahdis edip dedi ki ... Abbas el-Cüreyri ve Ebu Şimr ed-Dubai dedi ki: Biz Ebu Osman enNehdi'yi, Ebu Hureyre'den tahdis ederken dinledik. O Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den bu hadisi aynen rivayet etti.

 

 

 

1671- Bize Süleyman b. Ma'bed tahdis etti, bize Mualla b. Esed tahdis etti, bize Abdulaziz b. Muhtar, Abdullah b. ed-Danac'dan şöyle dediğini tahdis etti, bana Ebu Rafi'es-Saiğ tahdis edip dedi ki: Ebu Hureyre'yi şöyle derken dinledim: "Can dostum Ebu'l-Kasım bana şu üç hususu tavsiye etti" deyip Ebu Osman'ın Ebu Hureyre'den rivayet ettiği hadisi aynen zikretti.

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

 

 

1672- Bize Harun b. Abdullah ve Muhammed b. Rafi' tahdis edip dediler ki: ... Ümmü Hani'nin azadlısı Ebu Murre, Ebu'd-Derda'dan şöyle dediğini rivayet etti: Benim Habibim (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bana üç husus tavsiye buyurdu. Yaşadığım sürece bunları terk etmeyeceğim: "Her aydan üç gün oruç tutmak, kuşluk namazı kılmak ve vitir kılmadıkça uyumamak. "

 

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

AÇIKLAMA:          Bu babda (1657-1658) Aişe (r.anha)'nın bir yolculuktan gelmesi halinde kuşluk namazını kılmadığına dair rivayeti, (1659) onun Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i kuşluk namazını kılarken asla görmemiş olmakla birlikte kendisinin kuşluk namazını kıldığı ve Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in ... bir ameli onlara farz kılınır korkusu ile yapmadığı"na dair rivayeti; yine ondan gelen diğer rivayette (1660) "Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in kuşluk namazını dört rekat kıldığı ve dilediği kadar da fazlasını kıldığı" rivayeti, bir başkasında (1662) "Allah'ın dilediği kadar"ını ziyade ettiği, Ümmü Hani'nin rivayet ettiği (1664) hadisde: "Sekiz rekat kıldığı", Ebu Zerr'in, Ebu Hureyre'nin (1669), Ebu'd-Derda'nın rivayet ettikleri hadislerde "iki rekat kıldığı" belirtilmektedir.

 

Bu hadislerin tamamı tahkik ehline göre birbirleri ile uyumlu (müttefik), aralarında ihtilaf (farklılık ve tutarsızlık) bulunmayan hadislerdir. Hadislerin ifade ettikleri mana özetle şudur: Kuşluk namazı müekked bir sünnettir. Asgarisi iki rekat, en mükemmeli sekiz rekattır. İkisi arasında dört ya da allı rekat olabilir. Bunların ikisi de (yani dört ve allı rekat) sadece iki rekat kılmaktan daha kamildir. Ama sekiz rekattan daha aşağıdadır.

 

Aişe (r.anha) 'nın rivayet ettiği biri onun kuşluk namazını kılmadığı, diğeri kıldığı şeklindeki iki hadisin cem'i (telifi) de şöyledir: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bazı vakitlerde fazileti dolayısı ile bu namazı kılmakla birlikte bazılarında -Aişe (r.anha)'nın zikrettiği gibi- farz olur korkusu ile terk ederdi. Aişe'nin ancak uzak bir yolculuktan geldiği taktirde bu namazı kılardı, şeklindeki sözleri de -ben onun kıldığını görmedim- anlamı ile yorumlanır. Nitekim ikinci rivayette: "Resuluilah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)ı kuşluk namazını kılarken asla görmedim" ifadesinde de böyle demiştir.

 

Buna sebeb ise şudur: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kuşluk namazı vaktinde Aişe'nin yanında nadir zamanlarda bulunurdu. Çünkü o bu vakitte ya yolculuktaydı, bazı hallerde de mukim olmakla birlikte mescidde ya da başka bir yerde bulunurdu. Eğer o vakitte hanımlarının yanında ise nihayet ona ancak dokuz günde bir gün düşerdi. Böylelikle onun: "Ben onu o namazı kılarken görmedim" sözleri doğru olarak anlaşılmış olur ama bununla birlikte ya kendisinin yahut başkasının verdiği habere binaen bu namazı kıldığını da öğrenmiş idi. Yahut da onun: "Bu namazı kılmazdı" anlamındaki sözünü buna devam ederek kesintisiz kılmazdı, diye anlaşılır. Böylelikle onun bu olumsuz ifadesi namazın esası ile ilgili değil, onu devamlı kılması hakkında söz konusu olur. Allah en iyi bilendir.

 

İbn Ömer'den kuşluk namazı hakkında "o bir bidattir" dediği şeklinde sahih olarak nakledilen sözüne gelince, bu sözü, bu namazın mescidde kılınmasının ve bunun başkaları görsün diye yerine getirilmesinin bidat olduğu şeklinde yorumlanmalıdır. Nitekim onun zamanında bazı kimseler bunu bidat olarak böyle yapıyorlardı. Yoksa bu namazın esas itibari ile evlerde ve benzeri yerlerde kılınması da yerilmiştir anlamında söylememiştir. Yahut da onun, bidattir sözü, onu ısrarla ve devamlı kılmak bidattir, diye anlaşılır. Çünkü Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) farz kılınır korkusu ile onu sürekli kılmamıştır. BU. hüküm ise onun hakkında sözkonusudur. Bizim hakkımızda ona dikkat edip özenle devam etmemizin müstehap olduğu da Ebu'd-Derda ve Ebu Zerr'in rivayet ettikleri hadisle sabit olmuştur.

Ya da şöyle denebilir: İbn Ömer'e Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in fiill uygulaması, o namazı emr etmesi ve bunu nasıl kıldığına dair bilgi ulaşmamıştır. Yoksa ilim adamlarının cumhuru kuşluk namazının müstehap olduğu kanaatindedir. Hakkında kararsızlık ise yalnız İbn Mesud ve İbn Ömer'den rivayet edilmiştir. Allah en iyi bilendir.

 

(1659) "O yapmak istediği halde bir ameli bırakırdı." Bu ibareden Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in ümmetine karşı ne kadar şefkatli ve merhametli olduğU anlaşıldığı gibi maslahatları birbirleri ile çatışacak olursa daha önemli olanına öncelik tanınacağı hükmü de anlaşılmaktadır.

 

(1665) "Um Hani" künyesi oğlu Hani dolayısı ile ona verilmiştir. Kendisinin adı ise meşhur olan kanaate göre Fahite' dir. Hind olduğtı da söylenmiştir.

(1666) "Um Hani'nin azadlısı Ebu Murre" diğer rivayette (1667) "Akil b.

Ebu Talib'in azadlısı" denilmektedir. İlim adamları dedi ki: Ebu Murre gerçek manada Ümmü Hani'nin azadlısıdır. Mecaz olarak da Akil'in azadlısı olarak ona izafe edilir. Buna sebep ise kızkardeşinin azadlısı olmasından ötürü yanından

. ayrılmaması ve onunla birlikte bulunmasıdır.

 

(1667) "Ona selam verdim" ifadesinden de bir erkeğe mahrem olmayan bir kadının kendi mahremlerinin önünde selam verebileceği hükmü anlaşılmaktadır.

 

"Bu kim (diye) buyurdu, ben: Ebu Talib'in kızı Ümmü Hani, dedim." Bundan da insanın eğer künyesi ile şöhret kazanmış ise tanıtmak kastı ile kendisinden künyesi ile söz etmesinde bir beis bulunmadığına, bir kişi, birisinden içeri girmek için izin isteyecek olursa kendisinden izin istenen kişinin "bu kim" diye sorup izin isteyenin, muhatabının kendisini kendisi ile tanıdığı ismini söyleyerek, filan kişi demesinin sözkonusu olduğu hükmü de anlaşılmaktadır.

"Um Hani'ye merhaba" buyruğUndan da şunlar anlaşılmaktadır: Bir kimsenin kendisini ziyarete gelene ve yanına gelen kimseye, merhaba vb. ikram ve taltif lafızları kullanması müstehaptır. Merhaba, bollukla karşılaşasın demektir. Buna dair geniş açıklamalar Abdulkays'lılar heyeti ile ilgili hadiste geçmiş bulunmaktadır.

 

Yine burdan anlaşıldığına göre -küçük abdest bozmakta olanın hükmünden farklı olarak- guslederken, abdest alırken konuşmakta ve selam vermekte bir beis yoktur.

Ayrıca buradan avretinin örtülü olması şartı ile mahremlerinden bir kadının bulunduğU yerde gusletmesinin caiz olduğu, mahremi olan kadının örtü ve benzeri bir şeyle onu örtüp kapatmasının da caiz olduğU anlaşılmaktadır.

 

"Bir elbiseye bürünmüş olduğu halde sekiz rekat namaz kıldı." Buradan da tek bir elbiseye bürünmüş olarak namaz kılmanın caiz olduğu hükmü anlaşılmaktadır. Burada sözü edilen bürünmek (intihap) bir sonraki rivayette zikredildiği gibi elbisenin uçlarını çaprazlama omuzuna atmak ile olur.

 

"Bitirince ben: Ey Allah'ın Resulü! Anamın oğlu Ali b. Ebu Talib ... Senin himaye verdiğine biz de himaye verdik ey Ümmü Hani" bölümünde çeşitli hükümler anlaşılmaktadır:

 

1. Bir kimse, birisinin yanına bir ihtiyaç ve bir istek dolayısı ile gidecek olup da onun gusletmek, abdest almak ve benzeri bir iş ile uğraşmakta olduğunu görürse bu işini bitirmeden o işini bölmez. İşini bitirdikten sonra ona ihtiyacını söyler. Ancak bekleyecek olursa ihtiyacının karşılanma zamanının geçeceğinden korkması hali müstesnadır.

Burada "zeame: ileri sürdü" sözü, ben bu hususta onunla aynı kanaati paylaşmadığım bir husustan söz etti, demektir. Anne-baba bir kardeşi olmakla birlikte sadece "anamın oğlu" demesinin sebebi ise aralarındaki mahremiyeti ve akrabalığı daha da- pekiştirmek, kardeşi ile aynı annenin karnından doğduğunu anlatıp her ikisinin anneden uzun süre ayrılmadıklarını dile getirmek içindir. Onun bu ifadesi Harun (a.s)'ın: ''Anamın oğlu, sakalımdan, başımdan tutma" (Taha, 94) buyruğuna da uygun düşmektedir.

 

2. Mezhebimize mensup bazı ilim adamları ile ilim adamlarının çoğunluğu bu hadisi, kadının verdiği emanın sahih olduğuna delil gösterip şöyle demişlerdir: Hadisin takdirı (anlamı) şudur: Şeriatın hükmü senin himaye verdiğin kimseye bu himayenin sahih olduğu şeklindedir.

 

Ama kimisi de bu hadiste bir delil yoktur, çünkü hem bu anlama gelme ihtimali vardır hem de baştan itibaren eman verme anlamına gelme ihtimali vardır, demişlerdir. Bu husustaki görüş ayrılıklarının bir benzeri de Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Birisini öldüren e öldürdüğün ün selebi (üzerindeki değerli eşyaları) ait olur" buyruğuna benzer. Acaba kıyamete kadar meydana gelecek bütün savaşlarda şeriatın hükmü böyle olduğu anlamında mıdır, yoksa imam'ın muayyen olarak o defada uygun gördüğü böyle bir şeyi mübah görmesi anlamını mı ifade eder. Buna göre günümüzde bir imam böyle bir işi uygun görürse gereğince amel eder, değilse etmez şeklinde midir?

 

Şafii ve başkaları birinci görüşü kabul ederken, Ebu Hanife ve Malik de ikinci görüşü kabul eder. Çoğunluğun lehine Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in, Ümmü Hani'nin verdiği emana karşı çıkmayıp onun geçersiz olduğunu beyan etmemesi delil gösterilebilir. Çünkü eğer bu eman geçersiz olsaydı buna kanılmaması için mutlaka geçersiz olduğunu beyan ederdi.

"Filan b. Hubeyre" ibaresinin yerinde Müslim'den başka eserlerde "bana kayınlarımdan iki kişi kaçıp geldi" şeklindedir. Bizler ez-Zübeyr b. Bekkar'ın kitabında Fulan b. Hubeyre'nin aslında Haris b. Hişam el-Mahzumı olduğunu da rivayet etmiş bulunuyoruz. Başkaları ise bu Abdullah b. Ebu Rebia'dır demişlerdir. Ezraki'nin Mekke Tarihi'nde belirtildiği üzere Ümmü Hani, birisi Abdullah b. Ebu Rabia b. el-Muğire, ikincisi de Haris b. Hişam olmak üzere iki kişiyi himaye altına almıştır. Bunların ikisi de Mahzum oğullarından idi. İşte Ezraki'nin sözünü ettiği bu açıklama her iki isme de açıklık getirmekte ve bu husustaki görüşleri bir arada ifade etmiş olmaktadır.

 

3. "Bu da kuşluk vaktinde olmuştur." Mezhep alimlerimiz ve ilim adamlarının büyük çoğunluğu kuşluk namazının sekiz re kat olarak kılınmasının müstehab olduğuna delil göstermişler, bu hususta (Kadı) Iyaz ve başkaları ise karar vermemiş, bu anlamda bir delaletinin olamayacağını söyleyerek şöyle demişlerdir: Çünkü Ümmü Hani, namaz vaktini haber vermiş olmakla birlikte namazın niyeti hakkında bir şey söylememiştir. Belki de bu Mekke Fethi dolayısı ile yüce Allah'a şükür için kıldığı bir namazdı.

Ancak onların bu söyledikleri tutarsızdır. Aksine doğrusu bunun bu hususta delil gösterilmesinin doğru olduğudur. Çünkü Ümmü Hani'den sabit olduğuna göre "Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Mekke'nin fethedildiği gün kuşluk namazını her iki re katın sonunda selam vermek sureti ile sekiz rekat olarak kılmıştır." Bunu Ebu Davud, Sünen'inde bu lafızIa ve Buhari'nin şartına göre sahih bir isnad ile rivayet etmiştir.

 

(1668) "Ebu'l-Esved ed-Oüeli" isminin zaptında ihtilaf ve uzun açıklamalar vardır. Bunu İman bölümünde genişçe açıklamıştık.

 

"Her birinizin eklemleri üzerinde sadaka vardır." "Sülama: Eklemler" asıl itibariyle parmak kemikleri ile el-ayasının diğer kemikleri anlamındadır. Sonra da bedenin bütün kemikleri ve mafsalları hakkında kullanılır olmuştur.

 

Müslim'in Sahih'inde Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "İnsan üç yüz altmış kemik üzere yaratılmıştır. Her bir kemik (mafsal) için bir sadaka vardır" buyruğu gelecektir.

, "Bütün bunlar yerine kuşluk vaktinde kılacağı iki rekat yeterlidir." Aynı kökün kullanıldığı: "Hiçbir kimse, kimse için yetmez (fayda vermez)" (Bakara, 48) buyruğunda da kullanıldığı gibi hadis-i şerifde: "Senden sonra kimse için yeterli olmaz" buyruğunda da bu lafız kullanılmıştır.

 

Bu hadiste de kuşluk namazının faziletinin azametine, öneminin büyüklüğüne ve iki rekat olarak kılınmasının da sahih olduğuna delil vardır.

 

(1669) "Can dostum (halilim) bana vasiyet etti" ifadesi Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Eğer ümmetim arasından bir halil edinecek olsaydım" buyruğuna aykırı değildir. Çünkü yasak olan Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in başka bir kimseyi halil edinmesidir. Sahabiden ya da başkalarından birisinin Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)ı halil edinmesinin önünde engel yoktur.

 

Ayrıca bu hadiste ve Ebu'd-Derda'nın (1672) rivayet ettiği hadiste kuşluk namazı teşvik edilmekte, iki rekat kılınmasının sahih olduğu belirtildiği gibi her aydan üç gün oruç tutmak, gecenin sonunda uyanamamaktan korkan kimse için vitri uyumadan önce kılmak teşvik edilmektedir. Bu iki hadis Müslim'in bundan sonra zikrettiği rivayetler sebebi ile buna göre te'vil edilir. Nitekim yüce Allah'ın izni ile yeri gelince açıklayacağız.

 

(1670) "Ebu Şemir" Şimr de denilir. Adı tanınmayan kimseler arasında sayılır. Sadece künyesi ile tanınmaktadır.

 

"Abdullah ed-Danac" Danac, alim demektir, açıklaması daha önce geçmiş idi.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

122- SABAH NAMAZININ İKİ REKAT SÜNNETİNİN MÜSTEHAB OLDUĞU, BUNLARI KILMAYA VE UZUN TUTMAMAYA, BUNLARI KILMAKTA DEVAM ETMEYE TEŞVİK VE BU İKİ REKATTA NEYİN OKUMASININ MÜSTEHAB OLDUĞU BEYANI BABI