SAHİH-İ MÜSLİM |
SALAT |
135- GECE NAMAZINDA
KIRAATİ UZUN TUTMANIN MÜSTEHAB OLDUĞU BABI
1811- Bize Ebu Bekr b.
Ebi Şeybe de tahdis etti, bize Abdullah b. Numeyr ve Ebu Muaviye tahdis etti
(H.) Bize Züheyr b. Harb ve İshak b. İbrahim tahdis etti, birlikte Cerir'den
rivayet ettiler, hepsi A'meşten rivayet etti (H.) Bize İbn Numeyr -ki tafız
onundur- de tahdis etti, bize babam tahdis etti, bize A'meş, Sa'd b. Ubeyde'den
tahdis etti, o el-Müstevrid b. el-Ahnef'den, cı Sıla b. Züfer'den, o Huzeyfe'den
şöyle dediğini rivayet etti: Bir
Dedi ki: Cerir'in hadisi
rivayetinde şu fazlalık da vardır: O: "semiallahu limen hamideh, Rabbena
lekel hamd" buyurdu.
Diğer tahric: Ebu
Davud, 871 -buna yakın-; Tirmizi, 262, 263; Nesai, 1007, 1008, 1132 -uzunca-,
1663, 1045; İbn Mace, 1351, 897
AÇIKLAMA: Bu babda
Huzeyfe'nin rivayet ettiği (1811) hadis ile İbn Mes'ud'un rivayet ettiği (1812)
hadis yer almaktadır.
(1811) "Bize A'meş,
Sa'd b. Ubeyde'den, o el-Mustevrid, el-A'meş'den, o Sıla b. Zufer'den, o
Huzeyfe'den rivayet etti" bu isnadda biri diğerinden rivayet nakleden
tabiundan dört kişi vardır ki, bunlar A'meş ve ondan sonraki üç ravidir.
"Bir
Tesbihin sözkonusu
olduğu bir ayet okudu mu tesbih ederdi... "
"Ben: Bu sureyi bir
re katta bitirir dedim" bu ben onu bu sureyi bitirip selam vereceğini ve
böylelikle bu sureyi iki rekata böleceğini zannettim, demektir. Burada rekat
ile namazın tamamını kastetmiştir. Namazın tamamı ise iki rekattır. Böyle bir
tevil zorunludur çünkü bu tevil ile ondan sonraki ifadeler muntazam bir şekilde
anlaşılabilir. Buna göre "sonra devam etti" sözünün anlamı da şu
olur: Surenin büyük bir kısmını okudu, öyle ki ancak Bakara suresinin sonunda
birinci rekatın rükusuna varacağını ağırlıklı olarak zannettim. İşte o vakit
de: Sureyi bitirip birinci rekatın rükusunu yapacağını sandım ama orayı da
geçip Nisa suresine başladı.
"Sonra Nisa suresini
okumaya başladı ve o sureyi okudu. Sonra N-i İmran suresini okumaya
başladı." Kadı lyaz dedi ki: Bu ibarede "surelerin tertibi mushafı
yazdıkları zaman müslümanların idihadı ile olmuştur. Bu sıralama Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in sıralaması değildir. Aksine o bu işi
kendisinden sonra ümmetine bırakmıştır" diyen kimselerin görüşlerinin
lehine delil vardır. Kadi İyaz dedi ki: Bu, Malik'in ve ilim adamlarının da
cumhurunun da görüşüdür. Kadı Ebu Bekr el-Bakillanı de bu görüşü tercih etmiştir.
elSakillanı şöyle demektedir: Her ikisi de ihtimal dahilinde olmakla birlikte
bu, iki görüşün daha sahih olanıdır. Ama bizim kabul ettiğimiz görüş, surelerin
tertibinin ne yazılışta ne namazda ne de okumakta ne tertil ve talimde vacip
olmadığı ve bu hususta Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den, ne de kendisine
muhalefet edilmesi haram olan herhangi bir kimseden lehine bir nas bulunmadığı
kanaatidir. Bununla beraber Osman (r.anh)'ın mushafından önceki mushafların
tertibleri farklı farklı idi. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de,
kendisinden sonraki ümmeti de bütün asırlarda namazda, Kur'an öğretiminde ve
telkinde surelerin tertibini terk etmenin caiz olduğu kanaatindedirler.
(Kadi İyaz) devamla dedi
ki: İlim ehlinden "bu Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in bildirmesi ile
olmuştur. O, kendilerine Osman'ın Mushafında karar kıldığı şekilde bunu tesbit
etmişti. Mushafların farklı sıralanışı ise kendilerine peygamberin bu husustaki
tevfiki ve son azrası ile ilgili bilgi ulaşmadan önce idi" diyenler onun
ilk olarak Nisa suresini okuyup sonra AI-i İmran suresini okuduğuna dair
buradaki ifadeleri bu husustaki tevkif ve tertib bilgisi ona ulaşmadan
olmuştur, diye açıklarlar. Esasen bu iki sure de Ubey'in mushafında bu şekilde
idi.
(Kadi İyaz) devamla dedi
ki: Namaz kılan bir kimsenin birinci re katta okuduğu bir sureyi ikinci rekatta
okumasının caiz olduğunda görüş ayrılığı yoktur. Bu ancak bu işi birinci
rekatta yapmak ve namazın dışında Kur'an okuyan kimse için mekruh olur.
Bazıları ise bunu da mübah kabul etmiş ve selefin, Kur'an-ı Kerim'i baş aşağı
devirerek okumayı yasaklamalarını, surenin sonundan başına doğru okumak diye
yorumlamışlardır. Her bir surenin ayet sıralamasının ise şu anda mushafda
bulundukları hal üzere yüce Allah'ın tevkifi ile gerçekleştiğinde görüş
ayrılığı yoktur. Ümmette bunu bu şekilde Nebisinden (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) nakletmiş bulunmaktadır. -Kadi İyaz'ın sözleri burada sona ermektedir.
Allah en iyi bilendir-
"Ağır ağır
okuyordu, tesbihin söz konusu edildiği bir ayet okudu mu tesbih ederdi, bir dua
ayetini okudumu dua ederdi, Allah'a sığınmayı sözkonusu eden bir ayet okudumu
ona sığınırdı." Bu ifadelerden namazda ve namazın dışında Kur'an okuyan
herkesin bütün bu hususları yerine getirmesinin müstehab olduğu hükmü anlaşılmaktadır.
Bizim mezhebimize göre bu hem imam, hem imama uyan için hem de tek başına namaz
kılan için müstehabdır.
"Sonra rüku'ya
vardı." Burada da rükuda subhane rabbiye'l-azim tesbihini, secdede de
subhane rabbiye'l-a'la tesbihini tekrarlamanın müstehab olduğu hükmü
çıkmaktadır. Bu aynı zamanda bizim mezhebimizdir. Evzai, Ebu Hanife,
Kutelilerin, Ahmed'in ve cumhurun da mezhebi budur. Malik:
Müstehab olan muayyen
bir zikir yoktur, demiştir.
"Sonra, semiallahu
limen hamideh dedi... sonra secde etti." Burada da rükudan kalkıp
doğrulmayı uzun tutmanın caiz olduğuna delil vardır. Bizim mezheb alimlerimiz
ise, caiz değildir derler ve bundan dolayı namazın babl olduğunu söylerler.
1812- Bize Osman b. Ebu
Şeybe ve İshak b. İbrahim de tahdis etti. İkisi Cerir'den rivayet etti. Osman
dedi ki: Bize Cerir, A'meş'den, o Ebu Vail'den şöyle dediğini tahdis etti:
Abdullah (bin Mes'ud) dedi ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile
birlikte namaz kıldım. Oldukça uzun kıldı. Öyle ki içimden kötü şeyler geçti.
(Ravi) dedi ki: Senin içinden neler geçti, diye soruldu. Abdullah: Onu ayakta
bırakıp oturmayı içimden geçirdim, dedi.
Diğer tahric: Buhari,
1135 -buna yakın-; İbn Mace, 1418
1813- Bunu bize İsmail
el-Halil ve Suveyd b. Said de Ali b. Mushir'den tahdis etti. O A'meş'den bu
isnad ile aynen rivayet etti.
AÇIKLAMA: "Bize
Osman b. Ebu Şeybe ve İshak b. İbrahim de tahdis etti. O A'meş'den, o Ebu
Vail'den o Abdullah'dan diye rivayet etti" Abdullah'dan maksat Abdullah b.
Mes'ud'dur. Bu senetteki ravilerin tamamı -İshak dışında- Kufelidir.
"Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte namaz kıldım ... " Buradan
anlaşılan hüküm şudur: İmamlara ve büyüklere karşı edebli olmak gerekir. Haram
olmadığı sürece herhangi bir fiil ya da bir söz ile onlara muhalefet
edilmemelidir. İlim adamlarının ittifak ettikleri üzere imama uyan kimseye farz
ya da nafile bir namazda kıyam zor gelecek ve kıyamda durmaktan acze düşecek
olursa oturması caizdir. Abdullah b. Mes'ud'un oturmayışının sebebi ise Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellemı'e karşı olan edebinden dolayıdır.
Ayrıca bu hadiste farz
olmayan namazlarda da imama uymanın caiz olduğu-hükmü ile
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
136- SABAHI
EDİNCEYE KADAR BÜTÜN GECE UYUYAN KİMSE HAKKINDA NAKLEDİLEN RİVAYETLER BABI