SAHİH-İ MÜSLİM |
ZEKAT |
17- "SADAKA"
ADININ HER TÜRLÜ MA'RUF (İYİLİK) İÇİN KULLANILABİLECEĞİNİN BEYANI BABI
2325- Bize Kuteybe b.
Said tahdis etti, bize Ebu AVEme tahdis etti (H.) Bize Ebu Bekr b. Ebi Şeybe de
tahdis etti, bize Hammad b. el-Avvam tahdis etti, her ikisi Ebu Malik
el-Eşcal'den, o Rib'ı b. Hiraş'dan, o Huzeyfe'den rivayet etti. Hadisin Kuteybe
tarafından rivayetinde (Huzeyfe) dedi ki: Nebiniz (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
buyurdu ki, İbn Ebu Şeybe'nin rivayetinde Nebi (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'den: "Her ma'ruf (iyilik) bir sadakadır" buyurdu, demiştir.
Diğer tahric: Ebu
Davud, 4947
2326- Bize Abdullah b.
Muhammed b. Esma ed-Dubai tahdis etti ... Ebu Zer'den rivayete göre Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in ashabından bazı kimseler Nebi (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'e: Ey Allah'ın Resulü! Mal, mülk sahibi olanlar ecirleri de
alıp götürdü. Bizim kıldığımız gibi namaz kılıyorlar, tuttuğumuz gibi oruç
tutuyorlar, mallarından arta kalanını da tasadduk ediyorlar, dediler ..
Allah Resulü:
"Allah sizin için sadaka vereceğiniz şeyler kılmamış mıdır ki? Şüphesiz
her bir tesbih (subhanallah demek) karşılığında bir sadaka vardır. Her bir
tekbir bir sadakadır. Her bir elhamdülillah demek bir sadakadır. Her bir la
ilahe illallah demek bir sadakadır. İyiliği em retmek bir sadakadır. Kötülükten
alıkoymak bir sadakadır. Sizden birinizin eşi ile ihtiyacını karşılamasında
dahi bir sadaka vardır" buyurdu.
Ashab: Ey Allah'ın
Resulü! Birimiz şevhetini karşılayacak ve ondan dolayı ona ecir verilecek, öyle
mi? dediler. Allah Resulü: "Ne dersiniz? Eğer onu haram bir yoldan
karşılayacak olursa bu sebeble onun üzerine bir vebal olur muydu? İşte helal
yerde onu koyması halinde de aynı şekilde onun için bir edr vardır"
buyurdu.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
AÇIKLAMA: (2326)
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Her ma'ruf (iyilik) bir
sadakadır" buyruğu, sevap bakımından onun ile aynı hükümdedir, demektir.
Bu buyruktan başlıkta belirttiğimiz
husus beyan edilmekte, açıklanmaktadır. Aynı şekilde bundan hiçbir ma'rufun
küçük görülmeyeceği ve insanın böyle bir ma'rufu (iyiliği) yapmakta cimrilik
göstermemesi gerektiği, aksine onu yapması gerektiği hükmü de anlaşılmaktadır.
(2326) "Servet
sahipleri ecirleri alıp gitti." Düsur, desr'in çoğulu olup çok miktarda
mal anlamındadır.
Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in: "Allah sizin için sadaka vereceğiniz şeyler şeyler
kılmamış mıdır kii..." buyruğunda "ma tassaddakun: sadaka vereceğiniz
şeyler" lafzında rivayet hem sad hem dal harfleri şeddeli olarak
gelmiştir. Lügat bakımından sad'ın şeddesiz kullanılması da mümkündür.
"Her bir tekbir bir
sadakadır, her bir elhamdülillah demek bir sadakadır ... " Buralardaki
"sadaka" lafzını hem merfu olarak hem nasb ile rivayet etmiş
bulunuyoruz. Ref ile okunuşu isti'naf (cümle başı) olmasına binaendir. Nasb ile
okunması ise: "(....): Şüphesiz her bir tesbih (subhanallah demek) e
karşılık sizin için bir sadaka vardır" lafzına atıf yapılarak okunur.
Kadi İyaz dedi ki:
Bunlara sadaka denilmesi sadakanın bir ecri olduğu . gibi bunların da ecrinin
olması, bu itaatlerin ecirleri bakımından sadakalar gibi olması dolayısı ile de
olabilir. Bunlara sadaka, mukabele (karşılıklı lafızlar kullanmak) ve kelamın
cinası yolu ile bu ismi vermiştir. Bunların kişinin kendisine sadakası anlamına
geldiği de söylenmiştir.
"İyiliği emretmek
bir sadakadır, münkerden alıkoymak bir sadakadır. " Burada iyiliği emredip
münkerden alıkoymak durumundaki her bir fert hakkında sadaka verme hükmünün
sabit olduğuna bir işaret vardır. İşte Bunun nekire (belirtisiz) gelmesinin
sebebi de budur. İyiliği emredip münkerden alıkoymanın sevabı ise tesbih
(subhanallah demek), tahmid ve tehlilde bulunmaktan daha çoktur. Çünkü iyiliği
emredip münkerden alıkoymak bir farz-ı kifayedir. Bazen farz-ı ayn dahi
olabilir. Nafile olması düşünülemez. Tesbih (subhanallah demek), tahmid ve
tehlil ise Nafile ibadetlerdir. Bilindiği üzere farzın ecri, Nafilenin ecrinden
daha çoktur. Çünkü aziz ve celil Allah (kudsi hadiste) şöyle buyurmaktadır:
"Kulum kendisine farz kı ldığı m hususları eda etmekten daha çok sevdiğim
bir işle Bana yaklaşmış değildir. " Bu hadisi Buhari, Ebu Hureyre'den diye
rivayet etmiştir. Mezhep alimlerimizden İmamül Harameyn, bir ilim adamından
şöyle dediğini nakletmektedir: Farzın sevabı, Nafilenin sevabından yetmiş
derece daha fazladır. Böyle diyenler bu hususta bir hadisi de görüşlerine delil
gösterirler.
"Sizden birinizin
eşi ile ihtiyacını karşılaması da bir sadakadır." Buradaki bud' be harfi
ötreli olarak cima hakkında kullanıldığı gibi fercin kendisi hakkında da
kullanılır. Burada her ikisi de kastedilmiş olabilir. İşte bunda mübah olan
amellerin doğru niyetlerle itaatlere dönüşeceğine bir delil vardır. Bir kimse
eğer zevcesinin hakkını vermeyi, onunla yüce Allah'ın kendisine emrettiği güzel
bir şekilde geçinmeyi yahut da salih evlat istemeyi ya da kendisinin yahut
zevcesinin iffetini korumayı, her ikisini harama bakmaktan ya da haram hakkında
düşünüp onu kararlaştırmaktan alıkoymak ya da Bunun dışında doğru ve uygun
maksatları niyet edecek olursa cima dahi ibadet olur.
"Ey Allah'ın
Resulül Birimiz hem arzusunu yerine getirecek hem de bundan dolayı ecir sahibi
olacak öyle mi? Allah Resulü: "Ne dersiniz? Onu haram bir yola koysa ...
" Buradan kıyasın caiz olduğu hükmü anlaşılmaktadır. Bu ise genel olarak
ilim adamlarının kabul ettiği bir görüştür. Bu konuda Zahiri mezhebine mensub
ilim adamlarından başka muhalefet eden olmamıştır. Onların muhalefetlerinin de
önemi yoktur. Tabiin ve benzerlerinden kıyasın yerildiğine dair nakledilen
rivayetlere gelince, bundan maksat müçtehit fukahanın dayanak aldığı kıyas
değildir. Bu hadiste sözü edilen kıyas, kıyasul aks diye bilinir. Usul alimleri
bu kıyas gereğince amel edip etmemek hususunda ihtilaf etmişlerdir. Bu hadis bu
tür kıyas ile amel edenlerin lehine bir delildir. Daha sahih olan da budur.
Allah en iyi bilendir.
Ayrıca bu hadisten
tesbih (subhanallah demeklin ve diğer zikirlerin, iyiliği emredip münkerden
alıkoymanın, mübah işlerde salih bir niyet sahibi olmanın, ilim adamı bir
kimsenin bazı meselelerin gizli kalmış bir delilini zikretmesinin, fetva veren
müftünün kısaca deliIlere dikkat çekmesinin faziletini, fetva soran bir
kimsenin eğer kendisine soru sorulacak kişinin halinden bundan hoşlanmamasının
sözkonusu olmayacağını bilmesi ve sormasında aykırı bir hal bulunmaması halinde
gizli kalan, anlaşılamayan bir takım delilleri sormasının caiz olduğunu da
göstermektedir.
''Aynı şekilde onu helal
yoldan karşılayacak olursa onun için bir edr vardır." Buradaki
"ecir" kelimesini hem nasb hem ref ile zapt etmiş bulunuyoruz. Her
iki şekil de açıkça ortadadır.
2327- Bize Hasan b. Ali
el-Hulvani de tahdis etti, bize Ebu Tevbe, er-Rabi' b. Nafi' tahdis etti, bize
Muaviye -yani b. Sellam- Zeyd'den tahdis ettiğine göre o Ebu Sellam'ı şöyle
derken dinledi: Bana Abdullah b. Ferruh'un tahdis ettiğine göre o Aişe'yi şöyle
derken dinledi: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
"Gerçek şu ki Ademoğullarından her bir insan üçyüzaltmış eklemli olarak
yaratılmıştır. Her kim bu üçyüzaltmış eklem sayısınca Allahu ekber,
elhamdülillah, la ilahe illallah, subhanallah deyip tesbih (subhdnallah demek}
eder, estağfirullah deyip mağfiret dilerse, insanların yolundan bir taşı yahut
insanların yolundan bir dikeni ya da bir kemiği alıp çekerse, bir iyiliği
emredip bir münkerden alıkoyarsa o gün kendisini ateşten uzaklaştırmış olarak
yürür. " Ebu Tevbe dedi ki: Belki de: "akşamlar" dedi.
2328- Bize Abdullah b.
Abdurrahman ed-Darimi de tahdis etti, bize Yahya b. Hassan haber verdi, bana
Muaviye tahdis etti, bana kardeşim Zeyd bu isnad ile aynısını rivayet etti.
Ancak o: "Yahut bir ma'rufu emrederse" dedi ve ayrıca: "$üphesiz
ki o, o gün yürür" dedi.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
2329- Bana Ebu Bekr b.
Nafi'el-Abdi de tahdis etti, bize Yahya b. Kesir tahdis etti. Ali -yani b.
el-Mübarek- dedi ki: Bize Yahya b. Ebu Kesir'den tahdis etti, o Zeyd b.
Sellam'dan, o dedesi Ebu Sellam'dan şöyle dediğini rivayet etti: Bana Abdullah
b. Ferruh'un tahdis ettiğine göre Aişe'yi şöyle derken dinlemiştir: Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Her insan ... yaratılmıştır" buyurdu
ve hadisi Muaviye'nın Zeyd'den rivayetine yakın olarak rivayet etti ayrıca o:
"Şüphesiz ki o kişi o gün yürür" dedi.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
AÇIKLAMA: (2327)
"Ademoğullarından her bir insan üçyüzaltmış eklemli yaratılmıştır. .. Bu
üçyüzaltmış eklem sayısınca" burada şöyle denilebilir: Bu ifadede:
"Üç" yüze
izafe edilmekle birlikte birincisi marife, ikincisi de nekire olarak gelmiştir.
Halbuki arap dil bilginlerinin bilinen kuralı Bunun tam aksidir. O da
birincisinin nekire (belirtisiz) ikincisinin ise marife (tanımlı) gelmesidir.
Buna dair açıklama Bunun cevabı ve bunun ne şekilde okunacağı İman Kitabı'nda Huzeyfe'nin
rivayet ettiği: "Kimin İslam"ı söyleyip telaffuz ettiğini benim için
yazın''. Biz: Bizler altıyüz kişi... arasında iken bizim için korkuyor musun,
dedik" hadisinde geçmiş bulunmaktadır.
"Sülama" eklem
demektir. Çoğulu mim harfi fethalı ye harfi şeddesiz ve mim fethalı olmak üzere
"sülameyat" diye gelir.
"Kendisini ateşten
uzaklaştırmış" uzak kalmasını sağlamış demektir. "Şüphesiz ki o kişi
o gün kendisini ateşten uzaklaştırmış olduğu halde yürür. " Ebu Tevbe dedi
ki: Belki de akşamlar, dedi. Müslim kitabının ravileri çoğunlukla birincisini
ye harfi fethalı ve şin ile "yemşi: yürür" diye rivayet etmişler,
ikincisinde ise ye harfi ötreli ve sin harfi ile (yumsi: akşamı eder) diye
rivayet etmişlerdir. Bazıları da aksini rivayet etmektedirler. Her ikisi de
doğrudur.
Bundan sonra Darimi'nin
rivayetinde (2328) "ve ayrıca: o akşamı eder" denilmektedir ki burada
rivayet sadece "yumsi" şeklinde gelmiştir. Bundan sonraki (2329) Ebu
Bekr b. Nafi'in rivayet ettiği hadiste: "Ve o, o gün ... yürür" şekli
ravilerin ittifakı ile "şin harfi" iledir.
2330- Bize Ebu Bekr b.
Ebi Şeybe tahdis etti, bize Ebu Usame, Şu'be'den tahdis etti, o Said b. Ebu
Burde'den, o babasından, o dedesinden, o Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den
şöyle buyurduğunu rivayet etti: "Her müslümanın üzerine bir sadaka
vardır."
Eğer bulamayacak olursa
ne yapar dersiniz diye soruldu: O: "Elleri ile çalışır, kendisine fayda
sağlar ve tasadduk eder" buyurdu. Bu sefer: Eğer buna gücü yetmiyorsa ne
dersiniz, diye soruldu. O: "Zor ve sıkıntılı durumdaki muhtaç bir kimseye
yardım eder" buyurdu. Ona: Buna da gücü yetmezse ne dersiniz, diye
soruldu. Allah Resulü: "İyiliği -yahut hayrı- emreder" buyurdu. Bunu
da yapmazsa ne dersiniz, dedi. Allah Resulü: "Şerden uzak durur, şüphesiz
ki o da bir sadakadır. "
Diğer tahric: Buhari,
1445, 6022; Nesai, 2537
2331- Bunu bize Muhammed
b. el-Müsenna da tahdis etti, bize Abdurrahman b. Mehdi tahdis etti, bize Şu'be
bu isnad ile tahdis etti.
2332- Bize Muhammed b.
Rafi'de tahdis etti, bize Abdurrezzak b.
Hemmam tahdis etti, bize
Ma'mer, Hemmam b. Münebbih'den şöyle dediğini tahdis etti. Bu(nlar) Ebu
Hureyre'nin Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den diye bize tahdis
ettikleridir. Sonra çeşitli hadisler zikretti. Bunlardan birisi de şuydu: Yine
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Güneşin doğduğu her günde
insanların bütün eklemleri üzerine bir sadaka düşer." Buyurdu. (Devamla)
buyurdu ki: "İki kişi arasında adalet yaparsan bir sadakadır, bineği
hususunda bir adama yardım edip de onun üzerine binmesini sağlaman yahut da
onun üzerine onun yükünü kaldırman bir sadakadır."
(Yine) buyurdu ki:
"Güzel söz bir sadakadır, namaza gitmek için yürürken attığın her bir adım
bir sadakadır. Yolda rahatsızlık veren şeyleri kaldırman bir sadakadır. "
Diğer tahric: Buhari,
2707, 2891, 2989
AÇIKLAMA: (2330)
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Zor ve sıkıntılı durumda
olan ihtiyaç sahibine yardım eder(sin}." Buradaki "el-melhuf: zor ve
sıkıntılı durumda olan" dil bilginlerine göre hasret çeken, çaresiz kalan,
zulme uğramış mazlum olanlar hakkında kullanılır. Ya lahfe nefsi ala keza, ah
keşke şunu elde edebilseydim (ya da bu fırsatı elimden kaçırmasaydım) deyimi
kaçırılan fırsatlar için bir hasret ifadesidir. Fiil olarak üzüldü, hasretler
çekti anlamındadır.
"Şerden uzak durman
da bir sadakadır." Yani bundan başka rivayetlerde geçtiği gibi kişinin
kendisine bir sadakasıdır, anlamındadır. Bundan maksat şudur: Bir kimse yüce
Allah için şerden kendisini alıkoyarsa bundan dolaYL; onun için bir ecir
sözkonusu olur. Tıpkı mal ile bir sadaka veren kişi için ecrin sözkonusu olduğu
gibi.
(2332) "Güneşin
doğduğu her bir günde ... bir sadaka düşer. " İlim adamlarının dediklerine
göre bundan maksat sadakaya teşvik etmektir. Sadakanın mendub olduğuna dikkat
çekmektir. Yoksa sadakanın vacip ve bağlayıcı olduğunu ifade etmek değildir.
"İki kişi arasında
adalet yapması" aralarını adalet ile düzeltmesi, "bir
sadakadır."
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
18- İNFAK EDEN VE
İNFAK ETMEYİP CİMRİLİK EDEN KİMSELER HAKKINDA BİR BAB