SAHİH-İ MÜSLİM |
ZEKAT |
21- YARIM HURMA TANESİ
İLE YAHUT TATLI BİR SÖZ İLE SADAKA VERMEYE TEŞVİK VE SADAKANIN ATEŞE KARŞI
PERDE OLDUĞU BABI
2344- Bize Amr b. Sellam
el-Kufi tahdis etti ... Adiy b. Hatim dedi ki: Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i: "Bir hurmanın yarısı ile dahi olsa
ateşten kendinizi koruyabilecek olanınız bunu yapsın" buyururken dinledim.
AÇIKLAMA: "Bir
hurmanın yarısı ile dahi olsa ... yapsın." Şikkuttemra: Hurmanın yarısı ve
yan tarafı demektir.
Bu hadis ile sadaka
vermek ve azdır diye vermekten kaçınmamak teşvik edilmekte, az sadakanın dahi
ateşten kurtulma sebebi olacağı beyan buyrulmaktadır.
2345- Bize Aliy b. Hucr
es-Sa'di, İsmail b. İbrahim ve Ali b. Haşrem tahdis etti, İbn Hucr bize İsa b.
Yunus tahdis etti derken diğer ikisi haber verdi dedi. (İsa dedi ki) bize
.A:meş, Hayseme'den tahdis etti, o Adiy b. Hatim'den şöyle dediğini rivayet
etti: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Aranızda
aziz ve celi! Allah'ın kendisi ile arasında bir tercüman bulunmaksızın
konuşmayacağı hiçbir kimse yoktur. (Her biriniz) sağ tarafına bakacak, önden
gönderdiklerinden başkasını göremeyecek. Sol tarafına bakacak önceden
gönderdiklerinden başkasını göremeyecek. Önüne bakacak yüzünün tam karşısında
cehennem ateşinden başkasını göremeyecek. O halde bir hurmanın yarısı ile dahi
olsa ateşten korununuz."
İbn Hucr ayrıca şunu
eklemektedir: .A:meş dedi ki: Bana Amr b. Murre, Hayseme'den aynısını tahdis
etti ve hadiste fazladan: "Hoş bir söz ile dahi olsa" ibaresini
ekledi.
İshak da dedi ki:
.A:meş, Amr b. Murre'den, o Hayseme'den diye rivayet etti.
Diğer tahric: Buhari,
6539, 7443 -muhtasar-, 7512; Tirmizi, 2415; İbn Mace, 185, 1843;
AÇIKLAMA: "Kendisi
ile arasında tercüman olmaksızın. " Tercüman bir dildeki ifadeyi başka bir
dile aktaran kişiye denilir.
"Hoş bir sözle dahi
olsa. " Bu buyruktan hoş ve tatlı sözün cehennemden kurtuluşa sebep
olacağı hükmü anlaşılmaktadır. Tatlı söz ise mübah ya da itaat olması şartı ile
insanın gönlünü hoş eden söz demektir.
2346- Bize Ebu Bekr b.
Ebi Şeybe ve Ebu Kureyb tahdis etip dedi ki: Bize Ebu Muaviye, A'meş'den tahdis
etti, o Amr b. Murre'den, o Hayseme'den, o Adiy b. Hatim'den şöyle dediğini
rivayet etti: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) cehennem ateşini
sözkonusu etti. Bu arada yüzünü çevirdi ve korundu. Sonra: "Ateşten
sakının, korunun" buyurdu. Sonra yine yüzünü çevirdi ve korundu. Öyle ki
biz adeta ona bakmakta olduğunu sandık. Sonra da: "Bir hurmanın yarısı ile
dahi olsa ateşten korunun. Bunu bulamayan kimse bari hoş bir söz ile (kendisini
korusun)" buyurdu.
Ebu Kureyb rivayetinde
"adeta" lafzını zikretmedi ve: Bize Ebu Muaviye tahdis etti, bize
A'meş tahdis etti dedi.
Diğer tahric: Buhari,
6023, 6540, 6563; Nesai, 2552
2347- Bize Muhammed b.
el-Müsenna ve İbn Beşşar da tahdis edip dedi ki: Bize Muhammed b. Cafer tahdis
etti, bize Şu'be, Amr b. Murre'den tahdis etti, o Hayseme'den o Adiy b.
Hatim'den, o Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den rivayet ettiğine
göre, Allah Resulü üç defa ateşi zikretti, ondan Allah'a sığındı, yüzünü
(ondan) korudu. Sonra da: "Bir hurmanın yarısı ile dahi olsa ateşten
sakının. Bulamayacak olursanız bari tatlı bir sözle (ondan korunun)"
buyurdu.
AÇIKLAMA: (2346)
"Bize Ebu Bekr b. Ebi Şeybe ve Ebu Kureyb tahdis edip dedi ki... Adiy b.
Hatim'den." Bu isnaddaki ravilerin tamamı Kufelidir. Senette biri
diğerinden rivayet eden üç tabii olan A'meş, Amr ve Hayseme de vardır.
"Yüzünü çevirdi ve
korundu." Buradaki (korundu anlamındaki) "eşaha"nın anlamı ile
ilgili olarak el-Halil ve başkaları şöyle demiştir: Yüzünü kenara çekti, başka
bir tarafa çevirdi, demektir. Çoğunluk ise böyle bir işi yapan kimse tedbirli
ve bir işte ciddiyet ve gayret gösteren kimseye denilir. Bir işe yönelip
kendisini veren, kaçan, sana doğru gelirken arkada bıraktıklarına engel olan
anlamlarına geldiği de söylenmiştir. Burada bu lafız bütün bu anlamlara
gelebilir. Yani ateşi görüyormuş gibi ateşten sakındırdI. Yahut ona kesin
olarak inanılması için olanca gayreti ile açıklamalarda bulundu. [Ondan
sakınmak için tavsiyede bulundu] yahut hitabı ile sana yöneldi ya da kaçan
birisi gibi yüz çevirdi.
2348- Bana Muhammed b.
el-Müsenna el-Anezi tahdis etti..... el-Münzir b. Cerir babasından şöyle
dediğini rivayet etti: Gündüzün ortasında Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'in huzurunda idik. Yanına yalın ayak kaplan postu rengindeki
gömleklerini yahut abalarım ortadan delip başlarına geçirmiş, kılıçlarım
kuşanmış çoğunlukla Mudarlı hatta hepsi Mudarlı bir grup kişi geldi. Onların
oldukça muhtaç hallerini görünce Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in
yüzü değişti. İçeri girdikten sonra dışarı çıktı, Bilal'e emir vermesi üzerine
o da ezan okuyup Mmet getirdi. Namazı kıldırdıktan sonra hutbe verip şöyle
buyurdu: "Ey insanlar! Sizi tek bir candan yaratan, ondan da eşini var
eden her ikisinden pek çok erkek ve kadın türeten Rabbinizden korkun ... "
ayetini "şüphesiz Allah üzerinizde tam bir gözetleyicidir" (Nisa, 1)
diye sonuna kadar okudu, bir de Haşr Suresi'ndeki: "Allah'tan korkun.
Herkes yarın için ne hazırladığına bir baksın (evet) Allah'tan korkun"
(Haşr, 18) ayetini okudu. (Devamla şöyle buyurdu) "bir adam dinarından,
dirheminden, elbisesinden, bir sa' buğdayından, bir sa' hurmasından tasadduk
etti." Ve nihayet: "Bir hurmanın yarısı dahi olsa" buyurdu.
Derken Ensar'dan bir
adam avucunun içine zar zor sığan hatta sığmayan bir kese getirdi. Sonra
insanlar ardı arkasına (sadakalar getirdiler). Hatta ben yiyecek ve elbiseden
iki yığın gördüm. Ta ki Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yüzünü
altınla yaldızlanmış gibi parıldadığını gördüm. Bunun üzerine Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Kim İslam'da güzel bir yol
açarsa ona açtığı o yolun ecri de ondan sonra onunla amel edenlerin ecri de
hiçbirisinin ecirlerinden bir şey eksilmemek üzere verilir. Kim de İslam'da
kötü bir yol açarsa onun da vebali kendisinden sonra gelip de onunla amel
edeceklerin vebali hiçbirisinin vebalinden bir şey eksilmeksizin onun
üzerinedir. "
Diğer tahric: Nesai,
2553; İbn Mace, 203
2349- Bize Ebu Bekr b.
Ebi Şeybe de tahdis etti, bize Ebu Usame tahdis etti (H.) Bize Ubeydullah b.
Muaz el-Anben de tahdis etti, bize babam tahdis etti. (Usame ile) ikisi
birlikte dedi ki: Bize Şu' be tahdis etti, bana Amr b. Ebu Cuheyfe tahdis edip
dedi ki: el-Munzir b. Cerir'i babasından şöyle dedi diye rivayet ederken
dinledim: Günün ortasında Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte
idik deyip hadisi İbn Cafer'in hadisi ile aynen rivayet etti.
İbn Muaz'ın hadisi
rivayetinde fazladan: Sonra kalkıp
2350- Bana Ubeydullah b.
Ömer el-Kavarırı, Ebu Kamil ve Muhammed b. Abdulmelik el-Umevı tahdis edip dedi
ki: Bize Ebu Avane Abdulmelik b. Umeyr'den tahdis etti, o el-Munzir b.
Cerir'den, o babasından şöyle dediğini rivayet etti: Nebi (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'in yanında oturuyordum. Kaplan postunu andıran elbiselerini başlarından
geçirmiş kimseler yanına geldi. Sonra hadisi olayı ile birlikte anlattılar. Bu
rivayette şunlar da vardır:
2351- Bana Zuheyr b.
Harb da tahdis etti bize Cerir, A'meş'den tahdis etti, o Musa b. Abdullah b.
Yezid ve Ebu Duha'dan, onlar Abdurrahman b. Hilal el-Absı'den, o Cerir b.
Abdullah'dan şöyle dediğini rivayet etti: Üzerlerinde yün giymiş bedevilerden
bir topluluk Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e geldi. Allah Resulü
onların kötü hallerini ve ihtiyaç içinde olduklarını gördü, deyip hadisi
onların rivayet ettikleri aynı mana ile zikretti.
Diğer tahric: Müslim,
6741, 6742, 6743
AÇIKLAMA: (2348)
"Kaplan postunu andıran elbiseleri ya da abaları giyinmiş" buradaki
"nimar" nemire'nin çoğulu olup çizgileri bulunan yünden elbiseler
demektir.
"Müdabi
en-nimar" yani bu çizgili elbiseleri yırtıp ortadan (başlarını geçirmek
için) bir yuvarlak açmış ve böylece onları giyinmiş kimseler demektir.
"Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yüzü değişti... Namaz kıl(dır)dıktan sonra
hutbe verdi" buradan anlaşılan hüküm şudur: Önemli işler için insanları
toplamak, onlara öğüt vermek, maslahatlarına olan işlere onları teşvik etmek,
çirkin ve kötülüklerden onları sakındırmak maksadı ile toplayıp bir araya
getirmek müstehabtır.
"Ey insanlar! Sizi
tek bir candan yaratan rabbinizden korkun ... " Bu ayeti okumanın sebebi
ise bu muhtaçlara sadaka vermeye teşvik hususunda daha beliğ oluşundan ve kardeş
olmaları sebebi ile haklarının daha vurgulu bir şekilde olduğuna dikkat
çektiğinden dolayıdır.
"Yiyecek ve giyecek
iki yığın gördüm" (yığın anlamındaki) "kevm" kelimesi
"kum" olarak da söylenir. Kadi İyaz dedi ki: Bazı raviler kaf harfini
fetha ile (kevm şeklinde) bazıları ise damme ile (kum) şeklinde
zaptetmişlerdir. İbn Serrac dedi ki: Kef harfi ötreli olursa bir araya getirip
yığdığı şeylerin adı olur. Fethalı olursa bu işin tek bir defa yapılmasını
anlatmak için kullanılır. "Kumeh" ise yığın demektir. Kum her şeyin
büyük olanına denilir. Aynı zamanda tepe gibi yüksekçe yerlere de denilir.
Kadi İyaz dedi ki:
Burada fethalı okuyuş daha uygundur. Çünkü maksat çokluğu anlatmak ve bu
yığının tepeye benzetilmesidir.
"Öyle ki Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yüzünün ... parıldadığını gördüm"
sevinçten aydınlandığını gördüm, demektir.
"Müzhebe: Altınla
yaldızlanmış" lafzını iki şekilde zaptetmişlerdir. Meşhur olan Kadi
İyaz'ın ve cumhurun da kat'i olarak öngördükleri şekil "müzhebe"
şeklidir. İkincisi ise -ki el-Humeydi el-Cem' Beyne's-Sahihayn adlı eserinde-
başkasını sözkonusu etmediği dal harfi sonrasında nun gelen ötreli he ile
"mudhune" şeklidir. Yine el-Humeydi bunu "Geıibu'l-Cem Beyne
Sahihayn" adlı eserinde şerh ederek şöyle demiştir: O ve bu rivayeti -eğer
sahih ise- açıklayanlar dedi ki: "el-mudhun: kendisinden sürmek üzere yağ
alınan kap" demektir. Aynı zamanda bu içinde yağmur suyunun toplanıp
biriktiği dağdaki çukura da denilir. Bununla yüce Resul'ün mübarek yüzünü bu
suyun parlaklığına, arılığına ve yağın ve sürülen yağın arılığına, temizliğine
/ berraklığına benzetmiştir.
Kadi İyaz, el-Meşarik'de
ve ondan başka imamlar ise şöyle demişlerdir:
Bu (del ile söyleyiş)
bir tashifdir. Bunun doğrusu zel ve be harfi ile (müzhebe şeklinde) olduğudur.
Rivayetlerde bilinen de budur. Buna bağlı olarak Kadi İyaz bu lafzın iki
şekilde açıklandığını sözkonusu etmektedir. Birincisi altın ile kaplanmış gümüş
demektir. Bu da yüzün güzelliğini ve parlaklığını anlatmakta daha beliğ bir
ifadedir. İkincisi ise güzelliği ve aydınlığı bakımından onu yaldızlanmış
derilere benzetmiş olmaktadır. Bu ise Arapların derilerden imal ettikleri bir
şey idi. Bu derilere biri diğerinin arkasında görülen altın yaldızlı çizgiler
yaparlardı.
Nebi (Sallallahu aleyhi
ve Sellem)'in sevinmesinin sebebi ise müslümanların yüce Allah'a itaat etmekte
ellerini çabuk tutmaları, mallarını Allah için karşılık beklemeden vermeleri,
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in emrine derhal uymaları ve bu muhtaç
kimselerin ihtiyacını karşılamak için gayret göstermeleri, müslümanların
birbirlerine şefkatli olmaları, iyilik ve takva üzerinde birbirleri ile
yardımlaşmalarından duyduğu sevinçti. İşte insanın bu türden bir şey gördüğü
zaman sevinmesi ve sevincini açığa vurması, sevincinin de sözünü ettiğimiz
sebeb dolayısı ile olması gerekir.
"Her kim İslam'da
güzel bir yol açarsa" buyruğunda şu hükümler vardır:
1. Hayırlı işlerde başı
çekmek, güzel yollar açmak teşvik edilmekte, batıl ve çirkin şeyleri uydurup ortaya
atmak sakındırılmaktadır.
Bu hadiste bu sözlerin
sebebi ise bundan önce: "Bir adam nerede ise avucunun içine sığdıramadığı
bir kese getirdi. Sonra da insanlar ardı arkasına (sadakalarını verdiler)"
demesidir. Böylelikle bu hayrı ilk başlatan ve bu iyilik kapısını açan kişi
için pek büyük bir fazilet sözkonusu olmuştur.
2. Bu hadis Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Her sonradan çıkarılan iş bir bid'attir
ve her bir bid'atte bir dalalettir" buyruğunu tahsis etmekte ve bununla
sonradan ortaya konulan işlerden batıl olan ve yerilen türden bid'at işlerin
kastedildiğini ortaya koymaktadır. Esasen bu husus daha önce Cuma Namazı
Kitabı'nda açıklanmış olup orada bid'atlerin beş kısım olduğunu, vacip, mendup,
haram, mekruh ve mübah kısımlarına ayrıldıklarını zikretmiş idik.
(2351) "Abdurrahman
b. Hilal el-Absi"nin nisbeti olan "el-Absı" be harfi iledir .
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan: