SAHİH-İ MÜSLİM |
ZEKAT |
37 (38)- DİLENMEKSİZİN
VE GÖZ DİKMEKSİZİN KENDİSİNE BİR ŞEYLER VERİLEN KİMSEYE (O ŞEYİ) ALMASININ
MÜBAH OLDUĞU BABI
2402- Bize Harun b.
Maruf da tahdisetti, bize Abdullah b. Vehb tahdis etti. (H.) Bana Harmele b.
Yahya da tahdis etti, bize İbn Vehb haber verdi, bana Yunus, İbn Şihab'dan
haber verdi, o Salim b. Abdullah b. Ömer'den, o babasından şöyle dediğini
rivayet etti: Ömer b. el-Hattab {r.a.)'ı şöyle derken dinledim: Basılıhillah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) bana (bazen) beytülmalden bir bağış veriyordu da
ben: Onu buna benden daha çok ihtiyacı olan birisine ver, dedim. Sonunda bir
defa bana bir mal verdi. Yine onu, ona benden daha çok muhtaç olan birisine
ver, deyince Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bunu al. Bu maldan
sana, sen ona göz dikmeksizin ve dilenmeksizin bir şeyler gelecek olursa onu
al. Böyle olmazsa gözün de onda kalmasın. "
Diğer tahric: Buhari,
1473, 7164; Nesai, 2607
AÇIKLAMA: "Ömer
b. el-Hattab {r.a.)'ı şöyle derken dinledim: ... Gözün onda kalmasın" bu
hadiste Ömer {r.a.)'ın bir menkıbesi, onun fazileti, zühd ve başkalarını
kendisine tercih etmesi (isar) açıkça görülmektedir ..
"Müşrif", bir
şeye bakan, göz diken, onu elde etmek için çokça hırs sahibi olan kimse
demektir.
"Böyle olmazsa
gözün onda kalmasın" buyruğu da şu demektir. Bu şartı taşımayan malda da
gözün kalmasın, ona meylin olmasın.
İlim adamları kendisine
(bu şekilde) mal gelen kişinin bunu kabul etmesinin vacip mi mendub mu olduğu
hususunda üç farklı görüşe sahiptir. Bu üç görüşü de Ebu Cafer Muhammed b.
Cerir et-Taberi ve başkaları nakletmiş bulunmaktadır. Cumhurun benimsediği
meşhur ve sahih görüşe göre sultanın bağışı dışındakilerin kabul edilmesi
müstehabtır. Sultanın yaptığı bağışı ise bazı kimseler haram kabul etmiş,
bazıları mübah, bazıları da mekruh görmüşlerdir. Doğrusu ise eğer sultan ın
elinde bulunanlar çoğunlukla haram ise onun bağışını almanın da haram
olacağıdır. Aynı şekilde hak etmeyen kimseye bağışta bulunacak olursa haram
daha çok olmasa dahi onu alacak kimsede onu alma hakkını engelleyen bir husus
bulunmuyorsa alması mübah olur. Bir kesimde şöyle demektedir: (Bu gibi
bağışları) almak sultandan da olsa başkasından da olsa vaciptir. Başkaları
başkalarının verdiklerini değil de sultan ın bağışını almak menduptur
demişlerdir. Allah en iyi bilendir.
2403- Bana Ebu't-Tahir
de tahdis etti, bize İbn Vehb haber verdi, bana Amr b. el-Haris, İbn Şihab'dan
haber verdi, o Salim b. Abdullah'dan, o babasından rivayet ettiğine göre
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Ömer b. el-Hattab (r.anh)'a
(beytülmalden) bağışta bulunurdu da Ömer ona: Ey Allah'ın Resulü! Sen bunu,
buna benden daha çok muhtaç olana ver derdi. Bunun üzerine Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona: "Sen onu al. Ya mal edin yahut onu sadaka
ver. Sen göz dikmeksizin ve dilenmeksizin bu maldan sana bir şeyler gelirse onu
al. Gelmezse de gözün onda kalmasın" buyurdu.
Salim dedi ki: İşte
bundan dolayı İbn Ömer kimseden hiçbir şey istemez ve kendisine verilen bir
şeyi de geri çevirmezdi.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
2404- Bana Ebu't-Tahir
de tahdis etti, bize İbn Vehb haber verdi, Amr dedi ki: Bana İbn Şihab da Bunun
aynısını es-Said b. Yezid'den tahdis etti, o Abdullah b. es-Sadi'den, o Ömer b.
el-Hattab (r.a.)'dan, o Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den diye
rivayet etti.
Diğer tahric: Buhari,
7163 -buna yakın-; Ebu Davud, 1647,2944; Nesai, 2603, 2604, 2605, 2606 -uzunca-
2405- Bize Kuteybe b.
Said tahdis etti, bize Leys, Bukeyr'den tahdis etti, o Busr b. Said'den, o
İbnü's-Saidi el-Maliki'den şöyle dediğini rivayet etti: Ömer b. el-Hattab
(r.anh) beni sadaka toplamakla (zekat toplamakla) görevlendirdi. Ben bu
görevimi bitirip sadakayı ona tastamam ödeyince bana ücretimin verilmesini
emretti. Bunun üzerine ben ona: Ben bunu sırf Allah için yaptım. Ecrimi vermek
Allah'a aittir, dedimse de o: Sana verileni aL. Çünkü ben Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) hayatta iken (senin gibi) bir iş yaptım. O da
bana ücret verdi. Senin söylediğinin aynısını söyledim. Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) bana: "Sen istemeden sana bir şey verilecek olursa ye ve
tasadduk et" buyurdu.
2406- Bana Harun b. Said
el-Eyli de tahdis etti, bize İbn Vehb tahdis etti, bana Amr b. el-Haris, Bukeyr
b. el-Eşecc'den haber verdi, o Busr b. Said'den, o İbn es-Sa'di'den şöyle
dediğini rivayet etti: Ömer b. el-Hattab (r.a.) beni sadaka (zekat) toplamak
için görevlendirdi deyip hadisi Leys'in hadisi rivayet ettiği şekilde rivayet
etti.
AÇIKLAMA: (2404)
"Bana Ebu't-Tahir de tahdis etti, bize İbn Vehb haber verdi, Amr dedi ki:
Bana İbn Şihab da Bunun aynısını es-Said b. Yezid'den tahdis etti, o Abdullah
b. es-Sadi'den, o Ömer b. el-Hattab (r.anh)'dan, o Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'den diye rivayet etti." Bu hadis bu şekilde kaydedilmiştir.
Senetteki "Amr dedi ki" ibaresi: "Dedi ki: Amr dedi ki"
anlamındadır. Böylelikle "dedi ki"yi yazmak hazfedilmiştir. Ama
okuyucunun bunu iki defa söylemesi kaçınılmazdır. yazarken ikisinden birisini
hazfetmeleri ise sadece bir ihtisardan ibarettir. Senetteki "Amr dedi ki:
Bana de tahdis etti" ifadesi de nüshalarda bu şekildedir. "Ve
haddeseni... :Bana de tahdis etti" ifadesi vav'lıdır; bu doğru ve
güzeldir. Yani Amr, İbn Şihab'dan bir kaç hadis rivayet etti ve bunların birini
diğerine atfedip bağladı. İbn Vehb de bu hadisleri bu şekilde işitti. İbn Vehb
birinci hadisten başkasını rivayet etmek isteyince atıf vavını kullandı. Çünkü
o birinci hadisten başka diğer hadisleri Amr'dan atıf vavı ile dinlemiş, bu
sebeble bu hadisi dinlediği şekilde rivayet etmiştir. Bu mesele kitabın baş
tarafında açıklanmış idi. Allah en iyi bilendir.
Şunu bilelim ki bu hadis
Müslim'e istidrakde bulunulan hadislerden birisidir. Kadi İyaz dedi ki: Ebu Ali
b. Seken dedi ki: es-Saib b. Yezid ile Abdullah b. es-Sa'di arasında bir ravi
daha vardır ki o da Huvaytıb b. Abduluzza'dır. Nesai dedi ki: Bu hadisi es-Saib
İbnü's-Sadi'den dinlemiş değildir. Aksine o bunu ancak Huvaytıb'dan, o da ondan
rivayet etmiştir.
Başkası da şöyle
demektedir: Bu hadis Amr b. el-Haris yolu ile mahfuzdur. Bunu Şuayb'ın,
ez-Zübeydi'nin ve başkalarının ashabı (onlardan rivayet nakledenler)
ez-Zühri'den şöyle dedi diye rivayet etmişlerdir: Bana es-Said b. Yezid'in
haber verdiğine göre Huvaytıb kendisine şunu haber vermiştir:
Abdullah b. es-Sa'di'nİn
ona haber verdiğine göre Ömer kendisine şunu haber vermiştir. Aynı şekilde bu
hadisi Yunus b. Abdu'l-A'la da İbn Vehb'den diye rivayet etmiştir. Kadi İyaz'ın
açıklamaları bunlardır.
Derim ki: Bu hadisi
Nesai de Sünen' inde, İbn Uyeyne'den, o ez-Zühri'den, o es-Saib'den, o
Huvaytıb'dan, o İbn es-Sa'dl'den, o Ömer b. el-Hattab'dan diye -zikredildiği
şekilde- rivayet etmiştir. Biz de bu hadisi Hafız Abdulkadir er-Ruhavi'den
er-Rubaiyat adlı eserinde rivayet etmiş bulunuyoruz. O dedi ki: Bu hadisi
Muhammed b. el-Velid ve Hımsh ez-Zübeydi ile Şuayb b. Ebu Hamza, Eyleli Akil b.
Halid ile Yunus b. Yezid, Amr b. el-Haris el-Mısri ve el-Hakem b. Abdullah
el-Hımsı bu şekilde ez-Zühri'den rivayet etmişlerdir. Sonra onların rivayet
yollarını uzunca senetleri ile ve hepsi de ez-Zühri'den, o es-Saib'den, o
Huvaytıb'dan, o İbnu's-Sadi'den, o Ömer'den diye gelen yolları ile zikretmiş
bulunmaktadır. Aynı şekilde Buhari'de bu hadisi Şuayb yolu ile rivayet
etmiştir. Abdulkadir dedi ki: Bu hadisi en-Numan b. er-Raşid de ez-Zühri'den rivayet
etmiş ve Huvaytıb'ı senetten düşürmüştür. Ma'mer de bunu ez-Zühri'den diye
rivayet etmiş ancak ondan rivayetinde ihtilat ederek hadisi ondan Süfyan b.
Uyeyne ve Musa b. Ayen'in rivayet ettiğini zikretmiştir. Nitekim çoğunluk da
bunu ez-Zühri'denrivayet etmiş, İbnu'lMübarek ise bunu Ma'mer'den diye rivayet
ederek Huvaytıb'ı düşürmüştür. Aynı şekilde en-Numan b. Raşid de bunu
ez-Zühri'den diye rivayet etmiş olduğu gibi Abdurrezzak da bunu Ma'mer'den diye
rivayet ederek Huvaytıb'ı ve İbnü's-Sadi'yi düşürmüştür. Sonra Hafız Abdulkadir
onların bu şekildeki rivayet yollarını zikrederek şunları :söylemiştir: İşte
bu, bu hadisin rivayet yollarının tamamını göstermektedir. Sahih olan ise
cemaatin ittifakla yaptıkları rivayettir. Kastettiği ise ez-Zühri'den, o
es-Saib'den, o Huvaytıb'dan, o İbnu's-Sadi'den, o Ömer'den diye gelen
rivayettir.
Bu hadiste birbirinden
rivayet nakleden dört sahabi vardır. Bunlar ise Ömer, İbnu's-Sa'di, Huvaytıb ve
es-Saib (r.anhum)'dur. Birbirinden rivayet nakleden dört sahabinin bulunduğu,
aynı şekilde birbirinden rivayette bulunan dört tabiinin bulunduğu bir takım
hadisler gelmiş bulunmaktadır.
İbnu's-Sa'di'nin geriye
doğru nesebi ile adı: Ebu Muhammed Abdullah b. Vekdan b. Abdüşşems b. Abdivud
b. Nadr b. Malik b. Hambel b. Amir b. Lüey b. Galip'dir. İlim adamlarının
dediklerine göre Vukdan'ın adı Amr'dır. Amr b. Vukdan da denilmektedir. Musab
dediki: O Abdullah 'b. Amr b. Vukdan'dır. Kendisine İbnu's-Sa'di de denilir.
Çünkü babası Sa'd b. Bekr b. Hevazin oğulları arasında küçük yaşta süt anneye
verilmiş ve İbnu's-Sa'di erken zamanlarda Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'e sahabi olmuştur. O şöyle der: Ben Sa'd b. Bekr oğullarından bir heyet
ile birlikte Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in huzuruna gelmiştim.
Kendisi Şam'da yerleşmiş, ondan es-Said b. Yezid rivayet nakletmiştir.
Kendisinden, tabiinin büyüklerinden çok sayıda kişi rivayet almıştır.
Huvaytıb'ın künyesi Ebu
Muhammed'dir. Ebu'l-İsba' Huvaytıb b. Abduluzza b. Ebu Kays b. Abdivud b. Nadr
b. Malik b. Hanbel b. Amir b. Lüey el-Kuraşi el-Amiri denilir. Mekke
fethedildiği gün müslüman olmuştur. Onun Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den
naklettiği bir rivayeti -Vakıdi'nin zikrettiği bir şey müstesna-
bilinmemektedir. Allah en iyi bilendir.
Müslim de bundan sonra
(2405) Kuteybe'nin rivayetinde: "İbnu's-Saidi el-Maliki'den"
denilmektedir. "el-Maliki" sahih olup Malik b. Hanbel b. Amir'e
nisbettir. "es-Saidi'yi ise ilim adamları uygun görmemişler ve doğrusu
cumhurun dediği gibi es-Sa'di'dir demişlerdir. Bu da Sa'd b. Bekir -az önce
geçtiği gibi- oğullarına nisbettir. Allah en iyi bilendir.
Umale: Amile (çalışan,
iş yapan kimseye) işi karşılığında verilen ücrete denilir.
"Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) hayatta iken zekat toplama işini yaptım o da bana
ücret verdi." Yaptığım işin ücretini verdi demektir.
Bu hadiste müslümanların
işleri karşılığında ücret almanın caiz olduğu hükmü vardır. Onlara ait olarak
yapılan bu işin din ya da dünya ile alakalı olması arasında bir fark yoktur.
Hakimlik, hisbe ve daha başka işler gibi. Allah en iyi bilendir.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
39- DÜNYAYA HIRSLA
BAĞLANMANIN MEKRUH OLDUĞU BABI