SAHİH-İ MÜSLİM |
HAC |
3- TELBİYE GETİRMEK
TELBİYENİN NİTELİKLERİ VE VAKTİ
Telbiye (Lebbeyk ... Demek) Kadi İyaz dedi ki: el-Mazeri dedi
ki Telbiye (Lebbeyk lafzı) çokluk ve mübalağalı anlatmak için tesniyedir. Bu da
ardı arkasına icabet (çağrım kabul edip gelmek) ve itaatine bağlılık
anlamındadır. Tesniye yapılması gerçek manada bir tesniye (ikil kip) olmayıp
tekit içindir. Tıpkı Yüce Allah'ın: "Hayır onun iki eli apaçıktır"
(Maide, 64) buyruğunda olduğu gibidir. Yani burada ki "el" nimet diye
tevil edilecek olursa onun nimetleri (ikildir) demek olur. Halbuki yüce
Allah'ın nimetleri sayılamayacak kadar çoktur.
Yunus b. Habib el-Basri
dedi ki: Lebbeyk tekili de tesniyesi de olmayan bir isimdir. Onun sonundaki elifin
(lebba'daki elifi kastediyor) yeye dönüşmesi sonundaki zamire (lebbeyk'in
sonundaki kaf zamirine) bitişmesinden dolayıdır.
Sibeveyh'in kanaatine
göre ise bu bir tesniye kipidir. Buna delil de açığa çıkmasını sağlayan bir
ekin gelmesi halinde ye'ye kalb edilmesidir. İnsanların çoğunluğu ise
Sibeveyh'in kabul ettiği kanaati benimsemektedir.
İbnü'l-Enbari dedi ki:
Arapların "lebbeyk" lafzını tesniye yapmaları tıpkı
"hananeyk" lafzını tesniye yapmalarına benzemektedir. Bu da ardı
arkasına şefkat ve merhamet göstermek anlamındadır. Lebbeyk'in aslı lebbeytüke
olduğundan ardı arkasına üç tane be harfini ağır bulduklarından ötürü üçüncü
be'yi ye'ye değiştirmişlerdir. Nitekim zandan asıl olan "tezannantu"
olmakla birlikte tezanneytu demeleri de böyledir.
Dil bilginleri
"lebbeyk"in anlamı ve iştikakı (türeyişi) hakkında ihtilaf
etmişlerdir. Bunun ben sana yöneliyorum maksadım sensin anlamında Arapların:
"dari telubbi darek evim senin evinin karşısındadır" sözlerinden
alınmış olduğu söylendiği gibi Bunun "muhabbetim, sevgim senindir"
anlamında olduğu da söylenmiştir. Bu da Arapların çocuğuna şefkatli, merhametli
olan bir annenin durumunu anlatmak için kullandıkları: "imraetun
lebbetun" tabirlerinden alınmıştır.
İhlasım senindir
anlamında olduğu da söylenmiştir. Bu da bir kimse katıksız ihlasla seviyorsa
kullandıkları "hibbun lebbabun" tabirlerinden alınmıştır. İşte
yiyecek bir şeyin lubbu ve lübabı (özü) buradan gelmektedir. Bunun; ben sürekli
olarak sana itaat eder ve senin davetini kabul ederim anlamın'da olduğu da
söylenmiştir. Buna göre bu, Arapların: Bir yerde kalıp ikamet etme halini
anlatmak üzere lebbe racüli bil mekani ve elebbe: Adam bir yerde ikamet etti,
kalmayı sürdürdü tabirlerinden alınmış olur.
İbnü'l-Enbari dedi ki:
el-Halil de bu görüşü kabul etmiştir. Kadi İyaz dedi ki: Denildiğine göre bu
çağrıyı kabul etmek yüce Allah'ın İbrahim (a.s.)'a: "İnsanlar arasında
haccı ilan et" (Hacc, 27) buyruğundaki emrine icabet etmektir.
İbrahim el-Harbi de
lebbeyk'in anlamı ile ilgili sana yakın olarak sana itaat ederek diye
açıklamıştır. Çünkü ilbab yakın olmak demektir. Ebu Nasr ise: Ben senin
huzurunda telbiye getiren kimseyim. Yani ben sana zillet ve itaatle boyun
eğiyorum, demektir, demiştir. Kadi İyaz'ın açıklamaları burada sona ermektedir.
2803- Bize Yahya b.
Yahya et-Temimı tahdis edip dedi ki: Malik'e, Nafi'den rivayetini okudum. O
Abdullah b. Ömer (r.anhuma)'dan rivayet ettiğine göre Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in telbiyesi: "Lebbeyk Allahumme lebbeyk. Lebbeyke la
şerike leke lebbeyk. İnnel hamde ve ni'mete leke ve'l-mülk Id şerike lek:
Allah'ım, ardı arkasına senin çağrım itaatle kabul ediyorum. Ardı arkasına
senin çağrım kabul ediyorum, senin hiçbir ortağın yoktur. çağrını kabul
ediyorum, şüphesiz hamd de, nimet de, mülk de yalnız senindir. Senin hiçbir
ortağın yoktur" idi.
(Nafi') dedi ki:
Abdullah b. Ömer (r.a.) bu telbiyeye şunu da ekliyordu: Lebbeyke lebbeyke ve
sa'deyk ve'l-hayru bi yedeyk, lebbeyke ve'r-rağbau ileyke ve'l-amel: Tekrar ve
tekrar tekrar ve tekrar senin çağrına uyuyor, emrine itaat ediyorum. Tekrar
tekrar Sana itaat edebilmek, Senin yardımın iledir. Hayır yalnız Senin
elindedir. Tekrar tekrar Senin çağrına uyuyorum. Dileklerimiz Sanadır,
amellerimiz Senin içindir, ibarelerini de ekliyordu.
Diğer tahric: Buhari,
1549; Ebu Davud, 1812; Nesai, 2748
AÇIKLAMA: "çağrına
ve emrine tekrar tekrar uyuyor, itaat ediyorum. Muhakkak hamd ve nimet..."
Buradaki "inne'l-hamde: muhakkak hamd" deki "inne" lafzı
hemzesi fethalı olarak "enne" diye de rivayet edilmekte olup bunlar
hadis ehli ile lügat bilginlerinin kabul ettikleri meşhur iki şekildir. Cumhur
ise kesreli okuyuş (inne) daha güzeldir demektedir.
Hattabı: Fethalı (enne)
okuyuşu genel bir rivayettir. Sa'leb de: Tercih edilen kesreli okuyuştur. Mana
itibari ile fethalı okuyuştan daha güzeldir. Çünkü kesreli okuyuşun anlamı hamd
ve nimet her durumda sana aittir demek olur, fethalı okuyuşun anlamı ise bu
sebebten ötürü sana lebbeyk diyorum demek olur.
"Nimet de yalnız
Senindir." Nimet lafzında meşhur olan okuyuş "ve'nni' mete"
şeklinde nasb okuyuşudur. Kadi İyaz dedi ki: Mübteda olarak merfu okunması da
(ve'n-n'imetu şeklinde) caizdir. Bu durumda haber hazfedilmiş olur.
İbnü'l-Enbari dedi ki: Arzu edilirse "innelinin haberi: "şüphesiz
hamd yalnız Senindir, nimet de Senin için müstekardır" takdirinde
hazfedilmiş de kabul edilebilir.
"Ve sa'deyk: itaat
Senin yardımın iledir." Kadi İyaz dedi ki: Bunun i'rabı ve tesniyesi az
önce lebbeyk ile ilgili açıklamalarda geçtiği gibidir. Bu da ardı arkasına Sana
itaat etmek için yardım anlamındadır.
"Hayır da yalnız
Senin elindedir" Yani hayrın tamamı yüce Allah'ın elinde ve O'nun lütfu
iledir.
"Dileklerimiz
Senden, amellerimiz Senin içindir" Kadi İyaz dedi ki: elMazerl dedi ki:
"rağba (dilekler, rağbetler)" re harfi fethalı ve med ile rivayet
edildiği gibi re harfi ötreli ve kasr ile (ru'ba) şeklinde de rivayet
edilmektedir. el-ula ile el-alya, en-nu' ma ile en-na' ma gibidir.
Kadi İyaz dedi ki: Ebu
Ali de yine bu söyleyişte kasır ile birlikte fethalı okuyuşu (er-rağba
şeklinde) de rivayet etmiştir. Sekra gibi. Burada Bunun anlamı istekler ve
dilekler hayır yalnız kendisinin elinde olanadır. O, ise yapılan ameller ile
kast edilen, ibadeti hak edendir.
2804- Bize Muhammed b.
Abbad tahdis etti, bize Hatim -yani b. İsmail- Musa b. Ukbe'den tahdis etti, o
Salim b. Abdullah b. Ömer, Abdullah'ın azadlısı Nafi' ve Hamza b. Abdullah'dan
onlar Abdullah b. Ömer (r.anhuma)'dan rivayet ettiklerine göre Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in Zulhuleyfe mescidi yakınında devesi ayağa
kalkıp doğrulunca telbiye getirerek: "Lebbeyk allahumme lebbeyk, lebbeyke
la şerike leke lebbeyk. İnne'lhamde, ve'n-ni'mete, leke ve'l-mülk, la şerike
lek: Allah'ım, Senin çağrını ardı arkasına itaatle kabul ediyorum. Ardı
arkasına Senin çağrını kabul ediyorum. Senin hiçbir ortağın yoktur. çağrını
kabul ediyorum. Şüphesiz hamd de, nimet de, mülk de yalnız Senindir. Senin
hiçbir ortağın yoktur" derdi.
(Hadisi Abdullah b. Ömer
(r.anhuma)'dan rivayet edenler) dediler ki: Abdullah b. Ömer (r.a.) işte bu
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in getirdiği telbiyedir, derdi.
Nafi' dedi ki: Abdullah
(r.anh) bu telbiye ile birlikte: Lebbeyke lebbeyke ve sa'deyke ve'l-hayru
biyedeyke, lebbeyke ve rağbau ve ileyke ve amelu: Tekrar ve tekrar, tekrar
tekrar Senin çağrına uyuyor, emrine itaat ediyorum. Tekrar tekrar Sana itaat
edebilmek Senin yardımın iledir. Hayır yalnız Senin elindedir. Tekrar tekrar
Senin çağrına uyuyorum, dileklerimiz Sanadır, amellerimiz Senin içindir"
ibarelerini de eklerdi.
Diğer tahric: Buhari,
1541; Müslim, 2808, 2809; EbuDavud, 1771; Tirmizi, 818; Nesai, 2756
2805- Bize Muhammed b.
el-Müsenna da tahdis etti, bize Yahya -yani b. Said-o Ubeydullah'dan tahdis
etti, bana Nafi', İbn Ömer (r.anhuma)'dan şöyle dediğini haber verdi: Ben
telbiyeyi bizzat Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in ağzından kaptım
dedi ve öncekilerin hadisinin aynısını rivayet etti.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
AÇIKLAMA: (2804)
"ihrama girip telbiye getirdi ve: Lebbeyk Allahumme lebbeyk. ..
dedi." ilim adamları der ki: İhlal (tercümede ihrama girmek) ihrama
girerken yüksek sesle telbiye getirmek demektir. Sözlükteki asıl anlamı sesi
yükseltmek demektir. Doğan çocuk için kullanılan "istehelle" ise
ağladı, feryad etti anlamındadır. Yüce Allah'ın: "Ve ma uhille bihi
ligayriilah: Allah'tan başkasının adı anılarak kesilenler" (Bakara, 173)
buyruğunda da bu anlamdadır. Bu da hayvan kesilirken yüksek sesle Allah'tan
başkasının adını anmak demektir. Hilale bu ismin veriliş sebebi ise onu
gördüklerinde seslerini yükseltiyor olmaları idi.
"İbn Ömer'den ...
ağzından kaptım" buradaki "telakkaftu" fiili hızlıca aldım,
kaptım anlamındadır. Kadi İyaz dedi ki: Bu aynı zamanda nun harfi ile
telakkantu diye de rivayet edilmiştir. Onun dediğine göre birincisi cumhurun
rivayetidir. (Ondan öğrendim, onun telkini ile öğrendim demektir). Ayrıca bu ye
harfi ile telakkaytu: telakki ettim, aldım, diye de rivayet edilmiştir.
Hepsinin anlamı birbirine yakındır.
2806- Bana Harmele b.
Yahya da tahdis etti, bize İbn Vehb haber verdi, bana Yunus, İbn Şihab'dan
şöyle dediğini haber verdi: Salim b. Abdullah b. Ömer bana babası (r.anh)'dan
şöyle dediğini haber verdi: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellemı'i
saçlarını zamklayıp taramış olarak yüksek sesle şöyle ce telbiye getirdiğini
işittim: "Lebbeyk Allahumme lebbeyk, lebbeyke la şerike leke lebbeyk,
inne'l-hamde, venni'mete, leke ve'l-mülk, la şerike lek: Allah'ım senin çağrım
ardı arkasına itaatle kabul ediyorum. Ardı arkasına seninçağrını kabul ediyorum.
Senin hiçbir ortağın yoktur. Şüphesiz ham d de nimet de mülk de yalnız
Senindir. Senin hiçbir ortağın yoktur" buyurur ve bu sözlerden fazlasını
söylemezdi.
Abdullah b. Ömer (r.a.)
da şöyle derdi: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Zulhuleyfe de iki
rekat kılar ve Zulhuleyfe Mescidi'nin yanında devesi ayağa kalkıp doğrulunca bu
sözleri yüksek sesle söyleyerek telbiye getirirdi.
Abdullah b. Ömer (r.a.)
ayrıca şöyle derdi: Ömer b. elHattab (r.anh) da Resulullah (Sallallahu aleyhi
ve Sellem)'in ihrama girerken yüksek sesle telbiye getirdiği bu kelimeleri
söyleyerek telbiye getirir ve: "Lebbeyk Allahumme lebbeyk, lebbeyke ve
sa'deyk ve'l-hayru fi yedeyk lebbeyke ve'r-rağbau ileyke ve'l-amel: Tekrar
tekrar senin çağrına uyuyor, emrine itaat ediyorum. Sana itaat edebilmek, Senin
yardımın iledir. Hayır yalnız Senin elindedir. Tekrar tekrar Senin çağrına
uyuyorum, dileklerimiz Sanadır, amellerimiz Senin iledir" diye telbiye
getirirdi.
Diğer tahric: Buhari,
1540, 5915 -uzunca-; Ebu Davud, 1747; Nesai, 2682, 2746; İbn Mace, 3047
AÇIKLAMA: "Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i saçlarını zamklayıp yapıştırmış olarak yüksek
sesle telbiye getirirken dinledim." Bu ifadelerde ihrama girmeden önce
saçları zamklayıp taramanın müstehab olduğu hükmü anlaşılmaktadır. Şafii ve
mezhep alimlerimiz bunu açıkça söylemiş bulunmaktadırlar. Ayrıca bu devesinin
üzerinden düşerek öldüğü ve kıyamet gününde bu şekilde saçları zamklanıp
taranmış olarak diriltileceğini bildiren hadise de uygundur.
İlim adamlarının dediklerine
göre telbid: Saçları zamklayıp taramak: Zamk hatmi ya da buna benzer saçları
bir araya toplayıp birbirine yapıştırmaya yarayan ve saçın birbirine girmesini,
bitlenmesini önleyen benzeri şeylerle taramak demektir. İhramlı kimse için
böylesi daha kolayolduğundan ötürü bunu yapmak da müstehabtır.
2807- Bize Abbas b.
Abdülazim el-Anberi de tahdis etti... Bize Ebu Zumeyl, İbn Abbas (r.anhuma)'dan
şöyle dediğini rivayet etti: Müşrikler: Lebbeyke la şerike lek: Senin çağrım
itaatle kabul ediyorum, Senin ortağın yoktur derlerdi.
(İbn Abbas) dedi ki:
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de: "Vay sizin halinize! Bu
kadarı sizin için yeter! Bu kadarı sizin için yeter!" buyururdu. Ama
onlar: Ancak Sana ait olan bir ortağın vardır ki Sen ona da, onun sahib
olduğuna da maliksin derlerdi. Onlar bu sözlerini Beyt'i tavaf ederken
söylerlerdi.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
AÇIKLAMA: "Müşrikler
... derlerdi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): Vay sizin halinize! Bu
kadarı yeter, bu kadarı yeter buyururdu ... Bu sözleri Beyt'i tavaf ederken
söylüyorlardı." Hadiste Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in:
"Kad kad:
Bu kadarı size yeter, bu
kadarı size yeter" buyruğu ile ilgili olarak Kadi İyaz şunları
söylemektedir: Bu, dal harfi sakin olarak da rivayet edilmiştir, tenvinli kesre
ile de (kadin kadin şeklinde) de rivayet edilmiştir. Bu da söylediğiniz bu
sözler yeter, bu kadarı ile yetinin, daha fazlasını söylemeyin demektir.
Nebi (Sallallahu aleyhi
ve Sellem)'e ait buyruk burada sona ermektedir. Sonra ravi tekrar müşriklerin
neler söylediklerini nakletmeye devam ederek onların:
"Ancak Sana ait
olan bir ortağın vardır.." dediklerini zikretmektedir. Bunun da anlamı
şudur: Onlar bu cümleyi söylüyorlar, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kendilerine:
Emrine itaat ettik, Senin hiçbir ortağın yoktur sözünü söyleyip orada bırakın,
daha fazlasını söylemeyin" buyuruyordu. Allah en iyi bilendir.
Telbiye ile ilgili bazı
hükümler
Telbiyenin hükmü
müslümanların İcmaı ile meşru olduğudur. Sonra telbiyenin vacip olup olmadığı
hususunda farklı görüşlere sahiptir, Şafii ve başkaları haccın sıhhati için
farz da vacip de olmayıp sünnettir, bu sebeble hacc eden bir kimse telbiye
getirmeyecek olursa haccı sahih olup ayrıca kurban kesmesi de gerekmez. Fakat
fazileti de kaçırmış olur demektedirler.
Bazı mezhep alimlerimiz
de telbiye vaciptir, fidye (kurban) ile telafi edilir.
Telbiyesiz de hacc
sahihdir demişlerdir. Diğer bir kısım mezhep alimlerimiz ise: Telbiye ihramın
sahih olması için bir şarttır demiştir. Buna göre ihram da, hacc da telbiyesiz
sahih olmaz.
Fakat mezhebimizin sahih
olan görüşü Şafii'den az önce kaydetliğimiz kanaattir. Malik dedi ki: Telbiye
getirmek vacip değildir fakat hacc eden kimse telbiye getirmeyi terk edecek
olursa bir kurban kesmesi gerekir, haccı da sahih olur.
Şafii ve Malik der ki:
Hacc niyeti telaffuz etmeden de kalpten niyet etmekle gerçekleşmiş olur. Tıpkı
orucun da yalnızca niyet etmekle başlaması gibi.
Ebu Hanife dedi ki: Hacc
niyeti ona telbiyeyi ya da beraberinde kurbanlık götürmeyi eklemedikçe
gerçekleşmez. Ebu Hanife yine der ki: Telbiye anlamını ihtiva eden tesbih
(subhanallah demek), tehlil vesair zikirler de telbiyenin yerini tutar. Nitekim
yine Ebu Hanife namazda tesbih (subhanallah demek) ve benzeri zikirler de
iftitah tekbirinin yerini tutar demiştir. Allah en iyi bilendir.
Mezhep alimlerimiz dedi
ki: Telbiye getirirken kişiye meşakkat vermeyecek kadar sesi yükseltmek
müstehabtır. Kadın ise telbiye getirirken sesini yükseltmez. Çünkü sesinden
dolayı fitneye düşülmesinden korkulur.
Gecenin başlaması,
gündüzün başlaması, bir tepeye çıkmak, o tepeyi aşıp inmek, arkadaşların bir
araya gelmeleri, oturmak, kalkmak, binmek, inmek gibi özellikle durumların
değişmesi sırasında namazların akabinde ve bütün mescitlerde çokça telbiye
getirmek müstehabtır. Daha sahih olan tavaf ile say halinde telbiye
getirilmeyeceğidir. Çünkü tavaf ile sayyın özel bir takım zikirleri vardır.
Telbiyenin her seferinde üç ve daha fazla tekrarlanıp arasını konuşarak kesmeksizin
ardı arkasına yapılması müstehabtır. Birisi ona selam verecek olursa lafız ile
selamı alır, Bununla birlikte bu halde iken ona selam vermek mekruhtur.
Telbiye getirecek olursa
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e salavat getirip yüce Allah'tan
kendisi için, sevdikleri ve bütün müslümanlar için dilediği şeyleri ister. En
faziletli istek ise Allah'ın rızasını ve cenneti istemek, cehennemden Allah'a
sığınmaktır. Beğenip hoşuna gidecek bir şey görecek olursa:
Lebbeyk, innel ayşe,
ayşul ahira: Emrine itaat ederek geldim, şüphesiz gerçek hayat ahiret hayatıdır
der. Telbiye nahr (kurban bayramı birinci günü) akabe cemresini taşlamaya
başlayıncaya yahut da cemreye taş atmadan önce yapacak olursa ifada tavafım
yapıncaya, yahut da saçları tıraş etmekle bir nüsük (haccın yapılması gereken
bir ibadeti) diyenlere göre tıraş olmaya başlayıncaya kadar telbiye getirmeyi
sürdürmek müstehabtır. Sahih olan da budur. (Yani tıraş olmanın bir hacc
ibadeti (nüsük) olduğudur.)
Umre için de telbiye
getirmek, tavafa başlayıncaya kadar müstehabtır.
Erkek olsun, kadın olsun
abdestsiz, cünüp ve ay hali olsun hiç fark olmaksızın ihramh olan herkese
telbiye getirmek mutlak olarak müstehabtır. Çünkü ResuluIlah (Sallallahu aleyhi
ve Sellem) Aişe (r.anha)'ya: "Tava! etmemen dışında hacıların yaptığı her
bir işi yap" buyurmuştur.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
4- MEDİNELİLERE ZÜLHULEYFE
MESCİDİNDEN İHRAMA GİRMELERİNİN EMREDİLMESİ BABI