SAHİH-İ MÜSLİM |
HAC |
73- HACCIN ÖMÜRDE BİR
DEFA FARZ OLDUĞU BABI
3244-412/1- Bana Zuheyr b. Harb da tahdis etti. .. Ebu Hureyre dedi ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bize bir hutbe verdi ve: "Ey insanlar! Allah
size haccı farz etmiş bulunuyor. Bu sebeple siz de haccediniz" buyurdu.
Bir adam: Her sene mi ey Allah'ın Resulü? dedi. Bir süre sustu. Nihayet adam
sorusunu üç defa tekrar edince Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Eğer evet desem bu gerekli olurdu ve sizin de buna gücünüz yetmezdi"
buyurduktan sonra şunları ekledi: "Ben sizi bıraktığım sürece siz de beni
bırakın. Çünkü sizden öncekiler ancak çokça soru sormaları ve nebilerine
muhalefet etmeleri sebebi ile helak oldular. Bunun için size bir şeyi emredecek
olursam ondan gücünüzün yettiği kadarını yapınız ve size bir şeyi yasaklayacak
olursam onu bırakınız. "
Diğer tahric: Nesai, 2618
AÇIKLAMA: "Ey
insanlar! Allah size haccı farz etmiş bulunuyor ... ve size bir şeyi
yasaklayacak olursam onu bırakınız." Soru soran bu kişi Akra' b. Habis'dir. Bundan başka rivayette ismi bu şekilde
açıklanmış olarak gelmiştir. Usül alimleri ise
verilen bir emir tekrarı gerektirir mi hususunda farklı görüşlere sahiptir.
Mezhep alimlerimize göre sahih olan tekrarı gerektirmediğidir. İkinci bir
görüşe göre gerektirir. Üçüncüsüne göre birden fazlası için bu husustaki beyana
bağlıdır. Ne tekrarı gerektirdiğine hüküm verilir, ne sözkonusu
olmayacağı söylenir.
Bu hadis-i şerifin bu
üçüncü görüşü kabul edenler tarafından delil gösterilebilir. Çünkü soru soran
her sene mi diye sormuştur. Eğer emir mutlak olarak tekrarı ya da aksini
gerektirmiş olsaydı ayrıca soru sormaz, Nebi (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) de ona soru sormaya gerek yok,
aksine bunun mutlak hali zaten bu anlama gelir demesi gerekirdi.
Diğerleri de buna kişi
konuya açıklık kazandırmak için ve ihtiyat olmak üzere soruyu sormuştur diye
cevap verebilirler.
Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Sizi bıraktığım sürece siz de beni
bırakınız" buyruğu da emrin tekrarı gerektirmediği hususunda açık bir
ifadedir.
Maverdi dedi ki: Emrin soru sorana göre bir başka açıdan tekrarı
gerektirmiş olabileceği ihtimali de düşünülebilir. Çünkü sözlükte "hacc" tekrar ihtiva eden şekilde kastetmek manasınadır.
Bundan dolayı emrin mutlak şeklinden değil de lafzın türediği kök bakımından
ona göre tekrar edilme ihtimalini doğurmuş olabilir. Burada dil bilginlerinden
zikrettiğimiz bu hususu umreyi vacip görenler delil olarak almışlar ve şöyle
demişlerdir: Yüce Allah'ın: "Beyt'i hacc etmek Allah'ın insanlar üzerindeki bir hakkıdır."
(Ali İmran, 97) buyruğu dil ve kelimenin türeyişi açısından Beyt'in
defalarca kastedilip ziyaret edilmesini gerektirdiğine göre ve fukaha hacc ancak bir defa farz
olduğu üzerinde icma ettiklerine göre Beyt'e ikinci defa dönüş bunun umre olmasını gerektirir.
Çünkü Beyt'in şeriatın esası gereğince hacc ve umreden başka bir maksat ile kastedilmemesi gerekir
derler.
Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Eğer evet dersem vacip olurdu"
buyruğu Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ahkam ile ilgili hususlarda içtihat ederdi ve
hükmünü vahiy ile vermesi şartı yoktur diyen bu husustaki sahih görüşün lehine
delil bulunmaktadır. Vahyin şart olduğu da zayıf bir görüş olarak söylenmiştir.
Bu kanaatte olanlar bu hadise ona bu hususta vahiy de gelmiş olabilir diye
cevap verirler.
"Sizi bıraktığım
sürece siz de beni bırakınız." Bu da asl olanın
vacip olmamak olduğuna ve şeriat varid olmadan hüküm
bulunmadığına delildir. Yüce Allah'ın: "Biz bir rasul
göndermedikçe azab ediciler değiliz" (İsra, 15) buyruğu dolayısı ile usul alimlerinin
muhakkiklerine göre sahih olan görüş de budur.
"Size bir şeyi
emredecek olursam ondan gücünüzün yettiği kadarını yapınız." Bu İslam'ın önemli
kaidelerinden ve Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e verilen cevamiül kerim
(özlü ve kapsamlı sözler)'den birisidir. Bunun kapsamı içerisine bütün türleri
ile namaz gibi sayılamayacak hükümler girer. Kişi eğer bazı rükünlerini ya da
bir takım şartlarını yerine getirmekten aciz olursa geri kalanlarını yapar.
Eğer bazı organlarını abdest ya da gusülde yıkayamayacak olursa mümkün olanı
yıkar. Eğer abdesti ya da necaseti yıkamak için yetebilecek kadar az miktarda
su bulacak olursa mümkün olanı yapar.
Eğer münkerleri
ortadan kaldırmak yahut nafakalarını sağlamakla yükümlü olduğu bir topluluğun
fitresini vermesi ya da benzeri yükümlülükleri olduğu halde ancak bazılarını
yapabilme imkanı varsa mümkün olanı yapar. Şayet avretinin bir kısmını örtecek
bir şey bulursa yahut Fatiha'nın bir kısmını ezberlemişse yine mümkün olanı
yapar. Bunun benzerleri sayılamayacak kadar çoktur. Bu gibi hükümler fıkıh
kitaplarında meşhurdur. Maksat ise bunun aslına dikkat çekmekten ibarettir.
Bu hadis yüce Allah'ın:
''Allah'tan gücünüz yettiği kadarı ile korkun" (Teğabun,
16) buyruğuna muvafıktır. Yüce Allah'ın: ''Allah'tan hakkıyla korkun''(Al-i
İmran, 102) buyruğuna gelince bu ayet ile ilgili iki görüş vardır. Bir görüşe
göre bu ayet yüce Allah'ın: ''Allah'tan gücünüz yettiği kadarı ile korkun"
buyruğu ile neshedilmiştir, sahih ya da doğru olan ve
muhakkiklerin kesin olarak kabul ettikleri ikinci görüşe göre ise ayet neshedilmiş değildir. Aksine Yüce Allah'ın: ''Allah'tan
gücünüzün yettiği kadarı ile korkun" buyruğu bu ayeti tefsir etmekte ve
bundan maksadı beyan etmektedir. Bunlar derler ki: "Hakkıyla korkmak onun
emirlerine uymak, yasaklarından kaçınmak demektir.
Şanı yüce Allah ise
ancak güç ve takatin yettiği kadarını emreder. Nitekim yüce Allah: ''Allah
kimseye takatinden fazlasını yüklemez" (Bakara, 286); "O dinde sizin
aleyhinize bir zorluk bırakmadı" (Hacc, 78)
buyurmaktadır. Allah en iyi bilendir.
Yüce Rasul'ün:
"Ve size bir şeyi yasaklayacak olursam onu bırakınız.''
İşte bu buyruk bu mutlak
ifadesi ile geçerlidir. Şayet zaruret halinde meyteyi
yemek yahut ikrah neticesinde içki içmek ya da yine zorlanması ve benzeri
hallerde küfür sözünü telaffuz etmek gibi o münkeri mübah kılacak bir mazeret bulunacak olursa böyle bir
durumda bu yasağın kapsamına giren bir husus değildir. Allah en iyi bilendir.
Ümmet şeriatın aslı
delilleri gereğince haccın ömürde sadece bir defa vacip olduğu üzerinde icma etmişlerdir. Ama bundan sonrası adakta bulunmak sureti
ile vacip olabilir. Aynı şekilde ziyaret ve ticaret gibi tekerrürü sözkonusu olmayan bir ihtiyaç sebebi ile haremin hududlarının içine girmek isteyen bir kimse de bu maksat
için hacc ya da umre niyeti ile ihrama girmeyi vacip
kabul edenlerin görüşüne göre de vacip olabilir. Bu mesele daha önce Hacc Kitabı'nın baş taraflarında geçmiş bulunmaktadır.
Allah en iyi bilendir.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
74- KADININ HACC
VE BAŞKA YOLCULUKLAR İÇİN BİR MAHREM İLE BİRLİKTE SEFERE ÇIKMASI BABI