SAHİH-İ MÜSLİM |
NİKAH |
9- NİKAHTA
DULDAN SÖZLÜ OLARAK, BAKİREDEN SUSMASI SURETİ İLE İZİN ALMAK BABI
3458-164/1- Bana Ubeydullah b. Ömer b. Meysere el-Kavariri tahdis etti, bize Halid b.
el-Haris tahdis etti, bize Hişam,
Yahya b. Ebu Kesir'den tahdis
etti, bize Ebu Seleme tahdis
etti, bize Ebu Hureyre'nin tahdis ettiğine göre Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
şöyle buyurdu: "Dul kadın kendisi ile istişare edilmedikçe nikahlanmaz,
kız da izni alınmadıkça nikahlanmaz."
Ashab: Ey Allah'ın Rasulü! Kızın izni
nasıl olur diye sordular. O: "Susması ile" buyurdu.
Diğer tahric: Buhari, 5136, 6946, 6968;
Nesai, 3267
3459" .. ./2- Bana Zuheyr b. Harb da tahdis etti, bize İsmail b. İbrahim tahdis
etti, bize el-Haccac b. Ebu
Osman tahdis etti. (H.) Bana İbrahim b. Musa da tahdis etti, bize İsa -yani b. Yunus- Evzai'den
haberverdi. (H.) Bana Zuheyr
b. Harb da tahdis etti,
bize Huseyn b. Muhammed tahdis
etti, bize Şeyban tahdis
etti (H.) Bana Amr en-Nakid
ve Muhammed b. Rafi'de tahdis
edip dediler ki: Bize Abdurrezzak Ma'mer'den
tahdis etti. (H.) Bize Abdullah b. Abdurrahman ed-Darimi de tahdis etti, bize Yahya -yani b. Hassan- tahdis etti, bize Muaviye tahdis etti. Hepsi de Yahya b. Ebu
Kesir'den Hişam'ın hadisi ile aynı mana ve isnad ile rivayet etti.
Ayrıca Hişam'ın hadisi rivayeti ile Şeyban
ve Muaviye b. Sellam'ın bu
hadisi rivayetleri lafız itibari ile aynıdır.
Diğer tahric: Zuheyr b. Harb'ın rivayetini yalnız Müslim rivayet etmiştir; İbrahim
b. Musa'nın rivayetini Tirmizi, 1107; İbn Mace, 187; Zuheyr b. Harb'ın, Huseyn b. Muhammed'den rivayetini Buhari,
6970; Amr en-Nakid'in
rivayetini yalnız Müslim rivayet etmiştir; Abdullah b. Abdurrahman
ed-Darimi'nin rivayetini yalnız Müslim rivayet
etmiştir
3460-65/3- Bize Ebu Bekr b. Ebu
Şeybe tahdis etti, bize
Abdullah b. İdris, İbn Cureyc'den
tahdis etti. (H). Bize İshak b. İbrahim ve Muhammed
b. Rafi'de tahdis etti,
hepsi birlikte Abdurrezzak'dan -ki lafız İbn Rafi'e aittirrivayet
etti. Bize Abdurrezzak tahdis
etti, bize İbn Cureyc haber
verip dedi ki:
İbn Ebu Muleyke'yi
şöyle derken dinledim: Aişe'nin azadlısı
Zekvan dedi ki:
Aişe'yi şöyle derken dinledim: Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e
büyükleri tarafından nikahlanan kız çocuğuna dair soru sordum. Onunla danışılır
mı danışılmaz mı diye. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona:
"Evet, onunla danışılır" buyurdu. Aişe dedi
ki: Bu sefer ben ona: Şüphesiz ki o utanır dedim. Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"İşte sustuğu taktirde onun izni budur" buyurdu.
Diğer tahric: Buhari, 5137 -muhtasar-,
6971 -buna yakın-; Nesai, 3266
3461-66/4- Bize Said b. Mansur ve Kuteybe b. Said tahdis edip dediler ki: Bize
Malik tahdis etti. (H.) Bize Yahya b. Yahya da -ki
lafız ona ait olmak üzere- tahdis edip dedi ki:
Malik'e dedim ki: Sana Abdullah b. el-Fadl, Nafi' b. Cübeyr'den tahdis etti, o İbn Abbas'dan rivayet ettiğine göre Nebi (Sallallahu
aleyhi ve Sellem): "Dul kadının kendisini
evlendirmesi, velisinden daha çok hak sahibidir. Bakireden de kendisi hakkında
izin istenir. Onun izin vermesi ise susmasıdır." (Malik) evet dedi.
Diğer tahric: Ebu Davud,
2098, 2099, 2100; Tirmizi, 1108; Nesai,
3260, 3261, 3262, 3263, 3264. İbn Mace,
1870
3462-67/5- Bize Kuteybe b. Said de tahdis etti... İbn Abbas Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in:
"Dul kadının kendisi hakkında velisine göre daha bir hak sahibidir. Bakire
kız ile de danışılır. Onun izin vermesi ise susmasıdır" buyurdu.,
3463-68/6- Bize İbn Ebu Ömer de tahdis etti, bize Süfyan bu isnad ile tahdis etti ve:
"Dul kadın kendisi hakkında velisine göre daha bir hak sahibidir, bakire
kızdan da babası kendisini evlendirmek için izin ister, izin vermesi ise onun
susmasıdır" dedi. "Susması ikrarıdır" demiş de olabilir.
AÇIKLAMA: "Dul
kadın ile istişare edilmedikçe nikahlanmaz ... susmasıdır buyurdu."
Diğer rivayette (3461)
"dul kadın kendisi hakkında velisinden daha çok hak sahibidir. .. İzni
susmasıdır." Diğer rivayette (3462) "dul kadın kendisi hakkında
velisinden daha çok hak sahibidir... " Diğer rivayette (3463) "bakire
kızdan kendisi hakkında babası izin ister, onun izni susmasıdır. "
İlim adamları der ki: Eyyin, burada zikretmiş olduğumuz diğer rivayet de
açıklandığı gibi dul kadın demektir. Eyyinin daha
başka anlamları da vardır.
Sumat -sad harfi ötreli olarak- susmak
demektir.
Kadı İyaz
dedi ki: İlim adamları burada eyyin ile ne
kastedildiği hususunda ihtilaf etmişlerdir. Bununla birlikte dil bilginleri de
küçük ya da büyük olsun kız ya da dul olsun kocası olmayan her bir kadın hakkında
kullanıldığını söylemişlerdir. Bu açıklamayı da İbrahim el-Harbi, İsmail el-Kadi ve başkaları yapmıştır. Dil bakımından el-eyyime aslında eşsiz, kocasız olma halidir. Raculün eyyimun vemraatun eyyumun denilir. (Eyyim lafzının müzekker ile müennesi arasında fark yoktur).
Ebu Ubeyd ise kadın için "eyyimeh"
de denileceğini nakletmektedir.
Kadı iyaz
dedi ki: Diğer taraftan ilim adamları burada bu lafız ile ne kaste dildiği hususunda ihtilaf etmişlerdir. Hicaz alimleri
ile genel olarak bütün fukaha maksat duldur demişler
buna -belirttiğimiz gibi- diğer rivayette "seyyib:
dul" lafzı ile açıklanmış olduğunu, ayrıca bunun bakire lafzı karşılığında
kullanıldığını, bir de esasen dilde de çoğunlukla dul için kullanıldığını delil
göstermişlerdir. Kufeliler ile Züfer
burada "eyyim"den kasıt ister kız olsun
ister dul olsun kocası olmayan her kadın hakkında kullanılır. Tıpkı dildeki
muktezası gibi. Çünkü kadın büluğ yaşına erdiğinde
artık kendisi hakkında velisinden daha çok hak sahibidir. Kendi kendisi için
yapacağı nikah akdi sahih olur. Şabi ve Zühri de bu görüştedir. Derler ki: Dolayısıyla veli,
nikahın sıhhatinin rükünlerinden değildir aksine onun tamamlayıcı unsurlarından
birisidir. Evzai, Ebu Yusuf
ve Muhammed ise nikahın sahih olması velinin onu geçerli kabul etmesine
bağlıdır demişlerdir. Kadı Iyaz dedi ki: Yine ilim
adamları Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in: "Velisinden daha çok hak
sahibidir" buyruğu hakkında da farklı kanaatlere sahiptirler. Acaba
kendisi sadece izin vermek hususunda mı hak sahibidir yoksa hem izin vermek hem
de kendisi adına akdi yapmak hususunda mı? Cumhura göre sadece izin vermek
hususunda daha bir hak sahibidir. Diğerlerine göre ise her iki hususta da
kendisi daha bir hak sahibidir.
Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Kendisi hakkında daha bir hak
sahibidir" buyruğu lafız bakımından Ebu Hanife
ve Davud'un dediği gibi akit ve daha başka bütün
hususlarda velisinden daha bir hak sahibidir anlamına da gelebilir. Razı olmak
hususunda kendisi daha bir hak sahibidir anlamına da gelebilir. Yani bakire
kızdan farklı olarak sözle izin vermedikçe evlendirilmez. Fakat Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "velisiz nikah olmaz" hadisi ile
velinin şart olduğuna delalet eden diğer hadislerle birlikte ikinci anlama
gelme ihtimalini kabul etmek kaçınılmaz olur. Şunu bilelim ki burada "ehak: daha bir hak sahibidir" lafzı müşterek bir lafız
olup anlamı şudur: Onun nikah hususunda kendisi hakkında bir hakkı olduğu gibi
velisinin de bir hakkı vardır. Ama onun hakkı velisinden daha güçlüdür. Çünkü
velisi onu denk birisi ile evlendirmek istediği halde o bunu kabul etmezse buna
mecbur edilemez ve eğer kendisi denk birisi ile evlenmek ister de velisi kabul
etmezse o taktirde veli buna mecbur edilir. Kabul etmemekte ısrar ederse o taktirde
onu hakim evlendirir. İşte bu da kadının hakkının daha ileri ve ağır bastığına
delildir.
Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in bakire kız hakkında: "Bakire ile istişare
etmedikçe nikahlanmaz" buyruğunun anlamı hakkında fukaha
farklı kanaatlere sahiptir. Şafii, İbn Ebu Leyla, Ahmed, İshak ve
başkaları bakire kızı evlendirmekte izin istemek emr
edilmiştir. Eğer veli, baba ya da dede ise izin istemek mendub
bir iş olur. Eğer iznini almadan onu evlendirecek olursa şefkatinin mükemmel
derecede olmasından ötürü sahihtir. Şayet onların dışında birisi veli ise izin
istemesi kap eder ve izin istemeden onu nikahlaması sahih olmaz.
Evzai, Ebu Hanife ve onların dışındaki Kufeliler büluğa ermiş bütün
bakire kızlardan izin istemek kap eder demişlerdir.
Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in bakire kız hakkında: "İzni ise
susmasıdır" buyurmasına gelince bunun zahiri bütün bakire kızlar ve bütün
veliler hakkında genel olduğu ve kızın susmasının kayıtsız ve şartsız olarak
yeterli olduğu anlamını vermektedir. Sahih olan da budur. Kimi mezhep
alimlerimiz ise şöyle demişlerdir: Şayet veli, baba yahut dede ise onun izin
istemesi müstehaptır. Bunun için de kızın susması
yeterlidir. Eğer veli bunlardan başkası ise sözlü olarak konuşması
kaçınılmazdır. Çünkü o babasından ve de desinden
diğerlerine nisbetle daha çok haya eder. Cumhurun
benimsediği doğru kanaat ise susmak, hadisin genel oluşu ve hayanın da
mevcudiyeti sebebi ile bütün veliler için yeterlidir.
Dul kadına gelince, onun
sözlü olarak izin vermesi zorunludur, bunda bir görüş ayrılığı yoktur. Velinin
baba ya da bir başkası olmasında da fark yoktur. Çünkü artık dul kadın
erkeklerle birlikte bulunması sebebi ile kemal derecesindeki hayası (nisbeten) zail olmuştur. Bakireliği ister sahih bir nikah,
ister fasid bir nikah, ister şüpheli bir ilişki ister
bir zina ile zail olmuş olsun fark etmez. Eğer bekareti yüksekten düşmek yahut
parmaklamak ya da uzun süre kalmak (evlenmemiş olmak) ya da arkasından
kendisine yaklaşılmak sureti ile zail olmuş ise yine de daha sahih olan görüşe
göre onun da hükmü dul kadının hükmüdür. Bakire kız hükmünde olduğu da
söylenmiştir. Allah en iyi bilendir.
Bizim mezhebimize ve
cumhurun görüşüne göre bakire kıza susmasının izin anlamına geldiğini bildirmek
şart değildir. Fakat kimi Maliki fukahası bunu şart
kabul etmiştir. Bununla birlikte Maliki mezhebi alimleri bunu bildirmenin müstehap olduğunu ittifakla kabul etmişlerdir.
İlim adamları nikahın
sıhhati hususunda velinin şart olup olmadığı hususunda da ihtilaf etmişlerdir.
Maliki ve Şafii şarttır, velisiz nikah sahih olmaz derken Ebu
Hanife dul kadın hakkında da büluğa ermiş bakire kız
hakkında da şart değildir. Aksine velisinin izni olmaksızın kendi kendisini
evlendirebilir demiştir.
Ebu Sevr dedi ki: Velisinin izni ile kendisini evlendirmesi
caiz olmakla birlikte izni olmadan kendisini evlendirmesi caiz değildir. Davud da: Bakire kızın evlendirilmesinde veli şarttır ama
dul için şart değildir demiştir.
Malik ve Şafii meşhur:
"Velisiz nikah olmaz" hadisini delil göstermişlerdir. Bu ifade ise
sahih olmamasını gerektirir. Davud ise Müslim'de
zikredilen hadisin bakire ile dul arasında fark bulunduğu ve dulun kendisi
hakkında daha bir hak sahibi olup bakire kızdan da izin isteneceği hususunda
gayet açık olduğunu söyleyerek delil göstermişlerdir.
Mezhep alimlerimiz ise
buna şu şekilde cevap vermektedirler: Onun daha bir hak sahibi olması demek
hakta ortak olması anlamındadır. Yani o mecbur edilmez. Yine aynı şekilde
kocasını tayin etmek hususunda daha'çok hak
sahibidir.
Ebu Hanife ise alışveriş ve diğer akitlere kıyası delil
göstermektedir. Çünkü bu gibi akitlerde velisiz olarak kendi adına bağımsız
akdi yapabilir. Velinin şart koşulmasına dair varid
olmuş olan hadisleri de cariye ve küçük kız hakkında yorumlamış, bu kıyas ile
hadislerin umumi ifadesini tahsis etmiştir. Genel ifadenin kıyas ile tahsis
edilmesi ise usul bilginlerinin bir çoğuna göre caizdir. Ebu
Sevr ise meşhur şu hadisi delil göstermektedir: "Eğer bir kadın velisinin
izni olmaksızın kendisini nikahlayacak olursa onun nikahı batıldır.'' Ayrıca
veliden maksat bu husustaki utanılacak halleri bertaraf etmek için denk olan
birisini seçmesidir. Bu da onun izin vermesi ile gerçekleşir.
İlim adamları der ki: Davud, bakire kız için veliyi şart koşarken, dul kadın
hakkında şart koşmamakla kendi mezhebi ile çelişkiye düşmüştür. Çünkü b
hakkında ihtilaf edilmiş bir mesele ile ilgili olarak yeni bir görüş ortaya
koymaktır ve daha önce böyle bir görüşü ortaya atan, olmamıştır. Halbuki onu.,
mezhebinin görüşüne göre bu gibi hususlarda yeni bir görüş ortaya atmak caiz
olmaz. Allah en iyi bilendir.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
10- BABANIN KÜÇÜK YAŞTAKİ
BAKİRE KIZINI EVLENDİRMESİ BABI