SAHİH-İ MÜSLİM |
FİTNELER – KIYAMET ALAMETLERİ |
24/....-
CESASE KISSASI BABI
7312-119/6- Bize Abdulvaris b. Abdussamed b. Abdulvaris ve Haccac eş-Şair
ikisi Abdussamed'den -Iafız
Abdulvaris b. Abdussamed'e
ait olmak üzere- tahdis etti. Bize babam dedemden tahdis etti, o Huseyn b. Zekvan'dan rivayet etti, bize İbn
Bureyde tahdis etti, bana Hemdan Şamına mensup Amir b. Şerahil eş-Şa'bınin tahdis ettiğine göre o ed-Dahhak
b. Kays'ın kızkardeşi ve
ilk hicret etmiş kadınlardan olan Kays kızı Fatıma'ya sorup dedi ki: Bana Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den
işittiğin ve ondan başka kimseye isnad etmediği n bir
hadis tahdis et dedi. Fatıma
dedi ki: Eğer istersen gerçekten bunu yaparım dedi. O da Fatıma'ya:
Evet bana tahdis et dedi. Fatıma
dedi ki: Ben, İbnu'l Muğire
ile nikahlandım. O ise o gün Kureyş gençlerinin
hayırlılarından idi. Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) ile birlikte cihadın ilk
sıralarında isabet aldı. Sonra ben dul kalınca, Muhammed (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in ashabından bir kaç kişi arasında
Abdurrahman b, Avf bana talib oldu. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'de
bana azadlısı Üsame b. Zeyd için talib oldu. Bana da
daha önceleri Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) 'in: "Beni seven Üsame'yi sevsin" buyurduğu nakledilmiş idi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) benimle konuşunca ben de: Benim işim senin
elindedir. Beni kiminle dilersen onunla nikahla dedim. O da: "Um Şerik'in
yanına intikal et" buyurdu. Um Şerik ensardan
zengin, Allah yolunda pek büyük infaklarda bulunan misafirlerin ona konuk
olduğu bir kadındı. Ben de: Yapacağım dedim. O: "Hayır yapma. Um Şerik
misafirleri çok olan bir kadındır. Başörtünün üzerinden düşmesi yahut elbisenin
baldırlarının üzerinden açılıp oradakilerin hoşuna gitmeyecek şekilde vücudunun
bir kısmını görmeleri şüphesiz benim de hoşuma gitmez. Bunun yerine amcanoğlu Abdullah b. Amr b. Um Mektum'un yanına intikal et" buyurdu. -O ise Kureyşlilerin fihri olan fihroğullarından bir adamdır. Fihroğulları
ise Fatıma'nın bağlı bulunduğu koldan gelir-o Ben de
onun yanına intikal ettim. İddetim bitince münadinin
yani Rasulullah {Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in münadisinin topluca namaza diye
seslendiğini duydum. Ben de mescide çıktım. Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)
ile birlikte namaz kıldım. Erkeklerin hemen arkasındaki kadınların safında
idim. Rasulullah {Sallallahu
aleyhi ve Sellem} namazını bitirince gülerek minbere
oturdu ve: "Herkes namaz kıldığı yerde kalsın" buyurdu. Sonra:
"Sizi neden topladığımı biliyor musunuz" buyurdu. Ashab:
Allah ve Rasulü daha iyi bilir dediler. Şöyle
buyurdu: "Şüphesiz ben Allah'a yemin ederim ki ne arzu ve ümit edilen bir
şey için ne de korkulacak bir şey dolayısıyla topladım. Ama sızi
toplayışımın sebebi şudur: Temim ed-Dar! hristiyan
bir adamdı. Derken geldi, beyat etti ve müslüman oldu. Bana benim mesih
ed-Deccal hakkında size tahdis ettiğime uygun gelen
bir hadis nakletti. Bana şunları anlattı: O lahm ve
cüzamlılardan otuz adam ile birlikte denizde giden bir gemiye bindi. Dalgalar
bir ay boyunca onları denizde oynatıp durdu. Sonra güneşin battığı yere doğru
denizdeki bir adaya demirlediler. Gemideki kayıklara oturup adaya girdiler.
Saçları çok ve kalın bir dabbe (hayvan) onları
karşıladı. Saçlarının çokluğundan ötürü önünü arkasından ayırdedemiyorlardı.
Onlar: Vay sana! Sen nesin dediler. O: Ben Cessaseyim
dedi. Cessase ne demek dediler. Şöyle dedi: Ey kavim.
Siz şu manastırdaki adamın yanına gidin. O sizin vereceğiniz haberlere iştiyat duymaktadır dedi. Cessase
bize bir adamın adını söyleyince biz onun bir şeytan olacağından korktuk.
Hızlıca yola koyulduk. Nihayet manastıra girdik. Orada kesinlikle gördüğümüz
hilkati en büyük ve en sağlam şekilde bağlanmış bir insan ile karşı laştı k. Elleri boynuna bağlı idi. Diz kapakları ile
topuklarına kadar olan kısımda demirle bağlanmıştı. Biz:
Vay sana! Sen nesin
dedik. O: Sizler işte bana dair haberi öğrenebildiniz. Haydi siz bana siz
nesiniz haber verin dedi. Onlar: Biz araplardan bazı
insanlarız. Denizdeki bir gemiye bindik, oldukça dalgalı bir zamanına
rastladık. Dalgalar "Hir ay bizimle oynadı.
Sonra senin bulunduğun bu adaya demir attık: Gemimizin kayıklarına oturduk ve
bu adaya girdik. Saçı çok ve kalın bir dabbe
karşımıza Çıktı. Saçlarının çokluğundan ötürü önü neresi arkası neresi bilinemiyordu.
Biz: Vay sana sen nesin dedik. O: Ben Cessase'yim
dedi. Biz:
Cessdse nedir dedik. O: Şu manastırdaki adama gidin, o sizin
vereceğiniz haberleri şevkle beklemektedir dedi. Biz de ondan korkmuş olduğumuz
halde hızlıca sana geldik. Bir şeytan olmadığından da emin olamadık.
Bu sefer o: Bana beysan hurmalıklarından haber verin dedi. Biz sen o
hurmalıkların nesi hakkında haber almak istiyorsun dedik. O: Ben size hurma
ağaçlan meyve veriyor mu soruyorum dedi. Biz ona evet dedik.
O: Öyleyse meyve vermeyeceği
zaman yakındır dedi. Sonra: Bana Taberiyye gölü
hakkında haber verin dedi. Biz: Onun nesi hakkında haber soruyorsun dedik. O:
Onda su var mı dedi. Biz: Onun suyu pek çoktur dedik. O: Öyleyse onun suyunun
gideceği zaman yakındır dedi.
Sonra: Bana Zugar pınarından haber verin dedi. Biz: Onun hangi hali
hakkında haber istiyorsun dedik. O: Pınarda su var mı dedi. O pınarın ahalisi
pınar suyu ile ekin ekiyorlar mı? Biz ona: Evet, onun suyu pek çoktur, oranın
ahalisi de onun suyundan ekin ekiyorlar dedik.
Bu sefer: Bana ummilerin nebisi hakkında (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) haber verin. O ne yaptı? Onlar:
Mekke'den çıktı ve Yesrib'e indi dediler. O: Araplar O'nunla savaştı mı dedi. Biz: Evet dedik. O: Onlara nasıl
davrandı dedi. Biz de kendisine O'nUn yakınlarındaki araplara galip geldiğini, onların da kendisine itaat
ettiklerini haber verdik. Bu sefer onlara: Bu oldu mu dedi. Biz, evet dedik.
Şöyle dedi: Şunu söyleyeyim ki onların O'na itaat etmeleri kendileri için bir
hayırdır. Şimdi ben size kendimden haber veriyorum. Ben şüphesiz mesihim. Yakında çıkmam için bana izin verilecek.' Ben de
çıkacağım ve yeryüzünde doıdşacağım. Kırk gün içinde
inmediğim tek bir kasaba bırakmayacağım. Mekke ve Taybe
(Medine) müstesna. Onların ikisi de bana haram kılınmıştır. ünlardan
birisine her girmek istediğim de karşıma elinde kınından sıyırdığı bir kılıç
bulunan ve beni ondan alıkoyan bir melek çıkar. Üstelik onun her bir yolunun
üzerinde de o şehri koruyan melekler vardır. "
(Fatıma)
dedi ki: Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) de bastonu ile minbere vurarak:
"Bu Taybe'dir, bu Taybe'dir,
bu Taybe'dir." -Medine'yi kastediyor- buyurdu.
"Şimdi söyleyin ben size bunları anlatmış mıydım" dedi insahlar evet dediler. (Devamla şöyle buyurdu) "Gerçek
şu ki Temim'in bana naklettiği bu sözlerin benim daha
önce kendisinden Medine'den ve Mekke'den söz ettiğim hadise muvafık düşmesi çok
hoşuma gitti. Şunu bilin ki o Şam denizinde -yahut Yemen denizinde-dir. Hayır hatta doğu tarafındadır. Evet o doğu tarafından,
evet o doğu tarafından (çıkacak)dır ve bu arada eli ile doğuya işaret etti.
Fatıma: Ben bunu Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den
belledim dedi.
7313-12017- Bize Yahya
b. Habib el-Harisi tahdis etti, bize Halid b. elHaris el-Huceymi Ebu Osman tahdis etti, bize Kurra tahdis etti, bize Seyyar Ebu'I-Hakem
tahdis etti, bize Şa'bl tahdis edip dedi ki: Kays kızı Fatıma'nın huzuruna girdik. O bizlere İbn
Tab rutabı denilen bir
miktar taze hurma ikram etti. İçmek için de çavdar seviki
takdim etti. Ben ona üç talak ile boşanmış bir kadın nerede iddet
bekler diye sordum. O: Kocam beni üç talak ile boşamıştı. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bana
ailem arasında iddet beklememe izin verdi. Sonra
insanlar arasında topluca namaza diye nida olundu. Ben de giden insanlar
arasında gittim. Kadınların ön safında idim. Bu ise erkeklerin son safının
hemen arkasındaki saftır. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i minber üzerinde olduğu halde hutbe verirken şöyle
buyurduğunu dinledim:
"Şüphesiz Temim ed-Dari'nin amcaoğulları (gemiye) binip denizde yolculuk
yaptılar." Sonra hadisi nakletti ve rivayetinde şunları ekledi: Fatıma dedi ki:
Ben sopasını yere doğru
indirerek Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i -Medine'yi kastederek- bu Taybe'dir
derken ki halini görüyor gibiyim.
7314-121/8- Bize Hasan
b. Ali el-Hulvani ve Ahmed
b. Osman el-Nevfeli tahdis
edip dedi ki: Bize Vehb b. Cerir
tahdis etti, bize babam tahdis
edip dedi ki: Gaylan b. Cerir'i,
Şa'bı'den tahdis ederken
dinledim. O Kays kızı Fatıma'dan
şöyle dediğini rivayet etti: Temim ed-Darı Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in
yanına geldi ve Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'e denize binip yolculuk yaptığını
buna karşılık gemisinin doğru rotadan çıktığını, bir adaya düştüğünü, adaya su
aramak maksadıyla çıkıp orada saçlarını sürükleyen bir insan gördüğünü haber
verdi deyip hadisi nakletti. Hadiste şunları da söyledi: Sonra o dedi ki: Ama
eğer benim çıkmama izin verilecek olursa Taybe
dışında bütün şehirleri çiğneyip geçeceğim. Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)
onu (Temim'i) insanların yanına çıkardı, o da onlara
hadisi nakletti ve: ''Bu Taybe'dir, işte o da Deccal'dir" buyurdu.
7315-122/9- Bana Ebu Bekr b. İshak tahdis etti, bize Yahya b. Bukeyr
tahdis etti, bize Muğire
-yani el-Hizamı- Ebu Zinad’DAN
tahdis etti, o Şa'bı'den, o
Kays kızı Fatıma’DAN
rivayet ettiğine göre Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) minbere oturdu ve: "Ey
insanlar! Bana Temim ed-Darf'nin tahdis
ettiğine göre kavminden bazı kimseler kendilerine ait bir gemide denizde bulunuyorlardı.
İçinde bulundukları gemi kırıldı. Onlardan birileri gemi tahtalarından bir
tahtaya bindi. Sonra denizdeki bir adaya çıktılar. " Sonra da hadisin geri
kalan kısmını nakletti.
7316-123/10- Bana Ali b.
Hucr es-Sa'di de tahdis etti, bize Velid b. Müslim
tahdis etti, bana Ebu Amr -el-Evzai- İshak b. Abdullah
b. Ebu Talha'dan tahdis
etti, bana Enes b. Malik tahdis edip dedi ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Deccal'in
çiğnemeyeceği bir şehir yoktur. Mekke ve Medine müstesna. Onun üzerinde saflar
halinde duran meleklerin bulunmadığı tek bir yol dahi yoktur. O melekler onu
korurlar. Deccal Sebha'ye (Medine'nin çorak yerine)
inecek ve Medine üç defa sarsılacak. Oradan her kafir ve münafık çıkıp onun
yanına gidecek. "
Diğer tahric: Buhari, 1881
7317- .. ./11- Bunu bize
Ebu Bekr b. Ebu Şeybe de tahdis
etti, bize Yunus b. Muhammed, Hammad b. Seleme'den tahdis etti, o İshak
b. Abdullah b. Ebu Talha’DAN o Enes’DEN
rivayet ettiğine göre Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu deyip sonra da hadisi
buna yakın olarak zikretti. Ancak o rivayetinde "el-Curf
Sebhasına (el-Curf denilen
o çorak yere) gelecek ve ağırlıklarını oraya indirecek" dedi ve ayrıca:
"Münafık her erkek ve her kadın çıkıp ona gidecek" diye ekledi.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
AÇIKLAMA: Cessase, cim
harfi fethalı ve birinci sin şeddelidir. Denildiğine göre ona bu isim Deccal
ile ilgili haberleri toplamak için casusluk etmesinden dolayı verilmiştir. Abdurrahman b. Amr b. el-As’DAN ise onun Kur'an-ı Kerim'de
adı geçen dabbetul arz olduğuna dair rivayet
nakledilmiştir.
(7312) "Kays kızı Fatıma'dan ... ben dul
kalınca Abdurrahman bana talib
oldu." Burada teeyyemtu: dul kaldım, yani eyyim oldum demektir. Eyyim ise
kocası olmayan kadına (dul) denilir.
İlim adamları der ki: Isabet aldı" sözünün anlamı Nebi (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) ile birlikte cihadda
öldürüldü değildir. Ben bundan dolayı dul kaldım derken kastettiği ise onun
bana verdiği bain talak sebebi ile dul kaldım
demektir. Nitekim Müslim bunu bundan sonraki rivayet yolunda böylece zikrettiği
gibi Talak Kitabı'nda da bu şekilde zikretmiştir. Bütün diğer musannıflar da kitaplarında bunu böylece zikretmişlerdir.
Kocasının vefatı hususunda ihtilaf etmişlerdir. Boşanmasının akabinde Ali b. Ebu Talib ile birlikte Yemen'de
öldüğü söylenmiştir. Bunu İbn Abdulberr
nakletmektedir. Hayır, Ömer (radıyallahu anh)'ın halifeliği dönemine kadar
yaşadığı da söylenmiştir. Bunu da Buhari Tarihi'nde
zikretmektedir. Buna göre Fatıma'nın "isabet
aldı" sözü yaralandı yahut da malında veya buna benzer herhangi bir
hususta bir musibete uğradı demektir. İlim adamları bu tabiri böylece
yorumlamışlardır.
Kadı Iyaz
dedi ki: Fatıma bu sözleri ile onun faziletlerini
saymak istemiştir. Bundan dolayı öncelikle Kureyş
gençlerinin hayırlılarından olduğunu söyleyerek sözüne başladı sonra geri kalan
hususları zikretti. Fatıma'nın rivayet ettiği bu
hadisin şerhi ve bu hadisin ihtiva ettiği hükümlerin açıklaması daha önce Talak
Kitabı'nda geçmiş bulunmaktadır.
"Ensar’DAN Um Şerik" bunu bazı ilim adamları kabul
etmeyerek Um Şerik ancak Amir b. Lueyoğullarından kureyşIi bir kadındır. Adı da Garabe'dir.
Garbele olduğu da söylenmiştir. Başkaları ise bunlar
iki kadındır, birisi KureyşIi birisi Ensar'dandır.
''Ama sen amcanoğlu Abdullah b. Amr b. Um Mektum'un yanına intikal et ... " Buradaki ibareler
bütün nüshalarda bu şekildedir.
"İbn Um Mektum"deki "ibn" lafzı elif ile yazılır çünkü bu Amr'ın değil Abdullah'ın sıfatıdır. Onu babası Amr'a ve annesi Um Mektum'a nisbet ederek anne ve babasına bir arada nisbeti zikretmiştir. Nitekim Abdullah b. Malik İbn Buhayne isminde de Abdullah
b. Ubeyy İbn Selul isminde ve bunun benzerlerinde durum böyledir. Bütün
bunlara dair açıklamalar daha önce İman Kitabı'nda el-Mikdad'ın
"La ilahe illallah" diyen kimseyi öldürdüğünü sözkonusu
eden hadiste geçmiş bulunmaktadır ..
Kadı Iyaz
dedi ki: Bilinen onun (İbn Um Mektum'un)
Fatıma'nın amcasının oğlu olmadığı, kendisinin
geldiği aynı koldan gelmediğidir. Aksine o (Fatıma) Muharib b. Fihroğullarından İbn Um Mektum ise Amir b. Lueyoğullarındandır. Kadı Iyat'ın
sözleri bunlardır. Ama doğru olan ise rivayetin geldiği şeklin sahih olduğudur.
Burada batn (kol)dan kasıt ise kabiledir. Ondan daha
özel olan batn (kol) değildir. Ayrıca maksat onun
kabilesinden olması dolayısı ile mecazi olarak amcasının olduğunu anlatmaktır.
Buna göre rivayet sahihtir. Hamd Allah'a mahsustur.
"Topluca
namaza" ibaresindeki "essalate camiaten" lafızlarının her ikisi de nasb iledir. "es-salat" lafzı iğra,
ikincisi ise hal olarak nasbedilmiştir.
"Ben dul kalınca Abdurrahman ... bana talib
oldu." ifadenin zahirinden anlaşıldığı üzere ona evlenme teklifi iddet içerisinde iken yapılmıştır. Halbuki durum böyle
değildir. iddetin bitmesinden sonra olmuştur. Nitekim
daha önce Talak Kitabı'nda geçen hadislerde bu husus açıkça ifade edilmiştir. O
halde buradaki lafız orada sözkonusu edilen ibareye
göre yorumlanır. Buna göre Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in:
"Um Şerik'in yanına sonra da İbn Um Mektum'un yanına intikal et" buyurması da ona talib olunmasından önceki bir zaman söylenmiş olur. Zaman
sıralaması (tertibi) sözkonusu edilmeden bir cümle
diğerine atfedilmiş olur.
"Temim ed-Dan bana
bir gemiye bindiğini... tahdis etti." Bu da Temim'in menkıbelerinden sayılır. Çünkü Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu
kıssayı ondan rivayet etmiştir. Ayrıca bu hadisten faziletli olanın kendisinden
faziletçe daha alt mertebede olandan rivayet nakledeceği de kendisine uyulanın
kendisine uyandan rivayet nakledeceği vahid haberin
de kabul edileceği hükümleri de anlaşılmaktadır. "Sonra bir adaya demir
attılar. " Oraya sığındılar demektir.
"Geminin
kayıklarına oturdular." Kayıklar anlamındaki "ekrum"
lafzında re harfi ötrelidir. Kayık ise büyük geminin yan tarafında bulunan ve
gemide bulunanların bazı ihtiyaçlanm görmek için kullandıklan küçük gemi (yani kayık) demektir. Çoğulu kavarlb gelir. Tekili de re harfi kesreli kanb ve fethalı (kareb) diye
gelir. Burada ise çoğul "ekrub" diye
kaydedilmiştir. Bu da doğrudur ama kıyasa muhaliftir. Burada "geminin ekrubu" ile geminin son taraftan ve inmek için yakın
yerlerinin kastedildiği de söylenmiştir.
"Saçları kalın ve
pek çok bir dabbe" "ehleb:
saçın çok ve kalın olması" anlamındadır.
"O sizin
haberlerinizi iştiyakla bekliyor. " Haberlerinizi almayı çokça arzu
ediyor.
"Denizin oldukça
dalgalı bir zamanına rastladık." Yani deniz alışılmışın üstünde oldukça
fazla dalgalandı. el-Kisai dedi ki: iğtilam, insanın kendisine çizilmiş olan hayır ve mübah sınırlanm aşması demektir.
"Zuğar pınarı" ötreli ze,
fethalı gayn ve ondan sonra re iledir. Zuğar Şam'ın kıble tarafında bilinen bir beldedir. Taybe ise Medine'nin kendisidir. Ona aynı zamanda Tabe de denilir. Hacc Kitabı'nda
diğer isimleri ile birlikte bunun türeyişi de kaydedilmiş bulunmaktadır.
"O doğu
tarafındadır" Kadı Iyaz dedi ki: Buradaki "mahve" lafzı nefi için
değildir, sıla olmak üzere zaittir. Maksat onun doğu taraflarında olduğunu
tespit etmektir.
(7313) "Bize İbn Tab hurması denilen taze
hurma ikram etti. İçmek için de çavdar seviki
verdi." Yani o bize bir tür hurma ikram edip ağırladı. Buna dair açıklama
daha önce geçtiği gibi Medine'de yüz yirmi tür hurma olduğunu da kaydetmiş
idik. "Süt" sin harfi ötreli lam harfi sakin ve sonu te iledir. Buğdaya ve arpaya benzeyen bir tane (tahıl}dır.
(7314) "Gemi
rotasından çıktı" yani izlemesi gereken yoldan başka bir yol takib etti.
(7317) ''Ağırlığını
bırakır" yani orada konaklar ve ağırlıklarını indirir.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
25- DECCAL İLE
İLGİLİ HADİSLERDEN GERİYE KALAN BAZI HADİSLER HAKKINDA BİR BAB