İBNÜ’L-ESİR el-Kamil fi’t-Tarih

1. CİLT

 

YEZDECİRD BİN BEHRAM BİN SABUR ZÜ'L-EKTAF'IN HÜKÜMDARLIĞI

 

Fars nesebini iyi bilenlerden bir alim, ''el-Esim (günahkar'') lakabı verilen Yezdecird'in, ''Kermanşah'' lakabıyla bilinen Behram'ın oğlu değil, kardeşi olduğunu söylüyor.

Yezdecird, kaba, katı kalpli ve kusurları olan bir kişiydi. En büyük kusurları, sahip olduğu meziyetleri kötüye kullanması, küçük kusurlara göz yummaması, akıl, zeka ve kurnazlık gibi meziyetlerini gayet ustalıkla kötü yollarda kullanması ve kendini beğenmesi gibi hususlardı. Son derece kötü huylu olup ufak tefek hataları bağışlamaz, kendi yakını bile olsa hiç bir kimsenin şefaat ve aracılığını kabul etmezdi. Evhamlı olduğundan hiç kimseye güvenmez, yararlı iş yapan hiç kimseyi mükafatlandırmaz, şayet çok az bir bağışta bulunursa bunu da çok sayardı. Adamlarından birisinin kendi tebaasından biriyle dostluk kurduğunu işittiği zaman onu derhal hizmetinden uzaklaştırırdı. Fakat bütün bunlarla birlikte Yezdecird, kıvrak zekalı ve edep sahibi bir kişiydi ve bir çok ilim dallarında maharet sahibiydi. Zamanının filozofu olan Nersi'yi kendisine vezir edinmişti. Nersi, terbiyesi mükemmel ve fazilet sahibi üstün bir insandı. Hükümdar Yezdecird tarafından kendisine ''Hezarbide (Hezarbende 7'') lakabı verilmişti. Nersi vezirlik makamına getirilince, halk onun hükümdar Yezdecird'i ıslah edip yola getireceği ümidine kapıldı, fakat ne yazık ki ümitleri boşa çıktı.

 

Nihayet Yezdecird' in hükümdarlığı kemale erip kuvvet ve kudreti artınca, ülkenin ileri gelenleri ve eşrafı ondan korkmağa başladılar. Yezdecird zayıf halkın üzerine yüklenip onlardan pek çok kimsenin kanını döktü.

 

Halk, başlarına musallat olan Yezdecird tarafından çeşitli felaket ve musibetlere maruz kalınca, başlarına gelen bu felaketlerden dolayı Allah'a dua edip yalvarmağa başladılar ve bu zalim hükümdarın elinden kendilerini bir an evvel kurtarmasını dilediler.

 

Söylenildiğine göre, hükümdar Yezdecird Cürcan' da iken sarayında bulunduğu bir sırada nereden geldiği bilinmeyen çok güzel bir atın sarayın kapısına gelip durduğunu gördü. Atı görenler onun güzelliğine hayran kalmışlardı. Yezdecird'e atın durumu anlatılınca, eğerlenip ağzına gem vurulduktan sonra huzuruna getirilmesini istedi, fakat hiç kimse atı eğerleyip ağzına gemini vuramadı. Durum Yezdecird'e haber verildiğinde bizzat kendisi gelip atın eğerini vurdu ve ağzına gemini taktı. Paldum kayışını takmak için kuyruğunu kaldırdığı zaman atın vurduğu bir çiftenin kalbine isabet etmesiyle derhal orada öldü. At ise bütün kuvvetiyle koşup ortadan kayboldu ve bir daha haber alınamadı. İşte bu, Allah'in kudretinin bir eseriydi ve onlara merhamet ettiği için böyle yapmıştı.

 

Yezdecird'in hükümdarlığı yirmi iki yıl, beş ay, on altı gün sürdü. Araplar konusuna gelince; Sabur bin Sabur'un döneminde Arapların başında vali olarak bulunan Amr bin İmruü'l-Kays el-Bed' bin Amr bin Adiyy öldüğü zaman, Sabur onun yerine vali olarak Amalika'dan Evs bin Kallam'ı tayin etti. Evs bin Kallam beş yıl bu görevde kaldı ve Behram bin Sabur'un hükümdarlığı döneminde öldürüldü. Bundan sonra onun yerine vali olarak İmruü'l-Kays bin Amr bin İmruü'l-Kays el-Bed' tayin edildi ve yirmi beş yıl bu görevde kaldıktan sonra günahkar Yezdecird'in hükümdarlık döneminde öldü. Yezdecird, onun ölümü üzerine, yerine onun oğlu Nu'man bin İmruü'l-Kays bin Amr bin İmruü'lKays bin Amrb. Adiyy'i vali tayin etti. Nu'man'ın annesi ise Ebu Rabia bin Zühl bin Seyhan'ın kızı Şakika idi. Ayrıca Nu'man, el-Havernak sarayının kurucusu idi. Onun bu sarayı inşa etmesinin sebebi şu idi: Yezdecird'in doğan çocukları yaşamıyordu. Bunun için havadar ve sağlığa elverişli bir yer araştırıyordu. Kendisine Hire'nin dışında bir yer tavsiye edilip gösterildi. Bunun üzerine Yezdecird oğlu Behram-Gur'u Nu'man'a teslim etti ve oğluna mesken olarak el-Havernak'ı yapmasını emretti. Ayrıca ondan oğlunu Arap çöllerine çıkarıp gezdirmesini ve çöl havası almasını istedi. Aslında el-Havernak'ı yapan mimar, Sinimmar adında birisiydi. Sinimmar bu sarayı tamamladığı zaman herkes onun yapısını ve güzelliğini takdir edip hayran kalmıştı. Bunun üzerine Sinimmar "Eğer ücretimi bol bol vereceğinizi bilseydim, onu güneşle birlikte dönen bir saray yapardım." dedi. Onun bu sözleri üzerine Nu'man: "Demek sen bundan daha üstün ve güzelini yapabilirdin de yapmadın." dedi ve onun el-Havernak'ın tepesinden aşağıya atılmasını emretti. Neticede el-Havernak'ın tepesinden atılan Sinimmar öldü. Araplar, Sinimmar'ın bu şekilde cezalandırılmasını şiirlerinde darb-ı mesel olarak zikretmişlerdir. Selit bin Sa'ad, Sinimmar'ı darb-ı mesel olarak zikrettiği bir şiirinde şöyle diyor: "Sinimmar güzel eseri için nasıl cezalandırılmış ise, Ebil Gaylan da İhtiyarlığından ve güzel işlerinden dolayı oğulları tarafından öyle cezalandırıldı. "

 

Adı geçen Nu'man defalarca Suriye topraklarında savaştı ve ahalisini felaket ve musibetlere maruz bırakıp bir hayli esir ve ganimet aldı. Bu arada Fars hükümdarı onun emrine iki alayasker verdi. Bu alaylardan birisi Tenilh paktına giren Arap kabilelerinden teşekkül etmişti ve adı Devs idi, diğeri ise Farslardan meydana gelmişti ve adı Şehba' idi. İşte Nu'man bu iki birlikle Suriye ahalisine ve kendisine itaat etmeyen Araplara karşı savaşıyordu.

 

İlkbahar günlerinden bir gün, Nu'man el-Havernak sarayında otururken yüksekten Necef'e baktı ve civarındaki bağ bahçe ve nehirleri gördü. Hoşuna giden bu manzara karşısında vezirine: "Hiç hayatında böyle bir manzara gördün mü?" diye sordu. Bunun üzerine veziri: "Hayır, görmedim; keşke bu devamlı olsaydı!" diye cevap verdi. Bu defa Nu'man: "Devamlı ve baki olan nedir?" diye sordu. Vezir: "Allah katında olan nimetler ebedi ve devamlıdır." diye cevap verdi. Bunun üzerine Nu'man: "Pek iyi, bu nimetler nasıl elde edilir?" diye sordu. Vezir: "Dünyayı terketmek ve Allah'a ibadet etmekle elde edilir." cevabını verdi. Bunun üzerine Nu'man o geceden itibaren makam ve saltanatını bıraktı ve kaba çuhadan elbiseler giyerek çıkıp gitti. Halk sabahleyin uyandığı zaman onu yerinde bulamamıştı. Bundan sonra bir daha kendisinden haber alınamadı.

 

Nu'man, makam ve mevkiini terk edip gitmesine kadar yirmi dokuz yıl, dört ay hüküm sürdü. Onun yirmi dokuz yıllık görevinin on beş yılı Yezdecird'in döneminde, dört yılı ise Behram-Gur bin Yezdecird'in zamanında geçti.

 

Fars alimleri ise bu hususta daha değişik görüş beyan ediyorlar. Biraz sonra bu hususa temas edilecektir.

 

BİR SONRAKİ SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA

 

BEHRAM BİN YEZDECİRD eI-ESİM'İN HÜKÜMDARLIĞI