İBNÜ’L-ESİR el-Kamil fi’t-Tarih |
|
MUHTAR'IN KÜFE'YE
GELMESİ
HİCRİ
64.YIL
Hz.
Ali'nin oğlu Hz. Hasan Sabat'da yaralanıp Medain'de Beyaz Köşke götürüldükten sonra
yaptıklarından dolayı Şia, Muhtar'ı ayıplıyor ve O'na hakaret ediyordu. Bu
durum Hz. Hüseyin'in Küfe'ye Müslim bin Akil'i göndermesine kadar öylece devam
etti. O sırada Muhtar ''Lefga'' diye bilinen bir kasabada bulunuyordu. Muhtar
öğle vakti İbn Akil'in davasını açıkladığı haberini aldı. Ancak İbn Akil'in bu
çıkışı daha önce de geçtiği şekilde, kararlaştırılmış bir zamana bağlı olarak
olmamıştı. Muhtar yakınları ile birlikte akşamdan sonra Bab el-Fil denilen yere
varıncaya kadar yol aldı. Ubeydullah bin Ziyad ise Amr bin Hureys'i bir
sancakla birlikte mescide yerleştirmişti. Muhtar ne yapacağını bilmeden
kalakaldı. Amr O'nun bu durumunu haber alınca yanına çağırdı ve eman verdi.
Muhtar da Amr'ın yanına geldi.
Ertesi
gün olduğunda Umare bin Velid bin Ukbe Muhtar'ın durumundan Ubeydullah'a söz
etti ve Ubeydullah'ın yanına girenlerle birlikte O'nu da hazır bulundurdu.
Ubeydullah O'na: "Sen İbn Akil'e yardım etmek üzere bir toplulukla beraber
mi geldin?" diye sorunca Muhtar: "Hayır, ben öyle bir şey yapmadım,
fakat buraya geldim, daha sonra Amr'ın sancağının himayesi altında
konakladım." dedi. Amr da aynı şekilde tanıklık edince Ubeydullah
Muhtar'ın yüzüne vurdu ve bunun sonucunda Muhtar'ın bir gözünün kapağı
yırtıldı, ayrıca Muhtar'a: "Şayet Amr'ın şahitliği olmasaydı seni
öldürecektim." dedi. Daha sonra Hz. Hüseyin'in öldürülmesine kadar da
hapiste tuttu.
Bir
süre sonra Muhtar Abdullah bin Ömer bin Hattab'a haber gönderip, kendisine şefaatçi
olunmasını istedi. Abdullah bin Ömer Muhtar'ın kız kardeşi olan Ebu Ubeyd'in
kızı Safiyye ile evlenmiş bulunuyordu. İbn Ömer, Muhtar'ın serbest bırakılması
için Yezid'e mektup yazdı. Yezid de İbn Ziyad'a haber göndererek Muhtar'ın
serbest bırakılmasını emretti. Bunun üzerine Ubeydullah Muhtar'ı serbest
bıraktı ve üç günden fazla Kufe'de kalmamasını emretti.
Bunun
üzerine Muhtar Hicaz'a doğru yola çıktı. Yolda devesinin peşinden gitmekte olan
İbnü'l-İrk'e rast geldi. İbnü'l-İrk O'na selam verip gözünün nasıl böyle
olduğunu sorunca, Muhtar şu cevabı verdi: "Zaniye'nin oğlu elindeki asa
ile vurunca gözüm gördüğün hale geldi." Daha sonra şunları ekledi:
"Ben
O'nun parmak uçlarını kesmez, organlarını parça parça ayırmazsam Allah benim
canımı alsın." Daha sonra Muhtar, İbnü'l-İrk'e İbn ez-Zübeyr'in durumunu
sordu. İbnü'l-İrk şöyle cevap verdi: "O şimdi Beytullah'a sığınmış
bulunuyor, gizlice bey'at alıyor. Kuvveti artacak ve etrafındaki adamlar
çoğalacak olursa kendisini açıkça ortaya koyacaktır."
Bunun
üzerine Muhtar şunları söyledi: "Şüphesiz ki O bugün Araplar içinde yiğit
bir kimsedir. Şayet benim görüşüme uyacak olursa O'nun namına insanların
hakkından ben gelirim. Artık fıtnenin gürültüsü başlamış, şimşekler çakmış
bulunuyor. Sanki yeniden canlanmış gibi... Sen benim herhangi bir yerde ortaya
çıktığımı işitecek olursan şöyle de: "Gerçek şu ki Muhtar bir grup güçlü
Müslümanla birlikte zuhur etmiş ve mazlum olarak Taifde şehit edilen
Hüseyin'in, Müslümanların efendisinin, resullerin efendisinin kızının oğlunun
ve bu kızın da efendisinin oğlu olan Hüseyin bin Ali'nin kanını istiyor.
Rabbime yemin ederim, O'nun öldürülmesine karşılık olarak Zekeriyya'nın oğlu
Yahya'nın kanına karşılık öldürülen kişiler sayısınca adam öldüreceğim."
Daha
sonra Muhtar yoluna devam etti. İbnü'ı-İrk O'nun bu söylediklerinden hayrete
düşmüştü. O şöyle der: "Allah'a yemin ederim, bunun söylediklerini duydum
ve bunları Haccac bin Yusuf'a anlattım. Haccac gülüp şöyle dedi: ''Hay Allah
O'nun müstahakını versin. Bu adam ne biçim dindar, ne biçim savaş körükleyicisi
ve ne biçim düşmana karşı savaşan bir kişi idi.''"
Muhtar
daha sonra İbn ez-Zübeyr'in yanına gitti. İbn ez-Zübeyr O'na durumunu
açıklamadı ve bu bakımdan Muhtar O'ndan ayrılıp bir yıl görünmedi. Daha sonra
İbn ez-Zübeyr kendisini sorunca O'nun Taif'de bulunduğu ve ''öfkeli ve zorba
kimseleri yürüten kişi olduğunu'' ileri sürdüğünü söylediler. Bu sözler üzerine
İbn ez-Zübeyr şunları söyledi:
"O'na
ne oluyor ki ... Allah cezasını versin! O bir yalancı ve kahin olarak ortaya
çıkmış bulunuyor. Allah zorbaları helak edecek olursa Muhtar onların ilki
olacaktır. "
İbn
ez-Zübeyr bu şekilde konuşmakta iken Muhtar aniden mescide çıkageldi, tavaf
etti ve iki rekat namaz kılıp oturdu. Kendisini tanıyanlar yanına varıp
konuşmağa gittiler, ancak O İbn ez-Zübeyr'in yanına gelmedi. İbn ezZübeyr O'nun
yanına Abbas bin Sehl bin Mis'ar'ı gönderdi. Abbas Muhtar'ın yanına varıp
halini sorduktan sonra şunları söyledi:
"Senin
gibi birisi Kureyş'in, Ensar'ın ve Sakif'in eşrafının etrafında toplandığı bir
adama nasıl olur da görünmez? Hiç bir kabile yoktur ki başkanı gelip bu adama
bey'at etmiş olmasın."
Muhtar
şöyle dedi: "Ben geçen sene O'nun yanına geldim, fakat durumunu benden
gizledi. O benden uzak durunca ben de O'na kendisine ihtiyacım olmadığını
göstermek istedim." Bunun üzerine Abbas Muhtar'a şöyle dedi:
"Haydi,
bu gece O'nunla görüş, ben de seninle beraber olacağım."
Muhtar
O'nun bu teklifini kabul etti, karanlık bastıktan sonra İbn ez-Zübeyr'in yanına
vardı ve şöyle dedi: "Bensiz hiç bir işe karar vermemen ve bu işe ilk
girişen ben olmam şartıyla sana bey'at ediyorum. Ayrıca açıkça ortaya çıkacağın
zaman en önemli, en değerli işinle ilgili olarak beni kendine yardımcı
yapacaksın. "
İbn
ez-Zübeyr kendisine: "Ben senden Allah'ın kitabı ve Resulü'nün sünneti
üzere bey'at alırım." deyince Muhtar şunları söyledi: "Benim yaramaz
çocuklarımdan da aynı şekilde bey'at alıyorsun. O halde Allah'a yemin ediyorum
ki, ben sana ancak senin ileri sürdüğün bu şartlar üzerine bey'at
ediyorum!"
Böylece
Muhtar O'na bey'at etti ve yanında kaldı. Husayn bin Numeyr ile yapılan
çarpışmada O'nunla birlikte bulundu. En güzel şekilde imtihan verdi ve en çetin
bir şekilde çarpıştı. Hatta Şam halkına karşı ondan daha şiddetle savaşan bir
kimse yoktu.
Yezid
bin Muaviye öldükten ve Iraklılar İbn ez-Zübeyr'e itaat ettikten sonra İbn
ez-Zübeyr'in yanında beş ay kadar kaldı. İbn ez-Zübeyr'in kendisini
görevlendirmediğini görünce Küfe halkından gelen herkese Küfe halkının durumunu
sorup durmağa başladı. Hani bin Cebbe el-Vedai O'na Küfe halkının İbn
ez-Zübeyr'e itaat etmek konusunda birleşmiş olduklarını, ancak kendi görüşleri
etrafında birleştirecek bir kimselerin olması halinde onların günün birinde
bütün yer yüzünü bir süre eline geçirebileceğini söyledi.
Bunun
üzerine Muhtar şöyle dedi: "Ben, İshak'ın babası, Allah'a yemin ederim ki
onları hak üzere toparlayacağım. Onlarla birlikte batılın süvarileri ile
karşılaşacak ve onların sayesinde inatçı ve zorba olan herkesi helak edeceğim.
" Daha sonra bineğine atlayıp Küfe'ye doğru gitti. Cuma günü Hire Nehri'ne
vardı, gusletti ve elbiselerini giyindikten sonra bineğine binip Sekun
mescidinin yakınından ve Kindelilerin düzlüğünden geçti. Yolu üzerinde
karşılaştığı her topluluğa selam veriyor ve: "Size yardım ve zaferin
müjdesini getirdim, sevdiğiniz size gelmiş bulunuyor." diyordu.
Daha
sonra Beddaoğulları'nın yanından geçerken, Kinde'nin Bedda koluna mensup Ubeyde
bin Amr ile karşılaştı. O'na da selam verip şunları söyledi: "Yardım ve zaferi
müjdeliyorum sana! Sen ey Ebu Amr, güzel bir görüşün takipçisisin. Allah bütün
günahlarını bağışlayacak ve bütün kusurlarını örtecektir. "
Ubeyde
insanların en kahramanlarından, en güzel şiir söyleyenlerinden, en aşırı
Şiilerden, Hz. Ali'yi en çok sevenlerden birisi idi. Bununla birlikte içki
içmeden duramıyordu. O'na şu cevabı verdi: "Al-lah da sana hayırlı
müjdeler nasip etsin. Sen bize bunun nasıl olacağını açıklayabilir misin?"
Muhtar: "Tabi, bu gece gel, benimle buluş!" dedi.
Daha
sonra Hindoğulları ile birlikte yoluna devam ederken İsmail bin Kesir ile
karşılaştı, O'nu güzel bir şekilde karşıladı ve şöyle dedi: "Bu gece sen
ve kardeşin bana geliniz. Sizlere sevdiğiniz bir şey getirmiş
bulunuyorum."
Arkasından
Hemdanlılardan bir topluluğun yanından geçti ve onlara:
"Sizlere
sizi sevindirecek şeyler getirmiş bulunuyorum." dedi.
Muhtar
daha sonra mescide vardı, herkes yanına sokuldu. Bir direğin yanında namaza
kalkılıncaya kadar namaz kıldı. Daha sonra cemaat ile birlikte namaz kıldıktan
sonra Cuma namazı vakti ile ikindi namazı vakti arasındaki süre boyunca hep
namaz kıldı ve sonra evine gitti. Şia'ya mensup olanlar yanına gidip geldiler.
İsmail bin Kesir ile kardeşi Ubeyde bin Amr da yanına geldiler. Onlara durumun
ne merkezde olduğunu sordu. Kendisine Süleyman bin Surad'ın durumunu anlattılar
ve minber üzerinde konuşmakta olduğunu söylediler. Muhtar Allah'a hamd ettikten
sonra şunları söyledi: "Vasi'nin oğlu olan Mehdi beni sizlere emin, vezir,
müntehib ve emir olmak üzere göndermiş bulunuyor. Ayrıca bana mülhitleri
öldürmeyi ve Ehl-i Beyt'inin kanını talep edip zayıfları savunmamı emretti.
Sizler Allah'ın yarattıkları arasında bu davetimi kabul eden ilk kimseler
olunuz." Bunun üzerine ellerini eline vererek onunla bey'atleştiler. Daha
sonra Muhtar Süleyman bin Surad etrafında toplanmış bulunan Şiilere haber
gönderip benzeri şeyler söyledi ve ayrıca şunu da belirtti: "Süleyman
savaş konusunda basiret sahibi bir kimse değildir. O'nun bu alanda herhangi bir
tecrübesi yoktur. O sizleri ortaya çıkartarak ölüme götürmek ve kendisi de
ölüme gitmek istiyor. Bense sizin veliniz tarafından verilmiş bulunan bir
misale ve açıklanmış bir duruma göre çalışıyorum. Sizin düşmanınızı öldürecek,
kalplerinize şifa vereceğim. Benim sözümü dinleyiniz, emrime itaat ediniz ve
sonra da dağılınız."
Muhtar
şiadan bir grubu kendi yanına çekinceye ve yanına gidip gelenleri kendisine
bağlayıncaya kadar bu şekilde çalışmağa devam etti. Bununla birlikte Şianın
büyükleri Süleyman ile birlikte kalmayı sürdürdüler ve O'nu hiç bir kimseye
tercih etmediler. Süleyman Allah'ın yarattıkları arasında Muhtar için en
çekilemeyecek bir kimse idi. Ayrıca Süleyman'ın işinin sonunun nereye
varacağını dikkatle gözetleyip duruyordu.
Süleyman
Cezire tarafına doğru çıkınca Ömer bin Sa'ad, Şebes bin Rib'i ve Zeyd bin Haris
bin Ruveym Abdullah bin Yezid el-Katemi ile İbrahim bin Muhammed bin Talha'ya
şöyle dediler: "Muhtar sizin için Süleyman'dan daha çetin bir düşmandır;
çünkü Süleyman sizin düşmanınızla çarpışmak için çıkmışken Muhtar sizin kendi
şehrinizde üzerinize atılıp hücum etmek istiyor. O bakımdan yakalayıp
bağlayınız, hapse koyunuz ve halkın işi düzelinceye kadar onu bu şekilde
tutunuz."
Bunun
üzerine Abdullah ile İbrahim aniden O'nun yanına gitti. Muhtar onları görünce
şöyle dedi: "Ne oluyor size? Allah'a yemin ederim, sizin elleriniz hiç bir
zafer kazanamayacaktır!" İbrahim bin Muhammed bin Talha: "O'nun
ellerini, kollarını bağla ve çıplak ayaklarla yürüt." deyince, Abdullah
şunları söyledi:
"Bize
açıkça bir hainlikte bulunmayan bir kimseye bunu yapamam. Biz O'nu sadece zanlı
olarak yakalamış bulunuyoruz." İbrahim şöyle cevap verdi: "Bu senin
bileceğin bir husus değildir. Şimdi Ebu Ubeyd'in oğlu, bize söyle bakalım,
senin hakkında bize ulaşmış bulunan bu şayialar nedir?" Muhtar şöyle cevap
verdi: "Benim hakkımda sana asılsız şeylerden başka bir şey ulaşmış
değildir. Ben seni babanın ve dedenin aldattığı gibi aldatmaktan Allah'a
sığınırım."
Daha
sonra eli kolu bağlı olmaksızın hapse götürüldü. O'nun elinin kolunun bağlı
olduğu da söylenmiştir. Muhtar hapishanede şunları söylüyordu:
"Denizlerin,
hurmaların ve ağaçların, çöllerin ve susuz yerlerin, büyük meleklerin, seçkin
kimselerin Rabbi'ne yemin ediyorum, bütün zorbaları mutlaka öldüreceğim. Delici
her mızrakla, kesici her kılıçla ve kötülere meyletmeyen, onlarla beraber
olmayan yardımcılar topluluğuyla birlikte ... Dinin direğini sağlamca dikip,
Müslümanların yolunu izleyip, müminlerin kalplerinin susuzluklarını giderip,
peygamberlerin intikamını alıncaya kadar bu böyle devam edecektir. O takdirde
dünya yıkılsa da umursamam ve kim ölürse onun matemi için toplantı bile
yapmam!"
Muhtar'ın
Küfe'ye gidiş sebebi olarak daha önce yapılmış olan açıklamalardan başka şeyler
de söylenmiştir. Şöyle ki: Muhtar, İbn ez-Zübeyr'in yanında iken O'na şöyle
demiş: "Ben işleri iyiden iyiye bilen, ne yapacağını güzel kestiren bir
adamın başlarında bulunması halinde aralarından Şam halkına karşı savaşmak
üzere rahatlıkla bir ordu çıkarabileceğin kimseler tanıyorum. " İbn
ez-Zübeyr O'na: "Bunlar kimdir?" diye sorunca Muhtar: "Bunlar
Küfe'de bulunan Ali'nin şiasıdır." diye cevap vermiş, bunun üzerine İbn
ezZübeyr: "Haydi bu adam sen oluver." demiş ve O'nu Küfe'ye
göndermişti. Muhtar, Küfe'ye yakın bir yerde konaklayarak, Hz. Hüseyin için
ağlamağa ve şehit edilişini anlatmağa başlamış, sonunda bu taraftarlar O'nu
sevmiş ve Küfe'nin ta ortasına götürmüşlerdi. Pek çok Küfeli onun yanına
gelmiş, O da güçlenince İbn Muti'nin yanına gitmişti.
BİR SONRAKİ
SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA