İBNÜ’L-ESİR el-Kamil fi’t-Tarih |
|
HORASAN'DA KARIŞIKLIK
HİCRİ
66.YIL
Bu
yıl içerisinde Abdullah bin Hazim, oğlu Muhammed'i öldürmeleri sebebiyle Horasan'da
bulunan Temimoğulları'na mensup kimseleri muhasara etti. Daha önce bunun sözü
geçmişti. Temimoğulları yine sözünü ettiğimiz şekilde Horasan'da dağılınca
Fertena Kasrı diye bilinen yere yetmiş ila seksen arasındaki bir atlı grup
geldi. Bunlar başlarına Mazinli Osman bin Bişr bin Muhtefiz'i geçirdiler. Osman
ile birlikte ayrıca Nehşelli Şu'be bin Zahir, Anberli Verd bin Felak, Züheyr
bin Züeyb el-Adevi, Dablı Ceyhan bin Meşce'a, Haccac bin Naşib el-Adevi,
Rukayne bin Hur gibi kimseler vardı. Bunlar hem Temimoğulları'na mensup, hem de
onların kahramanlıkta ileri gelen kimseleri idi. İbn Hazim bunları muhasara
altına aldı. Bunlar zaman zaman bulundukları yerden çıkıyor, İbn Hazim ile
çarpışıyor ve daha sonra Kasr'a geri dönüyorlardı.
Bir
gün İbn Hazim onlara karşı altı bin kişi ile birlikte çıktı. Kasr' da
bulunanlar da İbn Hazim'e karşı çıkınca Osman bin Bişr: "Geri dönünüz,
O'nunla baş edemezsiniz." dediyse de Zübeyr bin Züeyb onların saflarını
ortadan ayırmadıkça hanımının kendisinden boş olacağına dair yemin etti ve geri
dönmeyi kabul etmedi. Züheyr kurumuş bir nehir yatağının iç tarafından geçti,
Abdullah'ın arkadaşlarından hiç kimse farkına varmadı. Sonunda Züheyr onların
üzerine öyle bir hamle yaptı ki, başlarını ortalarına kattı, bir daha geri
dönüp ikinci bir hamle yaptı. Bağırıp çağırarak arkasına takılıp O'nu takip
etmeğe başladılar. Ancak kimse O'nun arkasından, nehrin yatağına inmeğe cesaret
edemedi. Sonunda Züheyr kendi yerine geri döndü. Dönerken de bir hamle yaptı ve
onlar yol açmak zorunda kaldılar.
İbn
Hazim arkadaşlarına şöyle dedi: "Sizler Züheyr ile mızrakla çarpışacak
olursanız mızraklarınızın ucuna kancalar yerleştiriniz ve bu kancalı
mızraklarınızı silahlarına atınız." Bir gün Züheyr yine onlara karşı çıkmıştı.
Mızrakla çarpışmakta iken kancalı dört tane mızrağı ona taktılar. Züheyr onlara
doğru dönüp hamle yapmak isteyince elleri sarsıldı ve mızraklarını bırakmak
zorunda kaldılar. Züheyr kendisine takılı dört mızrak ile birlikte Kasr'a
dönünceye kadar mızrakları sürükledi.
İbn
Hazim Züheyr'e haber gönderip karşılıklı olarak vazgeçmek üzere yüz bin dirhem
ile Meysan'ı vermeyi teklif ettiyse de Züheyr kabul etmedi. Kasr'da
bulunanların muhasarası uzun sürünce İbn Hazim'e haber göndererek kendilerine
çıkıp dağılmak üzere imkan vermesini istediler. Ancak İbn Hazim kabul
etmeyerek: "Hayır, ancak sizin hakkınızda vereceğim hükmü kabul etmeniz
halinde muhasarayı kaldırabilirim." dedi, onlar da bunu kabul ettiler.
Fakat bu sefer Züheyr onlara şöyle dedi: "Hay anneleri kaybedesiceler!
Allah'a yemin ederim, son kişiye kadar hepinizi öldürecektir. Eğer sizler ölümü
istiyor iseniz hiç olmazsa şerefinizle ölünüz. Kalkın hep birlikte çıkalım; ya
şerefinizle ölürsünüz yahut da kiminiz kurtulursunuz. Allah'a yemin ederim,
sizler onların üzerine samimi ve kararlı bir hamle yapıp ilerleyecek olursanız
size yol vermek zorunda kalacaklardır. Arzu ederseniz ben önünüzde yer alırım
veya arkanızda kalırım." Fakat Züheyr'in teklifini kabul etmediler. Bunun
üzerine Züheyr onlara: "Ben size gösteririm." dedi. Daha sonra
kendisi, Rukayne bin el-Hur, Türk bir köle ve İbn Zahir birlikte çıktılar.
Görülmemiş bir şekilde üzerlerine hamle yaptılar. İbn Hazim'in askerleri onlara
saflarını açmak zorunda kaldılar, onlar da geçip gittiler. Züheyr'e gelince; o
geri döndü, arkadaşları da kurtuldu. Züheyr Kasr'da bulunanların yanına geri
dönünce şöyle dedi: "İşte durumu gördünüz, bana itaat ediniz." Ancak
oradakiler: "Bizim böyle bir şey yapmağa gücümüz yok, biz hayatta kalmak istiyoruz."
dediler. Bunun üzerine Züheyr onlara: "O halde ben ölüm esnasında aranızda
en aciz kişi olmayacağım." diye karşılık verdi. Daha sonra İbn Hazim'in
hükmünü kabul ederek Kasr'dan aşağıya indirdiler. İbn Hazim adam gönderip
onların ellerini, kollarını zincire vurdurdu, teker teker yanına getirildiler.
İbn Hazim onları serbest bırakıp bağışlamak istediyse de oğlu Musa kabul
etmeyerek şöyle dedi: "Bunları affedecek olursan kendimi öldürürüm."
Bu bakımdan İbn Hazim üç kişi dışında hepsini öldürdü. Öldürmediği bu üç kişinin
biri Haccac bin Naşib idi. İbn Hazim ile birlikte bulunanlardan birisi Haccac'a
şefaatte bulundu, O da onu serbest bıraktı. Diğeri Dablı Ceyhan bin Meşce'a'dır
ki, kendisini Muhammed bin Abdullah üzerine atmış ve daha önce sözünü ettiğimiz
şekilde kurtarmak istemişti. Üçüncü şahıs Temim'in Sa'adoğulları'na mensuptu.
İşte bu kişi İbn Hazim'e yetiştikleri gün yetişenleri geri çevirmiş ve:
"Mudar'ın atlısını bırakıp gidiniz!" deyip O'nu kurtarmıştı.
Taberi
der ki: Züheyr bin Züeyb'i elleri kolları bağlı olarak götürmek istediklerinde
O bunu kabul etmedi ve mızrağına dayanarak hendeğe atladı. Daha sonra İbn
Hazim'in yanına zincirlerini sürüyerek geldi ve önünde otur- du. İbn Hazim
kendisine şöyle sordu: "Seni serbest bıraksam ve sana Meysan'ı versem, bana
nasıl teşekkür edeceksin." Züheyr şöyle dedi: "Sen bana hayatımı
bağışlamaktan başka hiç bir şey yapmasan bile sana müteşekkir olurum."
Ancak oğlu Musa babasına Züheyr'i serbest bırakmak imkanını vermeyince İbn
Hazim oğluna şöyle çıkıştı: "Yazıklar olsun sana! Züheyr gibi birisini
nasıl öldürürüz? Müslümanların düşmanlarıyla kim savaşacak, Arapların
kadınlarını kim koruyacak?" Oğlu şöyle dedi: "Allah'a yemin ederim,
kardeşimin kanına ortak olacak olursan seni de öldürürüm. " Bunun üzerine
İbn Hazim öldürülmesini emretti. Bu sefer Züheyr şöyle dedi: "Benim bir
isteğim var. Beni, kanım şu alçak heriflerin kanıyla karışacak şekilde öldürme.
Ben onları yaptıklarından alıkoymağa çalıştım, şerefleriyle ölmelerini, benimle
kılıçlarını çekmiş olarak çıkmalarını istedim. Allah'a yemin ederim, dediğimi
yapmış olsaydılar senin bu oğlunu dehşete düşürecekler ve canını kurtarmaya
bakacağından kardeşinin intikamını istemeyi hatırına getirmeyecekti. Fakat
benim bu isteğimi kabul etmediler. Benim dediğimi yapmış olsaydılar hiç biri
birkaç kişi öldürmeden öldürülmeyecekti." Bunun üzerine İbn Hazim emir
verdi ve o bir kenarda tek başına öldürüldü.
Haris
onların öldürüldüklerini haber alınca şunları söyledi:
''Ey
kınayıcı! Ben onlarla savaşılmasını kınamıyorum, Çünkü benim kılıcım onların
koçunu ısırmış geçmiştir. Ey kınayıcı! Ben adamlar dağılmadıkça geri dönmedim,
Ve ilerlemeğe hiç bir imkan kalmadıkça ... Ey kınayıcı! Yok etti beni silahlar
ve zaten Kahramanlarla uzun boylu savaşan yaralı döner. Ey gözlerim! Ağlarsanız
kan dökünüz, İşime yarayan bir kan ... kanınız dökülmeden. Peşpeşe dÜşen
Züheyr'den, İbn Bişr'den ve Verd'den Sonra Horasan 'dan bir hayır mı beklerim!
Ey kınayıcı! Ben nice savaşlarda bulundum, Kötü atlılar ileri gidemeyince hamle
yapardım.''
Burada
geçen Züheyr, Züheyr bin Züeyb'dir. İbn Bişr Osman'dır, Verd ise Verd bin
Felak'tır.
BİR SONRAKİ
SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA
İBNÜ'L-EŞTER'İN
İBN ZİYAD İLE SAVAŞMAĞA GİTMESİ