ANA SAYFA

 

CİHAD  ْجِهَادِ :

KAYNAKLARDA CİHAD

Kurtubi’de

 

Buhari’de

Tirmizi’de

 

Ebu Davud

Şuabu’l-İman’da

 

Muğni’l-Muhtac’da

 

Cihad, gayret sarfetmek, son derece fazla çalışmak demektir. Terim olarak, Allah yolunda savaşmaya "cihad" denilir.

 

Hanefi ulemasına göre, bir ıstılah olarak cihad, "kafirleri hak din olan İslama çağırmak, kabul etmeyenlere karşı malla canla savaşmak demektir. Sözü geçen ulemaya göre cihadın bu şekilde anlaşılması şu ayet-i kerimelere dayanır. "Gerek hafif, gerek ağır olarak hep birlikte sa­vaşa çıkın, mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda cihad edin. Eğer bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır."[Tevbe 41] "Allah müminlerden mallarını ve canlarını cennet kendilerinin olmak üzere satın almıştır. Allah yolunda savaşırlar, öldürürler ve öldürülürler. Bu Allah'ın üzerine bir borçtur. Ge­rek Tevratta, gerek İncil'de, gerek Kur'an'da (Allah, kendi yolunda çarpı­şanlara cennet vereceğini va'detmiştir) Allah'dan daha çok ahdini yerine getiren kim olabilir?"[Tevbe 111.]

 

Şafii ulemasına göre ise Cihad "İslamın muzaffer olması için kafir­lerle savaşmak" demektir.[Haşiyet-üş Şerkavi II, 391.] Görülüyor ki Hanefi ulemasının cihad tarifi ile Şafiilerin tarifi arasında netice itibariyle bir fark yoktur. Diğer mezhep imamlarının tarifleri de Hanefi ve Şafii ulemasının tarifine yakındır.[bk. Züheyli Vehbe, el-Fıkhu'l-İslami II, 448.]

 

Bu manada cihad müslümanlara farz-ı kifayedir. Fakat seferberlik halinde farz-ı ayn olur, dolayısıyla bütün müslümanların savaşa katılması gerekir.

 

Cihad, kitap, sünnet ve icma ile sabittir. Kur'an-ı Kerim'de; "Allah'a ve ahirete inanmayanlarla harbediniz..."[Tevbe 29.], "Müşriklerin sizinle toptan har-bettiklerı gibi siz de onlarla harbedin."[Tevbe 36. ] buyurulmuştur. Cihad, çocuk, kadın, kör ve kötürümlere farz değildir. Fakat bir İslam ülkesine düşman hücum ettiği zaman bütün müslümanlara düşmanı püskürtmek farz olur.

 

Müslümanların cihad sahasına atılmaları için şu üç şartın bulunması gerekir:

 

1. Düşman, İslama girmeleri için yapılan çağrıyı yahut cizye vermeyi reddetmiş olmalıdır.

 

2. Müslümanlarla düşman arasında bir antlaşma bulunmamalıdır.

 

3. Müslümanlarda cihad için gerekli güç bulunmalıdır. Bu durumlar bir araya geldiğinde cihadın farziyeti gerçekleşir.

 

Cihad harble olacağı gibi normal şartlarda mal, dil ve kalple de yapı­lır. Allah Teala şöyle buyurur: "Mü'minler ancak ve ancak o kimselerdir ki Allah ve Rasulüne iman ederler, sonra da şüpheye düşmezler. Hak yolunda malları ve canları ile cihad ederler. İşte sadakat sahibi kimseler bun­lardır."[Hucurat 15]

 

Hz. Peygamber ise; "Müşriklerle mallarınızla, canlarınızla ve dillerinizle cihad ediniz."; "Allah benden evvel hiç bir ümmete bir nebi göndermemiştir ki, o ümmet içinde kendisine yardımcı olan havarilere, tesis ettiği geleneklere göre hareket eden arkadaşlara ve emirlerine İtaat eden dostlara sahip olmamış olsun. Sonra bunları bir nesil takip eder, yapmadıklarını söyler, emredilmeyen işleri yaparlar. Bunlarla eli ile fiilen mücadele eden mü'mindir, kalbi ile mücahede eden mümindir. Bunun dı­şında kalanların hardal tanesi kadar da olsa imanları yoktur"[Müslim, iman]; "Şüphe­siz ki mü'min kılıcı ve dili ile cihad eder."[Ahmed b. Hanbel, VI, 387.] buyurmuştur.

 

Müslüman, kendi nefsiyle de cihad eden kimsedir. Nefsine karşı ciha­dı kazanamayan, düşmanın karşısına çıkmak için kendisinde güç ve cesaret bulamaz. Hz. Peygamber Tebük seferinden dönerken ashabına döne­rek şöyle buyurmuştur: "Küçük cihaddan büyük cihada dönüyoruz."[Bk. Aclani, Keşfu'l-hafa, I, 425.] Bu hadisinde Hz. Peygamber en kalabalık bir ordu ile katıldığı Tebük seferini "Küçük cihad" olarak vasıflandırırken nefse karşı verilecek mü­cadeleyi "büyük cihad" olarak nitelendirmektedir. "Hakiki mücahid nef­sine karşı cihad açan kimsedir"[Tirmizi, cihad] hadisi de aynı manayı ifade etmektedir.

 

(Ebu Davud şerhiinden aldım)