CİHAD ْجِهَادِ :
KAYNAKLARDA CİHAD
Cihad, gayret sarfetmek,
son derece fazla çalışmak demektir. Terim olarak, Allah yolunda savaşmaya
"cihad" denilir.
Hanefi ulemasına göre,
bir ıstılah olarak cihad, "kafirleri hak din olan İslama çağırmak, kabul
etmeyenlere karşı malla canla savaşmak demektir. Sözü geçen ulemaya göre
cihadın bu şekilde anlaşılması şu ayet-i kerimelere dayanır. "Gerek hafif,
gerek ağır olarak hep birlikte savaşa çıkın, mallarınızla ve canlarınızla
Allah yolunda cihad edin. Eğer bilirseniz bu sizin için daha
hayırlıdır."[Tevbe 41] "Allah müminlerden mallarını ve canlarını
cennet kendilerinin olmak üzere satın almıştır. Allah yolunda savaşırlar,
öldürürler ve öldürülürler. Bu Allah'ın üzerine bir borçtur. Gerek Tevratta,
gerek İncil'de, gerek Kur'an'da (Allah, kendi yolunda çarpışanlara cennet
vereceğini va'detmiştir) Allah'dan daha çok ahdini yerine getiren kim
olabilir?"[Tevbe 111.]
Şafii ulemasına göre ise
Cihad "İslamın muzaffer olması için kafirlerle savaşmak"
demektir.[Haşiyet-üş Şerkavi II, 391.] Görülüyor ki Hanefi ulemasının cihad
tarifi ile Şafiilerin tarifi arasında netice itibariyle bir fark yoktur. Diğer
mezhep imamlarının tarifleri de Hanefi ve Şafii ulemasının tarifine
yakındır.[bk. Züheyli Vehbe, el-Fıkhu'l-İslami II, 448.]
Bu manada cihad
müslümanlara farz-ı kifayedir. Fakat seferberlik halinde farz-ı ayn olur,
dolayısıyla bütün müslümanların savaşa katılması gerekir.
Cihad, kitap, sünnet ve
icma ile sabittir. Kur'an-ı Kerim'de; "Allah'a ve ahirete inanmayanlarla
harbediniz..."[Tevbe 29.], "Müşriklerin sizinle toptan har-bettiklerı
gibi siz de onlarla harbedin."[Tevbe 36. ] buyurulmuştur. Cihad, çocuk,
kadın, kör ve kötürümlere farz değildir. Fakat bir İslam ülkesine düşman hücum
ettiği zaman bütün müslümanlara düşmanı püskürtmek farz olur.
Müslümanların cihad
sahasına atılmaları için şu üç şartın bulunması gerekir:
1. Düşman, İslama
girmeleri için yapılan çağrıyı yahut cizye vermeyi reddetmiş olmalıdır.
2. Müslümanlarla düşman
arasında bir antlaşma bulunmamalıdır.
3. Müslümanlarda cihad
için gerekli güç bulunmalıdır. Bu durumlar bir araya geldiğinde cihadın
farziyeti gerçekleşir.
Cihad harble olacağı
gibi normal şartlarda mal, dil ve kalple de yapılır. Allah Teala şöyle
buyurur: "Mü'minler ancak ve ancak o kimselerdir ki Allah ve Rasulüne iman
ederler, sonra da şüpheye düşmezler. Hak yolunda malları ve canları ile cihad
ederler. İşte sadakat sahibi kimseler bunlardır."[Hucurat 15]
Hz. Peygamber ise;
"Müşriklerle mallarınızla, canlarınızla ve dillerinizle cihad ediniz.";
"Allah benden evvel hiç bir ümmete bir nebi göndermemiştir ki, o ümmet
içinde kendisine yardımcı olan havarilere, tesis ettiği geleneklere göre
hareket eden arkadaşlara ve emirlerine İtaat eden dostlara sahip olmamış olsun.
Sonra bunları bir nesil takip eder, yapmadıklarını söyler, emredilmeyen işleri
yaparlar. Bunlarla eli ile fiilen mücadele eden mü'mindir, kalbi ile mücahede
eden mümindir. Bunun dışında kalanların hardal tanesi kadar da olsa imanları
yoktur"[Müslim, iman]; "Şüphesiz ki mü'min kılıcı ve dili ile cihad
eder."[Ahmed b. Hanbel, VI, 387.] buyurmuştur.
Müslüman, kendi nefsiyle
de cihad eden kimsedir. Nefsine karşı cihadı kazanamayan, düşmanın karşısına
çıkmak için kendisinde güç ve cesaret bulamaz. Hz. Peygamber Tebük seferinden
dönerken ashabına dönerek şöyle buyurmuştur: "Küçük cihaddan büyük cihada
dönüyoruz."[Bk. Aclani, Keşfu'l-hafa, I, 425.] Bu hadisinde Hz. Peygamber
en kalabalık bir ordu ile katıldığı Tebük seferini "Küçük cihad"
olarak vasıflandırırken nefse karşı verilecek mücadeleyi "büyük
cihad" olarak nitelendirmektedir. "Hakiki mücahid nefsine karşı
cihad açan kimsedir"[Tirmizi, cihad] hadisi de aynı manayı ifade
etmektedir.
(Ebu Davud şerhiinden
aldım)