SALAVAT |
Allahumme Salli ala
Muhammedin ve ala Al-i Muhammed
Ahzab 43: O, sizi
karanlıklardan nura çıkarmak için size salat getirendir, melekleri de. O,
mü'minlere çok merhametlidir. [Tefsiri]
Ahzab 56:
إِنَّ
اللَّهَ
وَمَلَائِكَتَهُ
يُصَلُّونَ عَلَى
النَّبِيِّ
يَا أَيُّهَا
الَّذِينَ آمَنُوا
صَلُّوا
عَلَيْهِ
وَسَلِّمُوا
تَسْلِيماً
İnnallahe ve Melaiketehu
yusallune alennebiyy, Ya Eyyuhellezine amenu, Sallu aleyhi ve Sellimu
teslima = Şüphesiz Allah ve melekleri Peygamber'e salat
ederler. Ey mü'minler, siz de ona salat ve selam edin. [Tefsiri]
Not: Bu Ayet okunduğunda
Salavat getir!
Allah Resulü Muhammed’in
adı işitilince yada okununca: Sallallahu aleyhi ve Sellem yda Aleyhissalatu
vesselam denmesi gerekir.
TEŞEHHÜT'TEN SONRA NEBİ
(S.A.V.)'E SALAVAT GETİRMEK
İlim adamları namazda
son teşehhütten sonra Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e salavat getirmenin
vücubu hususunda ihtilaf etmişlerdir. Ebu Hanife ve Malik -yüce Allah'ın
rahmeti onlara- ile büyük çoğunluk bunun sünnet olduğu, terk edilmesi halinde
dahi namazın sahih olacağı görüşünü kabul etmişlerdir. Şafii ve Ahmed -yüce
Allah'ın rahmeti onlara- ise bunun vacip olduğu, terk edilmesi halinde namazın
sahih olmayacağı görüşündedir. Bu kanaat aynı zamanda Ömer b. el-Hattab ve oğlu
Abdullah (r.anh)'dan da rivayet edilmiştir. Şa'bi'nin görüşü de budur.
Bir grup ilim adamı da
bu hususta Şafii (r.a.)'in icmaa muhalefet ettiğini söylemiş iseler de bu
sözleri doğru değildir çünkü belirttiğimiz gibi bu aynı zamanda Şa'bi'nin de
görüşüdür. Bunu Beyhaki rivayet etmiş bulunmaktadır. Bununla birlikte salavat
getirmenin vacib olduğuna delil getirilmesi kapalıdır, açık değildir.
Mezhep alimlerimiz
burada zikredilmiş bulunan Ebu Mesud el-Ensari (r.anh)'nın rivayet etmiş olduğu
hadisi (Müslim, 906) delil göstermektedirler. Buna göre ashab: "Ey
Allah'ın Resulü, sana nasıl salat getirelim, dediler. O: Allahumme salli ala
Muhammed ... deyiniz" buyurdu. Bu görüşü savunanlar derler ki: Emir vücub
ifade etmek içindir fakat ona diğer rivayet eklenmediği sürece bununla istidlal
açık değildir.
Öbür rivayette şöyle
denilmektedir: Namazımızda sana salavat getirecek olursak nasıl diyelim,
dediler. Allah Resulü: "Allahumme salli ala Muhammedin ve ala ali Muhammed
... deyiniz buyurdu. " Bu fazlalık sahih olup bunu iki hafız İmam Ebu
Hatim b. Hibban el-Busti ile Hakim Ebu Abdullah sahihlerinde rivayet etmiş
olup, Hakim: Bu sahih bir fazlalıktır demiştir. Ebu Hatim ile Ebu Abdullah yine
bu fazlalık lehine sahihlerinde Fedale b. Ubeyd (r.anh)'dan diye naklettikleri
rivayeti de delil göstermişlerdir. Buna göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
namaz kılıp, Allah'a hamdetmeyen, onun şanını tazim edip, yüceltmeyen, Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e salavat getirmeyen bir adamı görünce Allah
Resulü bu adam acele etti, buyurduktan sonra onu çağırarak: "Sizden
biriniz namaz kılacak olursa önce Rabbine hamd ve ona sena etmekle başlasın.
Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e salavat getirsin ve dilediği duayı yapsın.
" buyurdu.
Hakim: Bu Müslim'in
şartına göre sahih bir hadistir, demiştir. Bu iki hadis her ne kadar Allah
Resulünün aline, zürriyetine salavat getirmek ve dua etmek gibi icma ile vacip
olmayan hususları da kapsıyor olsa dahi bunları delil göstermenin önünde engel
yoktur. Çünkü emir vücub ifade etmek içindir. Bir delile bağlı olarak emrin
kapsamı içerisine giren bazı hususlar eğer dışarıda kalacak olursa geri kalan
kısım vacip olmak özelliğini korumaya devam eder. Allah en iyi bilendir.
Bizim (Şafii) mezhep
alimlerimize göre vacip olan salavat, Allahumme salli ala Muhammed, demekten
ibarettir. Bundan fazlası ise sünnettir.
Bizim mezhebimizde şaz
bir görüş daha vardır ki, buna göre Allah Resulünün aline de salat getirmenin
vacip olduğudur ama bu görüşün bir değeri yoktur. Allah en iyi bilendir.
Nebi (Sallallahu aleyhi
ve Sellem)'in ali hususunda da ilim adamları farklı görüşler ortaya
koymuşlardır. Bunların en güçlü olanları -aynı zamanda elEzheri ile onun
dışındaki diğer muhakkiklerin tercih ettiği görüştür- ümmetin tamamını teşkil
ettikleridir. İkinci görüşe göre ise Allah Resulünün ali Haşimoğulları ile
Muttalib oğullarıdır, üçüncü görüşe göre ise ehl-i beyti ve onun zürriyetidir.
Allah en iyi bilendir. (Müalim / Nevevi)