CUMA NAMAZI
|
Cum'a namazının farz oluşu "Ey iman edenler, Cum'a günü
namaz'a çağırıldığı (ezan okunduğu) zaman, hemen Allah'ı anmaya koşun ve alış
verişi bırakın. Eğer bilmiş olsanız, elbette bu sizin için daha hayırlıdır
[Cuma, 9] ayetine dayanmaktadır. |
DİĞER KAYNAKLARDA CUMA NAMAZI:
|
|
|
|
|
|
CUMA GÜNÜ VE NAMAZI: Cuma, ictimâ'dan alınma bir isimdir. İctimâ': toplanmak demekdir.
Gerçi cemaatla kılınan her namazda toplanma vardır. Fakat cuma namazı,
içlerinde cum'a kılınmayan mescidlerin cemaatlarını dahî bir araya topladığı
için âdeta cemaatlar cemâatidir. Zâten bu mânâda ona «câmiu'I-cemâat» (yânî
cemaatları bîr araya toplayan) derler.
Câhiliyet devrinde cuma gününe araplar «Arûbe»
derlerdi.
Bu güne ne için cuma denildiği ashâb-ı kiram
arasında yine de ihtilaflıdır. İbni Abbâs. (Radiyallahû anh)'dan rivayet
olunduğuna göre: Bu güne cum'a denilmesi, Allah Teâlâ, Âdem (Aleyhisselâm)'ın bütün
azasını bu günde halk edip; bir araya getirdiği içindir.
îbni Huzeyme' nin Hz, Selmân (Radiyallahû
anh)'dan merfû' olarak rivayet ettiği bir hadîsde: Resûl-i Ekrem (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem):
Yâ Selmân! Cuma gününün ne olduğunu bilirmisin?»
diye sordu. Ben:
— Allah ve Resulü bilir!., dedim. Resulullah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
«Babanın (yahut babanızın) âzası bu günde bir
yere toplanmışdır.» buyurdular., denilmektedir.
Bâzılarına göre Kureyş Dâru'n-Nedve'de bu günde
toplandığı için ona cuma denilmişdir.
Bir takımları Kâ'b b. Lüeyy'in kavmini bu günde
toplayarak, kendilerine va'z-u nasîhatta bulunduğu ve Kâ'be'yi ta'zîm hususunda
emir verdiği, ileride buradan bir Peygamber gönderileceğini söylediği için o
güne cuma denildiğini iddia ederler.
Bir takımları da bu ismin namaz için cemâatin
toplanmasına bakarak islâmiyet devrinde verildiğini söylemişlerdir.
Cum'a gününe bu ismi ilk verenlerin Medine'liler
olduğu dahî söylenir. Rivayete nazaran Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
henüz Medîne'ye hicret etmezden önce Medine'de Ensâr bir araya toplanarak
yahudiler'in her yedi günde toplandıklarını; hıristiyanlarında yahudîler gibi
toplantı günleri olduğunu müzâkere etmişler ve: «Biz de toplanmak için bir gün
tahsis edelim! O günde Allah'a şükredelim; zikirde bulunalım; namaz kılalım!..»
demişler. Neticede eskiden arûbe dedikleri günde toplanmaya karar vermişler.
Hz. Es'ad'in evinde toplanarak onun arkasında iki rek'at namaz kılmışlar ve bu
güne cum'a demişler. Es'ad (Radiyallahû anh) bir koyun keserek onlara ikramda
bulunmuş. O gün Medîne'de müslümanlarm
adedi henüz azmış.
Cuma namazı kitap, sünnet, icmâ-ı ümmet ve
kiyâs-i fukahâ ile sübût bulmuş muhkem bir farizadır. Binâenaleyh onu inkâr
eden dinden çıkar.
Kitap'dan delili «Ey îmân edenler! Cuma günü
namaz için ezan okunduğu zaman hemen Allah'ın zikrine şitâb edin! [ Cum'a 9 ]
Ve alışverişi bırakın!» âyet-i kerîmesidir. Tefsirlerin beyânına göre bu
âyetdeki zikirden murâd: Namazla hutbedir.
İslâm ulemâsı cum'a namazının bir farîza-i
muhkeme olduğuna icmâ' ve ittifak etmişlerdir.
Sünnet'den delili : Bahsimizde göreceğimiz
hadîslerdir.
Kıyâs'dan delili de şudur: Biz cum'a günü öğle
namazını, cum'a kılmak için terk etmeğe me'mûr olduk. Hâlbuki öğle namazını
kılmak farzdı. Binâenaleyh onu terk etmek, yerine ancak ondan daha kuvvetli bir
farzı îfâ için caiz olabilir.
Cuma namazının sâir namazlardan fazla olarak bir
takım şartları vardır ki, bunlar: Biri Vücûbunun, diğeri sıhhatinin şartları
olmak üzere iki nev'îdir.
Vücûbunun şartları: Cuma namazı farz olmak için
hür, erkek, mukîm ve sağlam olmak el ve ayakları sakat olmamak gibi şeylerdir.
Sıhhatinin şartları ise: Cuma kılınacak yerin
şehir hükmünde olması, cemâat, hutbe, devlet reisi veya naibi, vakit, umûmî
izin gibi şeylerdir. Mezkûr şartların bâzısı bulunmadığı zaman cum'a
kılınamaz..