DEVAM: 13. CEHMİYYE'NİN
İNKAR ETTİĞİ ŞEYLERİN BEYANI BABI
حَدَّثنَا
أَبُو بَكْرِ
بْنُ أَبِي
شَيْبَةَ.
حَدَّثنَا
يزيد بْنُ
هارون.
أَنْبَأَنَا حماد
بْنُ سلمة،
عَنْ يعَلِيّ
بْنُ عطاء، عَنْ
وَكِيْع، عَنْ
وَكِيْع بْنُ
حدس، عَنْ عمه
أَبِي رزين؛
قَالَ:
-
قَالَ رَسُول
اللَّه صَلى
اللَّه عَلَيْهِ
وَسَلمْ: ((ضحك
ربنا من قنوط
عباده وقرب
غيره)) قَالَ،
قلت: يا
رَسُول
اللَّه! أَوْ
يضحك ربنا؟
قَالَ ((نعم))
قلت: لن نعدم
من رب يضحك خيراً.
فِي
الْزَوَائِدِ:
وَكِيْع ذكره
ابْن حيأَن
فِي الثقات.
وباقي رجاله احتج
بهم مسلم.
Ebu Rezin
r.a.’den rivayet edildiğine göre Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle
buyurdu demiştir:
« Sıkıntılı
durumlarının değişmesi yakın olmakla beraber kullarının ümitsizliğe kapılmalarına
Allah güldü» buyurdu. Ebu Rezin dedi ki ben:
Ya Resulallah!
Rab (Teala) güler mü? diye sordum. Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem): «Evet»
dedi.
(Bunun üzerine)
Ben: «Gülmek vasfını taşıyan bir Rab’den daima hayır buluruz, dedim.»
Not: Zevaid'de
şöyle denilmiştir: İbn-i Hibban, ravi Veki'i sıka raviler arasında
zikretmiştir. Senedin kalan ravilerini Müs!im huccet saymıştır.
AÇIKLAMA: Gülmek Allah Teala'ya göre sıfat-ı
fi'liyye'dendir, ki bir çok alim tarafından bu vasıf rıza ve hayır dilernesi
şeklinde yorumlanmıştır. Bazılarına göre gülmek ile bol rahmet kasdedilmiştir.
Diğer bir kısım alimler:
Allah'ın
gülmesi, Meleklerine gülme emrini ve iznini vermesinden ibarettir. Nasıl ki;
bir Padişah birisinin öldürülmesini emrettiği zaman Padişah onu öldürdü denilebiliyor.
Bu nevi' tabirlere Arap dilinde çok rastlanır, demişlerdir.
Sindi'de
deniliyor ki bazı muhakkik alimlere göre infial (= bir şeyin te'siri altında
kalmak) kabilinden olan gülmek ve benzeri vasıflar Allah Taala'ya isnad edildiği
zaman o vasfın sonucu ve gayesi kasdedilir. Veyahut o vasfı başkalarında
yaratmak muraddır. Bu yoruma göre «Allah güldü» cümlesi Allah güldürdü veyahut
gülmek vasfının sonucu olan Rahmet ve ikramını bahşetti, şeklinde yorumlanmış
olur. Ehl-] Tahkik'in mezhebine göre ise Dıhk (= gülrnek) vasfı Allah Teala
hakkında varid olan sıfatlardandır. Bu sıfatın varlığını kabul etmek gerekir.
Bununla beraber Allah'ın zatı her türlü benzetmeden tenzih edilir. Nitekim İmam
Malik'e Allah Teala için varid olan «İstiva» vasfının mahiyeti sorulduğu zaman:
İstiva kelime anlamı bakımından malum bir şeydir. Allah hakkında kullanılan
istiva'nıri keyfiyeti bizce ma'lum değildir. Buna iman etmek vacip (farz) dir.
Ve bunu soruşturmak bid'attır, diye cevap vermiştir. İmam Malik'in bu cevabı
Ehl-i Tahkik mezhebinin dıhk sıfatı hakkındaki görüşe uygundur ..
Hadisin
metninde geçen «Kullarının ümitsizliği» ile onların ihtiyaç ve fakirliği
kasdedilmiş olabilir. Bu takdirde fıkranın manası şöyle olur: Allah, kullarının
fakirliğine, zayıflığına, zillet ve hakaretiyle, doğrulmak, düzelmek,
kararlaşmak, istila, taht üzerinde oturmak, yokluk içinde kıvranmalarına
baktığı zaman onlara rizasını ve ihsanını lütfeder.
Metindeki
"Kullarının ümitsizliği,. sanıldığı gibi rahmetinden ümitsizlik demek
değildir. Çünkü; bu tür ümitsizlik Allah'ın rızasını değil, gazabını
gerektirir. Fakat kul amellerinin iyi olmayışına, günahlarının çokluğuna ve
dini vecibeleri yerine getirmeyişine bakarak buna göre kendisini çok 'asi ve
suçlu görüp ilahi rahmetten ' .. pek ümitli olmazsa kulun bu hali onu tevazua.
takvaya ve pişmanlığa sevkedici olduğundan bu nevi ümitsizlik ve pişmanlık
Allah'ın rızasını ve ihsanını celbedebilir. işlediği günahlar yüzünden ilahi
mağfiretten ümidini kesince; ölümünden sonra vücudunun yakılmasını ev halkına
vasiyet eden ve vasiyeti infaz edilen kişinin Allah tarafından af edilmiş
olması yukarıda belirtilen sebepten olabilir.
Hadisin
metninde geçen ...... kelimesi burada tağyir, tahvil, tebdil ve hal değiştirmek
manalarına yorumlanmıştır. Buna göre fıkranın manası şöyle olur: Kul,
hoşlanmadığı bir durumla karşılaşınca hemen ümitsizliğe kapılır ve sıkıntılı
halin devam edeceğini sanır. Halbuki Allah Taala'nın kulunun halini şerden
hayra, hastalıktan şifaya, bela ve sıkıntıdan ferah ve sevince değiştirmesi
yakındır. işte sıkıntıdan kurtulması yakın olmasına rağmen kulun bunu
düşünmemesi gülünçtür.
Zevaid yazarı
diyor ki: Hadisin senedinde ismi geçen ravilerden Veki' hariç Müslim hepisini
sika görmüştür. ibn-i Hibban ise Veki'i de sika olan raviler arasında
zikretmiştir. Sindi bunu naklettikten sonra hadisin hasen olduğunu belirtiyor.