DEVAM: 8- FITRAT BABI
حَدَّثنَا
بشر بْن هلال
الصواف.
حَدَّثنَا جعفر
بْن سليمان،
عَن أَبِيْ
عمران
الجوني، عَن
أنس بْن
مَالِك؛
قَالَ:
-
وُقِّتَ لنا
فِيْ قص
الشارب وحلق
العانة ونتف
الإبط وتقليم
الأظافر أَن
لاَ تترك أكثر
من أربعين
ليلة.
Enes bin Malik
r.a.’den rivayet edildiğine göre şöyle söylemiştir: ‘‘Bıyıkları kısaltmak,
kasıkları tıraş etmek, koltuk altını yolmak ve tırnakları kesmek hususunda (bu
işleri) kırk geceden fazla bırakmamanız tayin ve tesbit edildi. ‘‘
AÇIKLAMA (292,293,294,295): İlk (292.) hadisi Buhari "Libas» kitabında ve
Müslim de Taharet bahsinde yine Ebu Hureyre r.a.'den rivayet etmişlerdir.
Müslim aynı bahiste 293 ve 295 nolu hadisleri de almıştır. Miftahü'l-Hace'nin
beyanına göre mezkur iki hadisi Ahmed, Nesai, Tirmizi ve Ebu Davud da tahric
etmişlerdir. 294 nolu hadisin metni diğer metinlere mana ve lafız bakımından
benzemektedir. İlk hadisteki ... yahuL.» tereddüdü ravidendir.
Hadislerin
açıklamasında Müslim'in şarihi Nevevi'nin taharet bahsinde verdiği izahatı
dinleyelim:
Resulullah
s.a.v.'in: "Fıtrat beştir» buyruğunun manası: «Anılan şu beş şey
fıtrattandır.» Çünkü diğer hadiste: «On şey fıtrattandır» buyurmakla fıtratın
hasletlerinin 10'dan bile fazla olduğuna işaret buyurmuş oluyor.
«Fıtrat»
kelimesi ile kasdedilen mana hususunda alimler çeşitli yorumlarda
bulunmuşlardır. (Aslında fıtrat yaratılış demektir. Hattabi: Alimlerin
ekserisinin dediğine göre burada fıtrat ile sünnet manası kasdedilmiştir, der.
Hattabi'den başka bir cemaat da alimlerin bu yorum şeklini naklederek, Allah'ın
Nebiler için seçmiş olduğu ve ötedenberi onların takip etmiş oldukları sünnet,
adet ve yoldur. Öyle ki peygamberlerin yaratılışında o yolu izlemek mayası
bulunduğu için ona yaratılış manasına gelen Fıtrat ismi verilmiştir,
denilebilir. Burada fıtrat din manasında kullanılmıştır, diyenler de vardır.
Kadi Beydavi ise, bu manaları içinde toplıyan bir tarif ile: Fıtrat bütün
peygamberlerin benimsedikleri ve şeriatlarının ittifakla kabul ettikleri
müşterek ve eski bir sÜnnettir ki sanki bütün insanlar bu sünnet üzerinde
yaratılmışlardır, der.)
Not: Bu izahata
parentez içine alınan ve alınacak olan kısım Nev::vi'• ye ait olmayıp Sindi,
Miftahü'l•Hace EI• Fıkıh Ale'l•Mezahip gibi kaynaklardan alınmadır.
Nevevi,
sözlerine devamla; bu hadislerde Fıtrat olarak sayılan hasletlerin hepsi
alimlerce vacip görülmemiştir. Mesela, ağıza su almak, buruna su çekmek ve
sünnet olmak mes'elelerinin vacip olup olmadığı hakkında alimler arasında
ihtilaf vardır. Vacip olan hasletler ile vacip olmayan hasletlerin bir arada
anlatılmasının mahzuru yoktur. Nitekim En'am suresinin 141'inci ayetinde:
....... «Mahsul verdiği zaman ürününden yeyiniz.
Hasad günü de hakkını veriniz ... » buyurulmuştur. Bilindiği gibi mahsulün
zekatını vermek vaciptir, ondan yemek ise vacip değildir.
Fıtrat
hasletlerinin tafsilatı ise:
1. HİTAN =
Sünnet olmak: Şafii ve bir çok alimlere göre vacip, Maliki ve alimlerin ekserisine
göre de sünnettir. Şafii'ye göre sünnet olmak erkek ve kadın her müslüman için
vaciptir. Erkek hakkında vacip olan sünnet, haşefenin tamamı açıkta kalacak
derecede onu örten deriyi kesmekle gerçekleşir. Kadın hakkında ise fercin
yukarısındaki deriden birazını kesmek suretiyle vacip yerine getirilmiş olur.
Bizim (Şafiilerin) Cumhür alimlerimizin ittifak halinde bulundukları ve
mezhebimizin sahih olan kavline göre erginlik çağına varmadan önceki dönemde
sünnet olmak vacip değil, sünnettir. Bazı Şafii alimleri: çocuğu, henüz baliğ
olmamış iken sünnet ettirmek velisinin üzerine vaciptir, demişlerdir. Başka bir
kavle göre ise 10 yaşına varmadan çocuğu sünnet ettirmek haramdır. Sahih
olduğunu belirttiğimiz kavle göre çocuğu dogumunun 7'nci günü sünnet ettirmek
müstahaptır.
Sünnet olmadan
ölen bir müslümanla ilgili olarak da 3 kavil vardır. Sahih ve meşhur olan Şafii
alimlerinin kavline göre ölen kişi çocuk olsun büyük olsun sünnet edilmez.
İkinci kavle göre sünnet edilir. Üçüncü kavle göre çocuk ise sünnet edilmez,
büyük yaşta ise edilir. (Burada Nevevi'nin sözlerine ara vererek Hanefi
mezhebine göre sünnet olmanın şer'i hükmünü anlatalım,)
(Hanefi
alimlerine göre hitan (= sünnet olmak) şer'an sünnettir ve müslümanlığın
alametidir. Hatta bir şehir halkı çocuklarını sünnet ettirmemek husüsunda
ittifak etseler, devlet kuvvetleri onlarla savaşır. Sünnet olmanın yaşına
gelince, rivayete göre İmam-ı A'zam'a sorulmuş ve kendisi: "Bu husüsta
bilglm yoktur,» diye cevap vermiştir. İki imamdan da bir şey nakledilmemiştir.
çocuğun 7 yaşında. 10 yaşında ve son olarak 12 yaşında sünnet edilebileceğine
dair kaviller vardır. Bazı alimler de çocuğun gücüne göre sünnet edilme yaşı
tesbit edilir, demişlerdir. Hanefi alimlerine göre kadını sünnet ettirmek
erkeğe bir ikram mahiyetindedir. Onlardan da kadın için sünnet olmak dinen
sünnettir, diyenler olmuştur.''
Tekrar
Nevevi'yi dinliyelim:
2. İSTİHDAD =
kasıkları tıraş etmek: Bu iş sünnettir. Tıraş, ustura gibi demirden mamul bir
aletle yapıldığı için demir anlamında olan hadid kelimesinden alınma istihdad
ismi bu işe verilmiştir. Bundan maksad kasıkların temiz tutulmasıdır. Temizleme
işi için sevabı en çok olan tıraş etmek- ise de makasla kılları kısaltmak veya
yolmak da caizdir. Hadiste geçen «Anet» ise erkek ve kadının ön ve arka edep
yerlerinin etrafındaki kıllardır. Hepsini tıraş etmenin müstahap olduğu
anlaşılıyor.
Etek tıraşının
vakti ise tercih edilen görüşe göre bu vaktin tesbiti kılların uzaması durumuna
bağlıdır. Uzayınca tıraş edilmelidir. Bıyık tıraşı, koltuk altını yolmak ve
tırnakları kesmek zamanının tayin ve tesbiti için de durum aynıdır. Enes bin
Malik r.a.'den rivayet edilen (295..) Hadiste: « ... Tıraşları için 40 gece
bırakmamak ... » tabirinden murad, 40 günden fazla bir süre tıraşa ara
vermemektir. Yoksa sanıldığı gibi 40 güne kadar tıraş etmemek talimatı verildi,
gibi sakat bir mana verilemez.
«El-Fıkıh
Ale'l-Mezahibi'l-Erba' (4 mezhebin fıkıh kitabın)» da belirtildiğine göre:
Şafii mezhebinde cuma günü yapılması matlub olan sünnetlerden birisi de erkeğin
eteğini tıraş etmesi ve kadının da bu yerdeki kılları yolmasıdır. Kocasının
emretmesi halinde bu kılları temizlemek kadın üzerine vacip oluyor. Hanefi
mezhebine göre de erkeğin tıraş ve kadının yolmak suretiyle bu yeri
temizlemeleri müstahaptır. Ancak bu işin kaç günde bir ve hangi günde
yapılmasının müstahaplığı hususunda bir açıklık yoktur.> (El-Fıkıh
Ale'l-Mezahib cild 2, salı. 44 - 45; 6'ncı Baskı. )
3.
TAKLİMU'L-AZFAR = Tırnakları kesmek: Parmaklara zarar vermemek kaydı ile
tırnakları dipten kesmek sünnettir. Nevevi, tırnak keserken şu sıraya riayet
edilmesinin müstahap olduğunu söyler:
Önce el, sonra
ayak tırnakları kesilmelidir. Ellerin tırnakları kesilirken, sağ elin şehadet
parmağından başlıyarak, sonra orta, yüzük ve serçe parmaklarının ve daha sonra
baş parmağın tırnakları sırayla kesilmelidir. Sağ elin tırnakları bu sırayla
kesildikten sonra sol elin serçe parmağından başhyarak sırayla bütün
parmakların tırnakları kesilir. El tırnakları böylece kesildikten sonra ayak
tırnakları da sağ ayağın küçük parmağından başlamak suretiyle sırayla 5
parmağın tırnakları kesilir. Sonra sol ayağın büyük parmağından başhyarak
sırayla 5 parmağın tırnakları kesilir.
(Hanefi
alimleri, tırnakların kesimine 40 günden fazla bir zaman ara vermenin tahrimen
mekruh olduğunu söylemişlerdir. Fakat haftanın hangi günü ve nasıl bir tertip
ile kesilmesi hakkında bir şey söylememişlerdir. Şafii alimleri ise yukarda
açıklanan sırayla tırnak kesilmesini ve kesmek için haftanın cuma, pazartesi ve
perşembe günlerinden birisini seçmeyi müstahap Görmüşlerdir.)
4. NETFU'L-İBT
= Koltuk altını yolmak: Koltukların altındaki kılları yolmak alimlerin ittifakı
ile sünnettir. Yolamıyanlar tıraş etmek ve ilaç kullanmak suretiyle bu kılları
temizliyebilirler.
Yunus bin
Abdi'l-A'la'dan: Şöyle söylediği nakledilmiştir : "Ben Şafii'nin yanına
girdim. Berber onun koltuklarının altını tıraş ediyordu. Şafii: «Koltukların
altını yolmanın sünnet olduğunu bilirim. Ama acısına dayanamıyorum» dedi.» Önce
sağ, sonra sol koltuk altını temizlemek müstahaptır.
5.
KASSU'S-SARİB = Bıyığı kısaltmak: Bu da sünnettir. Yine sağ tarafından
kısaltmaya başlamak müstahaptır. Kişi, bizzat bıyığını tıraş etmesi veya
başkasına tıraş ettirmesi hususunda serbesttir. Çünkü bir günaha girmeden ve
müruvvete aykırı bir duruma düşmeden temizlik gayesine iki şekilde de ulaşılmış
olur. Fakat etek tıraşını bizzat yapmak gerekir. Başkasına yaptırılamaz. Muhtar
olan kavle göre üst dudağın kenarları iyice açık Kalacak şekilde bıyık
kısaltılmalıdır. Bıyıkların kesilmesi hakkında varid olan hadis zahiren
bıyıkları kazıyın manasını ifade etmektedir. Bununla birlikte farklı görüşler
vardır:
(Bıyık kesmek
hususunda Hanefi alimlerinin iki kavli vardır. Bir kavil Şafii alimlerinin
görüşüne uyar. Yani bıyıkları kısaltmak ve üst dudağı tamamen açık tutmak
sünnettir. Tahavi : Medinelilerden bir cemaat bıyıkları kısaltmanın muhtar
olduğunu söylemişlerdir, diyor. Tahavi, ceınaat sözüyle şu zatları
kasdetmiştir: Salim, Said b. el-Müseyyeb, Urve b. Zübeyr , Ca'fer b. Zübeyr,
UbeyduIlah b. AbdiIIah ve Ebu Bekir b. Abdirrahman r.anhum hazretleri.
Hasen-i Basri,
Muhammed b. Sirin ve Ata' b. Ebi Rabah'ın mezhebi de budur. İmam Malik'in kavli
de budur. İmam Malik'e göre bıyığı kazımak mekruhtur. Hatta bıyığı kazımayı bir
afet sayarak, böyle yapanların te'dip edilmesini emredermiş.
Sindi de:
«Bıyık kesmek hakkında varid olan hadislerin ekserisinde «Kass = kısaltınak»
tabirinin kullanıldığı Hafız İbn-i Hacer tarafından beyan edilmiştir, dedikten sonra
İmam Malik'in yukarda belirtilen görüşünü bildirir ve: Bence Malik'in bıyıkla
ilgili olarak varid olan hadisleri böyle yorumlamasının sebebi kendisinin
Medine halkının tatbikatını böyle görmüş olmasıdır. Çünkü merhum bu gibi
hususlarda Medine halkının amelini esas alırdı. Muhtar olanın da bu olduğunu
umarım" demiştir.
Hanefi
mezhebinin ikinci görüşü ise bıyıkları kökünden kesmektir, sünnet olanı budur.
kısaltmak değildir. Hatta Ebu Hanife, Ebu Yusuf ve Muhammed'e bu görüş isnad
edilmiştir. Tahavi de bu görüşü destekliyerek bir çok alime göre bıyığı
kazımanın kısaltmaktan afdal olduğunu söylemiştir. Sahabilerden Abdullah bin
Ömer, Ebu Said-i Hudri, Rafi' bin Hadic, Cabir bin Abdillah ve AbduIIah bin Amr
r.a. hazretlerinin bıyıklarını traş ettiklerini İbn-i Ebi Şeybe rivayet
etmiştir,)
6.
İ'FAU'L-LİHYE = Sakalı Uzatmak:
el-Fıkıh
A'le'I-Mezahibi'I-Erbaa'nın Kitabü'I-Hazar Ve'l-İbaha bölümünün kılları
kesmenin hükmü başlığı altında açılan kısmında beyan edildiğine göre sakalı
kökünden kazımak Hanefi, Malik ve Hanbeli alimlere göre haramdır. Hanefi'lere
göre sünnet olanı da bir tutam kadar uzatmaktır. Bundan fazla olanı kesilir.
Sakalın etrafını alıp düzeltmekde beis yoktur. Hanbeli alimlerine göre de bir
tutamdan fazla olanı almakta beis yoktur.
Şafii
alimlerine göre ise sakalı kazımak veya çok kısaltmak mekruhtur. Bir tutamdan
fazlasını kesmekte ise mahzıır yok.tur. Bilhassa uzunlamasına veya
genişlemesine çirkin söz söylemesini mııcip bir vaziyet alırsa onun etrafını
alıp düzeltilmesi uygundur,)
(Tabari de:
İ'fa çoğaltmaktır. Hadislerde varid olan;
......=
«Sakalları çoğaltın» ve benzeri ifadelerin zahirine bakarak sakalının kıllarını
kendi haline bırakıp uzunluğuna ve genişliğine çirkinleştiren insanlar vardır.
Onların bu durumu bazı kimselerin dillerine destan olur. Halbuki Resulullah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den rivayet edildiğine göre sakalın fazla
uzatılması yasak ve kısaltılması gerekir. Yalnız kısaltma miktarı hususunda
selef alimleri ihtila! etmişlerdir. Bazı alimler bir tutamdan fazlası ve
genişliğine de etrafa dağılıp çirkin bir manzara arzeden kısım alınır,
demişlerdir. Bu kavil Hz. Ömer r.a.'den rivayet edilmiştir. Rivayete göre Hz.
Ömer r.a. sakalını fazla uzatmış olan bir adamı görmüş onun bu halini tasvib
etmeyerek bir tutam dan fazlasını kestirmiş sonra da ona:
«Git saçını
düzelt yahut berbat et, sizden bazınız kendisini yırtıcı bir hayvan gibi başı
boş bırakıyor» diye ikaz etmiştir, diyor.
Ebu Hureyre ve
İbn-i Ömer r.a.'in bir tutamdan fazla olan sakallarını kestikleri rivayet
olunmuştur.
Bazı alimler
de, sakalın ne kadar uzatılacağına dair kesin bir delil bulamadıklarını, bu
nedenle belirli bir sınırla tahdid etmek imkanına sahip olmadıklarını ifade
ederek uzunluğu ve genişliği bakımından çirkin bir durum arzetmiyecek şekilde
uzatılması görüşünü benimsemişlerdir.
Ata' da: Sakal
fazla uzadığı zaman onu eninden ve boyundan bir parça almakta beis yoktur.
Çünkü kendi haline bıraktığı takdirde sahibi başkalarının alay ve istihzalarını
üzerine çekmiş olur, demiştir. Ata' bu görüşünü, Tirmizi'nin Usame bin Zeyd
yolu ile rivayet ettiği ve garip diye vasıflandırdığı şu hadise
dayandırmaktadır:
«Resulullah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem) sakalının eninden ve boyundan bir parça
alırdı."
Nevevi sakalın
uzatılması ile ilgili olarak şöyle söyler:
Sakal kesmek
acemlerin adeti idi. Şer-i Şerif bu adeti yasakladı. Alimler sakalda,
birbirinden çirkin ve dinen hoşlanılmayan 12 durum bulunabilir, diyerek bunları
şöyle sıralamışlardır:
1. Cihad için niyyetli
olmamak kaydı ile sakalı siyaha boyamak. (Savaşta genç görünerek düşmanı
yıldırmak maksadı ile ağarmış sakalı siyaha boyamak caiz olduğu için burada
cihad durumu dile getirilmiştirJ
2. Sünnet'e
uymak için değil de kendisini salihlere benzetmek için sakalı sarıya boyamak.
3. Kendisini
yaşlılara benzeterek çevrenin saygısını kazanmak ve başkanlığa geçirilrnek için
sakalını kibrit veya başka bir şeyle ağartmak.
4. Gençlikte
sakal kılları çıkmaya başladığında henüz sakalı bitmeyen daha genç adam gibi
görünmek niyeti ile çıkan kılları yolmak veya tıraş etmek.
5.Sakal içinde
ağarmış olan kılları yolmak.
6. Kadınlara ve
başkalarına güzel görünmek için sakalı perçem perçem yapmak.
7. Sakal ile
baş saçının bitiştiği nokta olarak kulak yumuşağının kıyısındaki semt esas iken
sakaldan sayılmayan ve başa ait sayılan saçların bir kısmını sakala eklemek
suretiyle sakalı daha yukardan başlamış olarak göstermek veya kulak hizasının
altında kalan yanağın bir kısmını traş ederek sakalı çene kemiklerine inhisar
ettirmekle noksanlaştırmak.
8. Halka güzel
görünmek için yapmacık olarak sakalı tarayıp salmak.
9. Sakalı
karmakarışık ve keçelenmiş gibi bir halde bırakmak suretiyle kendisini zahid
göstermek ve sözde kendisine bakmadığı havasını estirmek.
10. Sakalının
beyaz ve siyah kısımlarına bakarak, siyahlığı ile kendisini genç görüp,
gururlanmak, kibirlenmek, beyazlıgı da istismar ederek gençlere karşı büyüklük
taslamak ve böbürlenmek.
11. Sakalı
örmek.
12. Sakalı
tıraş etmek. Ancak kadının sakalı çıkacak olursa onu kazımak mustahabtır.
Nevevi sakalın
afetlerini böylece izah ettikden sonra fıtratın diger hasletlerini açıklamaya
devamla:
7. Beracim'i
yıkamak: Beracim kelimesi bürcüme'nin çoğuludur.
Bürcüme,
parmakların mafsalına denir. Alimler bundan murad yalnız parmakların mafsalları
değil kirin toplanıp biriktiği kulak kıvrıntıları yerleri gibi vücudun muhtelif
taraflarında bulunan ve toz, ter ve pasın toplandığı yerlerdir.
8. İntikasul'-Ma':
293 nolu hadiste fıtratm hasletlerinden birisi olarak geçen bu tabir hadisin
bitiminde istinca yani su ile taharetlenmek diye tefsir edilmiştir. Müellif bu
tefsirin hangi rivayete ait olduğunu açıklamamıştır. Fakat bu hadisi Müslim'e
rivayet eden Kuteybe, bu tabirin, ravi Veki' tarafmdan istinca ile tefsir
edildiğini bildirmiştir. Müslim bu tabirin başka türlü de yorumlandığını şöyle
beyan eder:
Ebu Ubeyde ve
başkalarına göre bundan maksad avret mahallini yıkamak suretiyle bevli
kesmektir. Esas mana suyu azaltmak olan «İntikasü'l-Ma' sözü bazı alimlerce
«İntidah = su serpmek» şeklinde yorumlanmıştır. Zaten başka bir rivayette bu
tabir yerine «İntidah» kelimesi, kullanılmıştır. (294 nolu hadiste de bu durum
olmuştur.) İntidah ise Cumhur'a göre taharetlenme işi bitince vesveseye mahal
bırakmamak için avret mahalline biraz su serpmektir
Ravi Mus'ab'm:
"Onuncuyu unuttum. Meğer ki mazmaza (ağıza su olmak) ola» sözü kendisinin
tereddüdünü ifade ediyor. Kadi iyad diyor ki, Mus'ab'ın unuttuğu şey sünnet
olmak hususu olabilir.
Bu babtaki
hadislerde fıtratten sayılan mazmaza. istinşak (ağıza ve buruna su almak) ve
sivak hasletleri 6. ve 7'nci bablarda açıklanmıştır.