SÜNEN İBN-İ MACE

Bablar Konular Numaralar

MUKADDİME

<< 78 >>

DEVAM: 10. KADER HAKKINDA BİR BAB

 

حَدّثَنا عثمان بن أبي شيبة، حَدّثَنا وكيع. ح وحَدّثَنا علي بن مًحَمَّد، حَدّثَنا أبو معاوية ووكيع، عَنْ الأعمش، عَنْ سعد بن عبيدة، عَنْ أبي عبد الرحمِن السلمي، عَنْ علي قَالَ:  - كنا جلوساً عند النبي صلى اللّه عليه وسلم وبيده عود. فنكت في الأرض ثم رفع رأسه فقَالَ ((مامنكم مِن أحد إلا وقد كتب مقعده مِن الجنة ومقعده مِن النَّار)) قيل: يا رَسُول اللّه! أفلا نتكل؟ قَالَ: ((لا. اعملوا ولا تتكلوا. فكل ميسر لما خلق له)) ثم قرأ {فأما مِن أعطى واتقى وصدق بالحسنى. فسنيسره لليسرى. وأما مِن بخل واستغنى. وكذب بالحسنى. فسنيسره للعسرى}. ((12 /سورة الليل/ الأيات 5 -10)).

 

Ali r.a.’den: Şöyle söylediği rivayet edilmiştir: Biz (bir defa Baki'u'l-Garkad kabristanında bir cenaze dolayısı ile) Resulullah s.a.v.’in yanında oturuyorduk. O’nun elinde bir asa –dal parçası- vardı. Asası ile yere vurdu. Sonra başını kaldırdı ve buyurdu ki: - ‘’Siz'den hiçbir kimse yoktur ki, onun Cennetteki veya Cehennemdeki yeri takdir ve tesbit edilmemiş olsun! (Şaki veya Said olduğunu belirtmemiş olsun!)’’ Bunun üzerine O’na (bir sahabi tarafından) denildi ki: - Ya Resulallah! Öyle ise amel ve ibadetleri bırakıp Cenab-ı Hakk’ın takdirine dayanmıyalım mı? Resulullah s.a.v. cevaben: - ‘’Hayır.Çalışınız ve (amelleri bırakıp) kadere dayanmayınız. Çünkü herkes ne için yaratıldı ise o iş için kendisine kolaylık sağlanmış oluyor. (Kişi said ise ona, saadet ehline ait amellerin ifası kolaylaştırılır. Şaki ise şakavet ehlinin işleri kolaylaştırılır)’’ buyurdu ve şu (mealdeki) ayetleri okudu: ''Ama kim (Allah yolunda malını) verir. Allah’tan korkar,o güzel kelimeyi (La ilahe illallah sözünü) tasdik eder ise muhakkak biz onu (Allah’ın rızasına uygun) en kolay yola muvafık kılarız.Fakat kim cimrilik eder (=Allah hakkını ödemez), Allah’ın yardımına ihtiyaç duymaz (kendisini müstağni sayar) ve en güzel sözü (Tevhid kelimesini) inkar eder ise biz de onu en şiddetli (Cehenneme götürücü) yola hazırlarız.’’  (Leyl 5-10)

 

 

AÇIKLAMA:     Buhari bu hadisi Kader, Tefsir, Edeb ve Cenaze bahislerinde ayrı ayrı senedler ile tahric etmiştir. Müslim de Kader bahsinde böyle müteaddit senedIerle, Tirmizi, Kader bahsinde. Nesai Tefsir bölümünde ve Ebu Davud da Sunne kısmında rivayet etmişlerdir.

 

Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in nerede bu hadisi buyurduğu İbn-i Maceh'in rivayetinde belirtilmiyor ise de Buhari ve Müslim'in rivayetlerinde Ali (r.a.) «Bakiu'I-Carkad» adlı kabristanda bir cenaze münasebeti ile bulunulurken; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in çevresinde oturduklarını ve burada Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in bu hadisi buyurduğunu belirtmiştir. Adı geçen kabristan Medine-i Münevvere'dedir. Garkad burada yetişen dikenli bir çeşit ağacın ismidir. Türkçemizde buna Sincan dikeni dendiğini Kamus mütercirni Asım efendi naklediyor.

 

Burada ilk defa Osman bin Maz'un ve ondan sonra da Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) 'in oğlu İbrahim (A.S.) defnedildi. Bu definler esnasında kabristan garkad ağaçlarından temizlenmiştir.

 

Hadisten anlaşıldısına göre Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem); ''Her insanın Cennetlik ve Cehennemlik olduğu, saadet veya şakavet ehli olduğU ezelde Aııah tarafından biliniyor ve bu bilgiye göre herkesin Cennet veya Cehennemdeki yeri takdir ve tesbit edildi" buyuruyor.

 

Ashab-ı Kiramdan bir zat: •• Öyle ise Ya Resülallah! Dünyada çalışmanın, bir sürü zorlukları yenmek zahmetine katlanmamın ve ibadetle hayratın ne faydası ve etkisi kalıyor? Herkes mukadder akibetini bekleyip dursun!» diyor. Nebi (s.a.v.) bu soruya

 

«Hayır! Böyle mukadder akibeti bekleyip durmakla kadere dayanmak diye bir şey yapmayın, çalışınız. Cennetlik olan herkes saadet ehlinin işlerini kolaylıkla ve seve seve yapmaya koyulur. Cehennemlik olan kimse de şakavet ehlinin işlerini işlemeye kolayca ve isteyerek yönelir. Hiç kimse bir iş yapmaya Allah tarafından icbar edilmiyor.» şeklinde cevap vermiş oluyor.

 

Buhari, soru sahibinin Ali r.a. olduğunu söylemiştir. Müslim ve Tirmizi de Süraka İbn-i Malik'in soru sahibi olduğunu beyan etmişlerdir. Başka sahabilerin ismini söyleyenler de vardır. Müslim' in bir rivayetinde soru soranlar için "Kalu = dediler» tabiri kullanıldığına göre soru sahibinin bir kaç zat olduğu manası çıkmıştır.

 

Tıybi diyor ki : Resulullah (s.a.v.) cevabında özetle şunu da belirtmek istiyor:

«Ey Ashabım! İbadeti. Cennete girmek ve ibadetsizliği Cehennemlik olmak için yeter sebep olarak telakki etmeyiniz. Ama ibadeti. saadet alameti sayınız., İbadet yapmamayı da şakavet belirtisi olarak biliniz.»

 

Tıybi’nin kasdettiği Cehennemlik ebedi cehennemliktir.

 

Şu halde kul'a düşen görev, niçin yaratıldıysa onun gereğini ifa etmek ve yaratana karşı kulluk vazifesini hayatının sonuna kadar sürdürmektir.

 

Bir soru: İnsanın said veya şaki olması, ezeli takdirin eseri olduğuna göre kişinin serbest hareketi ve irade sahibi olarak davranması mümkün mü, hakkındaki takdir onun için bir özür değil mi?

 

Cevap: Ezeli takdir kulun iradesini engellemez ve onun için özur değildir. Çünkü ezeli takdir Allah'ın ilim ve iradesinin eseridir. Allah, insanın dünyada kendi irade ve isteği ile iman veya küfrü seçmekle said veya şaki olacağını ezelde bildiği ve böyle irade ettiği için  o insanın said veya şaki olacağını ezelde takdir buyurmuştur.

 

Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ani der ki :

 

Kaza ve Kader mes'elesinde en doğru bilgi kaynağı Kitab ve Sünnettir. En doğru hareket de bunlardan ilham alarak bilgi edinmektir. Bu iki kaynakla yetinmeyerek akıl ve mantık yolu ile bir takım kıyaslamalar yapmak sureti ile ileri gitmek insanı hayret ve dalalete düşürür. Çünkü kaza ve kader bilgisi ilahi sırlardandır. Bilinmeyen hikmetlere binaen bu sırrı insanlara bildirmemiş ve akıl yolu ile bunu çözme imkanını kullarına vermemiştir. Kader'in iç yüzünü ne bir Nebi ne de bir Melek bilebilmiştir. Biz Kitab ve Sünnet ile kader mes'elesine çizilmiş olan sınırları tecavüz etmemek mecburiyetindeyiz. Mu'minlerin, Cennete girdikleri zaman, kaderin sırrını anlıyacakları ve Cennet'e girmeden bunu idrak edenıiyecekleri söylenmiştir. (Nevevi Müslim şerhi Kader kitabı)

 

Fıkıh ve Hadis alimlerinin meşhurlarından olan Sem'ani'nin bu görüşü bütün hadisçilerin mezhebidir. Hadisçiler Kaza ve Kader bahsine dair mantıki kıyasları ve mücadeleyi Kelamcılara bırakmışlardır.

 

Nevevi'nin belirttiği gibi bu hadis de kader'in varlığını isbat eder ve hayır olsun, şer olsun bütün olayların kaza ve kaderle meydana geldiğini belirtir.