2- SABAH NAMAZININ
VAKTİ BABI
حدّثنا
أَبُو بكر بْن
أبي شيبة.
حدّثنا سفيان بْن
عيينة، عَنْ
الزهري، عَنْ
عروة، عَنْ عَائِشَة؛
قالت:
-
كن نساء
المؤمنات
يصلين مع
النَبِي صَلَى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَم صلاة
الصبح. ثُمَّ
يرجعن إلى
أهلهن فلا يعرفهن
أحد تعني من
الغلس.
Aişe (r.anha)'den
rivayet edildiğine göre şöyle demiştir :
Mu'min
kadınlar'dan bazıları Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Seliem) ile beraber sabah
namazını kılarlardı. Sonra evlerine dönerlerken, alaca karanlıktan dolayı kimse
onları tanımazdı.
AÇIKLAMA :
Bu hadisi
Buhari, Müslim, Tirmizi, Ebu Davud, Nesai ve Beyhaki de muhtelif senedlerle ve
az lafız farkıyla rivayet etmişlerdir. Buhar i, Müslim ve bazı sünen
sahiplerinin rivayetlerinde ''Kadınlar çarşaflarına bürünerek ... '' kaydı
mevcudtur.
Ğales: Alaca
karanlık, demektir. Tağlis: Alacakaranlıkta sabah namazını kılmak, demektir.
671 nolu
hadiste geçecek olan ''İsfar'' sabah namazını ortalık aydınlanınca kılmaktır.
Şafii, Ahmed ve İshak'a göre "İsfar'' tan yerinin iyice ağarması demektir.
Sabah namazının
alaca karanlıkta kılındığı ve cemaate giden kadınların, namazdan çıkınca bu
karanlık henüz devam ettiği için kimsenin onları tanımadığı bu hadiste ifade
edilmiştir.
Tirmizi'nin şerhi
Tuhfetü'l-Ahvezi yazan, El-Hafız İbn-i Haceri'l-Askalani Fethü'l-Bari'de şöyle
dediğini "Tağlis'' babında nakletmiştir:
"Davudi:
"Alaca karanlıktan dolayı kimse onları tanımazdı.'' fıkrasının manası
şudur: Bakan adam, onların kadın mı, erkek mi olduklarını bilemezdi. Çünkü,
sadece, karaltılar görürdü, demiştir.
Bazıları: Bu
fıkradan maksad, geçen kadınların Hatice mi Zeyneb mi diye şahsen
tanınmamalarıdır, demişlerdir. Nevevi: Örtülü kadın gündüzde şahsen tanınmaz. Burada
alaca karanlığın henüz devam ettiği bildirilmek isteniyor. Cami'den dönen
kadınların örtülü oldukları için şahsen tanınmamaları, örtüler'inden dolayıdır.
Bu nedenle söylenen bu yorum, bir mana ifade etmez demiştir.
Hafız: Eğer
fıkradan maksad, bunların erkekler mi, kadınlar mı olduklarının bilinmemesi
olmuş olsaydı, fıkrada tanımak anlamını ifade eden ''Ma'rifet'' fiili yerine,
anlamını ifade eden ''İlim'' fiili kullanılacaktı. ''Ma'rifet'' fiili
kullanıldığı için, fıkradan maksad kadınların şahsen tanınmamalandır.
Nevevi'nin: "Örtülü kadınlar gündüz de şahsen tanınmazlar'' sözüne itiraz
edilir. Çünkü genellikle kadınlar giyinişleri, yürüyüşleri ve genel
durumlarıyla bir-i birlerinden ayırt edilebilirler, demiştir.
El-Baci de:
Hadis, o kadınların yüzlerinin açık olduğuna delalet eder. Çünkü yüzleri kapalı
olsaydı karanlıktan i dolayı değil, kapalı oluşlarından dolayı tanınmamış
olurlardı, demiştir. Nevevi'nin sözüne yapılan itiraz, El-Baci'nin sözüne de
yapılır.
Ebu Berze
(r.a.)'in: "Adam, yanında. oturan kişiyi tanıyabildiği bir aydınlık
olunca, Nebi (s.a.v.) sabah namazından dönerdi.'' mealindeki hadisi, Aişe
(r.anha)'nın hadisine ters düşmez. Çünkü adamın, yanında oturan adamı tanıması
başka bir şeydir, sokaktan geçen örtülü kadını tanımaması başka bir şeydir.''
Tirmizi, bu
hadisi rivayet ettikten sonra şöyle der: Aişe (r.anha)'nın hadisi hasen-sahih
bir hadistir.
Sahabilerden
Ebu Bekir (r.a.) ve Ömer (r.a.)'in dahil olduğu bir kısım alimler ve onlardan
sonra gelen tabii alimlerin bir kısmı, sabah namazını alaca karanlıkta kılmayı
tercih etmişlerdir. Şafii, Ahmed ve İshak da sabah namazında tağlisi müstahab
görmüşlerdir.'
El-Menhel
yazarı da 'Sabah Vakti' babında rivayet olunan bu hadisin açıklamasını yaparken
şöyle der:
"Hadis,
sabah namazını tan yeri ağardıktan hemen sonra kılmanın müstahab olduğuna
delalet eder. Malik, Şafii, Ahmed, İshak, Ebu Sevr, El-Evzai, Davud bin Ali ve
Taberi böyle demişlerdir.
Ömer, Osman,
İbn-i Zübeyr, Enes, Ebu Musa ve Ebu Hureyre (r.anhum)'dan rivayet olunan kavil
de budur. El-Hazimi, bu kavli Hulefa-i Raşidin'den kalan Ebu Bekir (r.a.) ile
Ali (r.a.)'den, ayrıca Ebu Mes'ud-i Ensari ve Hicaz ehlinden rivayet etmiştir.
Bu alimler,
Aişe (r.anha)'nın bu hadisini, Ebu Mes'ud'un şu mealdeki hadisini ve benzer sahih
hadisleri delil olarak göstermişlerdir:
"Nebi
(s.a.v.), sabah namazını, bir defa alaca karanlıkta kıldı. Başka bir defa
ortalık aydınlandıktan sonra kıldı. Ondan sonra, Vefat €dinceye kadar tağlis
etti. Yani daima alaca karanlıkta kıldı. Hiç isfar'a dönmedi.'' Alimler, ayrıca
''Hayrat için yarışınız'' ve ''Rabbinizin magfiretine koşuşunuz.'' ayetlerini
de delil göstermişlerdir.
Ebu Hanife,
arkadaşları, Sevri ve Irak alimlerinin ekserisi sabah namazında isfar'ın afdal
olduğunu söylemişlerdir. Ashab'dan AI i ve ibn-i Mes'ud (r.a.)'dan da bu kavil
rivayet edilmiştir.
Bu görüşteki
alimler Rafi' bin Hadic'in (672 nolu) hadisini delil göstermişlerdir. Bir de
Buhari ve Müslim'in İbn-i Mes'ud (r.a.)'den rivayet ettikleri şu mealdeki
hadise dayanmışlardır:
''Ben,
Resulullah (s.a.v.)'i her hangi bir namazı vaktinden başka bir zamanda kılarken
görmedim. Yalnız şu iki namazı gördüm. (Müzdelife'de akşam ve yatsı namazını
beraber kıldı. Ve o gün sabah namazını vaktinden önce kıldı.''
Bu alimler: Nebi
(s.a.v.)'in sabah namazını fecir doğmadan önce kilmadığı malümdur. O gün sabah
namazını fecir doğduktan sonra, henüz ortalık aydınlanmadan kılarak tağlis
etmiştir. Şu halde hadis, Nebi (s.a.v.)'in başka zaman tağlis etmediğine
delalet eder. İsfar, cemaatın çoğalmasına, safların dolmasına ve nafile namaz
için geniş bir zaman'ın verilmesine vesile olduğu için daha faziletlidir,
demişlerdir.
Diğer alimler
şöyle cevab vermişlerdir: Rafi' bin Hadic (r.a.)'in hadisindeki isfar'dan
maksad, tan yerinin iyice ağarması ve belirgin olmasıdır. Rafi'in hadisindeki:
''Şafak iyice
zuhur ettikten sonra sabah namazını eda etmenin ecri daha büyüktür.'' fıkrası,
isfar'ın böyle yorumlanmasına engel değildir. Çünkü buna göre isfar'dan önce
sabah namazı kılınabiliyorsa da ecri daha azdır. Çünkü kişinin vaktin girdiğini
kesin olarak bilmemekle beraber, kuvvetli zan ile kanaat ettiği zaman namaza
durması caizdir ve ecri vardır. Eğer fecrin doğduğunu belirgin bir halde
müşahede ettikten sonra namaza durursa daha afdaldır ve ecri daha büyüktür.
Yahut isfar emri mehtablı gecelere mahsustur. Çünkü fecrin doğuşu, mehtablı
gecelerde ilk anlarda belirgin olmuyor. Böyle gecelerde ihtiyar olmak üzere
isfarla emrolunmuşlar, denilebilir.
İbn-i Mes'ud
(r.a.)'ın hadisine de şöyle cevap verilmiştir: Nebi (s.a.v.) sair zamanlarda,
fecir doğduktan sonra cünüb adam'ın ğuslünü yapabileceği ve abdestsizin abdest
alabileceği bir süre bekledikten sonra sabah namazını kılmayı itiyat
(alışkanlık) haline getirmişken; Müzdelife gecesi sabah olunca Hac menasikine
genişçe bir vaktin ayrılması için, mu'tadından önce sabah namazına durmuştur.
Tahavi ''TağIis
hadisleri'' ile ''İsfar hadisleri''nin arasını bulmak için şöyle demiştir: Nebi
(s.a.v.) alaca karanlıkta sabah namazına başlar ve kıraatını uzatarak. ortalık
aydınlandıktan soıra namazdan çıkardı. Tahavi: Aişe (r.anha)'nın hadisi, sabah
namazında kıraati uzatma emrinden önce idi. Bu nedenle Aişe (r.anha)'nın hadisi
mensuhtur, demiştir. Fakat Tahavi'nin mensuhluk davası masnedsizdir.
Tirmizi'nin: Aişe (r.anha)'nın hadisi hasen-sahihtir. Ebu Bekir ve Ömer
(r.anhuma)'nın dahil olduğu bir grup sahabi ve onlardan sonra gelen tabiiler,
bu hadiste beyan edildiği gibi sabah namazında tağlis'i seçmişlerdir,
şeklindeki sözü, hadisin mensuh olmadığını takviye eder. Çünkü, eğer mensuh
olmuş olsaydı nesih durumunu herkesten daha iyi bilen bu büyük zatlar tağlisi
tercih etmiyeceklerdi. Aişe (r.anha)'nın hadisinin bazı hallere ait olduğu
umulur. Çünkü delillerin zahirine göre çoğu zaman Nebi (s.a.v.) karanlık varken
sabah namazına başlıyormuş. Bazen, henüz aydınlık olmadan namazdan çıkarmış ki
Aişe (r.anha)'nın hadisi buna delalet ediyor. Bazen ortalık aydınlandıktan
sonra namazdan çıkarmış ki Ebu Berze'nin. hadisi buna delalet eder. Kıraatin
uzunluğuna ve kısalığına göre bu değişik durumlar oluyormuş. Çünkü sabah
namazında bazen altmış ayet, bazen de yüz ayet okuyormuş.
Yukarıdan beri
verdiğim bilgileri okuduktan sonra tağlis görüşünün delilleri sıhhatli ve daha
kuvvetli olduğu için bu kavil daha racihtir.
HADİS'TEN
ÇIKARILAN FIKIH HÜKÜMLERİ :
1- Sabah
namazını alaca karanlıkta kılmak daha efdaldir.
2- Bir fitne
endişesi olmadığı takdirde kadınların geceleyin namaz için camiye gitmeleri
caizdir.
3- Meşru bir
amaçla evlerinden çıkan kadınlar iyice örtünmelidirler.