1- EZANA BAŞLAMA BABI
حدثنا أَبُو
عبيد،
مُحَمَّد بْن
عبيد بْن ميمون
المدني. حدثنا
مُحَمَّد بْن
سلمة الحراني.
حدثنا
مُحَمَّد بْن
إسحاق. حدثنا
مُحَمَّد بْن
إبراهيم
التيمي، عَنْ
مُحَمَّد بْن
عَبْد اللَّه
بْن زَيْد،
عَنْ أبيه؛
قَالَ:
-
كَانَ رَسُول
اللَّه صَلَى
اللَّهُ عَلَيْهِ
وَسَلَم قَدْ
همَّ بالبوق،
وأمر بالناقوس
فنحت. فأرى
عَبْد اللَّه
بْن زَيْد فِيْ
المنام.
قَالَ:
رَأَيْت
رجلاً عليه
ثوبان أخضران.
يحمل ناقوساً.
فقلت له: يا
عَبْد اللَّه!
تبيع الناقوس؟
قَالَ: وما
تصنع بِهِ؟
قلت: أنادي
بِهِ إلى
الصلاة.
قَالَ: أفلا
أدلك عَلَى
خير من ذلك؟
قلت: وما
هُوَ؟ قَالَ
تقول: اللَّه
أكبر، اللَّه
أكبر، اللَّه
أكبر، اللَّه
أكبر. أشهد أَن
لاَ إله
إِلاَّ
اللَّه، أشهد
أَن لاَ إله إِلاَّ
اللَّه. أشهد
أَن
مُحَمَّداً رسول
اللَّه، أشهد
أَن مُحَمَّد
رَسُول اللَّه.
حي عَلَى
الصلاة، حي
عَلَى الصلاة.
حي عَلَى
الفلاح، حي
عَلَى الفلاح.
اللَّه أكبر،
اللَّه أكبر.
لاَ إله
إِلاَّ
اللَّه. قَالَ
فخرج عَبْد
اللَّه بْن
يزيد، حتى أتى
رَسُول اللَّه
صَلَى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَم.
فأخبره بما
رأى. قَالَ:
يَا رَسُولَ
اللَّه!
رَأَيْت رجلاً
عليه ثوبان
أخضران يحمل
ناقوساً. فقص
عليه الخبر.
فَقَالَ
رَسُول
اللَّه صَلَى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَم ((أَن
صاحبكم قَدْ
رأى رؤيا.
فاخرج مع بلال
إلى المسجد
فألقها عليه، وليناد
بلال، فإنه
أندى صوتاً
منك)) قَالَ
فخرجت مع بلال
إلى المسجد.
فجعلت ألقيها
عليه وَهُوَ
ينادي بِهَا.
قَالَ فسمع
عمر بْن الخطاب
بالصوت. فخرج
فَقَالَ: يَا
رَسُولَ اللَّه!
والله، لقد
رَأَيْت مثل
الذي رأى.
فَقَالَ
أَبُو عبيد:
فأخبرني
أَبُو بكر
الحكمي؛ أَن
عَبْد اللَّه
بْن زَيْد
الأنصاري قَالَ
فِيْ ذلك:
أحمد اللَّه
ذا الجلال وذا
الإكرام
حمداً عَلَى
الأذان
كثيراً
إذ أتاني
بِهِ البشير
من الله فأكرم
بِهِ لدي بشيراً
فِيْ ليال
والى بهن ثلاث
* كلما جَاءَ
زادني توقيراً
Abdullah bin Zeyd
(bin Abd-i Rabbih) (r.a.)'den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir :
Resulullah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem) namaza davet için borazanı arzulamış ve çan
ittihazını emretmiş ve çan yapılmıştı. Sonra (mezkur) Abdullah bin Zeyd rüya
görmüş ve rüyasını şöyle anlatmıştır : Ben rüyamda üzerinde iki yeşil elbise
bulunan bir adam gördüm. Bir çan taşıyordu. Ona:
— Ey Allah'ın kulu! Şu çanı satar (mı) sın?
dedim. Adam:
— Bununla ne yapacaksın? diye sordu. Ben:
— Onunla namaza çağırırım, dedim. O:
— Seni şu çandan daha hayırlı bir şeye delalet
etmiyeyim mi? dedi. Ben :
— Delalet edeceğin şey nedir? diye sordum.
Adam:
— Şunu söylersin, dedi
Ravi demiştir ki:
Abdullah bin Zeyd, bu rüyadan sonra sabahleyin çıkarak Resulullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem)'in yanına varmış ve gördüğü rüyayı ona anlatmak üzere:
'Ya Resulallah!
Ben rüyamda üzerinde iki yeşil elbise bulunan bir adam gördüm. Bir çan
taşıyordu.' demiş ve gördüğü rüyayı anlatmıştır. Bunun üzerine Resulullah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem) sahabilere :
«Sizin
arkadaşınız bir rüya görmüştür.» buyurduktan sonra (rüya gören Abdullah'a) :
«Bilal ile
beraber mescide çık da gördüğün ezan kelimelerini ona öğret. Bilal da çağırsın.
Çünkü Onun sesi, seninkinden daha gürdür.» buyurdu. Abdullah demiştir ki:
Ben Bilal ile
mescide çıkarak Ona ezan kelimelerini öğretmeye başladım. O da o kelimelerle
çağırıyordu. Bunun üzerine Ömer bin El Hattab ezan sesini işitince çıka-geldi
ve :
— Ya Resulallah!
Vallahi Abdullah'ın rüyada gördüğünün mislini ben de rüyamda görmüştüm* dedi..
Ravi Ebu Ubeyd
demiştir ki: ( (Rüya sahibi) Abdullah bin Zeyd El-Ensari (r.a.)'in bu rüya
hakkında aşağıdaki şiirleri söylediğini Ebu Bekir El-Hakemi bana haber
vermiştir.
Ezan için, celal
ve ikram sahibi Allah'a çokça hamd ederim. Çünkü bana ezanı Allah'tan bir
müjdeci getirdi. Benim yanımda o ne güzel müjdecidir.
Ezan kelimelerini
üç gece üst üste bana getirdi. Her gelişinde öğrendiğimi daha da pekiştirdi.»
Tahric: Bu
hadisi Ebu Davud, Ahmed, Darimi, Beyhaki, İbn-i Hibban ve İbn-i Huzeyme de
rivayet etmişler, Tirmizi de rivayet ederek hasen - sahih olduğunu söylemiştir.
Bazı rivayetlerde ezan kelimeleri tafsilatlı olarak geçmemiştir.
AÇIKLAMA :
Ebu Davud ve
Tirmizi'nin rivayetinde Abdullah bin Zeyd (r.a.)'in şiirleri nakledilmemiştir.
Ebu Davud'un rivayetinde ravi AbduIIah bin Zeyd (r.a.) şunu da demiştir:
''Rü'yamda bana
ezanı tarif eden zat ezanı tamamladıktan sonra benden biraz geri çekildi ve
sonra: Namaza ikamet etmek istediğin zaman:
Allahu Ekber,
Allahu Ekber
Eşhedu en la
ilahe illallah, Eşhedu en la ilahe illallah
Eşhedu enne Muhammeden
Resulullah, Eşhedu enne Muhammeden Resulullah,
Hayya
ale's-selah, Hayya ale's-selah, Hayya ale'l-felah, Hayya ale'l-felah,
Ked
kametu's-selah, Ked kametu's-selah,
Allahu Ekber,
Allahu Ekber, La ilahe İllallah. dersin
demiştir.''
Hadisin baş kısmında
Resulullah (s.a.v.)'in borazanı arzuladığı ve çan yapılmasını emrettiği
bildirilmiştir. Bundan sonra gelen İbn-i Ömer (r.a.)'in hadisinde ve başka
hadislerde Nebi (s.a.v.) 'e yahudilerin borazanı ve hıristiyanların çanı gibi
bir şeyle namaza davet yapılması bazı sahabilerce teklif edilmiş ise de
yahudilere ve hıristiyanlara benzememek için Nebi (s.a.v.)'in borazan ve
çan'dan kerahat ettiği bildirilmiştir. Bu hadis ile sözü edilen hadisler
arasında bir çelişki yoktur. Şöyle ki, borazan ve çan teklifi yapıldığı zaman
Nebi (s.a.v.) bunu istememiştir. Bilahere halkın namaza çağırılması için
sürdürülen istişareler neticesinde duyulan zaruret karşısında Nebi (s.a.v.)'in
borazan kullanılmasına bir ara temayül etmiştir. Buradaki rivayet, zaruret
dolayısıyla belirlenen temayülü yansıtmış olsa gerek.
Bu parçada
geçen; فنحت cümlesi
iki şekilde manalandırılabilir
1- Tercemede
görüldüğü gibi '' ....ve çan yapılmıştı."
2- " ...
ve çan yapımına başlıyan kişi hakkında kınama yapılmıştı."
Sindi, ikinci
şekle göre mana vermiştir. Başkaca mana verene rastlamadım. Bence bu tür mana
uygun değildir. ÇünK\.l Nebi (s.a.v.), çan yapımını emrettiğine göre bu emri
yerine getirmek üzere çan yapımına başlayan zatın müslümanlarca kınanması
düşünülemez. Zira bile bile onu kınamak, Nebi (s.a.v.)'in emrini tasvip etmemek
demektir ki hiç bir sahabiden beklenemez. Ancak şöyle olabilir: Nebi
(s.a.v.)'in emrini duymamış olan kimseler kınamada bulunmuş olabilirler.
Lügat
kitapIarına göre, mezkur cümle birinci şekilde manalandırılabilir. Çan yapılmış
olsa bile ne çanla, ne de borazanla bir defa olsun namaz'a çağrı yapılmamıştır.
Çünkü hemen o sırada Abdullah bin Zeyd (r.a.)'in rüya olayı vuku bulmuştur.
Hadiste geçen
ezan kelimelerinin manasına gelince;
Allahu Ekber,
Allahu Ekber: 'Allah en büyüktür. Allah kibriya ve azametinin mahiyetinin
tanınmasından çok daha yücedir.' Veyahut: 'Allah azametine layık olmayan her
hangi bir şeyin ona isnad edilmesinden çok yücedir. 'Yahut da: 'Allah her
şeyden yücedir.'
Ezan tekbirle
başlar. Çünkü tekbir kısa olmakla beraber Allah'ın zatının ve layık olduğu
bütün kemal sıfatlarının varlığını ifade eder. Ezan, her yüce makamda anılması
müstahab olan bir zikirdir. Ezan genellikle yüksek yerde okunur. Her yüksek
yerde Allah'ın büyüklüğünü anmak müstahab olduğu 'için ezan tekbirle başlar.
Mirkat sahibi: Tekbirin dört defa tekrarlanması, bu hükmün Dünya'nın her dört
cephesinde cari olduğuna işaret için olabilir, demiştir.
Eşhedu en la
ilahe illa'llah Eşhedu enne Muhammeden ResuluIlah: 'Ben, dilimle ikrar ve
kalbimle tasdik ederim ki, Allah'tan başka ibadete layık hiç bir ma'bud yoktur.
Muhammed, Allah'ın resuıüdür.
Hayye
Ale's-Selah: Namaza yönelin.
Hayye
Ale'l-Felah: Felah ve dileğe kavuşmaya yöneliniz.
Kadi İyad, ezanın
taşıdığı anlam hakkında şöyle der: Ezan, iman sistemini içine alan veciz bir
sözdür. Once Allah'ın varlığı, kemal sıfatlarını taşıdığı ve buna ters düşen
bütün
eksikliklerden
uzak, pak ve nezih olduğu ifade edildiği. Bu ifade, tekbir cümlesinde mevcuttur.
Sonra Allah'ın birliği ve her türlü benzer ve ortaktan temiz olduğu Şehadet
kelimesiyle ilan ediliyor. Dini vazifelerin hepsinden önce gelen iman ve tevhid
esası belirtildikten sonra şahadetin ikinci cümlesiyle Hz. Muhammed (s.a.v.)'in
nübüvvet ve Risaletinin hak ve gerçek olduğu açıkca belirtiliyor. Tevhid'den
sonra İslam dininin ikinci muazzam temeli olan Nebi'e iman ilanı ile aklen
inanılması gereken iman sistemi kemale ermiş olur. Bundan sonra iman sisteminin
ışığı altında yapılması gerekli olan ibadete davet ediliyor. Namaz daveti Nebi
(s.a.v.)'e imandan sonraya bırakılıyor. Çünkü namazın farz oluşu, akıl ile
bilinemez. Ancak Nebi (s.a.v.) vasıtasıyla bilinebilir. Bundan sonra Felaha
davet ediliyor. Felah, dileğe kavuşmak ve cennet nimetlerinde ilelebed
yaşamaktır. Felah çağrısı, ölümden sonra dirilmeyi, ahiret mükafatını veya
cezasını hatırlatır. Islam akaid sistemi'nin sonuncusu ahiretle ilgili şeylere
iman etmektir.
Hadiste tekbir
dört defa tekrarlanmıştır. Buna fıkıhçılar ''Terbi' = Dörtleme'' demişlerdir.
Ebu Hanife,
Şafii, Ahmed ve alimlerin cumhııru bu hadisi ve bundan sonra gelecek olan 708
nolu Ebu Mahzure hadisini delil göstererek Terbi'a hükmetmişlerdir. Diğer
taraftan müslümanların bilhassa hac mevsiminde toplandıkları Mekke halkının
terbi' uygulamasına dayanarak ne sahabilerden ne de başkalarından hiç kimse
Mekke halkının kullandığı terbi'e itiraz etmemiştir, derler.
Malik, Ebu
Yusuf ve Zeyd bin Ali ise tekbirin iki defa tekrarlanması görüşünü
benimsemişlerdir.
En-NeyI yazarı:
Gerçek şudur ki terbi' rivayetleri daha kuvvetlidir. Çünkü bu rivayetlerde
diğer rivayetlerde bulunmayan bir fazlalık vardır. Bu fazlalık makbuldür. Çünkü
bir çelişki arzetmez. Tahricİ de sahihtir, demiştir.
Hadisin
zahirine göre, ezan'ın dayanağı Abdullah bin Zeyd (r.a.)'in gördüğü rüyadır.
Ebu.Davud'un rivayetine göre Abdullah bin Zeyd (r.a.), rüyasını anlatınca Nebi
(s.a.v.) Ona:
'' ... Şüphesiz
bu, doğru bir rüyadır.'' buyurmuştur. Nebi (s.a.v.), rüyanın doğruluğuna
hükmetmiştir. EI-Menhel yazarı, bunun nedenini şöyle açıklar;; 'Nebi
(s.a.v.)'in AbduIlah bin Zeyd (r.a.)'in rüyasını doğrulamasının sebebi şudur:
Ömer (r.a.)
rüyasında ezanı görünce Nebi (s.a.v.)'e haber vermek üzere huzura vardığında
Nebi (s.a.v.), ona: ''Senden önce ezanla ilgili vahiy geldi.'' buyurmuştur. Şu
halde ezanın dayanağı rüya değil vahiydir. Bu duruma göre önce vahiy gelmiş,
sonra AbduIIah bin Zeyd (r.a.) rüyasını anlatınca gelen vahyin uygulamaya
konulması emri verilmiştir.
Hadisin:
''Çünkü Bilal'in sesi seninkinden yüksektir.'' parçası ile ilgili olarak
Hattabi demiştir ki : Bu, kimin sesi daha yüksek ise ezan okuma öncelikle onun
hakkı olduğuna delalet eder. Zira ezan bir ilamdır. Kimin sesi daha yüksek ise
o okumalıdır.
Ömer (r.a.)'in
de AbduIIah bin Zeyd (r.a.) gibi ezanı rüyasında gördüğü hadisten anlaşılıyor.
EI-Menhel yazarının ezan babındaki beyanına göre Ömer (r.a.) ve Abdullah
(r.a.)'dan başka sahabilerden bir cemaat'ta ezanı rüyalarında görmüşlerdir.
Taberani'nin rivayetine göre Ebu Bekir (r.a.) de görmüştür. Gazali'nin dediğine
göre 10 küsur sahabi ezanı rüyalarında görmüşlerdir. İbn-i Hacer: Bu
rivayetlerden yalnız AbduIlah bin Zeyd (r.a.)'in ve Ömer (r.a.)'in olayları
sabittir. Diğerleri sabit değildir, demiştir.
HADİSİN FIKIH
YÖNÜ :
1- Namaz için
ezan okumak meşrudur.
2- Ebu Davud'un
rivayetinde belirtildiği gibi namaz için kamet etmek meşrudur.
3- Ezanda
yüksek ses matIubtur. (İstenir)
4- Ezanın
tekbirinde terbi' meşrudur.
5- Ebu Davud'un
rivayetiyle sabit olduğu gibi önce ezan okunması ve namaza kalkılacağı zaman
kamet edilmesi meşrudur.