2- EZAN’DA TERCİ’ BABI
حَدَّثَنَا
مُحَمَّد بن
بشار ومحمد بن
يحيى. قالاَ:
حَدَّثَنَا
أبو عاصم.
أنبأنا ابن
جريح. أخبرني
عبد العزيز بن
عبد الملك بن
أبي محذورة،
عن عبد اللَّه
بن محيريز،
وكان يتيماً في
حجر أبي
محذورة بن
معير، حين
جهزه إلى
الشام. فقلت
لأبي محذورة:
-
أي عم! إني
خارج إلى
الشام، وإني
أسأل عن
تأذينك.
فأخبرني أن
أبا محذورة
قَالَ: خرجت في
نفر. فكنا
ببعض الطريق.
فأذن مؤذن
رَسُول اللَّه
صَلَى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَم بالصلاة،
عند رَسُول
اللَّه صَلَى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَم.
فسمعنا صوت
المؤذن ونحن
عنه متنكبون.
فصرخنا
نحكيه، نهزأبه.
فسمع رَسُول
اللَّه صَلَى
اللَّهُ عَلَيْهِ
وَسَلَم.
فأرسل إلينا
قوماً
فأقعدونا بين
يديه. فقال
((أيكم الذي
سمعت صوته قد
ارتفع؟))
فأشار إلى
القوم كلهم،
وصدقوا. فأرسل
كلهم وحبسني.
وقال لي ((قم
فأذن)). فقمت، ،
ولا شيء أكره
إلى من رَسُول
اللَّه صَلَى
اللَّهُ عَلَيْهِ
وَسَلَم ولا
مما يأمرني
به، فقمت بين
يدي رَسُول
اللَّه صَلَى
اللَّهُ
عَلَيْهِ وَسَلَم،
فألقى علي
رَسُول
اللَّه
التأذين هو بنفسه.
فقال ((قل:
اللَّه أكبر،
اللَّه أكبر،
اللَّه أكبر،
اللَّه
أكبر.أشهد أن
لا إله إلا
اللَّه، أشهد
أن لا إله إلا
اللَّه. أشهد
أن مُحَمَّد
رسول اللَّه،
أشهد أن
مُحَمَّد
رسول اللَّه.
حي على
الصلاة، حي
على الصلاة.
حي على
الفلاح، حي
على الفلاح.
اللَّه أكبر اللَّه
أكبر. لا إله
إلا اللَّه)).
ثم دعاني حين
قضيت التأذين
فأعطاني صرة
فيها شيء من
فضة. ثم وضع
يده على ناصية
أبي محذورة.
ثم أمرها على
وجهه، ثم على
ثديه، ثم على
كبده، ثم بلغت
يد رَسُول
اللَّه صَلَى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَم سرة
أبي محذورة.
ثم قَالَ
رَسُول اللَّه
صَلَى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَم ((بارك
اللَّه لك
وبارك عليك))
فقلت: يَا
رَسُولَ
اللَّه!
أمرتني
بالتأذين
بمكة؟ قَالَ
((نعم. قد أمرتك))
فذهب كل شيء
كان لرَسُول
اللَّه صَلَى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَم من
كراهية، وعاد
ذلك كله محبة
لرَسُول
اللَّه صَلَى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَم.
فقدمت على
عتاب بن أسيد،
عامل رَسُول
اللَّه صَلَى
اللَّهُ عَلَيْهِ
وَسَلَم
بمكة، فأذنت
معه بالصلاة
عن أمر رَسُول
اللَّه صَلَى
اللَّهُ
عَلَيْهِ وَسَلَم.
قَالَ:
وأخبرني ذلك
من أدرك أبا
محذورة، على ما
أخبرني عبد
اللَّه بن
محيريز.
في الزوائد:
هذا الحديث
ثابت في غير
صحيح البخاريّ.
لكن في رواية
المصنف
زيادة،
وإسنادها
صحيح،
ورجالها ثقات.
Ebu Mahzure bin
Mi'yer (r.a.)'in kucağında yetim olarak yetişmiş olan Abdullah bin Muhayriz
(r.a.)'den rivayet edildiğine göre: Ebu Mahzure kendisini Şam'a göndermeye
hazırlarken Abdullah şöyle demiştir:
Ben, Ebu Mahzure
(r.a.)'e Ey Amca! Ben Şam'a doğru yola çıkıyorum. Ve şüphesiz senin ezan
okuyuşun bana sorulacaktır, dedim.
(Ravi Abdülaziz
demiştir ki) Abdullah, Ebu Mahzure (r.a.)'in şöyle dediğini bana haber
vermiştir :
Ben, bir nefer
(on kişilik grub) içinde yola çıkmıştım. Biz yolun bir yerinde bulunuyorduk.
Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in müezzini, Resulullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem)'in yanında namaz için ezan okudu. Biz de müezzin sesini,
ondan yüz çevirdiğimiz halde işittik. Bunun üzerine biz onunla alay ederek ve
bağırarak ezan okuduk. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (sesimizi)
işitti ve bize bir topluluk gönderdi. Gelenler bizi Onun huzurunda oturttular.
O da:
«Sesini yüksek
olarak işittiğim şahıs hanginizdir?» diye sordu. Kavmin hepsi beni işaret
ettiler ve doğru söylediler. Bunun üzerine Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem),
hepsini salıverdi ve beni alıkoyarak bana:
«Kalk ezan oku»
buyurdu. Ben de kalktım. O esnada Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den
ve bana emrettiği ezandan nefret ettiğim kadar, hiç bir şeyden nefret
etmiyordum. Nihayet Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in huzurunda
ayakta durdum. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bizzat bana ezan
kelimelerini telkin ederek şöyle buyurdu: De ki:
Allahu ekber,
Allahu ekber, Allahu ekber, Allahu ekber,
Eşhedu en la
ilahe illallah, Eşhedu en la ilahe illallah,
Eşhedu enne
Muhammeden Resulullah, Eşhedu enne Muhammeden Resulullah
Sonrabana buyurduki
«(Şunu okurken) sesini yükselt. »
Eşhedu en la
ilahe illallah, Eşhedu en la ilahe illallah,
Eşhedu enne
Muhammeden Resulullah, Eşhedu enne Muhammeden Resulullah
Hayya
ale’s-selah, Hayya ale’s-selah
Hayya
ale’l-Felah, Hayya ale’l-Felah,
Allahu ekber
Allahu ekber la ilahe illallah
Sonra ben ezan
okumayı bitirince beni çağırdı ve içinde bir miktar gümüş bulunan bir keseyi
bana verdi. Sonra elini Ebu Mahzure (r.a.h)'in başının ön kısmı üzerine bırakıp
yüzü, memeleri ve ciğeri üzerinden geçirdi. Nihayet Resulullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem)'in eli Ebu Mahzure (r.a.)'nin göbeğine ulaştı. Sonra
Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
«Allah seni
mübarek kılsın, bereketi, üzerinde olsun.» buyurdu. Bundan sonra ben:
Ya Resulallah!
Mekke'de ezan okumayı bana emrettin (mi?) dedim. O:
«Evet. Sana
emrettim.» buyurdu. Artık Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e karşı
duyduğum nefret, tamamen gitti. Ve hepsi Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve
Sellem) için muhabbete dönüştü. Sonra ben Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve
Sellem)'in Mekke valisi Attab bin Esid (r.a.)'in yanına vardım. Ve Resulullah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in emrinden dolayı Attab varken, namaz için ben
ezan okudum.
Ravi (Abdülaziz)
demiştir ki: Ebu Mahzure'ye yetişenler bu hadisi Abdullah bin Muhayriz'in bana
haber verdiği şekil üzere baaıa tahdis ettiler."
Not :
Zevaid'de: Bu hadis, Buharİ'nin sahihinden başka, hadis kitablarında mevcuttur.
Lakin musannifin rivayetinde bir ilave vardır. Musannifin rivayetine ait isnad,
sahih olup, ricali sikalardır, denmiştir.
Diğer tahric:
Müslim, Tirmizi, Ebu Davud ve Nesai
AÇIKLAMA :
Bu kitaplardaki
rivayetlerde de bizzat Nebi (s.a.v.)'in Ebu Mahzure (r.a.)'e ezan telkin
buyurduğu ve terci' usulünü öğrettiği ifade edilmiştir. fakat AbduIlah bin
Muhayriz (r.a.)'in Şam'a gönderilmesi hazırlığı ile ilgili husus olsun, Nebi
(s.a.v.)'in Ebu Mahzure (r.a.)'e Mekke'de ezan okuması emri ile ilgili olarak
aralarında geçen konuşma olsun, o rivayetlerde mevcut değildir.
Darekutni ve
Beyhaki'nin rivayeti, müellifin rivayetine yakın bir uzunluktadır. EI-Menhel
yazarının ''Ezan babı''nda naklettiğine göre Beyhaki'nin rivayeti mealen
şöyledir:
''Ebu Mahzure
(r.a.)'den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: 'Ben, on gencin içinde, Nebi
(s.a.v.) ile beraber Huneyn'e doğru yola çıktım. Sahabiler ezan okudular. Ben,
yanımdaki gençlerle beraber, sahabilerle alayederak ezan okumaya giriştik. Nebi
(s.a.v.) :
''O gençleri
bana getirin.'' buyurdu. (Bizi Onun huzuruna götürdüklerinde) O, bize: ''Ezan
okuyun.'' buyurdu. Gençler ezan okudular. Benim sesim, hepsinin sesinden daha
yüksekti. Nebi (s.a.v.) : ''Sesini işittiğim adam budur. Git Mekke halkına ezan
oku ve Attab bin Esid (r.a.)'e deki: Resulullah (s.a.v.), Mekke halkına ezan
okumamı bana emretti." buyurdu ve: Ezanı şöyle oku'' buyurdu .
Allahu Ekber (4
defa)
Eşhedu en la
ilahe illallah (2 defa)
Eşhedu enne
Muhammeden Resulullah (2 defa)
Sonra bana: dön
de de ki:
Eşhedu en la
ilahe illallah (2 defa)
Eşhedu enne
Muhammeden Resulullah (2 defa)
Hayya
ale's-selah (2 defa)
Hayya
ale'l-felah (2 defa)
Allahu Ekber
Allahu Ekber La İlahe İllallah
Müellifin
rivayet ettiği Ebu Mahzure (r.a.)'in hadisine göre Nebi (s.a.v.) ona bizzat
ezanı telkin buyururken: Tekbiri dört defa tekrarlatmış. Şahadet kelimelerini
ikişer defa tekrarlatmış. Sonra şahadet kelimelerini yüksek sesle ikişer defa
okumasını emretmiş.
Sonra; Hayya
ale's-selah'ı iki defa ve Hayya ele'l-felah'ı iki defa tekrarlamasını ve son
olarak kelime-i Tevhid-i bir defa okumasını telkin buyurmuştur.
Bu hadise göre
ezanda terci' meşrudur. Bu hususta alimler arasında ihtilaf vardır:
Hanefi alimleri
ile Kufe alimlerine göre ezanda terci' müstahab değildir. Delilleri de AbduIIah
bin Zeyd (r.a.)'ın hadisidir. Onlar: 'Rivayetlerin ekserisinde terci' yoktur.
Müezzinlerin reisi olan Bilal (r.a.)'ın ezanında terci' yoktu. İbn-i Ummi
Mektum (r.a.)'ın ezanında da terci' yoktu. Bu iki zat, Nebi (s.a.v.)'in
müezzini idiler. 'terci' yalnız .Eb Mahzure (r.a.)'in hadislnde vardır, Ebu
Mahzure (r.a.) ezan okurken şehadet kelimelerini Nebi (s.a.v.)'in istediği gibi
yüksek sesle okumadığı için Nebi (s.a.v.), şehadet kelimelerini ona tekrar
okutmuş olabilir. Nitekim Nebi (s.a.v.) Ona: ''Dön de sesini yükselt.''
buyurmuştur.' demişlerdir.
Bu görüşteki
alimlerin delillerinden birisi de İbnü'l-Cevzi'nin dediği, şu husustur: Ebu
Mahzure (r.a.) kafir idi. Müslüman olup, Nebi (s.a.v.) ona ezanı telkin edince
şehadet kelimeıerini ona tekrarlatmıştır. Taki iyice bellesin. Ve müşrik olan
arkadaşlarının yanında tekrarlayabilsin. Çünkü müşrikler, şehadet
kelimelerinden nefret ettikleri kadar hiç bir şeyden nefret etmezlerdi. Nebi
(s.a.v.) ona şehadet kelimelerini tekrarlatınca, Ebu Mahzure (r.a.)
tekrarlamayı, Yani terci'i ezandan saymıştır. '
EI-Menhel
yazarı bu görüşü naklettikten sonra şöyle der: ''Lakin yukarıda söylenenlerin
tümünü, Ebu Davud'un rivayet ettiği hadis reddeder. Şöyle ki: Bu rivayette Ebu
Mahzure:
'Ben: Ya
Resulallah! Ezan sünnetini bana öğret,' dedim demiş, Nebi (s.a.v.) de: ''Sen
şahadet kelimelerini alçak sesle söylersin, sonra yüksek sesle söylersin''
buyurmuştur.' demiştir.
Görüldüğü gibi
Nebi (s.a.v.) şahadet kelimesini önce alçak sesle okumasını, sonra yüksek sesle
okumasını, ezanın sünnetinden kılmıştır.
Şafii, Malik,
Ahmed ve alimlerin cumhuruna göre ezanda terci' meşrudur. Delilleri de Ebu
Mahzure (r.a.)'in hadisidir. Onun hadisi, sahih bir hadis olup diğer hadislere
ters düşmeyen bir ilaveye sahiptir. Bu ilaveyi kabul etmek vacibtir. Diğer
taraftan, Ebu Mahzure (r.a.)'nin hadisi tarih bakımından Abdullah bin Zeyd
(r.a.)'in hadisinden sonradır. Nevevi, Müslim'in şerhinde: 'Ebu Mahzure
(r.a.)'in hadisi, hicretin 8. yılı Huneyn savaşından sonra buyurulmuş, Abdullah
bin Zeyd (r.a.)'in hadisi ise (Medine'ye hicret edildikten sonra) ilk
zamanlarda olmuştur,' demıştir.
Terci' Maliki
alimlerine göre mendubtur. Şafii ve Hanbeli alimlerince en sahih görülen
mezhebIerin görüşüne göre terci' sünnettir. Müezzin, bilerek veya unutarak
terci' terkederse ezanı sahihtir. Fakat fazileti kaçırmış olur.
Hadisçilerden
ve başkalarından bir cemaat: Ezan da terci'in yapılması ve yapılmaması
hususunda müezzin muhayyerdir, demişıerdir.
Doğrusu, ezanda
terci'in varlığıdır. Özetle terci yapılması ve terkedilmesi, hadislerde
sabittir. Dileyen yapar, dileyen terkeder. Bu husustaki rivayetlerin değişik
oluşu, kıraatlardaki değişiklik gibidir.
Darekutni'nin rivayetine
göre Ebu Mahzure (r.a.) şöyle demiştir: Nebi (s.a.v.), Huneyn'e gitmek üzere
yola çıkınca, ben Mekke ehlindan dokuz kişiyle beraber Onu izlemek üzere yola
çıktık. Biz Huneyn yolunda iken, Nebi (s.a.v.) Huneyn'den döndü ve bir yerde
karşılaştık. Bu esnada Onun müezzini ezan okudu ...
Darekutni'nin
bu rivayeti, Ebu Mahzure (r.a.)'e yapılan ezan telkininin Huneyn savaşı
dönüşünde olduğunu açıkça bildirmekle, Nevevi'nin hadis tarihi hususundaki
sözünü te'yid etmektedir.
AbduIIah bin
Muhayriz (r.a.), Ebu Mahzure (r.a.)'in kucağında büyüdüğü için, Ona: Amca, diye
hitab etmiştir. AbduIIah (r.a.)'ın ravisi olan Abdülaziz bin Abdülmelik bin Ebu
Mahzure (r.a.), anılan isminden ve isnaddan da anlaşıldığı gibi Ebu Mahzure
(r.a.)'in torunudur.
Nebi (s.a.v.),
Ebu Mahzure (r.a.)'e ezah okuttuktan sonra ona bir miktar gümüş vermiştir.
Sindi. bu
hususta şöyle der:
''İbn-i Hibban;
bunu delil göstererek ezan için ücret almanın caiz olduğunu ve ücret almanın
yasağına ait hadisin bu hadis'e muarız oldugunu söylemiştir. Fakat ibn-i
Seyyidi'n-Nas, İbn-i Hibban'ın görüşünü şöyle reddetmiştıı: Ebu Mahzure
(r.a.)'in hadisi, ezan için ücret alma'nın nehyine ait hadis ravisi Osman bin
Ebi'l-As (r.a.)'in müslümanlığı kabul etmesinden öncedir. Bu sebeple Osman
(r.a.)'in hadisi, Ebu Mahzure (r.a.)'in hadisinden sonradır. Sonraki hadise
itibar edilir. Diğer taraftan. Nebi (s.a.v.)'in Ebu Mahzure (r.a.)'e başka
maksadlarla gümüş verdiği muhtemeldir.
Ücret olarak
verdigi kesin bilinmediği için diğeı' hadise muarız olamaz. Hatta gümüş
verilişinin en yakm ihtimali, onu islama ısındırmaktır. Çünkü Ebu Mahzure
(r.a.), yeni müslüman olmuştu. Nebi (s.a.v.), o gün Müellefe-i Kulub denilen,
yani gönülleri İslamiyet'e henüz ısınmamış olanlara bağışlar yapmıştı. Ebu
Mahzure (r.a.)'e de bu kabilden yardım ettiği ihtimali kuvvetlidir. Bu tür
olaylar, çeşitli ihtimallere müsait olunca ondaki kaplılık dolayısıyla delil
olmaya elverişli değildir.''
Nebi
(s.a.v.)'in. mübarek elini Ebu Mahzure (r.a.)'in başına koyması, sonra göğsüne
sürerek ta göbeğine kadar geçirmesine gelince, mübarek elini sürmekle Ebu
Mahzure (r.a.)'e bereket sağlanması ve telkin edilen ezan kelimelerini iyice
bellemesi maksadıyla yapılmış olabilir. Mübarek elini böylece geçirdikten sonra
ona bereketle dua etmesi bu görüşü kuvvetlendirir. Bir de mübarek elini sürmesi
ve dua etmesi, Ebu Mahzure (r.a.)'in Nebi (s.a.v.)'e ve ezana karşı duyduğu
nefretin muhabbete dönüşmesi maksadıyla yapılmış olabilir. Nitekim Ebu Mahzure
(r.a.), Nebi (s.a.v.)'in kendisine ezan telkinini yaptıktan sonra mübarek elini
vücuduna sürüp kendisine dua edince, Nebi {s.a.v.)'e karşı duyduğu bütün
nefretin muhabbete dönüştügünü ifade etmiştir.
HADİSİN FIKIH
YÖNÜ :
1- Ezan şekli
tayin ve tesbit edilmiştir,
2- Ezanda
terci' meşrudur. Alimlerin terci' hakkındaki ihtilafları yukarıda anlatıldı.
3- Öğretici,
öğrenciye karşı şefkatli davranmalıdır.
4- Büyük
zatların mübarek ellerini kendilerinden küçük olanların baş ve yüzlerine.
göğüslerine sürmeleri meşrudur: