DEVAM: 14- NAMAZ'A YÜRÜ
(YEREK GİT) MEK BABI
حَدَّثَنَا
مُحَمَّد بْن
سعيد بْن يزيد
بْن إبراهيم
التستري.
حَدَّثَنَا
الفضل بْن الموفق
أبو الجهم.
حَدَّثَنَا
فضيل بْن مرزوق،
عَن أبو سعيد
الخدري؛ قال:
-
قَالَ رَسُول
اللَّهِ
صَلَى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسلَّمْ ((من
خرج من بيته
إلى الصلاة
فقال: اللهم
إني أسألك بحق
السائلين
عليك، وأسألك
بحق ممشاي
هذا. فإني لم
أخرج أشراً ولا
بطراً ولا
رياء ولا
سمعة. وخرجت
اتقاء سخطك
وابتغاء
مرضاتك.
فأسألك أن
تعيذني من
النار وأن
تغفر لي ذنوبي.
إنه لا يغفر
الذنوب إلا
أنت -أقبل
اللَّه عليه
بوجهه،
واستغفر له
سبعون ألف
ملك)).
في الزائد:
هذا إسناده
مسلسل
بالضعفاء.
عطية وهو
العوفي،
وفضيل بْن
مرزوق،
والفضل بْن
الموفق كلهم
ضعفاء. لكن
رواه ابن
خزيمة في صحيحه
من طريق فضيل
بْن مرزوق،
فهو صحيح
عنده.
Ebu Said-i Hudri
(r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
şöyle buyurdu, demiştir :
«Kim
namaza gitmek üzere evinden çıktıktan sonra şu duayı okursa, Allah, rahmetiyle
ona yönelir ve yetmiş bin melek, onun günahlarının bağışlanmasını (Allah'tan)
diler:
'Allahım! Senden istiyenlerin Senin katındaki
hakkı için gerçekten Senden istiyorum. Ve şu yürüyüşüm hakkı için Senden
istiyorum. Çünkü ben ne kibirlenmek ne de böbürlenmek için ve ne görsünler diye
ne de duysunlar diye (evden) çıkmadım. Ve ben Senin kızmandan sakınmak ve Senin
rızanı taleb etmek için çıktım. Bu sebeple Cehennem ateşinden beni korumanı ve
günahlarımı örtmeni Senden istiyorum. Şüphesiz Senden başka hiç kimse günahları
örtemez.'.»
Not: Zevaid'de:
Bu hadisin isnadı zayıf raviler zincirinden kuruludur. Atiyye el-Avfi, Fudayl
bin Merzuk ve el-Fadl bin el-Muvaffak adlı ravilerin hepsi zayıftır. Lakin
İbn-i Huzeyme kendi sahihinde bu hadisi Fudayl bin Merzuk tarikinden rivayet
etmiştir. Hadis İbn-i Huzeyme yanında sahihtir, denilmiştir.
AÇIKLAMA :
Hadiste geçen :
Senden isteyenlerin Senin katındaki hakkı için ... " ve '' ... Şu
yürüyüşün hakkı için ... '' cumlelerinde geçen Hak: kelimesi, Allah tarafından
kul'a ödenmesi gerekli kazanılmış bir istihkak demek değildir. Çünkü Allah, hiç
b(r şeyi yapmaya mecbur değildir. Faili Muhtar'dır. Dilediğini yapar. Tam irade
sahibidir. Hiç bir kulun ödenmesi gerekli herhangi ıbir hakkı Allah katında
yoktur. Kulun hayat boyunca yaptığı tüm kulluk görevleri ve ibadetleri
başarması, Allah'ın inayehyledir. Ve bütün hayır kazandıran işleri Allah'ın
kendisine vermiş qlduğu sayısız ni'metlerden mesela bir akıl ni'metine denk
gelemez.
Bu sebeple
hadiste geçen Hak'tan maksad; Allah'ın; dilekte bulunan mu'min kullarına lütuf
ve ihsanı ile ve tamamen karşılıksız bir ikram mahiyetinde olmak üzere vereceği
va'd buyurduğu fazilettir. Kişi, 'Hak' kelimesini kullanarak dua ederken şunu
demek istiyor: Allah'ım! İhtiyacımın giderilmesi ve dileğimin kabulü uğrunda
ben Senden dilekte bulunanlar için va'dettiğin yüce katındaki fazilete tevessül
ederek Senden dilekte bulunuyorum.
'Hak' kelimesi
bu manaya yorumlanınca sakıncalı bir tarafı kalmamakla beraber, bu inceliklere
aklı ermeyen kimselerin zihinlerinde yanlış manalara yer verileceği endişesiyle
Hanefi alimleri, ''Şunun hakkı için... '' gibi sözlerle dua etmekten
kaçınmışlar ve bu tür kelimeleri mutlak kullanmayı kerahetten helli
görmemişlerdir.