DEVAM: 14- 'AMİN'İ AÇIK
SESLE SÖYLEMEK BABI
حَدَّثَنَا
بكر بْن خلف،
وجميل بْن
الحسن؛ قالا:
حَدَّثَنَا
عَبْدُ
الأعلى.
حَدَّثَنَا معمر.
ح
وحَدَّثَنَا
أحمد بْن عمرو
بْن السرح المصري،
وهاشم بْن
القاسم
الحراني؛
قالا:
حَدَّثَنَا
عَبْد اللّه بن
وهب، عَن
يونس، جميعاً
عَن الزهري،
عَن سعيد بْن
المسيب، وأبي
سلمة بْن
عَبْدُ
الرحمن، عَن
أبي
هُرَيْرَة؛
قال:
-
قال رَسُول
اللَّهِ
صَلَى
اللَّهُ عَلَيْهِ
وَسلَّمْ
((إذا أمن
القارئ
فأمنوا. فمن
وافق تأمينه
تامين الملائكة
غفر له ما
تقدم من ذنبه)).
Ebu Hureyre
(r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
şöyle buyurdu, demiştir :
«Okuyucu, amin
demek istediği zaman siz de amin deyiniz. Çünkü her kim ki amin demesi
meleklerin amin demesine denk gelirse, onun geçmiş günahı bağışlanmış olur.»
AÇIKLAMA: Müellif'in iki senedie rivayet ettiği Ebu Hureyre
(r.a.)'ın hadisi Kütüb-i Sitte'de manayı etkilemeyen az bir lafız farkı ile
rivayet edilmiştir. Malik de el-Muvatta'da rivayette bulunmuştur, Ebu Davud'un
rivayetindeki hadisin sonunda İbn-i Şihab: Resulullah (s.a.v.);
"Amin''
derdi, demiştir. Nesai'nin Ebu Hureyre (r.a.)'den merfu' olarak rivayet ettiği
bir hadisin meali şöyledir:
''İmam:
'...ğayril mağdubi aleyhim veleddallin' dediği zaman siz de 'amin' deyiniz.
Çünkü melekler: Amin. derler. İmam da: Amin der."
Hadis, me'mum
gibi imarn'ın da amin demesinin meşru olduğuna delalet eder.
Hadiste geçen
'kari' kelimesini 'okuyucu' olarak terceme ettik. Bunun zahirine göre imam
olsun olmasın herhangi bir kimse Fatiha'yı okuyup bitirdiğinde amin dediği
zaman, onun sesini işitenlerin amin demesi emredilmiş olur.
Bu kelimeyle
imam kasdediImiş olabilir. Kütüb-i Sitte'nin bir kısmındaki rivayette, bu
kelime yerine: 'imam' kelimesi kullanılmıştır.
Yukarıda
mealini naklettiğimiz, Nesai'nin Ebu Hureyre (r.a.)'den merfu' olarak rivayet
ettiği hadisten ve Buhari , Ebu Davud ve Malik ile başkalarının rivayet
ettikleri benzer hadislerden anlaşılıyor ki, cemaatin amin demesi, imam'ın amin
demesiyle beraber olmalıdır. Bazı rivayetlere göre melekler, imamla beraber
amin derler. Cemaat, imam la beraber amin deyince, meleklerle beraber amin
demiş olur. Bunun için biz hadisin: 'iza emmenel kari' cümleesini ''Okuyucu
amin demek istediği zaman..'' şeklinde terceme ettik. Ta ki cematttın imamla
beraber amin demesi manası ifade edilmiş olsun. Halbuki cümlenin zahiri manası:
«Okuyucu amin dediği zaman ...'' demektir. Bundan sonra gelen cümlenin başında,
takib manasını ifade eden 'kaf' harfi bulunduğu için hadisin zahirine göre
cemaatın amin demesi, imamın amin demesini takib edecek, onunla beraber
olmayacaktır. Bu takdirde bu hadis, diğer hadislere ters düşer. Bütün
rivayetlerin arasını bulmak için mezkur cümleyi, yukarıda anlattığımız gibi
yorumlamak gerekir. El-Cüveyni: Amin demekten başka, namazın hiç bir şeyinde
imamla beraber olmak müstahab değildir, demiştir.
Bazıları,
mezkur cümleyi zahirine göre yorumlamışlar ve: Bu hadis ile diğer hadislerden
alınan netice cemaatın, imamla beraber veya imamdan sonra amin demesi hususunda
serbest bırakılmış olmasıdır, demişlerdir.
İmamın amin
demek istediği zaman, me'mum'un amin demesine ait, hadisteki emir cumhura göre
mendubluk içindir. İbn-i Bezize'nin anlattığına göre bazı ilim adamları,
hadisteki emrin zahirini tutarak me'mum'un amin demesinin vacibliğine
hükmetmişlerdir. İmam ve münferidin amin demeleri de cumhura göre, mendubtur.
Zahiri'ye
mezhebine göre, namaz kılan herkesin amin demesi vaclbtir.
Bu hadisin,
açık sesle amin demenin meşruluğuna delil olması mes'elesine gelince; Sindi bu
hususu şöyle açıklar:
Müellif;
hadisin: "Okuyucu amin dediği zaman ... " ifadesinden, amin'in açık
sesle denmesi hükmünü çıkarmıştır. Şöyle ki: Eğer imam gizli olarak amin
deseydi, cemaat onun ne zaman amin dediğini bilemezdi. Hal böyle olunca imam
amin dediği zaman cemaatın amin demesinin emredilmesi güzel olmazdı. Bu emir
verildiğine göre cemaat, imam'ın amin dediği zamanı bilirler. Bu bilgi ise,
imam'ın sesli olarak amin demesinden alınır. Müellif, bu inceliği dikkata
alarak açık sesle amin deme hükmünü bu hadisten çıkarmıştır. Bundan sonra
gelecek olan hadisler. çıkarılan bu hükmü serahatan kuvvetlendirir.
Şöyle
söylenebilir: Cemaat. imam'ın Fatiha'yı bitirip susmasından, onun amin demesi
zamanının geldiğini anlayabilir. Ve onlar da o esnada amin diyebilirler. Bu
kadarlık bilgi, beraberce amin demek emri için kafidir.
Yukarıda
anlatılan şekilde bir şey söylenebilirse de pek tutarlı değildir. Çünkü imam'ın
susmasından amin demesi zamanının geldiğini anlatmak, zayıf bir bilgidir.
Bilakis çoğu zaman imam Fatiha'yı bitirince biraz sükut eder, sonra 'amin' der.
Hatta kıraat ile amin arasında fasıla yapması daha uygundur. Cemaat onun
susmasına güvenerek amin dediği zaman, icabında imam henüz amin dememişken,
cemaat amin demiş olur. Netice olarak; Hadis, imam'ın açıktan amin dediğine
işaret eder, kanaatindeyim. امين
kelimesi birkaç şekilde okunabilirse de en meşhuru amin olarak okumaktır. Bu
kelime, Fatiha suresinden bir parça degildir. Hatta Kur'an'dan da değildir.
Bunun için Kur'an'dan olmadığını belirlemek maksadıyla Fatiha ile onun arasında
bir fasıla (ara) vermenin sünnet olduğunu müfessirler söylemişlerdir.
Fatiha'dan
sonra amin demek sünnet olduğu gibi duadan sonra da amin demek sünnettir. Çünkü
rivayet edildiğine göre Ali (r.a.): "Amin, Allah'ın mührüdür. Onunla,
kullarının dualarını mühürler." demiştir.
'Amin'
kelimesi; İsm-i faildir. Manası; kabul et, demektir. Kamus sahibinin
ei-Vahidi'den hikaye ettiğine göre el-Vahidi amin kelimesinin Allah'ın bir ismi
olduğunu söylemiştir. Bu kelime için başka manalar da söylenmiştir.
Hadisin: "
... Meleklerin amin demesine denk gelirse ...'' tabirine gelince; denk gelişten
maksad, zaman bakımından meleklerle beraber amin demektir. Çünkü Buhari ve
Müslim'de Ebu Hureyre (r.a.)'den merfu' olarak rivayet edilen bir hadisin meali
şöyledir:
"Sizden
birisi amin dediği, melekler de gökte amin dediği ve bu iki amin birbirine
rastladığı an, amin diyen kulun geçmiş günahı bağışlanır."
İbn-i Hibban
ise: Denk gelişten maksad, zaman bakımından aminlerin beraber olması değil,
meleklerin amini gibi riyasız, gösterişsiz ve böbürlenmeden amin denmesidir,
denmiştir.
Meleklerden
maksad, hafaza olan meleklerdir. Bazıları: Mutlak meleklerdir, demişlerdir.
Bağışlanan
günahlar, küçük günahlardır.
DÖRT MEZHEBİN,
AMİN DENMESİ HAKKINDAKİ GÖRÜŞLERİ :
Hanefi, Şafii
ve Hanbeli mezhebIerine göre imam, me'mum ve münferid için Fatiha'dan sonra
amin demek sünnettir. Malikiler'e sünnet değil, mendubtur.
Amin
kelimesinin açıktan veya gizli denmesi hususuna gelince:
1. Hanefi
alimlerine göre gizli ve açık bütün namazlarda, Fatiha'dan sonra imam olsun,
münferid olsun, me'mum olsun hepsinin gizli olarak amin demesi sünnettir. İster
kendisi Fatiha okumuş olsun, ister imam'ın veya yanındakinin okuduğu Fatiha'yı
işitmiş olsun fark etmez.
2. Şafii
mezhebine göre imam, me'mum ve münferidin gizli namazlarda gizli olarak ve
cehri namazlarda açık olarak amin demeleri sünnettir.
3. Hanbeliler
de Şafiiler gibi demişlerdir.
4. Malikiler'e
göre me'mum ve münferidin bütün namazlarda gizli olarak amin demeleri
mendubtur. İmam'ın da gizli namazlarda amin demesi mendubtur. Cehri namazlarda
imarnın amin deyip demiyeceği hususunda Malik'ten muhtelif rivayetler vardır.
Mısırlı'ların rivayetlerine göre Malik: İmam cehri namazlarda amin
demiyecektir. Çünkü imam dua edendir. Dua edenin değil, duayı dinleyenin amin
demesi matlubtur, demiştir. İbnü'1-Macisun ve başkalarının rivayetine göre,
imamın cehri namazlarda gizli olarak amin demesini Malik meşru görmüştür.
MezhebIerin
yukarıda anlatılan görüşlerine mesned olan deliller Tirmizi'nin şerhi Tuhfe'de
uzun uzun anlatılmıştır.
Müellif (İbn-i
Mace'n) in bu babta rivayet ettiği hadisler, açık sesle amin demenin
meşruluğuna delalet ederler. Tirmizi de: Sahabilerden, tabiilerden ve onlardan
sonra gelenlerden bir çok alim, açık sesle amin demeyi meşru görmüşlerdir, der.
Şerh-i Tuhfetu'l-Ahvezi yazarı da bütün mezhebIerin, görüşlerine mesned
gösterdikleri delilleri zikretmekle beraber, açık sesle amin demeye taraftar
görülmüştür. Çünkü özetle şöyle der:
'Sahabilerin ve
tabiilerin Ebu Hureyre (r.a.)'in arkasında namaz kılarlarken açık sesle amin
dedikleri sabittir, Beyhaki'nin, Halid bin Ebi Eyyub aracılığıyla Ata' dan
rivayet ettiğine göre Ata' şöyle demiştir: Ben 200 (iki yüz) sahabiye yetiştim.
Bu mescidde imam Fatiha'yı bitirince onların amin sesleriyle mescid
dalgalanırdı.
Sahabilerden
hiç birisinin gizli olarak amin dediği sahih bir senedle sabit olmamıştır. Keza
açıktan amin diyenlere her hangi bir sahabi'nin itiraz ettiği de sabit
olmamıştır. İbn-i Zübeyr, mescidde açık sesle amin demiş, orada bulunan
sahabilerden hiç kimse itirazda bulunmamış, bilakis ona muvafakat ederek açık
sesle amin demişler. Şu halde sahabilerin icmaı sabit olmuştur.'