DEVAM: 26- TEŞEHHÜD VE
NEBİ (S.A.V.)'E SALAVAT GETİRİLDİKTEN SONRA OKUNAN DUA BABI
حَدَّثَنَا
يوسف بْن موسى
القطان.
حَدَّثَنَا
جرير، عَن
الأعمش، عَن
أبي صالح، عَن
أبي هُرَيْرَة؛
قَالَ: - قال رَسُول
اللَّهِ
صَلَى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسلَّمْ
لرجل ((ما تقول
في الصلاة؟))
قَالَ: أتشهد
ثم أسأل
اللَّه
الجنة، وأعوذ
بالله من
النار. أما
والله ما أحسن
دندنتك ولا
دندنة معاذ.
فقال ((حولها
ندندن)).
فِي
الزَوائِد:
إسناده
صَحِيْح،
ورجاله ثقات.
Ebu Hureyre (r.a.)'den
şöyle demiştir, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bir adama: «Namazda
(oturduğunda) ne diyorsun?» diye sordu. Adam:
Ben teşehhüdü
okurum. Sonra Allah'tan cennet isterim ve ateşten O'na sığınırım. Amma, Vallahi ben ne senin dendene (gümül denme)
ni ne de Muaz'ın dendenesini bilirim, dedi.
Bunun üzerine Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) :
«Biz onun
çevresinde gümüldeniriz.» buyurdu."
Not: Bu isnadın
sahih ve ravilerinin sika oldukları, Zevaid'de bildirilmiştir.
AÇIKLAMA: Zevaid'in bu hadisi zevaid türünden saydığı
anlaşılıyor. Halbuki Sünen-i Ebu Davud'un ''Tahfifu's-Sala'' babında bu hadisin
metni rivayet edilmiştir.. Ancak oradaki rivayette sahabinin ismi açıklanmamış
ve ''Bazı sahabilerden rivayet edildiğine göre'' ifadesi ku!!anılmıştır.
EI-Menhel
yazarının beyanına göre Nebi (s.a.v.) ile konuşan zatın Selim el-Ensari (r.a.)
olduğu söylenmiştir.
Dendene:
Duyulabilecek. fakat anlaşılamıyacak ses tonu ile yapılan konuşmadır ki buna
gümüldenme denir. Burada dendeneden maksat gizlice yapılan dua ve okunan
şeydir.
Sahabi,
teşehhütten sonra Nebi (s.a.v.)'in ve Muaz (r.a.)'ın ne okuduklarını
anlıyamadığını söylemek istemiştir. Soru sahibi olan bu zat, Hz. Muaz'ın
kavminden ve cemaatından olduğu için, Muaz'ın ne okuduğunu anlayamadığından söz
etmiştir.
Hadis'in;
''...onun çevresinde'' lafzındaki zamir cümleden anlaşılan 'Davet = dua'
kelimesine racidir. Yani ''senin yaptığın dua çevresinde,.. ''gümüldeniyoruz...''
Ebu Davud'un
bazı nüshalarında bu lafız: tesniye zamiri ile geçer. Bu takdirde zamirin
mercii cennet ve cehennem olur. Mana da şöyle olur: ''Cenneti istemek ve
cehennemden' Allah'a sığınmak çevresinde gümüldeniyoruz.''
MEZHEBLERİN
GÖRÜŞLERİ
1- Hanefi
mezhebine göre son teşehhüd ve salavattan sonra Kur'an-ı Kerim Iafızlarına
benziyen: ''Ey Rabbimiz! Bizim kalbierimizi saptırma...'' [AI•i İmran 8] gibi
cümılelerle veya hadislerde varid olan; ''AlIah'ım! Şüphesiz ben nefsime çok
zulüm ettim ve şüphesiz senden başka hiç kimse günahları bağışlayamaz. O halde
katından bir bağışla beni bağışla ve bana rahmet eyle. Şüphesiz, Gafur ve Rahim
ancak sensin.'' gibi lafızlarla dua etmek sünnettir.
İnsanların
sözlerine benzer sözlerle dua etmek caiz değildir. Mesela: ''AIlah'ıml Beni falanca
kızla evlendir.'' veya ''Şu kadar altın. gümüş ve dünyevi makamlar ver.'' ve
benzeri sözlerle veya bunu ifade eden arapça cümlelerle dua edilemez. Eğer bir
teşehhüd miktarı oturulmadan böyle dua edilirse namaz bozulur. mezkur miktar
oturulduktan sonra dua edilirse vacib terkedilmiş olur.
2- Şafii
mezhebine göre son teşehhüd ve salavat'tan sonra din ve dünya ile ilgili hayır
duasını yapmak sünnettir. Haram, muhal ve şartlı dua yapmak caiz değildir.
Böyle bir şey için dua edilirse namaz bozulur. En efdali varid olan dualardır. İmam.
duayı teşehhüd ve salavat miktarından fazla uzatmamalıdır.
3- Malikilere
göre son oturuşta salavat'tan sonra din ve dünya ile ilgili hayırlar için dua
etmek mendubtur. Varid lafızlarla dua etmek daha efdaldır
4- Hanbeli
mezhebine göre 909 nolu hadiste geçen dört şeyden Allah'a sığınmak için dua
etmek sünnettir. Varid olan lafızlarla veya başka lafızlarla ahiret için dua
etmek caizdir. Başka kişilerin ahiret saadeti için de dua etmek caizdir. Fakat
dünya ile ilgili işler hakkında ne kendisi için ne de başkası için dua etmek
caiz ciegildir. Böyle bir dua namazı bozar. Cemaata zor gelmedikçe istendiği
kadar dua uzatılabilir.