DEVAM: 37- NAMAZ
KILAN'IN ÖNÜNDEN GEÇMEK BABI
حَدَّثَنَا
علي بْن
مُحَمَّد.
حَدَّثَنَا وَكِيع.
حَدَّثَنَا
سُفْيَان،
عَن سالم أبي
النضر، عَن
بسر بْن سعيد؛ - أن
زيد بْن خالد
أرسل إلى أبي
جهيم الأنصاري
يسأله: ما
سمعت من
النَّبِي
صَلَى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمْ في
الرجل يمر بين
يدي الرجل وهو
يصلي؟ فقال:
سمعت
النَّبِي
صَلَى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمْ
يقول ((لو يعلم
أحدكم ماله أن
يمر بين يدي
أخيه وهو
يصلي، كان لأن
يقف أربعين)).
قَالَ: لا
أدري أربعين عاما،
أو أربعين
شهراً، أو
أربعين يوماً
((خير له من ذلك)).
Büsr bin Said
(r.a.)'den rivayet edildiğine göre Zeyd bin Halid (r.a.) (kendisini) Ebu Cuheym
el-Ensari (r.a.)'in yanına göndererek :
Namaza duran
şahsın önünden geçen adam (ın girdiği günah) hakkında Nebi (Sallallahu Aleyhi
ve Sellem)'den ne işittin? diye sordurmuş. Ebu Cuheym (r.a.) de:
Ben Resulullah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den şöyle buyurduğunu işittim, demiştir:
«Sizden birisi,
din kardeşi namaz kılarken onun önünden geçmesi sebebiyle kendisi için ne
(kadar günah) bulunduğunu bilseydi, şüphesiz kırk (zaman) beklemesi (zahmeti),
kendisinin geçmesinden (dolayı) yüklendiği günahtan) daha hayırlı olurdu.»
Ravi demiştirki:
«Kırk yıl mı, kırk ay mı, kırk gün mü? bilmiyorum.»
AÇIKLAMA: Ebu Cuheym (r.a.)'in hadisini Kütüb-i Sitte
sahibIerinin hepisi, Malik ve Beyhaki rivayet etmişlerdir. Bazı rivayetlerde
bulunan az lafız farkı, manaya tesir etmez.
''Kırk yıl 'mı,
kırk ay mı, kırk gün mü? bilmiyorum.'' diyerek tereddüd eden ravinin Ebu'n-Nadr
olduğu Müslim ve Ebu Davud'un rivayetlerinde belirtilmiştir. Şu halde
Ebu'n-Nadr şunu demek istemiştir: Bana bu hadisi rivayet eden Büsr bin Said'in:
''Kırk yıl mı, kırk ay mı,. kırk gün mü?'' dediğini bilemiyeceğim. Şu halde
Busr, tereddütsüz ve kesin olarak bekleme süresini bildirmiş, fakat Ebu'n-Nadr
hadisi rivayet ederken süreki kesin olarak hatırlayamamıştır.
Buhari, Müslim
ve Ebu Davud, bu hadisi, Malik bin Enes vasıtası ile Ebu'n-Nadr'dan rivayet
etmişlerdir. Bunların şerhlerinde beyan edildiğine göre Ebu'n-Nadr'ın mezkur
tereddüdünü Malik bin Enes (İmam Malik) nakletmiştir.
Sünenimizin
(İbn-i Mace'nin) ilk hadisinde ise tereddüt eden ravinin Süfyan bin Üyeyne
olduğu belirtilmiş, ikinci rivayette ise mütereddit ravi belirtilmemiştir.
Tereddüdün Ebu'n-Nadr'dan Süfyan'a geçtiği kuvvetle muhtemeldir.
Hadisten
kasdedilen mana şudur: Namaz kılan kimsenin önünden geçen kişi, bunun ne derece
günah olduğunu bilse 40 yıl orada bekleme zahmetine katlanmayı geçme vebalini
yüklenmeye tercih eder.
Geçmenin yasak
olduğu yerin tahdidinde ihtilaf vardır. Bir kavle göre bu yer namaza duran kişi
ile secde edeceği yer arasındaki mesafedir. Diğer bir kavle göre kişinin
durduğu yerden itinaren kıbleye doğru 3 arşınlık mesafedir. Başka kaviller de
vardır. Birinci görüş kuvvetlidir.
Kirmani'nin
beyanına göre 40 sayısının esas alınmasının gerçek hikmetini ancak Allah bilir,
denmekle beraber şöyle bir hikmet gösterilebilir; İnsanın nutfe'den itibaren
ana rahminde geçirdiği tavırların her birisi 40 sayısına bağlıdır. (Yani 40 gün
nutfe, 40 gün kan pıhtısı, 40 gün bir çiğdem et halinde gelişmeye devam eder,)
Alimlerin çoğu
40 sayısının çok zamandan kinaye olduğu ihtimalini kuvvetli gördüğünden bu
sayısının anılması yolunda hikmet araştırmamışlardır. Nitekim bundan sonra
gelen Ebu Hureyre (r.a.)'in hadisinde 40 yıl ifadesi yerine 100 yıl ifadesi
buyurulmuştur.
Hadis, namaz
kılanın önünden geçmenin çirkin ve haram olduğuna delalet eder. Hadisin
zahirine göre farz namaz ile nafile namaz arasında bir fark yoktur. Nevevi:
Hadis, geçmenin haramlığına delalet eder. Çünkü hadisin anlamında te'kidli
yasaklama ve şiddetli azab varlığı ihtar ediliyor, demiştir.
NAMAZ KILANIN
ÖNÜNDEN GEÇMENİN DÖRT MEZHEBE GÖRE HÜKMÜ :
1- Hanefi ve
Maliki mezhebIerine göre namaza duran kişi sütre edinmemiş olsa bile onun
önünden geçmek haramdır. Keza başkasının geçtiği yerde sütresiz olarak namaza
durmakla halkın namazın önünden geçişine sebebiyet vermek de haramdır. Böyle
bir yerde namaza duran kişinin önünden geçen olursa hem geçen adam hem de
namaza duran kişi günah işlemiş olur. Şayet önünden geçen olmazsa orada namaza
durmakla günah işlemiş olmaz. Çünkü sütre edinilmesi aslında vacip değildir.
Kişi halkın geçtiği yerde namaza dursa ve önünden geçen kimselerin başka yerden
geçmeleri mümkün ise iki taraf da günaha girer. Şayet tenha bir yerde namaza
durulsa, fakat onun önünden geçmekten başka bir çare yoksa, bu takdirde
geçilirse, taraflar günaha girmiş olmazlar. Taraflardan birisi kusurlu olursa,
o günaha girer. Kusursuz olan için günah yoktur.
2- Şafiiler'e
göre; şartlarına uygun olarak sütre edinerek namaza duran kişinin önünden
geçmek haramdır. Aksi takdirde geçmek, ne haram ne de mekruhtur. Bununla
beraber geçmemek daha uygundur. Şu halde namaza duran kişi, sütre edinmediği
zaman, onun önünden geçen olursa, taraflar için günah yoktur. Bununla beraber
halkın geçeceği yerde namaza durmak mekruhtur. Önünden geçen olsun olmasın,
durmakla kerahet işlemiş olur.
3- Hanbeliler'e
göre başkasının geçmek ihtiyacını duyduğu yerde kişinin namaza durması
mekruhtur. Onun önünden geçen olsun olmasın kerahet vardır. Namaza duranın önünden
geçene gelince; Eğer başka bir yoldan geçmek mümkün oldu.ğu halde namaz kılanın
önünden geçerse günah işlemiş olur. Aksi halde günah yoktur.