DEVAM: 41- İMAM'DAN
ÖNCE RÜKU' VE SECDE ETMEKTEN NEHİY BABI
حَدَّثَنَا
هِشَامُ بْنُ
عَمَّارٍ.
حَدَّثَنَا
سُفْيَان،
عَن ابن
عجلان. ح
وحَدَّثَنَا
أبو بشر، بكر
بْن خلف.
حَدَّثَنَا
يحيى بْن سعيد،
عَن ابن
عجلان، عَن
مُحَمَّد بْن
يحيى بْن حبان،
عَن ابن
محيريز، عَن
معاوية بْن
أبي سفيان؛ قَالَ: - قال
رَسُول
اللَّهِ
صَلَى
اللَّهُ عَلَيْهِ
وَسلَّمْ ((لا
تبادروني
بالركوع ولا بالسجود.
فمهما أسبقكم
به إذا ركعت،
تدركوني به
إذا رفعت.
ومهما أسبقكم
به إذا سجدت تدركوني
به إذا رفعت.
إني قد بدنت)).
Muaviye bin Ebi
Süfyan (r.a.)'dan rivayet ettiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve
Sellem) şöyle buvurdu demiştir :
«Benden önce
rüku' ve secde etmeye kalkışmayınız. (Çünkü sizden önce) rüku ettiğimde sizi
geçtiğim süre ne ise, rüku'dan kalktığım zaman zarfında siz onun (ikmali) ile
bana yetişmiş olursunuz ve (sizden önce) secde ettiğimde sizi geçtiğim süre ne
ise secdeden kalktığım zaman zarfında siz onun (ikmali) ile bana yetişmiş
olursunuz. Ben hakikatan yaşlandım.»
TAHRİC VE
AÇIKLAMA (960, 961, 962, 963): Ebu Hureyre
(r.a.)'in ilk hadisini Müslim de rivayet etmiştir. Hadis, imam'a uyanların
imamdan önce rüku'ya gitmelerinin veya secde etmelerinin yasak olduğuna ve
cemaatın davranışlarının imam'ın davranışlarını izlemesinin emredildiğine
delalet eder.
Ebu Hureyre
(r.a.)'in ikinci hadisini Kütüb-i iSitte sahiplerinin hepsi ve Beyhaki rivayet
etmişlerdir. Bazı rivayetlerde az lafız farkı vardır.
Hadis, imam'a
uyan kişinin, imam'dan önce başını kaldırmamasının gerekliliğine ve böyle
yapanın başının eşek başına çevrilmesinden korkmasının beklendiğine delalet
eder .
İmam'dan önce
başını kaldıranın başının eşek başına çevirilmesi korkusuna dair hadisteki
tehdit, muhtelif şekillerde yorumlanmıştır.
Tirmizi, bu
hadisi. babımıza benzer bir babta rivayet etmiş olup Şerhi Tuhfe yazarı bu
tehdidin yorumlarını şöylece anlatmıştır .
''Hadisteki
tehdidin yorumu hakkında ihtilaf vardır:
Bir kavle göre
tehdit cümlesi, mecazi mana taşır. Çünkü eşek ahmaklıkla meşhurdur. İmama
uymanın farz olduğunu bilmiyecek veya bildiği halde küçümsiyecek kadar cahil
olan kişi için eşek kelimesi mecazi manada kullanılmıştır., Bir çok kimse bu
suç'u işlediği halde bugüne kadar hiç birisinin başının hakikaten eşek başına
çevirilmemiş olması bu yorumu teyid eder, denmiştir. Fakat böyle bir olayın bu
güne kadar vuku bulmamış olmasının bu yorumu teyid etmesi kesin değildir. Çünkü
hadis böyle hareket edenin başının eşek başına çevirileceğine ve bunun hemen
olacağına delalet etmez. Hadisin delalet ettiği mana, böyle davranan şahsın bu
cezaya hazırlanmış olmasıdır.. Bir şeye hazırlanmak, o işin gerçekleşmesi için
yeterli değildir.
İbn-i
Dakiki'l-İyd'in bildirdiğine göre İbn-i Büreyde Hadisteki ''Çevirilme'' ile gerçekten
eşek başına mesholmak veya maddi görünüşün değişmesi yahu,t manevi görünüşün
değişmesi veyahut maddi ve manevi görünüşün değişmesi kasdedilmiş olabilir.
Bazı alimler. bu tehdidi zahirine göre yorumlamışlardır. Çünkü buna bir engel
yoktur. Hatta Ebu Malik El-Eş'ari (r.a.)'ın hadisi bu ümmet içinde mesholmak
olayının meydana gelmesinin mümkün olduğuna delalet eder, demiştir.
İbn-i Hibban'ın
bir rivayetinde: Allah'ın onun başını köpek başına çevirmesinden ... ''
buyurulmuştur. Bu rivayet mezkur tehdidin, zahirine göre yorumlanması şeklini
kuvvetlendirir. Çünkü başını imam'dan önce kaldıranın ahmaklık bakımından eşeğe
benzemesi münasebeti bu rivayette yoktur. Diğer taraftan hadiste adamın başının
istikbalde (gelecekte) eşeğin başına çevirilmesi korkusundan söz edilmiştir.
Eğer, adam'ın ahmakça hareketi bakımından eşeğe benzetilmesi kasdedilmiş
olsaydı istikbal kaydı olmaksızın: "Onun başı eşeğin başına benzer.- gibi
bir ifade kullanılacaktı. Zira adam'ın ahmakça davranışı bil-fiil sabit olmuş olur.
Artık böyle olmasından korkulur tabiri uygun sayılamaz. ---Bu açıklama
Fethü'l-Bari'den alınmıştır. ---
Bence kuvvetli
ve açık görüş, hadisin zahirine göre manalandırılmasıdır. Tevile (yorum'a) hiç
ihtiyaç yoktur. Kaldı ki tevil yorumu hakkında Hafız'ın el-Fetih'te beyan
ettiğı itirazlar da vardır. Bazı hadisçilerden nakledilen şu kıssa da hadisin
zahirine göre manalandırılmasını teyid eder (destekler); Hadis alimlerinden
birisi, meşhur bir hadis şeyhinden hadis almak için Şam'a giderek ondan bir
hayli hadis alıyor. Şeyh bu sürece ders verdiği halde yüzünü göstermiyerek
perde arkasında hadis okutuyor. Öğretim süresi uzayınca, şeyh bir gün yüzündeki
nikabı açıyor. Yüzünün eşek yüzüne dönüştüğünü gören misafir alim, dehşete
kapılıyor. Bunun üzerine şeyh: ''Evladım! Sakın namaz kılarken imam'dan önce
başını kaldırma. Çünkü ben bu hadisi okuduğumda, imam'dan önce başını
kaldıranın başının eşek başına çevirilmesine pek ihtimal vermedim. Ve imam'dan
önce başımı kaldırdım da yüzüme bu felaket geldi'', demiştir.''
Hadisin:
''İmam'dan önce başını kaldıran... '' lafzı umumi (genel) dir. Gerek rüku'dan
ve gerekse secdeden başını imamdan önce kaldıran kimse bu tehdide maruzdur. Ebu
Davud hariç diğer Kütüb-i Sitte sahipIerinin rivayetleri de böyledir. Ebu
Davud'un rivayetinde; ''ve imam secdede iken ... '' kaydı vardır. Onun zahirine
göre tehdit secdeden kalkışa mahsustur. Ancak hadis alimleri, bu rivayette
secde hali ile yetinilmiştir. Rüku da böyledir, demişlerdir. Secde daha önemli
olduğu için özellikle dikkatlerin ona çekilmesi istenmiş olabilir.
Ebu Musa
(r.a.}'ın hadisi notta belirtildiği gibi Zevaid türündendir.
Hadisteki: 'بدنت'
şeddeli olarak 'Tef'il' babındandır. Manası da ''Yaşlandım.'' demektir. بدنت fiili
şeddesiz olamaz. Çünkü şeddesiz olunca bedaret (= şişmanlamak) kökünden türeme
olur. Manası da "Şişmanladım. demektir. Halbuki Nebi (s.a.v.) şişman
değildi, diyerek fiilin şeddeli olmasının zaruri olduğunu söyleyenler vardır.
Sindi ise
mezkur fiilin iki şekilde de okunabileceğini söyleyerek şeddesiz okunması
halinde gösterilen engelin, mahzur teşkil etmediğini savunarak şöyle demiştir:
'Nebi
(s.a.v.)'in mu'tedil bir şişman olduğu rivayet edilmiştir. Aişe (r.anha}'dan:
"Vaktaki
yaşlandı ve şişmanladı..." mealinde rivayet vardır.'
Nebi (s.a.v.)
şunu buyurmak istemiş olur: Ben artık yaşlandım. Yani hızlı eğilip kalkmam veya
artık şişmanladım. Hızlı eğilip kalkmam. Namaz kıldırdığımda acele etmeyiniz.
Benden önce rüku' etmeyiniz. Ben rüku' edince siz o zaman rüku' ediniz. Ben
rüku'dan başımı kaldırmadıkça siz başınızı kaldırmayın. Keza ben secde edince
siz de secde ediniz. Sakın benden önce rüku' edene veya benden evvel secde
edene rastlamıyayım.
Hadis namazdaki
eğiliş ve kalkışlarda cemaatın imamdan önce davranmasının yasaklığına ve
cemaatın hareketlerinin imam'ın hareketinden sonra olmasının emredildiğine
delalet eder.
Muaviye
(r.a.)'ın hadisini Ebu Davud ve İbn-i Hibban da rivayet etmişlerdir. Bu hadiste
Nebi (s.a.v.) şunu buyurmak istemiştir: "Benden önce rüku'a gitmeyiniz.
Keza benden önce secdeye gitmeyiniz. Bilakis ben rüku'ya gidince, siz de beni
takib ediniz. Yani biraz sonra rüku'a varınız. Ve benden sonra rüku'dan
kalkınız. Secdede de böyle davranınız. Hareketinizin benim hareketimden biraz
sonra oluşundan dolayı; rüku' ve secdedeki kalışlarınızın, benim kalışımdan
süre bakımından eksik olmasından endişe etmeyiniz. Çünkü rüku' ve secdeye
varışınız, benim varışıından sonra olduğu gibi, kalkışınız da benim kalkışımdan
sonradır. Durum böyle olunca sizden biraz önce rüku' ve secdeye varmakla henüz
siz varmadan önce kaldığım az miktara karşılık, rüku' ve secdeden kalktığım
zaman biraz durmakla o farkı kapatmış olursunuz ve böylece sizin rüku' ve secde
miktarı benimki kadar olur.''
Bu babta geçen
hadisler imam'dan önce rüku veye. secdeye varmanın veya onlardan önce kalkmanın
yasak olduğuna ve imam'a uyan kimsenin iimam'dan biraz sonra davranmasının
gerekliliğine delalet eder.
TAHARRÜM
TEKBİRİ. RUKU - SECDE VE SELAMDA İMAM'A UYMANIN HÜKMÜ :
Gerek ruku ve
gerek secdede gerekse namaz'a başlarken ve namazdan çıkarken imama uymak
hususundaki 4 mezhebin görüşleri hakkında el-Menhel yazarı "imam oturarak
namaz kıldırır'' babında şöyle der:
"1- İmam'a
uyanın imamdan sonra taharrum tekribini alması Maliki, Şafii, Hanbeli alimlerine
ve Hanefiler'den Ebu Yusuf ile Muhammed'e göre mecburidir. Bunlara göre imamla
beraber veya imam'dan önce taharrum tekbirini alan kimsenin namazı bozulur.
İmam taharrum tekbirini alarak namaza başladıktan sonra cemaatın taharrum
tekbirini alması gerekir.
Ebu Hanife'ye
göre cemaat imamla beraber taharrum tekbirini almalıdır. İmam'dan önce tekbir
alamaz. İmam'dan geç l<alması da fazileti azaltır.
2- Rüku ve
secdeye varış, bunlardan kalkış ve namazdaki benzeri hareketlere gelince Şafii,
Maliki ve Hanbeli mezhebIerine göre bu hareketleri imamla beraber yapmak
mekruhtur. Cemaatın hareketi imam'ın hareketinden biraz sonra olmalıdır.
Mesela, imam önce rüku'ya varmalı ve henüz rüku'dan kalkmamış iken cemaat
rüku'a varmalıdır. Beraber rüku'da kalındıktan sonra önce imam kalkmalı cemaat
da imamı takip etmelidir.
Bu hareketleri
imamdan önce yapmak cumhürun ittifakiyle haramdır. Ama namazı bozmaz. Bu
hususta ayrıntılı bilgi için fıkıh kitaplarına başvurmak gerekir. Çünkü bazı
hallerde bu nevi hareketler namazı bozar.)
İbn-i Ömer
(r.a.), bir rivayete göre Ahmed bin Hanbel ve Zahiriye mezhebine mensub
alimler: İmamdan önce rüku ve secdeye varanların veya imamdan önce bunlardan
kalkanların namazı bozulur, demişlerdir. Onlara göre namazdaki diğer hareketler
de böyledir. EI-Mugni'de Ahmed bin Hanbel'den naklen şöyle denilmiştir:
'Namazda imamdan önce davrananın namazı yoktur. Eğer böyle yapan için muteber
bir namaz bulunmuş olsaydı, onun azaba müstahak olmasından korkulamayacaktl.
Bilakis sevaba kavuşması umulacaktı.'
3- Namazda
selam verilmesi konusunda da imama uymak, yani imamdan sonra selam vermek
gerekir. Eğer imama uyan şahıs, imamla beraber veya imam'dan önce bile bile
selam verirse, Maliki ve Hanbeli alimlerine göre namazı bozulur. Bunlara göre
sehven imamdan önce selam veren kişi, imam'ın selamından sonra ,tekrar selam
vermek zorundadır. Aksi takdirde namazı bozulur.
Şafiiler'e göre
imam'dan önce bile bile selam verenin namazı bozulur, İmamla beraber selam
verenin hükmü de bir kavle göre böyledir, En sahih olan kavle göre mekruhtur.
Selam hususunda
Ebu Hanife'den iki rivayet vardır:
Bir rivayete
göre imamla beraber selam verilmelidir',
İkinci rivayete
göre imam'dan sonra selam verilmelidir. Ebu Yusuf ve Muhammed'in kavli, Ebu
Hanife'den olan ikinci rivayet gibidir. Kuvvetli sayılan kavil budur.'