109- GÜNDÜZ KILINMASI
MÜSTEHAP OLAN SÜNNET HAKKINDA GELEN (HADİSLER) BABI
حَدَّثَنَا
علي بْن
مُحَمَّد.
حَدَّثَنَا سُفْيَان.
حَدَّثَنَا
وَكِيع.
حَدَّثَنَا
سُفْيَان،
وأبي،
وإسرائيل،
عَن أبي
إِسْحَاق،
عَن عاصم بْن
ضمرة
السلولي، قَالَ: - سألنا
علياً عَن
تطوع رَسُول
اللَّهِ
صَلَى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسلَّمْ بالنهار
فقال: إنكم لا
تطيقونه.
فقلنا: أخبرنا
به نأخذ منه
ما استطعنا.
قَالَ: كان
رَسُول اللَّهِ
صَلَى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسلَّمْ إذا صلى
الفجر يمهل.
حتى إذا كانت
الشمس من
هاهنا، يعني
من قبل المشرق
بمقدارها من
صلاة العصر من
هاهنا، يعني
من قبل
المغرب، قام
فصلى ركعتين.
ثم يمهل حتى
إذا كانت
الشمس من
هاهنا، يعني
من قبل المشرق
مقدارها من
صلاة الظهر من
هاهنا قام فصلى
أربعاً.
وأربعاً قبل
الظهر إذا زالت
الشمس.
وركعتين
بعدها.
وأربعاً قبل
العصر. يفصل
بين كل ركعتين
بالتسليم على
الملائكة المقربين
والنبيين. ومن
تبعهم من
المسلمين والمؤمنين.
قال علي:
فتلك ست عشرة
ركعة. تطوع
رَسُول اللَّهِ
صَلَى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسلَّمْ
بالنهار. وقل
من يداوم
عليها. قال
Asım bin Damra
es-Seluli (r.a.)'den; şöyle demiştir: Biz Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve
Sellem)'in gündüz kıldığı sünnet namazı Ali
(r.a.)'den sorduk. O:
Bu sünneti
(devamlı) kılmaya gücünüz yetmez dedi. Biz Ona:
Sen bize bildir, biz bundan gücümüzün yettiği miktarı alırız, dedik. O
dedi ki:
Resulullah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem) sabah farzını kılınca, artık namaz kılmayı tehir
ederdi. Nihayet güneş ikindi namazı vaktinde şura'dan yani batı ufkundan ne
kadar (irtifada) ise güneş o kadar şuradan yani doğu ufkundan yüksek olunca
kalkar iki rek'at (sünnet) kılardı. Bundan sonra namaz kılmayı geciktirirdi. Ta
öğle namazı vaktinde güneş şuradan (yani batı ufkundan) uzak olduğu miktar
şura'dan yani doğu ufkundan yüksek olunca kalkıp dört rek'at (sünnet) kılardı.
Güneş gök ortasından ayrılınca (= öğle vakti girince) de öğle farzından önce
dört rek'at (sünnet) kılardı. Öğle farzından sonra da iki rek'at (sünnet)
kılardı ve ikindi farzından önce dört rek'at (sünnet) kılardı. Bu dört rekatın
ilk iki rek'atı ile son iki rek'atını, Mukarrabin meleklere. Nebilere ve
bunlara tabi olan müslümanlarla mu'minlere selam vermekle birbirinden ayırırdı.
Ali (r.a.h):
Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in gündüz sünneti işte şu on altı
rek'attır. Buna devam eden azdır, dedi.
وكيع: زاد
فيه أبي : فقال
حبيب بن أبي
ثابت: يا أبا
إسحاق! ما أحب
أن لي بحديثك
هذا ملء مسجدك
هذا ذهباً.
Ravi Veki'
demiştir ki: Babam şunu da ilave etmiştir: Habib bin Ebi Sabit (şeyhine
hitaben) : Ey Eba İshak! Seni bu hadisin, senin şu mescidin dolusu altından
bence daha sevimlidir, dedi."
Diğer tahric: Nesai
kübra 335 - 339; Tirmizi 424, 429, 598, 599; Ahmed b. Hanbel 650.
AÇIKLAMA: Yalnız hadisin: Ali r.a.'e ait son parağrafı
yoktur. Diğer lafızlarında manayı etkilemeyen az bir değişiklik vardır.
Tuhfe yazarı
hadisin şerhinde şöyle der:
"Hadisten
anlaşılıyor ki, ikindi vaktinde güneş batı ufkundan yüksek olduğu kadar doğu
ufkundan yükselince (yani kuşluk zamanı) Nebi (s.a.v.) iki rek'at sünnet
kılardı. Bu namaz duha (= kuşluk) sünnetidir. İşrak sünneti olduğu da
söylenmiştir. Fakat ben derim ki: 'Eğer işrak namazından maksat, güneş
doğduktan sonra Nebi (s.a.v.)'in kıldığı namaz ise, bu hadisteki namazın o
namaz olmadığı açıktır. (Çünkü hadisteki namaz güneşin doğuşundan bir hayli
zaman sonra kılınırdi. Hadis bunu açıkça belirtiyor.)
İncahü'l-Hace
sahibi hadisteki iki rek'at namaza 'Küçük kuşluk namazı' adını vermiş ve öğleye
doğru kılındığı bildirilen dört rek'atlık namaza 'Büyük kuşluk namazı' ismini vermiştir."
Öğle namazının
zamanı güneşin sema'nın ortasından batıya doğru bir miktar kaydığı mulumdur. O
sırada güneşle batı ufku arasında ne kadar mesafe varsa öğleye yakın bir
zamanda güneş ile doğu ufku arasında o kadarlık mesafe olduğu zaman Nebi (s.a.v.)'in
dört rek'at sünnet kıldığı hadiste belirtiliyor.
Hadiste, Nebi
(s.a.v.)'in öğle farzından önce dört, sonra iki ve ikindi farzından önce dört
rek'at kıldığı bildirilmiştir.
İkindinin dört
rek'atlık sünnetinin ortasında meleklere, Nebilere ve mu'minlere selam vermesi
ifadesi iki şekilde yorumlanmıştır.
Birinci yorum:
İkinci rek'atte teşehhüde oturmasıdır. Çünkü teşehhüdde:
--...ve ala
ibadillahi salihin-- ''Selam bize ve Allah'ın salih kullarına'' deniliyor.
'Salih kullar' ifadesi Nebileri, melekleri ve mü'minleri kapsar.
İkinci yorum
ikinci rek'atte selam vermek ve dolayısıyla namazdan çıkmaktır.
Tuhfe yazarı bu
hususta şöyle der:
El-Iraki:
'Bazıları bu ifadeyi teşehhüd okumakla yorumlamışlardır. Çünkü teşehhüdde Nebi
(s.a.v.)'e ve salih kullara selam vermek vardır. İshak bin İbrahim böyle yorum
yapmıştır. Zira onun görüşüne göre gündüz sünnetleri dörder rek'at kılınır.
Fakat İshak'ın bu yorumu biraz uzaktır, demiştir. Tirmizi: Bilakis İshak'ın
yorumu açık ve yakın olanıdır. Hatta bu yorum doğru olanıdır. Çünkü Nebiler,
namaz kılanın yanında değiller ki kişi namazın sonunda selam verirken onlara
selam vermeye niyetlensin. Hal böyle olunca hadisteki selam ile nasıl namaz
bitimindeki selam kastedilir? Benim görüşüm ve bilgim budur. Allah daha iyi
bilir, demiştir.
EI-Mirkat
yazarının beyanına göre Beğavi, İbnü'l-Melek ve Tıybi de bu yorumu te'yid
etmişlerdir.
İbn-i Hacer
El-Mekki Heysemi: 'Hadisin lafzı bu yoruma manidir. Hadisteki ifadeden maksad,
namazdan çıkmak için verilen selamdır, başka bir mana kasdedilmemiştir. Bu
sebeple iki rek'atın sonunda kişi selam verirken sağında, solunda ve arkasında
bulunan meleklere ins ve cinlerden mü'min olanlara selam etmeye niyet eder,
demiştir ..
İbn-i Hacer'in
yorumuna şu itiraz vardır: Bu yoruma göre kişi namazdan çıktığında
"Esselamu aleyküm" derken Nebilere de selam vermeye niyetlenmesi
gerekir. Halbuki Nebiler orada hazır değill€r, kişinin ne sağında ne solunda ne
de arkasındadırlar."