117- VİTİR NAMAZINDAKİ
KUNÜT (DUASI) HAKKINDA GELEN HADİSLER BABI
حَدَّثَنَا
أَبُو بَكْر
بْنُ أَبِي
شَيْبَة.
حَدَّثَنَا
شريك، عَن أبي
إِسْحَاق،
عَن بريد بْن
أبي مريم، عَن
أبي الحوراء،
عَن الحسن بْن
علي؛ قَالَ:
-
علمني جدي،
رَسُول
اللَّهِ
صَلَى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسلَّمْ
كلمات أقولهن
في قنوت الوتر
((اللهم عافني
فيمن عافيت.
وتولني فيمن
توليت. واهدني
فيمن هديت.
وقني شر ما
قضيت. وبارك
لي فيما
أعطيت. إنك
تقضي ولا يقضى
عليك. إنه لا
يذل من واليت.
سبحانك ربنا
وتعاليت)).
Hasan bin Ali
(bin Ebi Talib) (r.a.)'dan; şöyle demiştir: Vitir (namazı) kunutunda okumakta olduğum şu cümleleri bana,
dedem Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), öğretmiştir:
اللهم
عافني فيمن
عافيت. وتولني
فيمن توليت. واهدني
فيمن هديت.
وقني شر ما
قضيت. وبارك
لي فيما
أعطيت. إنك
تقضي ولا يقضى
عليك. إنه لا
يذل من واليت.
سبحانك ربنا
وتعاليت
Allahumme afini
fi men afeyte, Ve tevelleni fi men tevelleyte, Ve ehdini fi men hedeyte, Ve
kini şerre ma kadeyte, Ve barikli fi ma ateyte, İnneke takdi vela yukda aleyke,
İnnehu la yezillu men ve aleyte, Sübhaneke Rabbena ve tealeyte.
Anlamı: Allah'ım!
Dünyada ve ahirette dertten azad eylediklerinin yanında beni de azat eyle.
(Veya sevdiğin) adamlar meyanında benim işlerimi de düzenle (veya beni de sev),
hidayete erdirdiklerinle beraber beni de erdir. Kaderin şerrinden beni sen
koru. bana verdiğin nimetleri bereketlendir. Şüphesiz (dilediğinle)
hükmedersin, sana hükmedilemez. Şüphesiz sevdiğin (kul) zelil olmaz, sen her
tür eksikliklerden paksın. Ey Rabbimiz! İhsan (ve iyiliğin) boldur, zatına
layık olmayan her şeyden nezih ve temizsin.
Diğer tahric:
Tirmizi, Ebu Davud. Nesai, Ahmed, İbn-i Huzeyme. İbn-i Hibban. Hakim. Darekutni
ve Beyhaki
AÇIKLAMA: Bazı rivayetlerde cümlelerin sıralanışında takdim,
tehir vardır. Ebu Davud. Nesai ve Tirmizi'deki cümlelerin sıralanışı şöyledir:
اللَّهُمَّ
اهْدِنِي
فِيمَنْ
هَدَيْتَ وَعَافِنِي
فِيمَنْ
عَافَيْتَ
وَتَوَلَّنِي
فِيمَنْ
تَوَلَّيْتَ
وَبَارِكْ
لِي فِيمَا
أَعْطَيْتَ
وَقِنِي
شَرَّ مَا
قَضَيْتَ
إِنَّكَ تَقْضِي
وَلَا
يُقْضَى
عَلَيْكَ
وَإِنَّهُ لَا
يَذِلُّ مَنْ
وَالَيْتَ
وَلَا
يَعِزُّ مَنْ
عَادَيْتَ
تَبَارَكْتَ
رَبَّنَا وَتَعَالَيْتَ
وَلَا
يَعِزُّ مَنْ
عَادَيْتَ cümlesi Ebu Davud'un
rivayetinde mevcuttur. EI-Menhel yazarı bu ziyadenin sabit olduğunu
söylemiştir.
Beyhaki ve
Tabarani'nin rivayetlerinde mevcuttur. El-Hafız da et-Telhis'te muttasıl bir
senedIe yaptığı rivayetle bu ziyade mevcuttur.
إِنَّكَ
تَقْضِي cümlesi Nesai ve Tirmizi'de : فإِنَّكَ
تَقْضِي diye geçer.
سبحانك ربنا
وتعاليت cümlesi yerine Tirmizi ve
Ebu Davud'da تَبَارَكْتَ
رَبَّنَا
وَتَعَالَيْتَ cümlesi
bulunur.
Nesai'nin
rivayetinde Mezkur cümlelerin sonunda: وصلى الله
على محمد
النبي cümlesi vardır.
Tuhfe yazarı
mezkur cümleIerin şerhinde şöyle der: اللهم
عافني cümlesinin manası:
''Allah'ım! Beni hidayet üzerinde sabit kıl, bundan ayırma." Veyahut:
''Allah'ım! Benim için hidayet sebeplerini artır."
فيمن هديت
lafzından maksad şudur:' ''Hidayete erdirdiğin Peygamber ve veliler arasında
... ''
İbnü'l-Melik:
'Yani: Dosdoğru yola erdirdiklerin arasına beni kat.'demiştir. Afiyet, Muafiyet: İbnü'l-Melek, bu kelimeden
maksat, kötülüklerin defidir. (biz bunu dertden azad olmak diye terceme ettik.
)
تولني fiili, "Tevelli"
kökünden alınmadır. "Tevelli" sevgi, koruma, işi düzenleme
anlamlarını ifade eder. Cümlenin manası şudur:
"Allah'ım! Sevdiğin, koruduğun ve işlerini güzel düzenlediğin kullar
arasında beni sev, koru ve işlerimi düzenle.",
"Kaderin
şerrinden beni koru" cümlesinden maksat: 'Kaderin şer cilveleri karşısında
sabırsızlık ve öfkelenmek gibi nizama aykırı hareketlerden beri koru.'
demektir. Kaderin kendisinden korunmak kasdedilmemiştir. Çünkü bilindiği gibi
hayır olsun, şer olsun kader ne ise aynen gerçekleşir, bunun değişmesi söz
konusu değildir. Bu cümleden maksat, Kader-i ilahiyye karşı isyan etmemeli ve
sabretmelitir. Bu husus için Allah'tan yardım dilemektir.
لا يذل من
واليت "Şüphesiz senin
sevdiğin (kul) zeliI olmaz...''cümlesindeki "Valeyte" fiilinin kökü
olan "Muvalat" kelimesi ile ilgili olarak Tuhfe'de şöyle deniliyar:
'Muvalat:
Muadat'ın zıddıdır. (Yani düşmanlığın zıddı olan muhabbettir)
İbn-i Hacer:
Yani, senin sevdiğin kullar, ahiret günü veya dünya ve ahirette zelil olmazlar.
Dünyada hakarete uğrasalar, başlarına bela ve musibetler gelse dahi buna
bakılmaz Çünkü görülen zillet zahiridir, hakiki degildir. Zira zahiren hakaret
ve zillet sayılan haller, Allah katında ve veliler gözünde en büyük izzet ve
şereftir, yüceliktir. Önemli olan da Allah ve sevdiklerinin nazarındaki haldir.
Bunun içindir ki, Nebiler (s.a.v.)'in başına çok acaib belalar ve pek garib
sıkıntılar gelmiştir.
وَلَا
يَعِزُّ مَنْ
عَادَيْتَ
cümlesinin manası şudur: "Senin düşmanlık ettiğin kimse ahirette veya
dünya ve ahirette aziz olamaz." Böylesine dünya nimetlerinden ne .kadar
çok verilirse verilsin, Allah'ın emirlerine uymadığı ve yasaklarından
sakınmadığı için Allah ve sevgili kulları katında aziz ve şerefli olamaz.'
Tirmizi bu
hadisi rivayet ettikten sonra şöyle der: "Kunut hususunda Nebi
(s.a.v.)'den bundan daha güzel bir şeyin sabit olduğunu bilmiyoruz. Vitir
namazındaki kunut hakkında alimler ihtilaf etmiştir. Abdullah bin Mes'ud (r.a.)
bütün yıl vitir namazında Kunut duasını okumayı ve Kunut'un vitir namazının
(son rek'atinin) rüku'undan önce okumayı seçmiştir. İlim ehlinin kavli budur.
Süfyan-i Sevri, İbnü'l-Mübarek, İshak ve Kufe ehli bununla hükmetmişlerdir.
Ali (r.a.)'den rivayet
edildigine göre kendisi yalnız Ramazan ayının son onbeş gününde vitir namazında
Kunut duasını okurdu ve Kunut'u rüku'dan sonra ederdi. Bazı alimler de böyle
hükmetmişlerdir. Şafii ve Ahmed böyle demişlerdir."
El-Menhel
yazarı bu hadisin şerhinde şöyle der: "Hadis, vitir namazında Kunut
okumanın meşruluğuna delalet eder. Hadisin zahirine göre bu hususta Ramazan ayı
ile başka zamanlar arasında fark yoktur: Hanefiler ve Hanbeliler böyle
hükmetmişlerdir.
İbn-i Mes'ud,
Ebu Hanife, Süfyan-i Sevri, İbnü'l-Mübarek, İshak, Kufeliler Bera', Ebu Musa,
İbn-i Abbas, Enes, Ömer bin Abdülaziz, Ubeyde, Abdurrahman bin Ebi Leyla ve
Hamid et-Tavil (r.a.), Kunut'un rükü'dan önce okunmasına hükmetmişlerdir.
Bir cemaat,
Kunut duasının yalnız Ramazan ayinın son yarısında vitir namazında okunmasına
hükmetmişlerdir. Ali, İbn-i Sirin, Said bin Ebi'l-Hasen, Zühri, Yahya bin
Sabit, Malik ve Şafii bu grubtaki alimlerdendirier.
Kunut'un
rüku'dan önce mi sonra mı okunması hususunda, yukarıda işaret ettiğim gibi
ihtilaf vardır:
Hulefa-i
Raşidin ve Said bin Cübeyr gibi zatlar, rüku'dan sonra olduğuna
hükmetmişlerdir. Ahmed bin Hanbel'in kavli ve Şafii mezhebinin meşhur kavli
budur .
İbn-i Mes'ud,
Süfyan-i Sevri, İbnü'l-Mübarek, Ebu Hanife ve yukarıda isimleri geçen alimler,
rüku'dan önce olduğunu söylemişlerdir.
(El-Menhel
yazarı, bu arada bunların delillerini zikrettikten sonra şöyle der:) Kunut'un rüku'dan önce veya sonra okunmasına
dair rivayetler arasında bir çelişki söz konusu değildir. Çünkü iki şekil de
mübah kabilindendir. Artık rüku'dan önce de okunabilir, rüku'dan sonra da.
Çünkü ikisi de Nebi (s.a.v.)'den varid olmuştur. Nitekim rüku'dan önce ve sonra
Kunut etme hükmü, Enes (r.a.)'e sorulmuş, kendisi: "Biz rüku'dan önce de
sonra da Kunut ederdik" diye cevap vermiştir." (1183 nolu hadistir.)
KUNUT
HAKKINDAKİ DÖRT MEZHEB'İN GÖRÜŞLERİ :
Vitir namazı
Hanefiler'e göre vacib, diğer üç mezhebe göre sünnettir. Kunut duasına gelince:
1- Hanefiler'e
göre vitrin son rek'atinin kıraatı bitince el kaldırıp tekbir almak ve Kunut
okumak vacibtir. Kunut Allah'a övgüyü ve dua'yı ihtiva eden sözlerdir. Lakin
İbn-i Mes'ud (r.a.)'den rivayet edilen şu sözleri okumak sünnettir.
Allah'ım! Biz
Senden yardım ve mağfiret dileriz. Senden hidayet üzere sabit kalmamızı
dileriz. Sana imannımız var. Sana tevekkül ederiz. Tüm övgü vasıfları ile seni
överiz. Sana şükrederiz. Sana nankörlük etmeyiz. Sana muhalefetle isyan edeni
başımızdan atarak terkederiz. Allah'ım! Yalnız sana ibadet ederiz. Ancak senin
için namaz kılar, secde ederiz. Koşmamız ve çabalamamız yalnız sana yaklaşmak
içindir. Senin rahmetini umarız. Senin azabından korkarız. Şüphesiz senin
azabın kafirlere yapışır.''
Bundan sonra
Nebi (s.a.v.)'e, aline ve ashabına salavat okunur.
Ayrıca büyük
afetler ve musibetler geldiğinde sabah namazında ve ikinci rüku'dan sonra
imam'ın Kunut etmesi sünnettir.
2- Şafii
mezhebine göre yıl boyunca sabah farzının ikinci rek'atinde rüku'dan kalkınca
Kunut okumak sünnettir. Keza Ramazan ayının son yarısında vitir namazının son rek'atinde
yine rüku'dan kalkınca Kunut etmek sünnettir. Kunut, Allah'a övgü ve duayı
kapsayan sözlerden meydana gelir. Lakin Nebi (s.a.v.)'den varid olan lafızları
okumak sünnettir. Bu lafızlar, hadisimizdeki lafızlardır. Ancak hadisteki
lafızlardan sonra şunu ilave etmek sünnettir.
Bela ve
musibetler zamanında bütün vakit namazlarında Kunut okumak hem imam hem
münferid için sünnettir.
3- Hanbeliler'e
göre vitrin son rek'atinin rüku'undan kalkınca Kunut etmek, yıl boyunca
sünnettir. Ramazan ayı ile diğer aylar arasında bir fark yoktur. Varid olan
lafızları okumak daha efdaldır. Varid olan lafızlar, yukarıdaki iki Kunut'tur.
Vitir namazı
dışındaki namazlarda Kunut etmek mekruhtur. Fakat müslümanlara taundan başka
bir bela geldiği zaman devlet reisi veya vekilinin beş vakit namazda Kunut
etmesi sünnettir. Kunut, vitrin son rek'atinin rüku'undan önce okunabiliyor ise
de efdal olanı rüku'dan sonradır.
4- Maliki
mezhebine göre Vitir namazında Kunut yoktur. Sabah namazında Kunut okumak
menduptur. Rüku'dan önce okunmalıdır. Unutarak rüku'a varınca Kunut etmediğini
hatırlarsa Kunut için geri dönülmez. rüku'dan kalktıktan sonra Kunut edilir.