SÜNEN İBN-İ MACE

Bablar Konular Numaralar

KİTABU İKAMETİ’S-SALAT

<< 1398 >>

DEVAM: 193- NAMAZIN GÜNAHLARA KEFFARET OLDUĞUNA DAİR GELEN HADİSLER BABI

 

حَدَّثَنَا سُفْيَان بْن وَكِيع. حَدَّثَنَا إسماعيل بْن علية، عَن سليمان التيمي، عَن أبي عثمان النهدي، عَن عَبْد اللّه بْن مسعود؛

 - أن رجلاً أصاب من امرأة، يعني ما دون الفاحشة. فلا أدري ما بلغ. غير أنه دون الزنا. فأتى النَّبِي صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمْ. فذكر ذلك له. فأنزل اللَّه سبحانه: {أقم الصلاة طرفي النهار وزلفاً من الليل، أن الحسنات يذهبن السيئات ذلك ذكرى للذاكرين} فقال: يا رسول اللَّه! ألي هذه؟ قال ((لمن أخذ بها)).

 

Abdullah bin Mes'ud (r.a.)'den: şöyle demiştir:

 

Bir adam, bir kadın'a uygunsuz dokunmuş, yani zinadan noksan bir şey yapmış, artık yaptığının nereye ulaştığını bilemiyeceğim. Ancak zina olmadığını biliyorum. Adam, bilahere Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e gelerek başından geçeni anlatmış, bunun üzene Allah Sübhanehu ve Teala:  أقم الصلاة طرفي النهار وزلفاً من الليل، أن الحسنات يذهبن السيئات ذلك ذكرى للذاكرين = Gündüzün her iki tarafında ve gecenin saçaklarında (gündüze yakın olan saatlerinde) namaz kıl! Muhakkak ki, iyilik kötülükleri giderir. Bu ise, düşünebilenlere bir öğüttür. [Hud 114] Ayetini indirmiş, o adam:

 

Ya Resulallah! Bu yalnız benim için mi? ye sormuş; Resullulah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): «Ümmetimden bunu tutan herkes içindir.» buyurmuştur."

 

 

Diğer tahric: Buhari, Tirmizi

 

AÇIKLAMA (1397, 1398):  Osman (r.a.)'ın 1397 npdaki hadisini Buhari, Tirmizi ve Nesai, Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet etmişlerdir,

 

Fina: Evin yakını demektir, Deren: Kir' dir.

 

Hadis, günde beş defa temiz suyla yıkanan bir kimsenin vucudu üzerinde kir kalmadığı gibi beş vakit namaz kılanın üzerinde manevi kir mesabesinde olan günahların kalmadığını ve namazın su gibi manevi kiri giderdiğini bildiriyor.

 

Sindi: Alimler, hadisteki günahları küçük günahlarla yorumlamışlardır. Ancak hadisin zahiri bu yoruma pek uygun düşmez. Çünkü namaz, temizleyicilik bakımından suya benzetilmiştir. Su, her türlü kir'i giderir. Gideremiyeceği bir şey kalacak olsa dahi büyük ve çok kirin değil, az ve küçük kirin.kalması düşünülür. Bu duruma göre büyük günahların kalışı ve küçük günahların gidişi, benzetme bakımından akla yatkın görülmüyor. Ancak şöyle düşünülebilir: Küçük günahlar, vücudun dış kısmını manen kirletir. Nitekim abdest alınırken küçük günahların abdest uzuvlarından döküldüğü, varid olan hadislerden anlaşılıyor. Büyük günahlar böyle değildir. Çünkü büyük günahlar, insanın içini de kirletir. Nitekim bir hadiste: ''Kul, günah işlediği zaman kalbinde siyah bir nokta hasıl olur.'' buyurulmuştur. Bu hadisin benzerleri vardır.

 

'' Hayır hayır, öyle değil. Aksine onların kazandığı günahlar kalplerinin üzerine pas olmuştur. (Mutaffifin,14 ) ayeti de bu mealdedir.

 

En şiddetli büyük günahların ciddi tevbe ile giderilmesinin mümkünlüğü bilinmektedir. Ciddi tevbe, kalbin pişmanlık duymasıyla hasıl olur. Vücudu yıkamak yalnız dıştaki kiri giderir. İç kiri gidermez. Namaz yıkamaya benzetildiği için onun gibidir. Dıştaki manevi kiri giderir. İçe nüfuz edenIeri, Yani büyük günahları gidermez.

 

İbn-i Mes'ud (r.a.)'un hadisini Buhari ve Tirmizi de rivayet etmiştir. Oradaki rivayette bir adamın yabancı bir kadın'ı öpmek suçunu işlediği, sonra başına geleni Nebi (s.a.v.)'e bildirdiği ve bunun üzerine anılan ayetin indiği belirtilmektedir.

 

Öpülen kadının Ensar'a mensup olduğu bilinmekle beraber, adı meçhul kalmıştır. Onu öpen adamın kimliği hususunda ihtilaf olmuştur. En sahih kavle göre Ebu'l-Yeser, Ka'b b. Amr b. Abbad el-Ensari es-Selemi'dir. Akabe ve Bedir'de bulunan sahabilerdendir. Bedir savaşında Nebi (s.a.v.)'in amcası Abbas (r.a.)'ı esir eden odur. Bedir ehlinin en son yaşıyanı olup, hicretin 55. yılı vefat etmiştir. Abbas (r.a.) 'a :

 

Avucunda ezebileceğin Ebu'l-Yeser (r.a.)'e nasıl esir oldun? diye sorulmuş, kendisi: Karşıma gelir gelmez koca Handeme dağı gibi oldu, cevabını vermiştir.

 

Ali (r.a.)'den şöyle bir rivayet vardır: Ensar'dan birisi Abbas (r.a.)'ı esir olarak getirdi. Abbas (r.a.) Allah'a yemin ederim ki beni esir eden bu değildir. Beni esir eden alabacak bir ata binmiş, güzel yüzlü, başının yan tarafları taz bir kimsedir ki, onu içinizde görmüyorum, deyince Ensari : ValIahi ben esir ettim Ya Resulallah, dedi. Bunun üzerine Nebi (s.a.v.) Ensari'ye: "Sus! Yemin ederim ki, Allah seni bir melekle te'yid etmiştir.'' buyurdu.

 

Hadiste, belirtilen suçu işleyen zat, gizli işlemesine rağmen AIlah'a karşı beslediği korku ve pişmanlık nedeniyle bir an önce gerekli cezaya çarptırılmasını ve Allah'ın huzuruna ak bir yüzle çıkmasını şiddetle arzuladığı için gizli olan bu halini Nebi (s.a.v.)'e arzetmiştir.

 

Tirmizi nin rivayetinde, adam başından geçeni Nebi (s.a.v.)'e arzedince, Nebi (s.a.v.) :

 

"Allah yolunda savaşmaya giden bir müslüman'ın karısına böyle mi bakarsın?'' buyurmuş. Ebu'l-Yeser"(r.a.) bunun üzerine kendisini Cehennemlik olmuş zannıyla: Ah bu saate kadar keşke iman etmemiş olsaydım diye temennide bulunmuş ve biraz sonra Hud suresinin 114. ayeti inmiştir. Ayet, hadisin tercemesi esnasında zikredilmiştir, Meali şöyledir:

 

"Ve namazı gündüzün iki tarafından ve geceden de gündüze yakın saatlerde dosdoğru kıl. Şüphe yok ki güzellikler, kötülükleri giderir. Bu, güzelce düşünenler için iyi bir öğüttür.''

 

Bu ayette emredilen namazların Farz namazlar olduğunda ittifak vardır. Gündüzün iki tarafından maksat gündüzün ilk yarısı ile son yarısıdır. İlk yarısına sabah, son yarısına öğle ve ikindi namazları girer. İbn-i Abbas (r.a.)'a göre akşam namazı da girer. Gecenin gündüze yakın zamanlarındaki farz namazlar ise akşam ile yatsı namazlarıdır.

 

Hadisin sonundaki; ''Ümmetimden bunu tutan herkes içindir.'' cümlesi yerine Buhari'de: "Bütün ümmetimin hepsi içindir'' cümlesi vardır. Buhari'nin, bir başka rivayetinde: "Ümmetimden bununla amel edenler içindir.'' ifadesi var. Bu üç rivayetin manası bir birine yakındır.