DEVAM: 19- ÜZERİNDE
MÜSLÜMANLARDAN BİR CEMAATIN NAMAZ KILDIĞI CENAZE HAKKINDA GELEN HADISLER BABI
حَدَّثَنَا
أَبُو بَكْر
بْنُ أَبِي
شَيْبَة،
وعلي بْن
مُحَمَّد.
قالا:
حَدَّثَنَا
عَبْد اللّه
بْن نمير، عَن
مُحَمَّد بْن
إِسْحَاق،
عَن يزيد بْن
أبي حبيب، عَن
مرثد بْن
عَبْد اللّه
اليزني، عَن
مالك بْن
هبيرة
الشامي،
وكانت له صحبة،
قَالَ: - كان
إذا أتي
بجنازة،
فتقال من
تبعها، جزأهم
ثلاثة صفوف،
ثم صلى عليها.
وقال: إن رَسُول
اللَّهِ
صَلَى
اللَّهُ
عَلَيْهِ وَسلَّمْ
قال: ((ما صف
صفوف ثلاثة من
المسلمين على
ميت إلا أوجب)).
Mersed bin
Abdillah el-Vezeni (r.a.)'den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Malik bin
Hubeyre eş-Şami (r.a.)'a—Bu zat sahabi idi. — bir cenaze getirildiği zaman
cenazeyle gelenleri az gördüğünde onları üç saffa ayırırdı. Sonra cenaze
namazını kıldırırdı. Ve şöyle derdi: Şüphesiz
Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki:
«Müslümanlar üç
saf halinde dizilip bir cenaze üzerinde namaz kıldığında onların dizilişi,
behemahal (ölünün mağfiretini veya Cennetlik olmasını) vacib (= sabit) kılar.»
Diğer tahric:
Ahmed, Tirmizi, Ebu Davud ve Beyhaki de bunu rivayet etmişlerdir.
AÇIKLAMA: Bu hadise göre cenaze namazına duran cemaat, en az
üç saf olmalıdır ve üç saf olarak namaza durmaları halinde Allah Teala ölüyü
mağfiret eyler veya onu Cennetlik eder. Hadisteki vaciblikten maksad, Allah'a
bunun vacib olması değildir. Allah hiç bir şeye haşa mecbur değildir.
Vaciblikten maksad, sabit olmaktır. Yani bu husıısta Allah'ın va'di vardır.
Allah, va'dinden caymaz.
Bu babta
rivayet edilen ilk hadise göre yüz kişilik cemaat, ikinci hadise göre kırk
kişilik cemaat, üçüncü hadise göre üç saflık cemaat, bir cenaze üzerinde
ihlasla namaza durup, ölüye dua ederlerse Allah Teala ölüyü mağfiret eder.
Nevevi,
Müslim'in şerhinde şöyle der: Kadi iyaz:
Denildiğine
göre bu hadisler, muhtelif zamanlarda Peygamber (s.a.v.)'e sorulan sorulara,
zamanında verilen cevaplar mahiyetinde buyrulmuş, demiştir. Nevevi sözüne
devamla: 'Muhtemelen Peygamber (s.a.v.}'e önce yüz mü'minin şefaatının makbul
olduğu Allah tarafından bildirilmiş,. Peygamber (s.a.v.} de bunu haber
vermiştir. Sonra kırk kişilik cemaatın şefaatının kabul buyurulacağı daha sonra
sayıları az bile olsa üç saflık cemaatın şefaatının makbul olduğu bildirilmiş;
Peygamber (s.a.v.} de bunu haber vermiştir. Şöyle bir ihtimalde vardır: Usul
alimlerinin cumhuru, sayıların mefhumunu dahil saymazlar. Burada da sayıların
mefhumları vardır. Hal böyle olunca yüz kişilik cemaatın şefaatının makbul
olduğunun bildirilmesi, daha az cemaatın şefaatının makbul olmamasını
gerektirmez. Aynı söz, kırk kişilik cemaat hakkında da söylenebilir. Hadisler,
yukarıda anlatılan şekillerde yorumlanınca hepsi işlerliğini korumuş olur ve
şefaat kırk kişilik cemaatla hasıl olduğu gibi bundan az olan üç saflık
cemaatIa da hasıl olur.' demiştir.
Turbeşti de: Bu
üç hadis arasında tezat yoktur. Bu gibi mes'elelerde izlenen yol şudur: İki
sayıdan az olanı çok olandan sonra buyurulmuş olarak kabul edilir. Çünkü Allah
Teala bir sayıya mağfiretini bağladığı ve va'd buyurduğu zaman, buyurulan va'di
noksanlaştırmak, Onun sünnetinden değildir. Bilakis, fazl ve keremini
ziyadeleştirir, demiştir.
Turbeşti şunu demek
istemiştir: Mesela Allah Teala kırk kişilik bir cemaatın şefaatını kabul
buyuracağını va'd ettikten sonra bu va'dini değiştirip: Ben kırk kişilik
cemaatın şefaatını kabul etmem. Cemaatın sayısı yüze ulaşırsa o zaman kabul
ederim, buyurmaz. Çünkü kullarına fazl ve keremi sonsuzdur. Ama bunun aksini
buyurur. Çünkü böyle bir değişiklik, kulların aleyhinde değil lehinde olur.
Mesela önce yüz kişilik cemaatın şefaatını kabul buyuracağını va'd eder. Daha
sonra bu sayıyı azaltarak kırk kişilik cemaatın şefaatını kabul buyuracağını
va'deder. Bu tasarruf, mü'min kulların lehinde olan bir tasarruftur.