DEVAM: 28- ŞEHİTLER
ÜZERİNDE NAMAZ KILMAK VE ONLARI DEFNETMEK HAKKINDA GELEN HADİSLER BABI
حَدَّثَنَا
مُحَمَّد بْن
رمح.
أَنْبَأَنَا الليث
بْن سعد، عَن
ابن شهاب، عَن
عَبْدُ الرحمن
ابن كعب بْن
مالك، عَن
جابر بْن
عَبْد اللّه؛
-
أن رَسُول
اللَّهِ
صَلَى
اللَّهُ عَلَيْهِ
وَسلَّمْ كان
يجمع بين
الرجلين والثلاثة
من قتلى أحد
في ثوب واحد
ثم يقول: ((أيهم
أكثر أخذاً
للقرآن؟))
فإذا أشير له
إلى أحدهم قدمه
في اللحد
وقال: ((أنا
شهيد على
هؤلاء)) وأمر
بدفنهم في دمائهم،
ولم يصل
عليهم، ولم
يغسلوا.
Cabir bin
Abdillah (r.a.)'dan; şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
Uhud (savaşı) şehidlerinden ikişer ve üçer kişiyi bir kabirde yerleştiriyordu.
Ve (bize): «Bunlarin hangisi Kur'an'ı daha çok öğrenip hıfzetmiş?» diye
soruyordu.
Bu ikişer ve üçer
şehidlerden birisine işaret edilince, onu kabre önce (ve kıble tarafına) koyuyordu ve: «(Kıyamet günü) Ben bunların
hayatlarını feda ettiklerinin şahidiyim.» buyuruyordu. Ve şehitlerin
yıkatılmadan, üzerlerinde namaz kılmadan kanları içinde defnedilmelerini
emrediyordu."
Diğer tahric:
Ahmed, Buhari, Tirmizi, Ebu Davud, Nesai ve Beyhaki de bu hadisi rivayet
etmişler; Tirmizi. hadisin hasen-sahih olduğunu bildirmiştir.
AÇIKLAMA: Hadisin: كان يجمع بين
الرجلين
والثلاثة من
قتلى أحد في
ثوب iradesinin zahiri, iki veya üç şehidin bir kefene
konulmasını ifade ederse de; Sindi'nin naklen beyanına göre Mesabih şerhinde
el-Muzhir Burada bir sevbden maksad bir kabirdir. Çünkü iki veya üç şehidin
çiplak vücudları birbirine değecek tarzda elbiselerini soymak ve bir kefene
sarmak caiz değildir, demiştir. Mezkur ifadeyi böyle yorumlayanlar çoktur.
Diğer alimler de bu yoruma karşı çıkmamışlardır. Lakin hadisin zahiri iki veya
üç şehidin bir tek kefene sarılmasıdır. Diğer taraftan hatıra şu gelebilir:
Bundan sonra
gelen hadiste şehidlerin elbiseleriyle ve kanları içinde defnedildikleri
bildirilmektedir. Hal böyle olunca şehidi kefenlemenin manası nedir? Sindi bu
konuda şöyle der: Bana öyle geliyor ki, kefenlerne işi savaş esnasında elbisesi
parçalanmış ve bedenini örtecek kadar elbisesi kalmamış olanlara tatbik
edilmiştir. Şehidin elbisesi kısmen de kalmış olsa iki şehidi bir kefene
sarmakta mahzur kalmaz. Çünkü çıplak vücudları bir birine değmemiş olur.
'Yukarıdaki
ifadeyi, bir kefene konmak manasına yorumlayan bazı alimler; Her şehid için
ayrı bir kefen te'mini mümkün olmadığından dolayı iki şehidin bir kefene
konulmuş olması bir zaruret icabı olabilir, demişlerdir.
Bir kısım
alimler de : Bir kefene konulmanın manası, bir kefenliğin iki parçaya bölünerek
iki şehidin bunlara sarılması şeklinde olabilir, demişlerdir.
Sindi yukardaki
ihtimalleri zikretmiştir. EI-Menhel yazarı da: İki veya üç şehidin bir tek
kefenin içine konulması, çıplak vücutlarının birbirine değmesi sakıncasını
gerektirmez. Çünkü cesetler arasına ot ve benzeri şeylerin konulmuş olması
muhtemeldir, demiştir.
Hadisin: ولم
يغسلوا fiili, meçhul sığasıyladır.
Manası: «Şehidler yıkatılmamış olarak ... »dır.
Hadisin: ولم
يصل عليهم fiili, meçhul ve ma'lum olabilir. Meçhul siğası
ise; «ve şehidler üzerinde namaz kılınmadan» olur. Ma'lum ise: «ve Peygamber
(sallallahu aleyhi ve sellem) şehitler üzerinde namaz kılmadan ... » olur.
HADiSİN FIKIH
YÖNÜ :
1- Zaruret
halinde iki veya üç cenazeyi bir kabre defnetmek caizdir.
2- Yine zaruret
halinde iki cenazeyi bir kefene koymak caizdir. Zaruret olmadıkça caiz
değildir.
3- ŞehidIer,
yıkatılmadan defnedilirler.
4- Şehidler
üzerinde cenaze namazı kılınmaz.
ŞEHİDLERİN
YıKATILMASI VE NAMAZLARININ KILINMASI HAKKINDA ALİMLERİN GÖRÜŞLERİ
EI-Menhel
yazarı bu konuda şöyle der: Savaşta şehid olanlar cünüp bile olsalar
yıkatılmıyacaklarına ve namazlarının kılınmıyacağına Ebu Davud'un Enes bin
Malik (r.a.)'den rivayet ettiği: "Uhud şehitleri yıkatılmadılar ve
üzerlerinde namaz luhnmadan kanlarıyla defnedildiler" mealindeki hadis ve
benzeri hadisler delalet ederler. Alimlerin görüşleri şöyledir:
1- Malikiler,
yukarıya meali alınan Enes (r.a.)'in hadisi ve benzer hadislerle
hükmetmişlerdir. Şafiiler'in bir kısmı, Ata' Nehai, Süleyman bin Musa, el-Leys,
Yahya el-Ensari, İbnü'l-Münzir ve Ebu Sevr de böyle demişlerdir. Delillerinden
birisi de Cabir (r.a.)'in (1514 nolu) hadisidir.
2- Hanbeliler'e
göre şehid cünüp ise yıkatılır, değilse yıkatılmaz. Bazı Şafiiler de böyle
demişlerdir. Cünüb'ün yıkatılması hükmünün delili, İbn-i İshak (r.a.)'in
el-Meğazi'de rivayet ettiği: "Hanzala bin er-Rahib (r.a.), Uhud savaşında
şehid edildi. Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem): «Hanzala'ya ne oldu? Çünkü
meleklerin' onu yıkadıIdarmı gördüm.» buyurdu.
Sahabiler:
Hanzala (r.a.), eşiyle cinsi temas yaptıktan hemen sonra savaş işi çıkınca, boy
abdestini almadan savaş'a çıktı, dediler." mealindeki hadistir.
Ahmed'den
edilen iki rivayetin en sıhhatli olanına gôre şehidin cenaze namazı kılınmaz,
diğerine göre kılınır.
3- Ebu Hanife,
arkadaşları, Sevri, el-Müzeni, Hasan-i Basri ve İbnü'l-Müseyyeb'e göre şehid
üzerinde cenaze namazı kılınmaz. Ve yıkatılmaz. Ebu Hanife'ye göre şehid cünüp
veya çocuk yahut deli ise yıkatılır. Bunların delili, İbn-i Abbas (r.a.)'ın
(1513 nolu) hadisi ve Beyhaki'nin Ebu Maiik el-Gıfari (r.a.)'den rivayet ettiği
benzer hadistir. Bu hadise göre de Uhud şehidleri, onar kişilik gruplar halinde
getirilerek namazları kılınmış, Hamza (r.a.) her grupta bulundurulmuştur. Bu
hadiste Hamza (r.a.)'ın üzerinde yetmiş defa namaz kılındığı kaydedilmiştir.
Fakat Şafii, bu hadisi ma'lul sayarak: ŞehidIerin tümü yetmiş idi. Onar kişilik
gruplar halinde namazıarı kılındığına göre Hamza (r.a.) üzerinde yedi defa
kılınmış olur. Nasıl yetmiş defa olur? Eğer Ebu Malik (r.a.) tekbiI' sayısını
kasdetmiş ise, tekbirler yirmi sekiz olur, demiştir.
EI-Menhel
yazarı, el-Umm'den naklen, Şafii'nin: Hadisler, mütevatir yollarla gelerek
Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)'in Uhud şehidleri üzerinde namaz
kılmadığını tesbit etmişlerdir. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)'in
onlar üzerinde namaz kıldığına ve Hamza (r.a.) üzerinde yetmiş tekbir aldığına
dair rivayet sahih değildir. Bunca sahih hadisler karşısında sahih olmayan
rivayeti göstermek istiyen kimse utanmalıdır. Ukbe bin Amir (r.a.)'in hadisine
gelince Uhud savaşından sekiz yıl sonra bu namazın kılındığı Ukbe (r.a.)'ın
hadisinde belirtilmiştir. Muhalifimiz; Ölünün defni üzerinden uzun zaman
geçince kabir üzerinde namaz kılınmaz, der. Bana öyle geliyor ki Peygamber
(sallallahu aleyhi ve sellem) ecelinin yaklaştığını bilince Uhud şehidleriyle
bir nevi vedalaşmak üzere, onların kabristanına giderek onlara dua ve istiğfar
etmiştir. Cenaze namazını kılmamıştır. Bu ziyaret, sahih hadislerle sabit olan,
şehidlerin cenaze namazının kılınmaması hükmünün neshedildiğine delalet etmez,
dediğini anlatmıştır.
EI-MenheI
yazarı, bu hususla ilgili olarak bir çok nakilleri yaparak delilleri
karşılaştırdıktan sonra: Hulasa şehidler üzerinde namaz kılınmamasına delalet
eden hadisler, namaz kılındığına dair hadislerden daha racihtir. Zahir olan
kavil namazın kılınmasıdır. İbn-i Hazm demiş ki; Şehidin üzerinde namaz
kılınırsa iyi olur, kılınmazsa da iyi olur.