SÜNEN İBN-İ MACE

Bablar Konular Numaralar

KİTABU’L-CENAİZ

<< 1514 >>

DEVAM: 28- ŞEHİTLER ÜZERİNDE NAMAZ KILMAK VE ONLARI DEFNETMEK HAKKINDA GELEN HADİSLER BABI

 

حَدَّثَنَا مُحَمَّد بْن رمح. أَنْبَأَنَا الليث بْن سعد، عَن ابن شهاب، عَن عَبْدُ الرحمن ابن كعب بْن مالك، عَن جابر بْن عَبْد اللّه؛

 - أن رَسُول اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسلَّمْ كان يجمع بين الرجلين والثلاثة من قتلى أحد في ثوب واحد ثم يقول: ((أيهم أكثر أخذاً للقرآن؟)) فإذا أشير له إلى أحدهم قدمه في اللحد وقال: ((أنا شهيد على هؤلاء)) وأمر بدفنهم في دمائهم، ولم يصل عليهم، ولم يغسلوا.

 

Cabir bin Abdillah (r.a.)'dan; şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Uhud (savaşı) şehidlerinden ikişer ve üçer kişiyi bir kabirde yerleştiriyordu. Ve (bize): «Bunlarin hangisi Kur'an'ı daha çok öğrenip hıfzetmiş?» diye soruyordu.

 

Bu ikişer ve üçer şehidlerden birisine işaret edilince, onu kabre önce (ve kıble tarafına)  koyuyordu ve: «(Kıyamet günü) Ben bunların hayatlarını feda ettiklerinin şahidiyim.» buyuruyordu. Ve şehitlerin yıkatılmadan, üzerlerinde namaz kılmadan kanları içinde defnedilmelerini emrediyordu."

 

 

Diğer tahric: Ahmed, Buhari, Tirmizi, Ebu Davud, Nesai ve Beyhaki de bu hadisi rivayet etmişler; Tirmizi. hadisin hasen-sahih olduğunu bildirmiştir.

 

AÇIKLAMA: Hadisin: كان يجمع بين الرجلين والثلاثة من قتلى أحد في ثوب iradesinin zahiri, iki veya üç şehidin bir kefene konulmasını ifade ederse de; Sindi'nin naklen beyanına göre Mesabih şerhinde el-Muzhir Burada bir sevbden maksad bir kabirdir. Çünkü iki veya üç şehidin çiplak vücudları birbirine değecek tarzda elbiselerini soymak ve bir kefene sarmak caiz değildir, demiştir. Mezkur ifadeyi böyle yorumlayanlar çoktur. Diğer alimler de bu yoruma karşı çıkmamışlardır. Lakin hadisin zahiri iki veya üç şehidin bir tek kefene sarılmasıdır. Diğer taraftan hatıra şu gelebilir:

 

Bundan sonra gelen hadiste şehidlerin elbiseleriyle ve kanları içinde defnedildikleri bildirilmektedir. Hal böyle olunca şehidi kefenlemenin manası nedir? Sindi bu konuda şöyle der: Bana öyle geliyor ki, kefenlerne işi savaş esnasında elbisesi parçalanmış ve bedenini örtecek kadar elbisesi kalmamış olanlara tatbik edilmiştir. Şehidin elbisesi kısmen de kalmış olsa iki şehidi bir kefene sarmakta mahzur kalmaz. Çünkü çıplak vücudları bir birine değmemiş olur.

 

'Yukarıdaki ifadeyi, bir kefene konmak manasına yorumlayan bazı alimler; Her şehid için ayrı bir kefen te'mini mümkün olmadığından dolayı iki şehidin bir kefene konulmuş olması bir zaruret icabı olabilir, demişlerdir.

 

Bir kısım alimler de : Bir kefene konulmanın manası, bir kefenliğin iki parçaya bölünerek iki şehidin bunlara sarılması şeklinde olabilir, demişlerdir.

 

Sindi yukardaki ihtimalleri zikretmiştir. EI-Menhel yazarı da: İki veya üç şehidin bir tek kefenin içine konulması, çıplak vücutlarının birbirine değmesi sakıncasını gerektirmez. Çünkü cesetler arasına ot ve benzeri şeylerin konulmuş olması muhtemeldir, demiştir.

 

Hadisin:  ولم يغسلوا fiili, meçhul sığasıyladır. Manası: «Şehidler yıkatılmamış olarak ... »dır.

 

Hadisin: ولم يصل عليهم fiili, meçhul ve ma'lum olabilir. Meçhul siğası ise; «ve şehidler üzerinde namaz kılınmadan» olur. Ma'lum ise: «ve Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) şehitler üzerinde namaz kılmadan ... » olur.

 

HADiSİN FIKIH YÖNÜ :

 

1- Zaruret halinde iki veya üç cenazeyi bir kabre defnetmek caizdir.

2- Yine zaruret halinde iki cenazeyi bir kefene koymak caizdir. Zaruret olmadıkça caiz değildir.

3- ŞehidIer, yıkatılmadan defnedilirler.

4- Şehidler üzerinde cenaze namazı kılınmaz.

 

ŞEHİDLERİN YıKATILMASI VE NAMAZLARININ KILINMASI HAKKINDA ALİMLERİN GÖRÜŞLERİ

 

EI-Menhel yazarı bu konuda şöyle der: Savaşta şehid olanlar cünüp bile olsalar yıkatılmıyacaklarına ve namazlarının kılınmıyacağına Ebu Davud'un Enes bin Malik (r.a.)'den rivayet ettiği: "Uhud şehitleri yıkatılmadılar ve üzerlerinde namaz luhnmadan kanlarıyla defnedildiler" mealindeki hadis ve benzeri hadisler delalet ederler. Alimlerin görüşleri şöyledir:

 

1- Malikiler, yukarıya meali alınan Enes (r.a.)'in hadisi ve benzer hadislerle hükmetmişlerdir. Şafiiler'in bir kısmı, Ata' Nehai, Süleyman bin Musa, el-Leys, Yahya el-Ensari, İbnü'l-Münzir ve Ebu Sevr de böyle demişlerdir. Delillerinden birisi de Cabir (r.a.)'in (1514 nolu) hadisidir.

 

2- Hanbeliler'e göre şehid cünüp ise yıkatılır, değilse yıkatılmaz. Bazı Şafiiler de böyle demişlerdir. Cünüb'ün yıkatılması hükmünün delili, İbn-i İshak (r.a.)'in el-Meğazi'de rivayet ettiği: "Hanzala bin er-Rahib (r.a.), Uhud savaşında şehid edildi. Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem): «Hanzala'ya ne oldu? Çünkü meleklerin' onu yıkadıIdarmı gördüm.» buyurdu.

 

Sahabiler: Hanzala (r.a.), eşiyle cinsi temas yaptıktan hemen sonra savaş işi çıkınca, boy abdestini almadan savaş'a çıktı, dediler." mealindeki hadistir.

 

Ahmed'den edilen iki rivayetin en sıhhatli olanına gôre şehidin cenaze namazı kılınmaz, diğerine göre kılınır.

 

3- Ebu Hanife, arkadaşları, Sevri, el-Müzeni, Hasan-i Basri ve İbnü'l-Müseyyeb'e göre şehid üzerinde cenaze namazı kılınmaz. Ve yıkatılmaz. Ebu Hanife'ye göre şehid cünüp veya çocuk yahut deli ise yıkatılır. Bunların delili, İbn-i Abbas (r.a.)'ın (1513 nolu) hadisi ve Beyhaki'nin Ebu Maiik el-Gıfari (r.a.)'den rivayet ettiği benzer hadistir. Bu hadise göre de Uhud şehidleri, onar kişilik gruplar halinde getirilerek namazları kılınmış, Hamza (r.a.) her grupta bulundurulmuştur. Bu hadiste Hamza (r.a.)'ın üzerinde yetmiş defa namaz kılındığı kaydedilmiştir. Fakat Şafii, bu hadisi ma'lul sayarak: ŞehidIerin tümü yetmiş idi. Onar kişilik gruplar halinde namazıarı kılındığına göre Hamza (r.a.) üzerinde yedi defa kılınmış olur. Nasıl yetmiş defa olur? Eğer Ebu Malik (r.a.) tekbiI' sayısını kasdetmiş ise, tekbirler yirmi sekiz olur, demiştir.

 

EI-Menhel yazarı, el-Umm'den naklen, Şafii'nin: Hadisler, mütevatir yollarla gelerek Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)'in Uhud şehidleri üzerinde namaz kılmadığını tesbit etmişlerdir. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)'in onlar üzerinde namaz kıldığına ve Hamza (r.a.) üzerinde yetmiş tekbir aldığına dair rivayet sahih değildir. Bunca sahih hadisler karşısında sahih olmayan rivayeti göstermek istiyen kimse utanmalıdır. Ukbe bin Amir (r.a.)'in hadisine gelince Uhud savaşından sekiz yıl sonra bu namazın kılındığı Ukbe (r.a.)'ın hadisinde belirtilmiştir. Muhalifimiz; Ölünün defni üzerinden uzun zaman geçince kabir üzerinde namaz kılınmaz, der. Bana öyle geliyor ki Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) ecelinin yaklaştığını bilince Uhud şehidleriyle bir nevi vedalaşmak üzere, onların kabristanına giderek onlara dua ve istiğfar etmiştir. Cenaze namazını kılmamıştır. Bu ziyaret, sahih hadislerle sabit olan, şehidlerin cenaze namazının kılınmaması hükmünün neshedildiğine delalet etmez, dediğini anlatmıştır.

 

EI-MenheI yazarı, bu hususla ilgili olarak bir çok nakilleri yaparak delilleri karşılaştırdıktan sonra: Hulasa şehidler üzerinde namaz kılınmamasına delalet eden hadisler, namaz kılındığına dair hadislerden daha racihtir. Zahir olan kavil namazın kılınmasıdır. İbn-i Hazm demiş ki; Şehidin üzerinde namaz kılınırsa iyi olur, kılınmazsa da iyi olur.