SÜNEN İBN-İ MACE

Bablar Konular Numaralar

KİTABU’Z-ZEKAT

<< 1791 >>

DEVAM: 4- GÜMÜŞ VE ALTIN'IN ZEKATI (NIN KAÇTA KAÇ OLDUĞUNUN BEYANI) BABI

 

حَدَّثَنَا بكر بْن خلف ومحمد بْن يحيَى. قَالا: حَدَّثَنَا عبيد اللَّه بْن موسى. أنبأنا إبراهيم بْن إسماعيل، عَن عَبْدُ اللَّه بْن واقد، عَن ابن عمر وعائشة؛  _ أن النَّبي صلَّى اللَّه عليه وسلَّم كان يأخذ من كل عشرين ديناراً، فصاعداً، نصف دينار. ومن الأربعين ديناراً، ديناراً.

 

فِي الزَوائِد: إسناد الحديث ضعيف ، لضعف إبراهيم بْن إسماعيل.

 

(Abdullah) bin Ömer ve Aişe (r.anhuma)'den; Şöyle demiştir: Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) her yirmi dinardan ve bundan fazla meblağdan yarım dinar ve kırk dinardan bir dinar (zekat) alırdı.

 

Not: Ravi İbrahim bin İsmail zayıf olduğu için bunun isnadının zayıf olduğu Zevaid'de bildirilmiştir.

 

AÇIKLAMA: Ebu Davud, Nesai ve Tahavi de Ali r.a.’ın 1790 nolu hadisini rivayet etmişlerdir.

 

Ebu Davud'un rivayeti daha uzun olup meali şöyledir: «Ben, at ve köle zekatından (sizi) afv ettim. Gümüşün zekatını her kırk dirhemden bir dirhem veriniz. Yüz doksan dirhemde (zekattan) bir şey yoktur. Dirhemler iki yüze ulaşınca içinde beş dirhem (zekat) vardır.»

Hadisin, at ve köle zekatı ile ilgili cümlesi bunların zekata tabi olmadığına delalet eder. Bu husustaki alimlerin görüşlerini 15. babta gelecek olan 1812 ve 1813 nolu hadislerin açıklaması bölümünde inşaallah anlatacağım.

 

Öşür: Bir şeyin onda biri, demektir. Rubu' : Bir şeyin dörtte biri, demektir.

Rub'u'l-Öşür: Öşürün rub'u demektir. Yani onda birin dörtte biri, ki kırkta bir demektir.

Peygamber (s.a.v.) bu hadiste gümüşün zekatının kırkta bir olduğunu ve gümüşün zekata tabi bir mal olduğunu bildirmiştir.

 

Müellifin rivayeti kısa olup kırk dirhemden bir dirhem zekat vermenin gerekliliğine delalet eder. Ancak dirhem sayısının ikiyüze ulaşması şarttır. Bu şart düşünülmüştür. Nitekim yukarıda mealini verdiğim Ebu Davud'un rivayetinde bu durum belirtilmiştir. Nesai'nin rivayetinde de iki yüz dirhemden beş dirhemin verilmesi emredilmiştir.

 

İbn-i Ömer (r.a.) ile Aişe (r.anha)'dan rivayet olunan ikinci hadis Zevaid türünden olup Darekutni tarafından da rivayet edilmiştir.

 

Bu hadis, yirmi dinar altından yarım dinar altın kırk dinar altından bir dinar altın zekat çıkarmanın gerekliliğine delalet eder. Şu halde altını yirmi dinardan az olan bir kimse altının zekatını çıkarmakla mükellef değildir. Cumhurun kavli de budur.

 

Bu hadisin isnadı zayıf ise de yukarıdaki cumhurun kavlini teyid eden başka hadisler vardır. Ebu Davud, Ahmed ve Beyhaki'nin Ali (r.a.)'den rivayet ettikleri merfu ve uzun bir hadiste ezcümle: ''Senin (altının) yirmi dinar oluncaya kadar onda senin üzerinde zekat yoktur. Senin yirmi dinarın olup da üzerinden bir yıl geçtiği zaman onda yarım dinar (zekat) vardır. Altının yirmi dinardan fazla olunca zekatı bu hesaba göredir.'' Ravi demiştir ki bu son cümle Ali (r.a.)'ın sözü mü, yoksa Peygamber (s.a.v.)'in sözü mü? bilemiyeceğim.

 

El-Menhel yazarı bu hadisi te'yid eden başka hadisleri de rivayet etmiştir

 

Müellifin rivayetindeki bu hadisin zahirine göre dinar sayısı yirmi veya daha fazla olduğunda kırk dinar olmadıkça yarım dinar zekat verilir. Fakat bu mana murad değildir. Yirmi dinardan yarım dinar verilir. Yirmi dinardan fazla olunca fazlalığın yirmiden biri zekat olur Örneğin otuz dinarı olan bir kimse bir dinarın dörtte üçünü zekat verir Şafii ve Hanefiler'den Ebu Yusuf ile Muhammed'in kavli budur.

 

Ebu Hanife'ye göre yirmi miskalden sonra 4 miskalden az olan altın muaftır. Ve her dört miskal için kırkta bir hesabı ile zekat verilir. Örneğin 23 miskal altını olan bir kimse yarım miskal zekat verir Altını 24 miskal olunca 24 miskalın kırkta birini verir. AItını 27 miskal alana kadar yine 24 miskalin kırktan birini verir. Fakat 28 miskal olunca bu kere 28 miskalin kırktan birisini verir...

Gümüşten de 200 dirhemden sonra her kırk dirhem için bir dirhem verir. Aradaki kesirler için bir şey vermez. Buna göre 240 dirhem gümüşü olan bir kimse 6 dirhem verir. Fakat 200, 210, 220, 230 veya 239 dirhemi olan kimse, beş dirhem verir. 240 dirhemden sonra 279 dirheme kadar 6 dirhem verir. Ebu Hanife'nin delili Nebi (s.a.v.)'in: «Kırk dirhemden az olanda zekat yoktur.» hadisidir.

 

İlk grubun delili ise Peygamber (s.a.v.)'in; "Ve iki yÜz dirhemden fazla olanın zekatı bunun hesabına göredir.'' hadisidir.

 

DİRHEM VE DİNAR NEDİR?

 

Dirhem: Bu kelime Arap dilinde iki manada kullanılır: Birincisi gram gibi bir ağırlık ölçüsüdür, Diğer manası belli bir gümüş paradır.

Dinar: Bu kelime Arap dilinde bir nevi altın paradır, Miskal manasına da kullanılır, Bu hadiste miskal manasına kullanılmıştır,

 

Miskal: Bu kelimenin Arap dilindeki sözlük manası küçük olsun büyük olsun her türlü ağırlık ölçüsüdür. Şer-i Şerif'te ise aşağıda. anlatılacak belirli bir ağırlık ölçüsüdür.

 

Dirhem: Bu kelime yukarda anlattığım gibi bir çeşit gümüş para ismi olarak kullanıldığı gibi bir ağırlık ölçüsü olarak da kullanılmıştır.

 

Müteaddit hadislerde ikiyüz dirhemin gümüşün nesabı olduğu ve bu kadar gümüşten beş dirhem zekatın verilmesi emredildigi için, dirhemin asr-ı saadette malum olduğu anlaşılıyor. Çünkü eğer Peygamber (s.a.v.)'in muhatabları tarafından bilinmeseydi, onlara açıklayacaktı. Onları meçhul bir miktarla baş başa bırakmıyacaktı.

 

EI-Menhel yazarı "Zekatın vacip olduğu mallar" babında ezcümle şöyle der: "Bu hadis (= Kitabımızdaki 1793 nolu Ebu Said-i Hudri (r.a.)'ın hadisi) kırk dirhem tutarındaki 'Okiyyc'nin ve 'Dirhem'in Peygamber (s.a.v.)'in muhatablarının malumu olduğuna delalet ediyor. Kadi iyaz:

'Peygamber (s.a.v.) ''Beş okiyye gümüşte zekat vardır. 200 dirhem (gümüş) den beş dirhem (gümüş) zekat veriniz" buyurduğu halde O'nun zamanında okiyye ve dirhemin meçhul olduğunu söylemek doğru bir şey olamaz. Çünkü Peygamber (s.a.v.) bunun sayısında zekat bulunduğunu bildiriyor. Aynı zamanda alışverişler ve nikahlar bunlarla yapılıyor. Şu halde okiyye ve dirhem'in Peygamber (s.a.v.) zamanında meçhul olduğunu söylemek batıldır. Sıhhatlı bir söz değildir. Bazıları durumun böyle olduğunu. Abdülmelik bin Mervan'ın hilafeti zamanına kadar bu halin devam ettiğini, nihayet Halife'nin, alimlerin muvafakat ve görüşlerini aldıktan sonra dirhemleri topladığını, bir dirhemin ağırlığının 6 denk'e tekabül ettiğini ve her on dirhemin yedi miskal tutarında olduğunu kararlaştırdığını söylemişler ise de bu söz tutarlı değildir.

 

Aslında Abdülmelik bin Mervan'ın yaptığı iş şudur: O'nun zamanına kadar, muamelelerde kullanılan dirhemler müslümanlar tarafından basılmış değildi. Standart bir durumu yoktu. İraniıların ve Rumlar'ın küçüklü, büyüklü olarak bastıkları dirhemler vardı. Sikkesiz ve nakışsız dirhemler vardı. Küçük ve büyük ebatta gümüş paraları vardı. Yemen dirhemi ve mağrip

dirhemi vardı. Böylece çok çeşitli dirhemler tedavülde idi. Nihayet Halife Abdülmelik ve onun zamanındaki alimler bu değişik dirhemleri toplayıp bunlar yerine İslami ve standart dirhem bastırmayı kararlaştırdılar. Artık basılan bu para piyasaya sürülmekle değişik yabancı dirhemlere ve gümüşten küçüklü büyüklü kesilmiş sikkesiz parçalara ihtiyaç kalmadı.

Şüphesiz, dirhemler o zaman malum idi. Eğer malum olmasaydı zekat, cezalar ve kul hakları nasıl dirheme ve okiyye'ye bağlanırdı' demiştir.

 

Kadı iyaz'ın yukarıda alınan sözünden de anlaşılıyor ki, zekatta ve diğer şer'i hükümlerde muteber dirhem, bu gün malum olan ağırlık ölçüsü anlamındaki dirhemdir.

Abdülmelik zamanında değişik olduğu bildirilen dirham ise alış - verişlerde kullanılan tedavüldeki dirhemdi. Bu dirhem kalite ve ayar açısından farklı değer taşıyordu."

 

AĞIRLIK ÖLÇÜSÜ DİRHEM VE MİSKAL

 

Ağırlık ölçüsü anlamındaki dirhem ve miskal iki kısma ayrılır: 1- Dirhem-i Şer'i 2- Dirhem-i Örfi Keza 1- Miskal-i Şer'i 2. Miskal-i Örfi

 

Alimler dirhem ve miskalın ağırlığını ortalama buğday tanesi, uçlarındaki kılçıkları kesilmiş ortalama arpa tanesi ve kırat denilen ağırlık ölçüsü ile hesaplamışlar. Bu nedenle dirhem ve miskali hesaplamaya geçmeden önce 'Kırat'ın ne olduğunu belirtelim: Kırat da Örfi ve Şer'i diye iki çeşite ayrılır:

 

1- Kırat-i örfi, ortalama dört buğday tanesi ağırlığı kadardır.

2- Kırat-i şer'i, ortalama beş arpa tanesi ağırlığı kadardır.

 

El-Menhel yazarı dirhem ve miskal hakkında ezcümle şöyle der:

 

"Alimler, yedi miskal-i şer'inin on dirhem-i şer'iye ve bir miskal-i örfi'nin bir buçuk dirhem-i örn'ye eşit olduğunda ittifak etmişlerdir.

 

Keza ilim, ehli dirhem ve miskali kıratla ve buğday tanesi veya. arpa tanesi ile hesaplarken ihtilaf etmişlerdir.

 

HANEFİ ALİMLERİ ŞÖYLE DEMİŞLERDİR:

 

Bir dirhem-i şer'i ondört kırattır. Bir kırat da ortalama beş arpa ağırlığındadır. Sonuç: Bir dirhem-i şer'i yetmiş arpa ağırlığındadır.

 

Yedi miskal-i şer'i on dirhem-i şer'i'ye tekabül ettiğine göre bir miskalin onda birisi bir dirheme eşit olur. Bir dirhem 14 kırat olduğuna göre şöyle hesaplanır: Miskalin onda yedisi 14 kırat olduğuna göre miskalin onda onu yani tamamı 20 kırat eder.

Dirhem-i şer'i ve miskal-i şer'i şöyle gösterilebilir: Bir dirhem = 14 kırat = 70 arpa = 7/10 miskal Bir miskal = 20 kırat = 100 arpa = 3/7 dirhem.

 

Dirhem-i Örfi ise 16 kırattır. Bir kırat dört buğday tanesi ağırlığındadır. Sonuç: Bir dirhem altmış dört buğday tanesi ağırlığındadır.

Miskal-i örfi ise bir buçuk dirhem-i örfi'ye denktir. Bu duruma göre bir miskal 24 kırat olup 96 buğday tanesi ağırlığında olur.

Dirhem-i örfi ve miskal-i örfi şöyle gösterilebilir: Bir dirhem = 16 kırat = 64 buğday = 2/3 miskal Bir miskal = 24 kırat = 96 buğday = 1,5 dirhem

 

EI-Menhel yazarı Hanefi alimlerinin görüşlerini yukarda izah ettiği gibi belirttikten sonra sözlerine devamla şöyle der:

 

Dirhem-i şer'i ile dirhem-i örfi, keza miskal-i şer'i ile miskal-i örn arasındaki cüzi farkın buğday tanesinin arpa tanesinden biraz ağır olmasından ileri geleceği kuvvetle muhtemeldir. Bu kuvvetli ihtimal göz önüne alınınca dirhem-i şer'i ile dirhem-i örfi arasında hakiki bir fark kalmamış olur. Bunun içindir ki bazı Hanefi alimleri altın ve gümüşün nisabını dirhem-i örfi'ye göre hesaplamışlardır. Bazıları da her şehirin dirhem-i örfi'sine riayet edileceğini söylemişlerdir. "

 

DİRHEM-İ ÖRFI VE MİSKAL-İ ÖRFİ KAÇ GRAMDIR?

 

Bir dirhem-i örfi'nin Hanefi alimlerince orta büyüklükte 64 buğday tanesi ve bir dirhem-i şer'inin kabukçuğu ve uçlarındaki kılçıkları kesilmiş olan 70 arpa. tanesi ağırlığında olduğunu yukarda anlatmıştım.   '

 

EI-Menhel yazarı bir dirhem-i örfinin 3,12 gram oldugunu söylemiştir.

Miskal-i örfi de bir buçuk dirhem-i örfi olduğuna göre bir miskal-i örfi 4,68 gram olmuş olur.

Dirhem-i örfi ile dirhem-i şer'i arasında çok cüz'i bir fark olduğundan bazı Hanefi alimlerinin gümüş ve altın nisaplarını dirhem-i örfi'ye göre hesapladıklarını da yukarda zikretmiştim.

Gümüşün nisabı 200 dirhem olduğuna göre bu nisap gram olarak 200 X 3,12 = 624 gram eder

Altının nisabı da 20 miskal ülduğuna göre bu nisap gram olarak 20 X 4,68 = 93,6 gram olur.

Gümüşün nisabı: 200 dirhem = 624 gram = 3200 kırat.

Altının nisabı : 20 miskal = 30 dirhem = 93,6 gram = 480 kırat. Yukardaki hesaplama el-Menhel yazarının bir dirhem-i 3,12 gram olarak saymasına göredir.

 

Memleketimizde dirhem-i Örfi 3,207 gram ve miskal-i örfi 4,807 gram olarak hesaplanır. Buna göre gümüşün nisabı: 200 X 3,207 = 641,4 gram olur. Altının nisabı: 20 X 4,807 = 96,14 gram eder.

Merhum Ömer Nasuhi Bilmen'in Büyük İslam İlmühali'ne baktım. Kendisi yaklaşık olarak bir dirhem-i şer'iyi 2,8 gram ve bir dirhem-i örfiyi de 3,2 gram olarak hesaplamıştır. Onun yaptığı hesaplamaya göre miskal-i şer'i 4 gram, miskal-i örfi de 4,8 gramdır ve: Gümüşün nisabı :

200 dirhem-i şer'i = 200 X 2,8 = 560 gramdır. Altın nisabına gelince 7 miskal-i şer'i 10 dirhem-i şer'i'ye eşit olduğuna göre 20 misl{al-i şer'i yaklaşık olarak 28,57 dirhem-i şer'i'ye eşit olur. 20 X 10: 7 = 28,57 Bir dirhem-i şer'i 2,8 gram olduğuna göre altının nisabı 2,8 X 28,57 = 79,996 gram eder.

Dirhem-i şer'i 64 buğday ve dirhem-i örfi 70 arpa ağırlığında oldugunu yukarda anlatmıştım. Dirhemlerin grama çevrilmesinin esası ortalama buğday tanelerinin tartılmasına ve kabukçuğu ile uçlarındaki kılçıkları alınmış ortalama arpa tanelerinin tartılmasına bağlıdır.

Nisapların ihtiyatlı ve fakirler lehine hesaplanması yönü düşünülmelidir. Bu duruma göre gümüşün nisabını 560 gram ve altının nisabını 80 gram olarak hesaplamak daha uygundur.

 

MALİKİ - ŞAFİİ VE HANBELİ ALİMLERİNE GÖRE DİRHEM-İ ŞER'İ VE MİsKAL-İ ŞER'İ

 

Bu üç mezheb alimlerinin meşhur kavIine göre dirhem-i şer'i ortalama 50 2'5 arpa tanesi ağırlığındadır. Miskal-i şer'i de ortalama 72 arpa tanesi ağırlığındadır.

Bu üç mezhebin bazı alimlerine göre ise bir dirhem-i şer'i 57 3'5 arpa ve bir miskal-i şer'j 82 3/10 arpa ağırlığındadır.

 

EI-Menhel yazarı: Bu üç mezhebin meşhur kavIi ile diğer kavIi arasındaki farkın menşei arpa tanelerinin hafiflik ve ağırlık, keza büyüklük ve küçüklük bakımından bir birinden farklı oluşudur.

 

EI-Menhel yazarı: Dirhem-i örfi ile dirhem-i şer'i arasında bir fark bulunmadığına dair tahkikIi görüşe göre:

 

GÜMÜŞÜN NİSABI ŞUDUR:

 

200 dirhem = 624 gram = 3200 kırat ve altının nisabı da şudur der:

20 miskal = 30 dirhem = 93,6 gram = 480 kırat.

Hanefi alimlerinden başka mezhebIerin alimlerinin meşhur kavIine göre dirhem-i şer'i 50 2/5 arpa tanesidir. Miskal-i şer'i de 72 arpa tanesidir

Bu kavle göre gümüşün nisabını tesbit &tmek için dirhem-i şer'iyi dirhem-i örfi'ye çevirmek gerekir. O da şöyle yapılır: Bir dirhem-i şer'i 50 2/5 arpa tanesi olduğuna göre nisap olan 200 dirhem-i şer'i'yi arpaya çevirmek için 200 x 50 2/5 = 10080 arpa eder, deriz. Dirhem-i örfi 64 buğday tanesi olduğu için 10080 rakamını 64 rakamına bölmekle 157 1/2 sayısını elde ederiz. Bu sayı dirhem-i örfi olarak nisabı verir. Şu halde gümüşün nisabı şudur: 200 dirhem-i şer'i = 157,5 dirhem-i örfi = 491,4 gram = 2520 kıral. Altının nisabını tesbit için de şöyle deriz: Bir miskal-i şer'i 72 arpadır. Nisab 20 miskal olduğuna göre 20 miskalin kaç arpa tuttuğunu hesaplamak için 20'yi 72'ye çarparız. 20 x 72 = 1440 çarpım neticesinde çıkan 1440 arpayı miskal-i örfi olan 96'ya böleriz. 1440 : 9B = 15 Çıkan 15 rakamı miskal-i örfi sayısını verir.

 

Bir miskal-i örfi bir buçuk dirhem-İ örfi olduğuna göre 15 miskal-i örfi 22,5 dirhem-i örfi eder. Bir dirhem-i örfi 3,12 gram olduğundan 22,5 dirhem-i örfi (3,12 X 22,5 = 70,2) işleminde görüldüğü gibi 70,2 gram eder, Şu halde altının nisabı şöyle gösterilebilir: 20 miskal-i şer'i = 15 miskal-i örfi = 22,5 dirhem-i örfi   70,2 gram = 360 kırat.

 

EI-Menhel yazarı yukardaki hesapları yapmıştır. Şu var ki dirhem-i şer'i ve miskal-i şer'i arpa tanelerine göre hesaplanır Dirhem-i örfi ve miskal-i örfi ise buğday tanelerine göre hesaplanır. Hesaplar neticesinde arpa tanelerinin yekünu buğday tanelerinin yekunüne bölünür Tabi buğday ve arpa tanelerinin orta büyüklüktekileri dikkate alınıyor ise de aynı ağırlıkta olduğu söylenemez. Bu itibarla çıkan sonuç yaklaşık bir sonuç sayılmalıdır

 

HALİS OLMAYAN ALTIN VE GÜMÜŞÜN ZEKATI

 

Halis olmayan yanı yabancı maddeler karışmış olan altın veya gümüşe "Mağşuş" denilir Dilimizde buna züyuf da denilir. EI-Menhel yazarı, alimlerin bu husustaki görüşlerini şöyle nakleder:

 

1- Hanefi alimlerine göre altın veya gümüşün halis olması şart değildir. İçindeki altın veya gümüş ağırlık açısından yabancı maddeden fazla veya onun kadar olduğu takdirde zekatı verilecektir. Şayet yabancı maddeden az ise ticaret eşyası hükmüne girer. Değeri nisaba ulaşıyorsa zekatı verilecektir Ancak o karışımla ticaret etmeyi düşünmüyorsa degeri nisaba ulaşsa bile zekata tabi değildir Örneğin 90 dirhem gümü ile 110 dirhem bakır karışımı olan bir parça var. Bunu satmak niyetinde olmayan bir adam zekatını vermez. Fakat ticaret niyetinde olduğu takdirde değerine bakılır. Eğer değeri 200 dirhem gümüş tutarında ise bir ticaret malı olarak zekatını çıkarır Değeri bundan düşük ise zekat vermez.

 

2- Şafii, Ahmed ve bunların arkadaşlarına göre Mağşuş altının içindeki halis altın kısmı 20 miskale ve mağşuş gümüşün içindeki halis gümÜş kısmı 200 dirheme ulaşmadıkça zekatını vermek gerekmez.

 

3- Malikiler şöyle demişlerdir. Mağşuş olan veya ağırlık bakımından noksan olan gümüş ve altın alış - verişlerde halis ve ağırlık bakımından tam olanlardan farksız olarak revaçta iseler zekatı vacibtir. Eğer hiç revaçta olmazlar veya tam olanlardan az revaçta iseler, mağşuş içindeki altın veya gümüş miktarı hesaplanır Nisaba ulaşıyorsa zekatı verilir. Ulaşmıyorsa verilmez.

Ağırlık bakımından noksan olan da, tam olanın değerinde geçerli ise zekatı verilir. Değerce dÜşük ise o farkı kapatacak meblağ kadar fazlalaşmadıkça zekatı verilmez. Örneğin ağırlık bakımından noksan olan 200 dirhem gümüş tedavülde, ağırlık bakımından tam olan 200 dirhem gÜmüşten farksız olarak revaçta ise zekatı verilecektir Fakat noksansız olan 190 dirhem değerinde revaçta ise zekatı verilmez. Ancak aradaki on dirhemlik farkı kapatacak bir miktar gümüşü olunca o zaman nisaba ma.lik sayılır."

 

KAĞIT PARANıN ZEKATI

 

EI-Fıkhı Ale'l-Mezahiib'l-Erbaa müellifi Zekat kitabından bu konuya ayırdığı bölümde şöyle der:

Fıkıhçıların cumhuru kağıt paraların ve benzeri paraların zekata tabi olduğuna hükmederek: Çünkü bu paralar muamelelerde altın ve gümüş paraların yerine geçmiştir. Her an onu altın ve gümüşe çevirmek kolaylıkla mümkündür. Halkın elinde bu servet bulundUğU ve bunu altın ve gümüşe çevirmeleri mümkün olduğu halde bundan zekat vermemeleri zekatın meşruluğunun hikmet ve gayesine ters düştüğü açıktır Bundan zekat verilmez demek, akıl ve mantık dışıdır. Bunun için Hanefi, Şafii ve Maliki mezheplerin alimleri bu paraların zekatının çıkarılması gerekir, demişlerdir. Bu hususta ittifak etmişlerdir Yalnız Hanbeli alimleri muhalif kalmışlardır Bu konudaki dört mezhep alimlerinin görüşleri şöyledir:

 

1- Hanefi alimleri; bu ve benzeri paraları kuvvetli alacak kabilinden sayarak bunların deyn-i kavi (= kuvvetli alacak) tan farkı şudur ki anında bu paraları gümüşe (veya altına) çevirmek mümkündür. Bu nedenle derhal zekatını çıkarmak gerekir. Deyn-i kavi'nin ise zekatını geciktirmek caizdir.

 

2- Malikiler: Kağıt paralar alacak senetleridir. (Bonolar hükmündedir.) Şu farkla ki bu paraları, anında gümüşe çevirmek mümkündür. Alış - verişlerde altın yerine de geçer. Bu nedenle zekata tabidir, demişlerdir.

 

3- Şafii alimleri: Kağıt paralarla alış - veriş etmek bankalarca tanınmış olan bunların kıymetindeki altın ve gümüşle muamele etmek hükmündedir. Bu taamül, paranın tutarındaki altın ve gümüş kıymetini bankaya havale etmek kabilindendir. Çünkü, parayı kazanan kişi, bankadan o para kıymetindeki altın ve gümüşü almaya hak kazanarak bu meblağı alacaklı ve bu alacağın sahip ve maliki olmuş olur. Banka ise borçluluğunu itiraf eden, borcunu ödeyebilen ve her zaman ödemeye hazır vaziyette bir borçlu durumundadır. Bir alacak bu durumda olunca derhal zekatını çıkartmak gerekir. Havalelerde, "Verdim - kabul ettim" şeklinde dille söylenen bir akit yok ise de, örf ve adet böyle cereyan ettiği için sözlü akitin olmayışı bir sakınca teşkil etmez, demişlerdir. Üstelik bazı Şafii alimlerine göre icab ve kabul (= verdim - aldım) den maksat, tarafların rızasını ifade eden her hangi bir söz veya harekettir. Eldeki paranın bankadaki altın veya gümüş stokuna karşılık olduğu taraflarca bilinmekte ve bu tahvillere rıza gösterilmekte olduğu malumdur.

 

4- Hanbeliler'e göre kağıt para altın, gümüş veya ticaret eşyasına çevrilmedikçe zekatını çıkarmak gerekmez.

 

Madenı ve kağıt para zekatı hakkında Sahih-i Buhari Muhtasarı Tecrid-i Sarih Tercemesinin Zekat bahsinde bazı fıkıh kitaplarından nakiller ve oldukça ayrıntılı bilgi vardır. Oraya müracaat edilebilir.