SÜNEN İBN-İ MACE

Bablar Konular Numaralar

KİTABU’Z-ZEKAT

<< 1807 >>

DEVAM: 13- GANEM (KOYUN VE KEÇİ) NİN ZEKATI BABI

 

حَدَّثَنَا أحمد بْن عثمان بْن حكيم الأودي. حَدَّثَنَا أبو نعيم. حَدَّثَنَا عَبْدُ السلام بْن حرب، عَن يزيد بْن عَبْدُ الرحمن، عَن أبي هند، عَن نافع، عَن ابن عمر،

 - عَن النَّبي صلَّى اللَّه عليه وسلَّم ((في أربعين شاة، شاة، إلى عشرين ومائة. فإذا زادت واحدة، ففيها شاتان، إلى مائتين. فإن زادت واحدة، ففيها ثلاث شياه، إلى ثلاثمائة. فإن زادت، ففي كل مائة شاة. لا يفرق بين مجتمع، ولا يجمع بين متفرق، خشية الصدقة. وكل خليطين يتراجعان بالسوية. وليس للمصدق هرمة ولا ذات عوار ولا تيس، إلا أن يشاء المصدق)).

 

(Abdullah) bin Ömer (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre; Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Seilem) şöyle buyurmuştur:

 

«Koyun ve keçi zekatı kırk tanede, yüz yirmiye kadar bir şattır. Bir tane fazlalaşınca, ikiyüze kadar iki şattır. Eğer bir tane fazlalaşırsa artık üçyüze kadar zekatı üç şattır. Eğer daha da fazlalaşırsa artık beher yüz tanede bir şat zekat olur. Zekat (artar veya eksilir) korkusuyla toplu mal dağıtılmaz ve dağınık mal toplatılmaz. Her iki halit (= ortak veya mallarını başkasının malına karıştıran) verdiği zekattan arkadaşına düşen hisse karşılığını ondan alır. Zekat memuru (ne) malın yaşlısını (ne) ayıplısını (ne de koç ve teke gibi) döl hayvanını zekat olarak alamaz. Ancak mal sahibi dilediği zaman zekat memuru döl hayvanı alabilir.»

 

 

Diğer tahric: Bunu Ahmed. Tirmizi ve Ebu Davud tarafından da rivayet edilmiştir.

 

AÇIKLAMA: Bu hadis, 1798 ve 1805 nolu hadislerde anılan Peygamber (s.a.v.)'in zekat hakkındaki mektubunun bir parçasıdır.

 

Hadisin, koyun ve keçilerin zekatının kaçta kaç olduğuna dair kısmının izahı 1805 nolu hadis bahsinde geçti ve ''... toplu mal dağıtılmaz ... " kısmının izahı da benzeri olan 1801 nolu hadisin izahı bölümünde anlatıldı.

 

Hadisin: .............. cümlesini açıklıyalım: Halitayn: Halit'in tesniyesidir, iki halit, demektir. Halit: Hanefi alimlerine göre ortak demektir. İki halit. Bir birinden ayırd edilmiyecek şekilde mallarını bir birine karıştıran iki ortak demektir. Hanefi alimlerine göre zekatın vücubu hususunda ortaklığın etkisi yektur Yani her ortağın sürüsü nisaptan az olup ikisinin sÜrüsünün toplamı nisaba ulaşırsa bunlar nisaba malik sayılmazlar ve zekat ödemeleri vacib olmaz. Mesela yirmişer koyunu olan iki kişi koyunlarını, birbirinden ayırd edilmiyecek kadar karıştırarak ortaklık kurarlarsa koyunlarının toplamı kırka uluşmakla nisab oldugu halde bunlara zekat vacib olmaz. Ancak herbirinin sürüsü nisaba ulaşırsa her ortak hissesine düşen zekatı ödemekle mükelleftir. Hanefiler'e göre yukardaki cümleden maksat iki ortağın hisselerine göre hesaplaşmalarıdır. Bunu bir misal ile aydınlatalım.

 

Ortaklardan birisinin kırk, diğerinin otuz sığırı bulunup bunları birbirinden ayırd edemiyecek tarzda karıştırarak ortaklık kurduktan sonra zekat ödeme zamanı gelince memur kırk sığır sahibinden üç yaşında bir sığır ve otuz sığır sahibinden iki yaşında da bir sığır ister. Ortaklar da istenen iki sığırı ortaklık malından verirlerse ortaklar ödenen zekat için hisselerine göre hesaplaşacaklardır. Sığırların toplamı yetmiş olup kırk sığır sahibi tüm malın yedi bölü dördüne ve ctuz sığır sahibi de tüm malın yedi bölü üçüne sahiptir. Bu duruma göre kırk sığır sahibi zekat için ortağının verdiği iki yaşındaki sığırın yedi bölü dördünün karşılığını ortağından alacaklı olur. Ve otuz sığır sahibi zekat için ortağının verdiği üç yaşındaki sığırın yedi bölü üçünün karşılığını ortağından alacaklı olur, İki ortağın ortaklığa koydukları mallar eşit ise ortaklık malından ödenen zekattan dolayı birbirinden alacaklı durumu olmaz. Bunu da bir misal ile açıklayalım.

 

Altmışar koyunu olan iki kişi sürülerini karıştırarak ortak olduktan sonra zekat memuru ortaklık malından iki koyun alırsa ortaklar birbirinden alacaklı olmazlar Şafii ve Hanbeli alimlere göre Halit: Malını diğerinin malına karıştıran demektir. Hanbeliler'e göre bu karıştırma işi yalnız zekata tabi hayvanlarda olabilir. Karıştırma işi ortaklık şeklinde olabildiği gibi ortaklık olmaksızın çoban, mer'a, sulama yeri, süt sağma yeri ve ahır gibi gece kalınacak yerin birliği i18 de gerçekleşebilir. Bu iki mezhebe göre koşulan farklı şartların gerçekleşmesiyle sürülerin karıştırılması ile hadiste söz konusu Hılta durumu oluşur. Ve böyle bir karıştırma işi, zekatın vacipliği ile ödenecek zekat miktarının çoğalması veya azalması bakımından etkili olur.

 

Bu duruma göre iki veya daha çok şahısların zekata tabi hayvanlarını koşulan şartlar içerisinde karıştırırlarsa herbirinin hayvan sayısı nisabtan aşağı olsa bile toplam nisaba ulaşınca tüm hayvanlar tek bir şahsın malı imiş gibi zekatı çıkarılacak ve herkes hissesine göre birbirleriyle hesaplaşacaklardır. Bunu da bir misal ile açıklayalım: Birisinin yirmi. diğerinin kırk ve bir başkasının altmış koyunu olup Şafii ve Hanbeli mezheplerinde koşulan şartlara uygun olarak tüm hayvanları karıştırırlarsa toplamı olan yüz yirmi koyundan bir koyun zekat verilir ve verilen zekat hangisinin koyunundan verilirse o koyun sahibi diğerlerinden koyun mevcutları nisabetinde alacakları olur. Faraza yirmi koyun sahibinin koyunlarından bir koyun zekat olarak alınmış ise koyun sahibi, verdiği koyunun değerinin altıda ikisini 40 koyun sahibinden ve altıda üçünü 60 koyun sahibinden tahsil eder.

 

Malikiler'e göre koşulan şartlar dahilinde zekata tabi hayvanlarını karıştıranların her birisinin sürüsü nisabı dolduruyor ise hayvanların tümü tek şahsın malı imiş gibi zekat çıkarılır. Ve hangisinin malından zekat çıkarılırsa mal sahibi diğerlerinden hisseleri nisbetinde alacaklı olur.

Hılta hakkında geniş malumat isteyenler Fıkıh Kitaplarına müracaat etsinler.

 

Hadisin:  Fıkrası iki şekilde yorumlanabilir. Çünkü bu fıkranın sonundaki .... kelimesi ile mal sahibi veya zekat memuru kastedilmiş olabilir. Şöyle ki: Musaddık : Zekat memuru demektir.

 

Mussaddak ve Mussaddık: Zekat veren demektir. Fıkradaki: ... zekat memuru anlamını ifade eden Musaddık olarak okunur .. fıkranın sonundaki: ...... kelimesi "EI-Mussaddak" veya "EI-Mussaddık" okunursa mal sahibi anlamını ifade eder. Ve cümledeki istisna döl hayvanının zekat edilmesine ait olur. Fıkranın manası da şöyle olur: Zekat memuru dişleri dökülmüş yaşlı hayvanı, ayıplı hayvanı ve (koç ve teke gibi) döl hayvanı (zekat olarak) alamaz. Ancak mal sahibinin isteği ve rızası ile döl hayvanı alabilir.'' Çünkü döl hayvanı mal sahibine lazım olabilir, alınması ona zarar verebilir.

 

Hadisçilerin cumhuru fıkranın sonundaki; .... kelimesini "EI-Musaddık" olarak tesbit etmişlerdir. Bu takdirde bundan maksat zekat memurudur. Ve fıkradaki istisna, yaşlı, ayıplı ve döl hayvanı kapsar. Manası da şöyle olur: "Zekat memuru dişleri dökülmüş yaşlısını, ayıplısını ve döl hayvanını almaz. Ancak dilerse bunları alabilir.'' Çünkü zekat memuru fakirlere en yararlı olanı düşünür. İcabında sürü içinde fakirlere böyle bir hayvanı daha yararlı görebilir.

 

Zekat memurunun hangi hallerde döl hayvanı alabildiği ve hangi ayıplı hayvanı almak durumunda olduğuna dair gerekli bilgi 1805 nolu hadisin açıklamasında geçmiştir.