DEVAM: 13- GANEM (KOYUN
VE KEÇİ) NİN ZEKATI BABI
حَدَّثَنَا
أحمد بْن
عثمان بْن
حكيم الأودي. حَدَّثَنَا
أبو نعيم.
حَدَّثَنَا
عَبْدُ السلام
بْن حرب، عَن
يزيد بْن
عَبْدُ
الرحمن، عَن
أبي هند، عَن
نافع، عَن ابن
عمر،
-
عَن النَّبي
صلَّى اللَّه
عليه وسلَّم
((في أربعين
شاة، شاة، إلى
عشرين ومائة.
فإذا زادت
واحدة، ففيها
شاتان، إلى
مائتين. فإن زادت
واحدة، ففيها
ثلاث شياه،
إلى ثلاثمائة.
فإن زادت، ففي
كل مائة شاة.
لا يفرق بين
مجتمع، ولا
يجمع بين
متفرق، خشية
الصدقة. وكل
خليطين
يتراجعان
بالسوية. وليس
للمصدق هرمة
ولا ذات عوار
ولا تيس، إلا
أن يشاء
المصدق)).
(Abdullah) bin
Ömer (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre; Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Seilem)
şöyle buyurmuştur:
«Koyun ve keçi
zekatı kırk tanede, yüz yirmiye kadar bir şattır. Bir tane fazlalaşınca,
ikiyüze kadar iki şattır. Eğer bir tane fazlalaşırsa artık üçyüze kadar zekatı
üç şattır. Eğer daha da fazlalaşırsa artık beher yüz tanede bir şat zekat olur.
Zekat (artar veya eksilir) korkusuyla toplu mal dağıtılmaz ve dağınık mal
toplatılmaz. Her iki halit (= ortak veya mallarını başkasının malına
karıştıran) verdiği zekattan arkadaşına düşen hisse karşılığını ondan alır.
Zekat memuru (ne) malın yaşlısını (ne) ayıplısını (ne de koç ve teke gibi) döl
hayvanını zekat olarak alamaz. Ancak mal sahibi dilediği zaman zekat memuru döl
hayvanı alabilir.»
Diğer tahric:
Bunu Ahmed. Tirmizi ve Ebu Davud tarafından da rivayet edilmiştir.
AÇIKLAMA: Bu hadis, 1798 ve 1805 nolu hadislerde anılan
Peygamber (s.a.v.)'in zekat hakkındaki mektubunun bir parçasıdır.
Hadisin, koyun
ve keçilerin zekatının kaçta kaç olduğuna dair kısmının izahı 1805 nolu hadis
bahsinde geçti ve ''... toplu mal dağıtılmaz ... " kısmının izahı da
benzeri olan 1801 nolu hadisin izahı bölümünde anlatıldı.
Hadisin:
.............. cümlesini açıklıyalım: Halitayn: Halit'in tesniyesidir, iki
halit, demektir. Halit: Hanefi alimlerine göre ortak demektir. İki halit. Bir
birinden ayırd edilmiyecek şekilde mallarını bir birine karıştıran iki ortak
demektir. Hanefi alimlerine göre zekatın vücubu hususunda ortaklığın etkisi
yektur Yani her ortağın sürüsü nisaptan az olup ikisinin sÜrüsünün toplamı
nisaba ulaşırsa bunlar nisaba malik sayılmazlar ve zekat ödemeleri vacib olmaz.
Mesela yirmişer koyunu olan iki kişi koyunlarını, birbirinden ayırd edilmiyecek
kadar karıştırarak ortaklık kurarlarsa koyunlarının toplamı kırka uluşmakla
nisab oldugu halde bunlara zekat vacib olmaz. Ancak herbirinin sürüsü nisaba
ulaşırsa her ortak hissesine düşen zekatı ödemekle mükelleftir. Hanefiler'e
göre yukardaki cümleden maksat iki ortağın hisselerine göre hesaplaşmalarıdır.
Bunu bir misal ile aydınlatalım.
Ortaklardan
birisinin kırk, diğerinin otuz sığırı bulunup bunları birbirinden ayırd
edemiyecek tarzda karıştırarak ortaklık kurduktan sonra zekat ödeme zamanı
gelince memur kırk sığır sahibinden üç yaşında bir sığır ve otuz sığır
sahibinden iki yaşında da bir sığır ister. Ortaklar da istenen iki sığırı
ortaklık malından verirlerse ortaklar ödenen zekat için hisselerine göre hesaplaşacaklardır.
Sığırların toplamı yetmiş olup kırk sığır sahibi tüm malın yedi bölü dördüne ve
ctuz sığır sahibi de tüm malın yedi bölü üçüne sahiptir. Bu duruma göre kırk
sığır sahibi zekat için ortağının verdiği iki yaşındaki sığırın yedi bölü
dördünün karşılığını ortağından alacaklı olur. Ve otuz sığır sahibi zekat için
ortağının verdiği üç yaşındaki sığırın yedi bölü üçünün karşılığını ortağından
alacaklı olur, İki ortağın ortaklığa koydukları mallar eşit ise ortaklık
malından ödenen zekattan dolayı birbirinden alacaklı durumu olmaz. Bunu da bir
misal ile açıklayalım.
Altmışar koyunu
olan iki kişi sürülerini karıştırarak ortak olduktan sonra zekat memuru
ortaklık malından iki koyun alırsa ortaklar birbirinden alacaklı olmazlar Şafii
ve Hanbeli alimlere göre Halit: Malını diğerinin malına karıştıran demektir.
Hanbeliler'e göre bu karıştırma işi yalnız zekata tabi hayvanlarda olabilir.
Karıştırma işi ortaklık şeklinde olabildiği gibi ortaklık olmaksızın çoban,
mer'a, sulama yeri, süt sağma yeri ve ahır gibi gece kalınacak yerin birliği
i18 de gerçekleşebilir. Bu iki mezhebe göre koşulan farklı şartların
gerçekleşmesiyle sürülerin karıştırılması ile hadiste söz konusu Hılta durumu
oluşur. Ve böyle bir karıştırma işi, zekatın vacipliği ile ödenecek zekat miktarının
çoğalması veya azalması bakımından etkili olur.
Bu duruma göre
iki veya daha çok şahısların zekata tabi hayvanlarını koşulan şartlar
içerisinde karıştırırlarsa herbirinin hayvan sayısı nisabtan aşağı olsa bile
toplam nisaba ulaşınca tüm hayvanlar tek bir şahsın malı imiş gibi zekatı
çıkarılacak ve herkes hissesine göre birbirleriyle hesaplaşacaklardır. Bunu da
bir misal ile açıklayalım: Birisinin yirmi. diğerinin kırk ve bir başkasının
altmış koyunu olup Şafii ve Hanbeli mezheplerinde koşulan şartlara uygun olarak
tüm hayvanları karıştırırlarsa toplamı olan yüz yirmi koyundan bir koyun zekat
verilir ve verilen zekat hangisinin koyunundan verilirse o koyun sahibi
diğerlerinden koyun mevcutları nisabetinde alacakları olur. Faraza yirmi koyun
sahibinin koyunlarından bir koyun zekat olarak alınmış ise koyun sahibi,
verdiği koyunun değerinin altıda ikisini 40 koyun sahibinden ve altıda üçünü 60
koyun sahibinden tahsil eder.
Malikiler'e
göre koşulan şartlar dahilinde zekata tabi hayvanlarını karıştıranların her
birisinin sürüsü nisabı dolduruyor ise hayvanların tümü tek şahsın malı imiş
gibi zekat çıkarılır. Ve hangisinin malından zekat çıkarılırsa mal sahibi
diğerlerinden hisseleri nisbetinde alacaklı olur.
Hılta hakkında
geniş malumat isteyenler Fıkıh Kitaplarına müracaat etsinler.
Hadisin: Fıkrası iki şekilde yorumlanabilir. Çünkü bu
fıkranın sonundaki .... kelimesi ile mal sahibi veya zekat memuru kastedilmiş
olabilir. Şöyle ki: Musaddık : Zekat memuru demektir.
Mussaddak ve
Mussaddık: Zekat veren demektir. Fıkradaki: ... zekat memuru anlamını ifade
eden Musaddık olarak okunur .. fıkranın sonundaki: ...... kelimesi
"EI-Mussaddak" veya "EI-Mussaddık" okunursa mal sahibi
anlamını ifade eder. Ve cümledeki istisna döl hayvanının zekat edilmesine ait
olur. Fıkranın manası da şöyle olur: Zekat memuru dişleri dökülmüş yaşlı
hayvanı, ayıplı hayvanı ve (koç ve teke gibi) döl hayvanı (zekat olarak)
alamaz. Ancak mal sahibinin isteği ve rızası ile döl hayvanı alabilir.'' Çünkü
döl hayvanı mal sahibine lazım olabilir, alınması ona zarar verebilir.
Hadisçilerin
cumhuru fıkranın sonundaki; .... kelimesini "EI-Musaddık" olarak
tesbit etmişlerdir. Bu takdirde bundan maksat zekat memurudur. Ve fıkradaki
istisna, yaşlı, ayıplı ve döl hayvanı kapsar. Manası da şöyle olur: "Zekat
memuru dişleri dökülmüş yaşlısını, ayıplısını ve döl hayvanını almaz. Ancak
dilerse bunları alabilir.'' Çünkü zekat memuru fakirlere en yararlı olanı
düşünür. İcabında sürü içinde fakirlere böyle bir hayvanı daha yararlı
görebilir.
Zekat memurunun
hangi hallerde döl hayvanı alabildiği ve hangi ayıplı hayvanı almak durumunda
olduğuna dair gerekli bilgi 1805 nolu hadisin açıklamasında geçmiştir.