DEVAM: 14- ZEKAT
MEMURLARI HAKKINDA GELEN (HADİSLER) BABI
حَدَّثَنَا
أبو كريب.
حَدَّثَنَا
عبدة بْن سليمان،
ومحمد بْن
فضيل، ويونس
بْن بكير، عَن
محمد بْن
إِسْحَاق،
عَن عاصم بْن
عمر بْن قتادة،
عَن محمود بْن
لبيد، عَن
رافع بْن
خديج؛ قَالَ: -
سمعت رَسُول
اللَّهِ
صَلَى
اللَّهُ عَلَيْهِ
وَسلَّمْ
يقول: ((العامل
على الصدقة بالحق
كالغازي في
سبيل الله،
حتى يرجع إلى
بيته)).
Rafi' bin Hadic
(r.a.)'den; Şöyle demiştir: Ben, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den
şöyle buyururken işittim: «Hakkıyle çalışan zekat memuru evine dönünceye kadar
Allah yolunda çalışan gazi gibidir.»
Diğer tahric:
Bu hadisi Tirmizi ve Ebu Davud da rivayet etmişlerdir.
AÇIKLAMA: Zekat memurunun hakkıyla çalışmasından maksad
dogru ve isabetli çalışması veya ihlaslı ve Allah rızası için çalışmasıdır.
Böyle çalışan
zekat memurunun Allah yolunda çarpışan gaziye benzetilmesinin sebebi hakkında
el-Kaari: Din ve dünya işlerinin yürütülmesi, devlet hazinesinin kazanç temini
ve sevaba müstehak olmak yönünden zekat memuru gaziye benzer, demiştir.
İbn-i Arabi de
Tirmizi'nin şerhinde: Bu benzetmenin sebebi şudur: Allah, büyük fazl ve ikram
sahibidir. Orduyu cihazlandıran kimseyi gazi gibi mükafatlandırır, gazinin
geride kalan aile fertlerine bakan gazi gibi sevaplandırır. Zekat memuru da
gazinin geride bıraktığı bir vekili durumundadır. Çünkü memur da Allah yolunda
mal toplar. Artık birisi fiilen gazidir. Digeri ise niyetiyle gazidir.
Peygamber (s.a.v.) bir hadiste mealen şöyle buyurmuştur: ''Şüphesiz Medine'de
mazeretleri dolayısıyla kalmış olan (yani savaşa gelemeyen) bir grup vardır.
Siz hangi derede gitmiş ve hangi boğazı ve dağı geçmiş iseniz onlar da (sevap
kazanma yönünden) sizlerle beraberdirier,''
Mazereti
dolayısıyle savaşa katılamayanlar böyle sevap kazanırken zekat toplamak işiyle
meşguliyetleri dolayısıyle savaşa katılmayanların sevabı ne derece yüksek olur.
Savaşmak gerekli oldugu gibi savaş için lüzumlu malı toplamakda lüzumludur. Bu
itibarla zekat memuru ile gazi gerek niyetlerinde ve gerekse çalışmada
ortaktırlar. Sevapta da ortak olmaları gerekir, demiştir