DEVAM: 4- ERKEĞİN
KARISI ÜZERİNDEKİ HAKKI (NIN BEYANIl
BABI
حَدَّثَنَا
أزهر بْن
مروان.
حَدَّثَنَا
حماد بْن زيد،
عَن أيوب، عَن
القاسم
الشيباني، عَن
عَبْد اللّه
بْن أبي أوفى؛
قَالَ:
-
لما قدم معاذ
من الشام سجد
للنَّبِي صَلَى
اللَّهُ
عَلَيْهِ وَ
سَلَّمْ. قال
((ما هذا يا
معاذ؟)) قَالَ:
أتيت الشام
فوافقتهم
يسجدون
لأساقفتهم
وبطارقتهم.
فوددت في نفسي
أن نفعل ذلك
بك. فقال
رَسُول
اللَّهِ
صَلَى
اللَّهُ
عَلَيْهِ وَسلَّمْ:
((فلا تفعلوا.
فإني لو كنت
آمرا أحد أن
يسجد لغير
اللَّه،
لأمرت المرأة
أن تسجد
لزوجها. والذي
لزوجها. والذي
نفس مُحَمَّد
بيده! لا تؤدي
المرأة حق
ربها حتى تؤدي
حق زوجها ولو
سألها نفسها،
وهي على قتب
لم تمنعه)).
فِي
الزَوائِد:
رواه ابن حبان
في صحيحه. قال
السندي: كأنه
يريد أنه
صَحِيْح
الإسناد.
Abdullah bin Ebi Evfa (r.a.)'dan; Şöyle demiştir: Muaz (bin
Cebel) (r.a.) (Şam'dan Medine-i Münevvere'ye) geldiği
zaman Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e
secde etti. Efendimiz (onun bu hareketini red etmek
üzere): «Bu ne Ya Muaz?» buyurdu. Muaz:
Ben Şam'a vardım,
onların, reislerine ve emirlerine secde ettiklerine rastladım. Bu (secde) işini
zatınıza yapmamızı içimden arzuladım, diye cevap verdi. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): «Sakın (böyle bir şey)
yapmayın. Çünkü eğer ben Allah'tan başkasına secde etmeyi her hangi bir kimseye
emir etmeyi caiz görseydim, karının kendi kocasına secde etmesini emrederdim.
Muhammed'in nefsi (kudret) elinde olan (Allah)'a yemin ederim ki kadın,
kocasının hakkını ödeyinceye kadar, Rabbının hakkını
ödemiş olmaz ve eğer kadın deve (sırtındaki) semer üzerinde (binmiş) iken
kocası kendisini (cinsi münasebet için) istemiş olsa kadın kocasına mani
olamaz.»
Not: Zevaid'de şöyle denmiştir: İbn-i Hibban bu hadisi kendi sahihinde rivayet etmiştir. Sindi:
Bana öyle geliyor ki Zevaid bu sözü ile hadisin sahih
olduğunu kastediyor.
AÇIKLAMA: Zevaid türünden olan bu hadisin İbni
Hibban tarafından da rivayet edildiği notta
belirtilmiştir. Tuhfe yazarı da bu hadisin Tirmizi'nin şerhinde naklettikten sonra Ahmed
bin Hanbel tarafından da rivayet edildiğini
bildirmiştir.
Muaz (r.a.) isminde birkaç sahabi
vardır. Bu hadiste anılan Muaz'in hangi zat olduğuna
dair bir kayda rastlamadım. Fakat Hulasa'da anılan bu isimli sahabilerden müellifimiz tarafından hadisleri rivayet
olunan iki zatın birisi Muaz bin Enes el-Cüheni'dir. Bu zatın tek ravisinin,
onun oğlu Sehl (r.a.) olduğu bildiriliyor. Diğer zat Muaz bin Cebel (r.a.)'dir. Bu
zatın ravileri çoktur. Söz konusu zatın bu olduğu kanaatı hasıl olduğundan parentez içi ifade ile işaret edilmiştir. Ancak elde mevcut
kitablarda Muaz (r.a.)'ın hangi tarihte Şam'a gidip oradan döndüğüne dair bir
kayda rastlamadım. Sindi' nin beyanına göre bazı raviler Muaz (r.a.) Yemen'den
döndüğü zaman Peygamber (s.a.v.) secde etmiştir, demişlerdir. Sindi'nin bu beyanı Muaz (r.a.)'ın İbni Cebel olan zat olduğuna
delalet eder.
Hadiste geçen
"Esakıfa" çoğuludur. Onun tekili "Uskuf" ve "Uskuff"dur.
Bu kelimelerin çoğulu "Esakıyf" şeklinde de
olabilir. Kamus tercemesinde şöyle deniliyor: Hırıstiyanlıkta Mıtram, kadı, Uskuf, muftu, Kıssis,
müderris mesabesinde kullanılır. Daha geniş izah için Kamus veya tercemesine müracaat edilebilir.
Hadisteki
"Batarıka"da "Bıtrik"ın
çoğuludur. Yine aynı kitabın beyanına göre bu kelime rum
dilinde, kumandan, sancak beyi, general, müctehid, mezheb imamı, patrik ve benzeri anlamlarda kullanılır.
Tercemede ifade ettiğim gibi hadisteki bu kelimeler ile hıristiyanların reisIeri ve
emirleri manası kastedilmiştir.
Hadisin
Peygamber (s.a.v.)'e ait bölümünün baş kısmında Allah'tan başka hiç bir varlığa
secde edilmesinin caiz olmadığı belirtildikten sonra bir önceki hadiste olduğu
gibi kocanın karısı üzerindeki hakkının büyüklüğü ifade buyuruluyor
ve daha sonraki kısımda, bir kadın. kocasının hakkını
ödemedikçe Rabinin hakkını ödemiş olamıyacağı
belirtiliyor. Çünkü kocanın hakkı Allah'ın emri ile sabittir, bu emre riayet
edilmedikçe Allah'a tam itaat edilmiş olunamaz. Hadisin son kısmında önemine
binaen özellikle kocanın ailevi temas isteğine, karısının mutlaka uymak
zorunluluğu bildiriliyor. Şiddetli hastalık gibi şer'an
özür sayılan bir engel bulunmadıkça kadın kocasının bu isteğine uymak
mecburiyetindedir. Hatta aybaşı adeti ve lohusalık hali bile kadın için özür sayılamaz. Çünkü kocası
diz kapağı ile göbek arası kısmı hariç karısının başka uzuvları ile oynaşma
hakkına sahiptir. Fakat cinsi temasta bulunmak haram olduğu için kadın, kocasmm böyle bir isteğine uyamaz, keza dinde haya yoktur. Erkeğin karısmm dübürü ile temas etmesi haram sayıldığı için kadın kocasmın bu ve benzeri gayri meşru tekliflerine karşı
çıkmak ve engel olmakla dinen mükelleftir.