SÜNEN İBN-İ MACE

Bablar Konular Numaralar

KİTABU’N-NİKAH

<< 1853 >>

DEVAM: 4- ERKEĞİN KARISI ÜZERİNDEKİ HAKKI (NIN BEYANIl BABI

 

حَدَّثَنَا أزهر بْن مروان. حَدَّثَنَا حماد بْن زيد، عَن أيوب، عَن القاسم الشيباني، عَن عَبْد اللّه بْن أبي أوفى؛ قَالَ:

 - لما قدم معاذ من الشام سجد للنَّبِي صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَ سَلَّمْ. قال ((ما هذا يا معاذ؟)) قَالَ: أتيت الشام فوافقتهم يسجدون لأساقفتهم وبطارقتهم. فوددت في نفسي أن نفعل ذلك بك. فقال رَسُول اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسلَّمْ: ((فلا تفعلوا. فإني لو كنت آمرا أحد أن يسجد لغير اللَّه، لأمرت المرأة أن تسجد لزوجها. والذي لزوجها. والذي نفس مُحَمَّد بيده! لا تؤدي المرأة حق ربها حتى تؤدي حق زوجها ولو سألها نفسها، وهي على قتب لم تمنعه)).

 

فِي الزَوائِد: رواه ابن حبان في صحيحه. قال السندي: كأنه يريد أنه صَحِيْح الإسناد.

 

Abdullah bin Ebi Evfa (r.a.)'dan; Şöyle demiştir: Muaz (bin Cebel) (r.a.) (Şam'dan Medine-i Münevvere'ye) geldiği zaman Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e secde etti. Efendimiz (onun bu hareketini red etmek üzere): «Bu ne Ya Muaz?» buyurdu. Muaz:

 

Ben Şam'a vardım, onların, reislerine ve emirlerine secde ettiklerine rastladım. Bu (secde) işini zatınıza yapmamızı içimden arzuladım, diye cevap verdi. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): «Sakın (böyle bir şey) yapmayın. Çünkü eğer ben Allah'tan başkasına secde etmeyi her hangi bir kimseye emir etmeyi caiz görseydim, karının kendi kocasına secde etmesini emrederdim. Muhammed'in nefsi (kudret) elinde olan (Allah)'a yemin ederim ki kadın, kocasının hakkını ödeyinceye kadar, Rabbının hakkını ödemiş olmaz ve eğer kadın deve (sırtındaki) semer üzerinde (binmiş) iken kocası kendisini (cinsi münasebet için) istemiş olsa kadın kocasına mani olamaz.»

 

Not: Zevaid'de şöyle denmiştir: İbn-i Hibban bu hadisi kendi sahihinde rivayet etmiştir. Sindi: Bana öyle geliyor ki Zevaid bu sözü ile hadisin sahih olduğunu kastediyor.

 

AÇIKLAMA: Zevaid türünden olan bu hadisin İbni Hibban tarafından da rivayet edildiği notta belirtilmiştir. Tuhfe yazarı da bu hadisin Tirmizi'nin şerhinde naklettikten sonra Ahmed bin Hanbel tarafından da rivayet edildiğini bildirmiştir.

 

Muaz (r.a.) isminde birkaç sahabi vardır. Bu hadiste anılan Muaz'in hangi zat olduğuna dair bir kayda rastlamadım. Fakat Hulasa'da anılan bu isimli sahabilerden müellifimiz tarafından hadisleri rivayet olunan iki zatın birisi Muaz bin Enes el-Cüheni'dir. Bu zatın tek ravisinin, onun oğlu Sehl (r.a.) olduğu bildiriliyor. Diğer zat Muaz bin Cebel (r.a.)'dir. Bu zatın ravileri çoktur. Söz konusu zatın bu olduğu kanaatı hasıl olduğundan parentez içi ifade ile işaret edilmiştir. Ancak elde mevcut kitablarda Muaz (r.a.)'ın hangi tarihte Şam'a gidip oradan döndüğüne dair bir kayda rastlamadım. Sindi' nin beyanına göre bazı raviler Muaz (r.a.) Yemen'den döndüğü zaman Peygamber (s.a.v.) secde etmiştir, demişlerdir. Sindi'nin bu beyanı Muaz (r.a.)'ın İbni Cebel olan zat olduğuna delalet eder.

 

Hadiste geçen "Esakıfa" çoğuludur. Onun tekili "Uskuf" ve "Uskuff"dur. Bu kelimelerin çoğulu "Esakıyf" şeklinde de olabilir. Kamus tercemesinde şöyle deniliyor: Hırıstiyanlıkta Mıtram, kadı, Uskuf, muftu, Kıssis, müderris mesabesinde kullanılır. Daha geniş izah için Kamus veya tercemesine müracaat edilebilir.

 

Hadisteki "Batarıka"da "Bıtrik"ın çoğuludur. Yine aynı kitabın beyanına göre bu kelime rum dilinde, kumandan, sancak beyi, general, müctehid, mezheb imamı, patrik ve benzeri anlamlarda kullanılır.

 

Tercemede ifade ettiğim gibi hadisteki bu kelimeler ile hıristiyanların reisIeri ve emirleri manası kastedilmiştir.

 

Hadisin Peygamber (s.a.v.)'e ait bölümünün baş kısmında Allah'tan başka hiç bir varlığa secde edilmesinin caiz olmadığı belirtildikten sonra bir önceki hadiste olduğu gibi kocanın karısı üzerindeki hakkının büyüklüğü ifade buyuruluyor ve daha sonraki kısımda, bir kadın. kocasının hakkını ödemedikçe Rabinin hakkını ödemiş olamıyacağı belirtiliyor. Çünkü kocanın hakkı Allah'ın emri ile sabittir, bu emre riayet edilmedikçe Allah'a tam itaat edilmiş olunamaz. Hadisin son kısmında önemine binaen özellikle kocanın ailevi temas isteğine, karısının mutlaka uymak zorunluluğu bildiriliyor. Şiddetli hastalık gibi şer'an özür sayılan bir engel bulunmadıkça kadın kocasının bu isteğine uymak mecburiyetindedir. Hatta aybaşı adeti ve lohusalık hali bile kadın için özür sayılamaz. Çünkü kocası diz kapağı ile göbek arası kısmı hariç karısının başka uzuvları ile oynaşma hakkına sahiptir. Fakat cinsi temasta bulunmak haram olduğu için kadın, kocasmm böyle bir isteğine uyamaz, keza dinde haya yoktur. Erkeğin karısmm dübürü ile temas etmesi haram sayıldığı için kadın kocasmın bu ve benzeri gayri meşru tekliflerine karşı çıkmak ve engel olmakla dinen mükelleftir.