DEVAM: 5- KADINLAR'IN
EN FAZİLETLİSİ (NİN BEYANl) BABI
حَدَّثَنَا
مُحَمَّد بْن
إسماعيل بْن
سمرة. حَدَّثَنَا
وَكِيع عَن
عَبْد اللّه
بْن عمرو بْن
مرة، عَن
أبيه، عَن
سالم بْن أبي
الجعد، عَن
ثوبان؛ قَالَ: لما
نزل في الفضة
والذهب ما
نزل، قالوا:
فأي المال
نتخذ؟ قال
عمر: فأنا
أعلم لكم ذلك.
فأوضع على
بعيره. فأدرك
النَّبي
صلَّى اللَّه
عليه وسلَّم،
وأنا في أثره
فقال: يا رسول
اللَّه! أي
المال نتخذ؟
فقال ((ليتخذ
أحدكم قلبا
شاكرا،
ولسانا
ذاكرا، وزوجة
مؤمنة، تعين
أحدكم على أمر
الآخرة)).
فِي
الزَوائِد:
عَبْد اللّه
بْن عمرو بْن
مرة ضعفه
النسائي،
ووثقه الحاكم
وابن حبان.
وقال ابن
معين: لابأس
به، فقال: روى
الترمذي، في
التفسير،
المرفوع منه،
دون قول عمر.
وقال: حسن.
Sevban
(r.a.)'den; Şöyle demiştir: Gümüş ve altın (biriktirme) hakkında inen (Çetin
tehdite ait ilahi (emir [Tevbe 34] inince, sahabiler (r.a.), (bir yolculuk
esnasında kendi aralarında konuşup): Şu halde biz malın hangi çeşidini
edinebiliriz? dediler. Ömer (r.a.): Bunu ben (sorup) size haber veririm, dedi
ve binek devesini hemen koşturdu. Ben de onu takip ettiğim halde (ileride
giden) Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e yetişti ve:
Ya Resulallah!
Malın hangisini edinebiliriz? diye sordu. Bunun üzerine Efendimiz: «(Mal
edinmek isteyen her hangi) biriniz, şükür edici bir kalb, zikir edici bir dil
ve ahiretle ilgili işte ona yardım eden imanlı bir karı edinsin» buyurdu.
Not; Zevaid'de
şöyle denilmiştir: Bu hadisin ravilerinden Abdullah bin Amr bin Mürre'yi Nesai
zayıf saymış. Hakim ile İbn-i Hibban da onu sİka saymışlar. İbn-i Main de: Onun
rivayetinde bir beis yoktur, demiştir. Zevaid yazarı daha sonra şöyle demiştir:
Tirmizi, Tefsir bölümünde bu hadisin yalnız Peygamber (s.a.v.)'e ait olan
kısmını rivayet ederek, hadisin hasen olduğunu söylemiştir. Tirmizi'nin
rivayetinde Ömer (r.a.)'e ait sözler yoktur.
AÇIKLAMA: Abdullah (r.a.)'ın hadisini Ahmed. Müslim, Nesai
ve Beyhaki de rivayet etmişlerdir. Hadisteki "Meta" kelimesi
tekildir. Çoğulu "Emtia"dır. Arap dilinde, altın ve gümüşten başka
insanın yararlandığı az veya çok her çeşit eşyaya denir, giyilen veya serilen
eşya anlamında da kullanılır. Bir de geçici bir süre için yararlanılan ve baki
olmayan şey manasına da kullanılır. Hadiste bu son mana kastedilmiştir.
Hadisin manası
şöyle olur: ''Dünya:, bizatihi matlup ve devamlı bir yararlanma yeri değildir.
Ondaki bütün
yararlanmalar geçicidir. Şu halde ihtiyaca göre, bundan yararlanmak uygundur.
Dünyada yararlanılan şeylerin en üstünü ve en faziletlisi salih ve dindar
kadındır.''
Yukarıdaki yani
Sevban (r.a.)'ın hadisi ise Zevaid türündendir.
Notta işaret edildiği gibi hadisin Ömer (r.a.)'a ait kısmı hariç,
Peygamber (s.a.v.)'e ait metin kısmı Tirmizi tarafından da rivayet edilmiştir.
(Tirmizi h.no: 3094) Camiu's-Sağir'de bildirildiğine göre İmam Ahmed de bunu
Sevban (r.a.)'den rivayet etmişlerdir.
Tirmizi'nin
Tefsir Kitabının Tevbe suresine ait bölümünde rivayet ettiği Sevban hadisi
şöyledir: Sevban (r.a.)'den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: (Altın ve
gümüşü biriktirmenin tehdidi hakkındaki): Tevbe 34 ayeti inince biz Resulullah
(s.a.v.)'in bir yolculuğunda O'nun beraberinde idik. Bazı sahabiler: "Bu
ayet altın ve gümüş(ü biriktirmenin fenalığıl hakkında indirildi.
(ihtiyaçlarımızı gidermek için) hangi malın hayırlı olduğunu bilsek ki onu
edinebilelim, diye temennide bulundular. Bunun üzerine Efendimiz (s.a.v.):
''Malın en faziletlisi zikir edici bir dil, şükür edici bir kalb ve kocasının
imanı (dindarlığı) hususunda ona yardım eden imanlı bir kadındır."
buyurdu.
Tirmizi
demiştir ki bu hadis hasendir. Tuhfe yazarı bu hadisi açıklarken şöyle der:
"Sahabiler
(r.a.) altın ve gümüşü biriktirip Allah yolunda infak etmemenin hükmünü ve
fenalığını inen ayet-i kerime'den öğrenince, ihtiyaçlarının birikmesi halinde,
yararlanmak üzere hangi malları edinebileceklerini öğrenmek istemişler ve bu
arzularını bir temenni mahiyetinde Peygamber (s.a.v.)'e sormuşlar. Resulullah
(s.a.v.) de buyurduğu cevabta, insanın edinmesi en faziletli olan şeylerin
zikir edici lisan yani Allah Teaıa'ya. hamd, sena, tesbih ve tehlil etmek,
Kur'an okumak gibi zikirle meşgul olan dil, Allah'ın verdiği nimetlere şükür
eden kalb ve kocasına. namaz, oruç ve diğer ibadetleri hatırlatıp ifasını
sağlamaya ve kocasının zina ile diger haram şeylerden uzak kalmasına.
çalışmakla yardımcı olan imanlı karı olduğuna işaret buyurmuştur."
Sindi de:
Peygamber (s.a.v.) buyurduğu üç şeyi mal cinsinden saymıştır. Çünkü bu üç şey
mal gibi insan tarafından matlup olup mü'minin kalbinde bunlara karşı bir
eğilim bulunur. Bir de şu var ki, bunlar aslında mallardan sayılabilir. Çünkü
malların yararı geçicidir. Fakat bu üç şeyin yararı kalıcıdır. Hulasa cevap
hakimane bir uslup ile verilmiştir. Taki mü'minlerin gayret ve ehemmiyeti
yararlığı devamlı ve kalıcı olup ahirete de yönelik olan şeylere olmalıdır.
Sorulacak soruların da böyle ölçüler içinde olması daha uygundur. Dünya
mallarının hemen hemen hepisinde birtakım zararlar olabilir."
İbn-i Mace'nin
rivayetinde işaret edilen ve Tirmizi'nin rivayetinde açıkça belirtilen ayet-i
kerime Tevbe suresinin 34. ayetinin son kısmıdır. Meali şöyledir: ''.... ve (Ey
Muhammed!) altın ve gümüş'ü biriktirip de onları Allah yolunda harcamayanları
acıklı bir azap ile müidele."
Ashab-ı Kiram
bu ayetin altın ve gümüşü toplamanın ve biriktirmenin haram olduğuna dair
anlamışlardı. Endişeleri bundan ileri gelmiş olabilir.
Ayetin inişi
zamanında hüküm böyle idi. Yani altın ve gümüşü biriktirmek haram kılınmış idi
Sonradan zekat hükmü inince biriktirmeden maksadın zekatı ödemeden yapılan
biriktirme anlamında yorum yapılmıştır. Artık bu hüküm zekatı ödenmeyen
birikmiş altın ve gümüş'e ait sayılmıştır. Bu ayeti takip eden 35. ayeti
kerimede de (altın ve gümüşün zekatını) ödemeyenIerin uğrayacakları azap
belirtiliyor.
İbn-i Mace'nin
1787 - 1789 nolu hadislerinin terceme ve izahı bölümünde bu konuda gerekli
bilgi mevcuttur