SÜNEN İBN-İ MACE

Bablar Konular Numaralar

KİTABU’N-NİKAH

<< 1928 >>

DEVAM: 30- AZİL (İN HÜKMÜNÜN BEYANI) BABI

 

حَدَّثَنَا الحسن بن علي الخلال. حَدَّثَنَا إسحاق بن عيسى. حَدَّثَنَا ابن لهيعة. حدثني جعفر بن ربيعة، عن الزهري، عن محرر بن أبي هُرَيْرَ، عن أبيه، عن عمر بن الخطاب؛ قَالَ:  - نهى رَسُول اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم أن يعزل عن الحرة إلا بإذنها.

 

فِي الزَوَائِد: في إِسْنَاده ابن لهيعة وهو ضَعِيْف.

 

Ömer bin el-Hattab (r.a.)'den; Şöyle demiştir: Hür kadının izni olmadıkça (kocası tarafından) ondan azil yapılmasını Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) yasaklamıştır.

 

Not: Bunun senedinde bulunan ravi İbn! Lahia'nın zayıf olduğu Zevaid'de

bildirilmiştir.

 

AÇIKLAMA: Zevaid türünden olan bu hadisi Ahmed de rivayet etmiştir. Bu hadise göre adam hür karısı ile cinsel ilişkilerde bulunduğunda karısının izni olmadıkça suyunu dışarı akıtamaz. Fakat cariyesi ile ilişkide bulunduğu zaman cariyesinden izin almadan suyunu dışarı akıtabilir.

 

Tuhfe yazarının beyanına göre, Beyhaki ve Abdürrezzak'ın tahriç ettikleri bir hadiste; ''İbni Abbas (r.a.): Hür kadının izni olmadıkça ondan azil yapılması yasaklanmıştır, demiştir." İbni Ebi Şeybe'nin İbni Abbas (r.a.)'den rivayet ettiğine göre kendisi cariyesinden azil yapıyonnuş. Beyhaki de İbni Ömer (r.a.)'den bunun mislini rivayet etmiştir. Bu eserler müellifimizin hadisini takviye ederler.

 

ALİMLERİN AZİL HAKKINDAKİ GÖRÜŞLERİ

 

Tekmile yazarı 'Azil' babında şöyle der: "Cariyelerden azil yapmak için sahabilerin bir kısmı ile tabiilerin bir kısmı ruhsat vermişler, bir kısmı da mekruh görmüşlerdir. Rivayet edildiğine göre; 'İbni Abbas (r.a.): Azil husüsunda hür kadından izin istenir. Carlyeden izin istenmez, demiştir.

 

Hanefiler, Şafii ve Ahmed böyle hükmetmişlerdir. Malik: Hür kadından izin almadıkça kocası ondan azil yapamaz. Cariyeye gelince; Eğer nikahlı karı ise efendisinden izin almadıkça kocası ondan azil yapamaz. Cariye bir erkeğin nikahlısı olmayıp efendisinin emrinde ise efendisi onunla cinsel ilişkide bulunurken ondan izin almaksızın azil yapabilir, demiştir.

 

Nevevi: 'Biz Şafiiler'e göre, kadın hür olsun, cariye olsun, azil işine nza göstersin, göstermesin her durumda azil mekruhtur. Bunun içindir ki Ahmed ve Beyhaki'nin rivayet ettikleri Cudame binti Veheb (r.a.)'ın hadisinde azil durumu Peygamber (s.a.v.)'e, sorulduğunda verilen cevapta; ''Azil, diri olarak kız çocuğunu toprağa gömmenin sinsi bir teldidir.'' buyurulmuştur. Çünkü diri diriye çocuğu toprağa gömmekle çocuk katledilmiş oldUğu gibi azil adeti de doğum yolunu kesmektir. Bu sebeple arkadaşlarımız azil işini mekruh saymışlardır. Bunun haram olup olmadığı hususuna gelince, bizim arkadaşlarımız: Adam, sahibi bulunduğu cariyesi ile cinsel temas yaptığında cariyesi razı olsun olmasın, azil yapması haram değildir. Nikahlanan cariyeden azil yapmanın hükmü de böyledir. Çünkü cariye sahibi, onunla yaptığı cinsel ilişkiden çocuğun doğması halinde artık o cariye satılamaz ve dolayısıyla sahibi zarara uğramış olur. Cariye ile evlenen adamın o cariyeden doğacak çocuğu, köle veya cariye sayılır. Bu nedenle adam zararlı çıkar. İşte bu zararlann önlenmesi için cariyeden azil yapılması haram sayılmamıştır, derler.

 

Hür kanya gelince, eğer müsaadesi varsa kocası azil yapabilir. Müsaadesi yok ise bir kavle göre azil işi haramdır. En sahih kavle göre mekruhtur.

 

Azilin yapılabileceğine delalet eden hadisler ile diğer hadislerin arasını bulmak üzere, azilin yasaklanmasına dair hadislerdeki yasaklama, tenzihen mekruhluk manasına ,azilin yapılabileceğine dair hadisler de azilin haram olmadığına yorumlanmalıdır: Azilin yapılabileceğine delalet eden hadislerin manası azil işinin mekruh olmaması, demek değildir.

Hür kadının izni olmadıkça ondan azil yapmanın haramlığına hükmeden alimler: Hür kadından azil yapmak işinde kadının zararı vardır. Bu nedenle onun izni olmadıkça azil caiz değildir, demişlerdir,' diye bilgi vermiştir."

 

Tuhfe yazarı da şöyle der: "El-Fetih' te anlatıldığına göre İbni Abdi'l-Berr: Hür kadının izni olmadıkça kocasının ondan azil yapamıyacağı hususunda alimler arasında ihtilaf yoktur. Çünkü cinsel ilişki kadının haklarındandır. Kadın kocasından bu hakkı isteyebilir. Örf ve adette bilinen cinsel ilişki, azilsiz olarak yapılandır, demiştir. El-Hafız, İbni Hubeyre'nin de İbni Abdi'l-Berr gibi bu hususta icma bulunduğunu söylediğini, nakletmiştir.

 

El-Hafız daha sonra: Hür kadından azil için müsaade alınmasının esas olduğuna Ömer (r.a.)'ın (1928 nolu) hadisi delalet eder. Cariyeye gelince, eğer nikahlanmış durumda ise o da hür kadın hükmündedir. Ancak kendisinden mi efendisinden mi? izin alınacağı hususunda ihtilaf vardır. Eğer cariye nikahlı değil ise efendisinin onunla ilişkide bulunduğunda azil için ondan izin istemesine gerek bulunmadığı hususunda alimler ittifak halindedir, demiştir."

 

Hanefi fıkıh kitablarının beyanına göre hür kadından ve nikahlı cariyenin efendisinden izin almadıkça kocaların azil yapmaları caiz değildir. Zaman bozukluğu gerekçesi ile zayıf bir kavle göre izinsiz azil yapılabilir. Adam, sahibi bulunduğu ve bir kimsenin nikahı altında bulunmayan cariyesinden izin almadan ondan azil yapabilir.

 

DOĞUM KONTRÖLÜ HAKKINDAKİ HANEFİ ALİMLERİN GÖRÜŞLERİ

 

Ed-Dürrül'-Muhtar'ın Hazar ve ibaha kitabı'nın 'Nazar ve mess' babının sonunda azil mes'elesinin hükmü anlatılmıştır. Bu kitabın haşiyesinde İbni Abidin, azil mes'elesi hakkında bazı nakiller yaptıktan sonra şöyle der; ''Ez-Zahire'de: Erkeğin suyu kadının rahmine ulaştıktan sonra, kadın o suyu dışarı attırmak isterse, alimler demişler ki: Cenine ruhun girdiği süre olan 120 gün geçtiği takdirde kadın bunu yapamaz. Bu süre dolmadan önce kadının bunu yapıp yapmıyacağı hususunda yetkili alimlerimiz arasında ihtila! olmuştur, denilmiştir.

 

EI-Haniye sahibi: Ben bu süre dolmamış iken kadına böyle mübahlık hükmünü vermeye karşıyım. Çünkü ihrama girmiş olan bir hacı adayı ihramda iken av avlanması yasak olduğu gibi avın yumurtasını da kıramaz. Kırsa tazminat öder. Çünkü o yumurta bir av hayvanının aslidir. Bunun gibi rahime ulaşmış meni de bir ceninin aslını teşkil etmektedir. Bunu dışarıya attırmak en azından günahtır. Tabii şer'i şerif'ce meşru sayılan bir özür yok ise hüküm budur, demiştir. Tamamlayıcı bilgi 'İhyaü'l-Mevat' kitabından biraz evvel gelecektir. Allah en iyi bilendir."

Dürrü'l-Muhtar müellifi 'İhyaü'l-Mevat' kitabının girişinden bir kaç satır önce 'EI-Vehbaniyye'den naklen aldığı nazım halindeki metinde şu beyitler de vardır:

 

Manası: Hamlini düşürmek için kadının ilaç içmesi tahrimen mekruhtur. Cenin henüz şekillenmeye başlamamış iken meşru mazeret için kadının ilaç içmesi caizdir.

 

Eğer kadın isteyerek ölü bir düşük düşürürse kadının yakınları tarafından sağlanan tazminat düşüğün babasına ödenir.

 

İbni Abidin yukardaki beyitlerle ilgili olarak şu bilgiyi sunar: "EI-Haniyye'de: 'Cenin henüz şekilhmmeye başlamamışiken de bunu düşürmek günahtır. Ancak bir katil günahı kadar değildir, denilmiştir.

 

Anılan meşru mazeret şöyle olabilir: Emzikli kadında gebelik belirtisi görülür, onun sütü kesilir, süt anneyi tutmaya çocuğun babasının maddi durumu elvermez ve emzikli çocuğun hayatı tehlikeye girerse, alimler demişler ki, cenin henüz kan pıhtısı veya et parçası halinde olup şekillenmeye başlamamış ve her hangi bir organı belirmemiş iken, kadın onu düşürmek için ilaç içebilir. Alimler bunu 120 günlük süre ile takdir etmişlerdir. Anılan şartlar dahilinde, düşürmenin caizliğinin sebebi emzikli çocuğu korumak için henüz şekillenmemiş bir düşüğü feda etmektir,' denilmiştir.

 

Cenin şekillenmeye başlamış sayılması için el-Künye'de beyan edildiği gibi, ceninin parmak veya ayak yahut da başka bir organının belirlenmesi veya cenin üzerinde tüy bitmeye başlamasıdır.

 

Kadın isteyerek ve ilaç kullanarak veya başka bir şey yaparak şekillenmeye başlamış ölü bir cenin düşürürse kadının yakınları, yakını yoksa kadın kendi malından 'Gurre' denilen beşyüz dirhem gümüşü tazminat olarak ceninin babasına öderler. Bu maddi bir tazminattır. Kadının işlediği günah bir katil günahıdır. Bu günahı ve manevi sorumluluğu ayrıdır. Bu tazminatla bağışlanmaz. Kadın kocasının muvafakatı ile bu günahı işlemiş ise yine günah olmakla beraber 'Gurre' denilen tazminatın ödenmesi durumu yoktur,

 

Kadın yine isteyerek ve bir ilaç kullanarak canlı bir cenin düşürüp cenin düştükten sonra ölürse, kadının yakınları tam diyet yani bin dinar altın veya 10 bin dirhem gümüşü çocuğun varislerine ödiyecekler. Kadının yakınları yok ise kadının malından tahsil edilir. Kadın bu çocuğa mirasçı olamaz. Ayrıca bir köleyi satın alıp azad etmesi buna gücü yetmezse iki ay aralıksız oruç tutması gerekir. Kadın bir katil günahı işlemiş sayılır."

 

Yukarıdaki bilgiyi verirken kitabın 'Cenin' babından naklen bazı cümleler eklenmiştir. Bu konu çok geniştir. Tam bilgi için fıkıh kitablarına müracaat edilmesi tavsiye olunur ..

 

Ülkemizde doğum kontrolu namı altında bir çok yavrucakların canlarına pervasızca kıyıldığı için önemine binaen yukardaki bilgiyi aktarmayı gerekli gördüm.

-------------

Mahir: Allah Haydar Hatipoğlunu sevsin. O bu eseri hazırlarken -ki seksenler olduğunu sanıyorum- ücretsiz bir şekilde Türkiye nüfusu azaltılmaya çalışılıyordu, ta ki ikibinlerin başına kadar.

-------------

Bazı mazeretler dolayısıyla kadının gebe kalmaması için kocasının muvafakatı ile ön tedbir alınması caizdir. Bu anlamda doğum kontrolünün sakıncası yoktur. Ama yukarda anlatılan durumlar, doğum kontrolünün sınırları dışına çıkılmış durumlardır.

 

Burada acizane gördüğüm korkunç bir rüyamı sayın okuyucularıma bir hatıram olması ve beni rahmetle anmalarına vesile olması ümidi ile anlatmayı uygun buldum: 1976 yılında bir adam bana müracaat ederek, karısının tahminen bir aylık gebe olduğunu ve emzikli çocuğunun bulunduğunu söyliyerek bu gebelik halinin bir ilaç kullanılmak suretiyle giderilmesi için fetva istedi. Gebelik süresinin bu kadar olduğunu ve mazeretIerini dikkate alarak, ilaç kullanmasında dini bir sakınca bulunmadığını söyledim. Bunu takip eden günlerde şöyle bir rüya gördüm:

Bir meydandayım. Orada içleri su ile dolu üstleri açık bidonlar vardı. Orada 7 - 8 yaşlarında gül ve top gibi çocuklar duruyor. Bazı adamlar bu çocukların boyunlarından ve ayaklarından tutup bu çocukların başlarını bu bidonların içine daldırıp boğuyorlar. Ben de bu manzarayı üzüntülü olarak seyrediyoruni.

 

Sayın okuyucularımı Ben bu korkunç rüyayı gördükten sonra, çok korkmaya başladım ve gebelik süresi ne olursa olsun, bunu gidermek için artık fetva vermemeye kesin karar verdim. Ve derim ki, rüya ile şer'i mes'eleler için fetva verilmez. Ama yukarıya aldığım EI-Haniye adlı kitabın müellifinin fetvasına bütün içimle katılıyorum. Çok ciddi ve meşru bir hayati mazeret olmadıkça cenin henüz kan pıhtısı haline gelmemiş olsa bile bunu düşürmeye kalkışmak günahtır ve yasaktır. Ama gebeligi önleyici azil veya sağlığa zararlı olmayan ilaç kullanmak yahut torba (kondom-prezervatif) kullanmak kadın ile kocasının ortak muvafakatı ile olursa bunda dini bir sakınca yoktur.