DEVAM: 30- AZİL (İN
HÜKMÜNÜN BEYANI) BABI
حَدَّثَنَا
الحسن بن علي
الخلال.
حَدَّثَنَا
إسحاق بن
عيسى.
حَدَّثَنَا
ابن لهيعة.
حدثني جعفر بن
ربيعة، عن
الزهري، عن
محرر بن أبي
هُرَيْرَ، عن
أبيه، عن عمر
بن الخطاب؛
قَالَ: - نهى
رَسُول
اللَّهِ
صَلَى
اللَّهُ عَلَيْهِ
وَسَلَم أن
يعزل عن الحرة
إلا بإذنها.
فِي
الزَوَائِد:
في إِسْنَاده
ابن لهيعة وهو
ضَعِيْف.
Ömer bin
el-Hattab (r.a.)'den; Şöyle demiştir: Hür kadının izni olmadıkça (kocası
tarafından) ondan azil yapılmasını Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
yasaklamıştır.
Not: Bunun
senedinde bulunan ravi İbn! Lahia'nın zayıf olduğu Zevaid'de
bildirilmiştir.
AÇIKLAMA: Zevaid türünden olan bu hadisi Ahmed de rivayet
etmiştir. Bu hadise göre adam hür karısı ile cinsel ilişkilerde bulunduğunda
karısının izni olmadıkça suyunu dışarı akıtamaz. Fakat cariyesi ile ilişkide
bulunduğu zaman cariyesinden izin almadan suyunu dışarı akıtabilir.
Tuhfe yazarının
beyanına göre, Beyhaki ve Abdürrezzak'ın tahriç ettikleri bir hadiste; ''İbni
Abbas (r.a.): Hür kadının izni olmadıkça ondan azil yapılması yasaklanmıştır,
demiştir." İbni Ebi Şeybe'nin İbni Abbas (r.a.)'den rivayet ettiğine göre
kendisi cariyesinden azil yapıyonnuş. Beyhaki de İbni Ömer (r.a.)'den bunun
mislini rivayet etmiştir. Bu eserler müellifimizin hadisini takviye ederler.
ALİMLERİN AZİL
HAKKINDAKİ GÖRÜŞLERİ
Tekmile yazarı
'Azil' babında şöyle der: "Cariyelerden azil yapmak için sahabilerin bir
kısmı ile tabiilerin bir kısmı ruhsat vermişler, bir kısmı da mekruh
görmüşlerdir. Rivayet edildiğine göre; 'İbni Abbas (r.a.): Azil husüsunda hür
kadından izin istenir. Carlyeden izin istenmez, demiştir.
Hanefiler,
Şafii ve Ahmed böyle hükmetmişlerdir. Malik: Hür kadından izin almadıkça kocası
ondan azil yapamaz. Cariyeye gelince; Eğer nikahlı karı ise efendisinden izin
almadıkça kocası ondan azil yapamaz. Cariye bir erkeğin nikahlısı olmayıp
efendisinin emrinde ise efendisi onunla cinsel ilişkide bulunurken ondan izin
almaksızın azil yapabilir, demiştir.
Nevevi: 'Biz
Şafiiler'e göre, kadın hür olsun, cariye olsun, azil işine nza göstersin,
göstermesin her durumda azil mekruhtur. Bunun içindir ki Ahmed ve Beyhaki'nin
rivayet ettikleri Cudame binti Veheb (r.a.)'ın hadisinde azil durumu Peygamber
(s.a.v.)'e, sorulduğunda verilen cevapta; ''Azil, diri olarak kız çocuğunu
toprağa gömmenin sinsi bir teldidir.'' buyurulmuştur. Çünkü diri diriye çocuğu
toprağa gömmekle çocuk katledilmiş oldUğu gibi azil adeti de doğum yolunu
kesmektir. Bu sebeple arkadaşlarımız azil işini mekruh saymışlardır. Bunun
haram olup olmadığı hususuna gelince, bizim arkadaşlarımız: Adam, sahibi
bulunduğu cariyesi ile cinsel temas yaptığında cariyesi razı olsun olmasın,
azil yapması haram değildir. Nikahlanan cariyeden azil yapmanın hükmü de
böyledir. Çünkü cariye sahibi, onunla yaptığı cinsel ilişkiden çocuğun doğması
halinde artık o cariye satılamaz ve dolayısıyla sahibi zarara uğramış olur.
Cariye ile evlenen adamın o cariyeden doğacak çocuğu, köle veya cariye sayılır.
Bu nedenle adam zararlı çıkar. İşte bu zararlann önlenmesi için cariyeden azil
yapılması haram sayılmamıştır, derler.
Hür kanya
gelince, eğer müsaadesi varsa kocası azil yapabilir. Müsaadesi yok ise bir
kavle göre azil işi haramdır. En sahih kavle göre mekruhtur.
Azilin
yapılabileceğine delalet eden hadisler ile diğer hadislerin arasını bulmak
üzere, azilin yasaklanmasına dair hadislerdeki yasaklama, tenzihen mekruhluk manasına
,azilin yapılabileceğine dair hadisler de azilin haram olmadığına
yorumlanmalıdır: Azilin yapılabileceğine delalet eden hadislerin manası azil
işinin mekruh olmaması, demek değildir.
Hür kadının
izni olmadıkça ondan azil yapmanın haramlığına hükmeden alimler: Hür kadından
azil yapmak işinde kadının zararı vardır. Bu nedenle onun izni olmadıkça azil
caiz değildir, demişlerdir,' diye bilgi vermiştir."
Tuhfe yazarı da
şöyle der: "El-Fetih' te anlatıldığına göre İbni Abdi'l-Berr: Hür kadının
izni olmadıkça kocasının ondan azil yapamıyacağı hususunda alimler arasında
ihtilaf yoktur. Çünkü cinsel ilişki kadının haklarındandır. Kadın kocasından bu
hakkı isteyebilir. Örf ve adette bilinen cinsel ilişki, azilsiz olarak
yapılandır, demiştir. El-Hafız, İbni Hubeyre'nin de İbni Abdi'l-Berr gibi bu
hususta icma bulunduğunu söylediğini, nakletmiştir.
El-Hafız daha
sonra: Hür kadından azil için müsaade alınmasının esas olduğuna Ömer (r.a.)'ın
(1928 nolu) hadisi delalet eder. Cariyeye gelince, eğer nikahlanmış durumda ise
o da hür kadın hükmündedir. Ancak kendisinden mi efendisinden mi? izin
alınacağı hususunda ihtilaf vardır. Eğer cariye nikahlı değil ise efendisinin
onunla ilişkide bulunduğunda azil için ondan izin istemesine gerek bulunmadığı
hususunda alimler ittifak halindedir, demiştir."
Hanefi fıkıh
kitablarının beyanına göre hür kadından ve nikahlı cariyenin efendisinden izin
almadıkça kocaların azil yapmaları caiz değildir. Zaman bozukluğu gerekçesi ile
zayıf bir kavle göre izinsiz azil yapılabilir. Adam, sahibi bulunduğu ve bir
kimsenin nikahı altında bulunmayan cariyesinden izin almadan ondan azil
yapabilir.
DOĞUM KONTRÖLÜ
HAKKINDAKİ HANEFİ ALİMLERİN GÖRÜŞLERİ
Ed-Dürrül'-Muhtar'ın
Hazar ve ibaha kitabı'nın 'Nazar ve mess' babının sonunda azil mes'elesinin
hükmü anlatılmıştır. Bu kitabın haşiyesinde İbni Abidin, azil mes'elesi
hakkında bazı nakiller yaptıktan sonra şöyle der; ''Ez-Zahire'de: Erkeğin suyu
kadının rahmine ulaştıktan sonra, kadın o suyu dışarı attırmak isterse, alimler
demişler ki: Cenine ruhun girdiği süre olan 120 gün geçtiği takdirde kadın bunu
yapamaz. Bu süre dolmadan önce kadının bunu yapıp yapmıyacağı hususunda yetkili
alimlerimiz arasında ihtila! olmuştur, denilmiştir.
EI-Haniye
sahibi: Ben bu süre dolmamış iken kadına böyle mübahlık hükmünü vermeye
karşıyım. Çünkü ihrama girmiş olan bir hacı adayı ihramda iken av avlanması
yasak olduğu gibi avın yumurtasını da kıramaz. Kırsa tazminat öder. Çünkü o
yumurta bir av hayvanının aslidir. Bunun gibi rahime ulaşmış meni de bir ceninin
aslını teşkil etmektedir. Bunu dışarıya attırmak en azından günahtır. Tabii
şer'i şerif'ce meşru sayılan bir özür yok ise hüküm budur, demiştir.
Tamamlayıcı bilgi 'İhyaü'l-Mevat' kitabından biraz evvel gelecektir. Allah en
iyi bilendir."
Dürrü'l-Muhtar müellifi
'İhyaü'l-Mevat' kitabının girişinden bir kaç satır önce 'EI-Vehbaniyye'den
naklen aldığı nazım halindeki metinde şu beyitler de vardır:
Manası: Hamlini
düşürmek için kadının ilaç içmesi tahrimen mekruhtur. Cenin henüz şekillenmeye
başlamamış iken meşru mazeret için kadının ilaç içmesi caizdir.
Eğer kadın
isteyerek ölü bir düşük düşürürse kadının yakınları tarafından sağlanan
tazminat düşüğün babasına ödenir.
İbni Abidin
yukardaki beyitlerle ilgili olarak şu bilgiyi sunar: "EI-Haniyye'de: 'Cenin
henüz şekilhmmeye başlamamışiken de bunu düşürmek günahtır. Ancak bir katil
günahı kadar değildir, denilmiştir.
Anılan meşru
mazeret şöyle olabilir: Emzikli kadında gebelik belirtisi görülür, onun sütü
kesilir, süt anneyi tutmaya çocuğun babasının maddi durumu elvermez ve emzikli
çocuğun hayatı tehlikeye girerse, alimler demişler ki, cenin henüz kan pıhtısı
veya et parçası halinde olup şekillenmeye başlamamış ve her hangi bir organı
belirmemiş iken, kadın onu düşürmek için ilaç içebilir. Alimler bunu 120 günlük
süre ile takdir etmişlerdir. Anılan şartlar dahilinde, düşürmenin caizliğinin
sebebi emzikli çocuğu korumak için henüz şekillenmemiş bir düşüğü feda
etmektir,' denilmiştir.
Cenin
şekillenmeye başlamış sayılması için el-Künye'de beyan edildiği gibi, ceninin
parmak veya ayak yahut da başka bir organının belirlenmesi veya cenin üzerinde
tüy bitmeye başlamasıdır.
Kadın isteyerek
ve ilaç kullanarak veya başka bir şey yaparak şekillenmeye başlamış ölü bir
cenin düşürürse kadının yakınları, yakını yoksa kadın kendi malından 'Gurre'
denilen beşyüz dirhem gümüşü tazminat olarak ceninin babasına öderler. Bu maddi
bir tazminattır. Kadının işlediği günah bir katil günahıdır. Bu günahı ve
manevi sorumluluğu ayrıdır. Bu tazminatla bağışlanmaz. Kadın kocasının
muvafakatı ile bu günahı işlemiş ise yine günah olmakla beraber 'Gurre' denilen
tazminatın ödenmesi durumu yoktur,
Kadın yine
isteyerek ve bir ilaç kullanarak canlı bir cenin düşürüp cenin düştükten sonra
ölürse, kadının yakınları tam diyet yani bin dinar altın veya 10 bin dirhem
gümüşü çocuğun varislerine ödiyecekler. Kadının yakınları yok ise kadının
malından tahsil edilir. Kadın bu çocuğa mirasçı olamaz. Ayrıca bir köleyi satın
alıp azad etmesi buna gücü yetmezse iki ay aralıksız oruç tutması gerekir.
Kadın bir katil günahı işlemiş sayılır."
Yukarıdaki
bilgiyi verirken kitabın 'Cenin' babından naklen bazı cümleler eklenmiştir. Bu
konu çok geniştir. Tam bilgi için fıkıh kitablarına müracaat edilmesi tavsiye
olunur ..
Ülkemizde doğum
kontrolu namı altında bir çok yavrucakların canlarına pervasızca kıyıldığı için
önemine binaen yukardaki bilgiyi aktarmayı gerekli gördüm.
-------------
Mahir: Allah
Haydar Hatipoğlunu sevsin. O bu eseri hazırlarken -ki seksenler olduğunu
sanıyorum- ücretsiz bir şekilde Türkiye nüfusu azaltılmaya çalışılıyordu, ta ki
ikibinlerin başına kadar.
-------------
Bazı mazeretler
dolayısıyla kadının gebe kalmaması için kocasının muvafakatı ile ön tedbir
alınması caizdir. Bu anlamda doğum kontrolünün sakıncası yoktur. Ama yukarda
anlatılan durumlar, doğum kontrolünün sınırları dışına çıkılmış durumlardır.
Burada acizane
gördüğüm korkunç bir rüyamı sayın okuyucularıma bir hatıram olması ve beni
rahmetle anmalarına vesile olması ümidi ile anlatmayı uygun buldum: 1976
yılında bir adam bana müracaat ederek, karısının tahminen bir aylık gebe
olduğunu ve emzikli çocuğunun bulunduğunu söyliyerek bu gebelik halinin bir
ilaç kullanılmak suretiyle giderilmesi için fetva istedi. Gebelik süresinin bu
kadar olduğunu ve mazeretIerini dikkate alarak, ilaç kullanmasında dini bir
sakınca bulunmadığını söyledim. Bunu takip eden günlerde şöyle bir rüya gördüm:
Bir
meydandayım. Orada içleri su ile dolu üstleri açık bidonlar vardı. Orada 7 - 8
yaşlarında gül ve top gibi çocuklar duruyor. Bazı adamlar bu çocukların
boyunlarından ve ayaklarından tutup bu çocukların başlarını bu bidonların içine
daldırıp boğuyorlar. Ben de bu manzarayı üzüntülü olarak seyrediyoruni.
Sayın
okuyucularımı Ben bu korkunç rüyayı gördükten sonra, çok korkmaya başladım ve
gebelik süresi ne olursa olsun, bunu gidermek için artık fetva vermemeye kesin
karar verdim. Ve derim ki, rüya ile şer'i mes'eleler için fetva verilmez. Ama
yukarıya aldığım EI-Haniye adlı kitabın müellifinin fetvasına bütün içimle
katılıyorum. Çok ciddi ve meşru bir hayati mazeret olmadıkça cenin henüz kan
pıhtısı haline gelmemiş olsa bile bunu düşürmeye kalkışmak günahtır ve
yasaktır. Ama gebeligi önleyici azil veya sağlığa zararlı olmayan ilaç
kullanmak yahut torba (kondom-prezervatif) kullanmak kadın ile kocasının ortak
muvafakatı ile olursa bunda dini bir sakınca yoktur.