SÜNEN İBN-İ MACE

Bablar Konular Numaralar

KİTABU’S-SİYAM

<< 1734 >>

DEVAM: 41- AŞURE GÜNÜ OHUCU BABI

 

حَدَّثَنَا سهل بْن أبي سهل. حَدَّثَنَا سُفْيَان بْن عيينة، عَن أيوب، عَن سعيد بْن جبير، عَن ابن عباس؛ قَالَ:

 - قدم النَّبي صلَّى اللَّه عليه وسلَّم المدينة. فوجد اليهود صياماً. فقال ((ما هذا؟)) قالوا: هذا يوم أنجى اللَّه فيه موسى، وأغرق فيه فرعون، فصامه موسى شكراً. فقال رَسُول اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسلَّمْ: ((نحن أحق بموسى منكم)) فصامه، وأمر بصيامه.

 

İbn-i Abbas (r.a.)'dan; Şöyle demiştir: Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Medine'ye hicret buyurduktan sonra oradaki yahudileri (aşure günü) oruçlu olarak buldu. Ve: «Bu ne oruçtur?» diye sordu. Yahudiler: Bu gün Allah'ın Musa'yı (düşmanlarından) kurtardığı ve Firavun'u boğdurduğu gündür. Musa (A.S.) (Allah'ın bu lütfuna) şükür olarak bu gün oruç tutmuştur, dediler. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): *Biz Musa'ya sizden ziyade yakın ve hak sahibiyiz» buyurdu. Ve o gün oruç tuttu. O gün oruç tutmayı da emretti.

 

 

Diğer tahric: Bu hadisi Tirmizi'den başka Kütüb-İ Sitte sahipleri ve Beyhaki benzer lafızlarla rivayet etmişlerdir.

 

AÇIKLAMA: Aişe (r.anha)'nın 1733 nolu hadisini Kütüb-i Sitte sahipleri, Beyhaki ve Darimi de uzun ve kısa metinler halinde rivayet etmişlerdir. Uzun olan rivayetlerde Aişe (r.anha) mealen şöyle diyor: "Aşure günü; Kureyşin, cahiliyyet devrinde oruçla geçirdiği bir gündür. ResuluIlah (s.a.v.) de cahiliyyet devrinde (yani Peygamberlikten veya hicretten önce) o gün oruç tutardı. Medine'ye hicret buyurunca Aşure gÜnÜ orucuna devam etti. Ve o gün oruç tutmayı emretti. Ramazan orucu farz kılınınca artık farz oruç Ramazan orucu oldu. Ve Aşure'yi bıraktı. Artık dileyen Aşure orucunu tuttu, dileyen tutmadı."

 

El-Menhel yazarı bu hadisin açıklaması bahsinde özetle şöyle der': Bu hadısin zahiri, Aşure günü orucunun, ilk zamanlarda vacib olduğuna, sonra Ramazan orucunun farz kılınmasıyla onun vacibliğinin nesh edildiğine delalet ediyor.

 

Ebu Hanife ve Şafii'nin arkadaşlarından bir cemaat bununla hükmetmişlerdir.

 

Bir kısım Şafii alimleri: Aşure orucu meşrü kılındığı günden beri sünnettir. Bu ümmete hiç vacib kılınmamıştır. Lakin ilk zamanlarda çok önemli müstehab idi. Ramazan orucu farz kılınınca o müstehab oldu, demişlerdir.

 

Birinci görüş, daha kuvvetlidir. Bu durumu 1735 nolu hadis bahsinde anlatacağız.

 

İbn-i Abbas (r.anh)'ın yukarıdaki 1734 nolu hadisini Tirmizi'den başka Kütüb-İ Sitte sahipleri ve Beyhaki benzer lafızlarla rivayet etmişlerdir.

 

Peygamber (s.a.v.) Rebiul evvel ayında Medine'ye hicret buyurmuş ve hicretin ikinci yılı Aşure günü yahudilerin oruç tuttuğunu görmüştür.  Peygamber (s.a.v.) Musa (a.s.)'a yahudilere nisbeten çok daha yakın olduklarını, Musa (a.s.)'ın sünnetini ihya etmenin, öncelikle kendilerinin hakkı olduğunu bildirmiştir. Çünkü biz müslümanlar, Musa (a.s.)'ın kitabına inanırız. Ve dinin temel hükümlerinde bizim kitabımız ile Musa (a.s.)'ın asıl kitabı arasında bir aykırılık yoktur. Onun içindir ki Allah Teala Peygamberimize: ... (mealen) ''Kendilerine kitabı hüküm ve peygamberlik verdiğimiz o kimseler, Allah'ın hidayet ettiği zatlardır. Sen de onların bu hidayet yolunu takib et ... '' (En'am: 90) buyurmuştur.

 

Şöyle bir soru hatıra gelebilir: Yahüdiler kafir oldukları için verdikleri haberler reddedilmeye mahkümdur. Bununla beraber Peygamber (s.a.v.) onların verdiği haberi doğrulamış olmuyor mu? Buna şöyle cevap verilebilir: Yahüdilerin verdikleri haberin doğruluğu, gelen bir vahiy ile bildirilmiş olabilir. Veya onlardan müslümanlığı kabul eden Abdullah b. Selam (r.anh) gibi zatlar tarafından haber verilmiş olabilir. Yahut bu haber en ufak bir şüpheye mahal bırakmıyacak tarzda tevatür haddine ulaşmış çok kimse tarafından bildirilmiş olabilir.