DEVAM: 2- RIZIK ARAMADA
İKTİSAD (İFRAT VE TEFRİT'TEN SAKINMAK) BABI
حدّثنا
مُحَمَّدُ
بْنُ
الْمُصَفَّى
الْحِمْصِيُّ.
حدّثنا
الْوَلِيدُ
بْنُ
مُسْلِمٍ،
عَنْ ابْنِ
جُرَيْجِ،
عَنْ أَبِى
الزُّبَيْرِ،
عَنْ جَابِرِ
بْنِ عَبْدِ
اللّهِ ؛ قَالَ:
قَالَ رَسُول
ُاللّهِ صلى
اللّهِ عليه
وسلم -
((أَيُّهَا
النَّاسُ
اتَّقُوا
اللّهَ
وَأَجْمِلُوا
فِي
الطَّلَبِ.
فَإِنَّ نَفْساً
لَنْ تَمُوتَ
حَتَّى
تَسْتَوْفِيَ
رِزْقَهَا،
وَإِنْ
أَبْطَأَ
عَنْهَا.
فَاتَّقُوا
اللّهَ
وَأَجْمِلُوا
فِي
الطَّلَبِ.خُذُوا
مُحَمَّدَ
حَلَّ،
وَدَعُوا
مُحَمَّدَ
حَرُمَ)).
فِي الزوائد:
إسناده ضعيف.
لأن الوليد
بْنِ مسلم
وابن جريج.
وكل منهما كان
يدلس. وكذلك
أَبُو الزبير
وقد عنونوه.
لكن لم ينفرد
به المصنف من
حديث أَبِي
الزبير. عَنْ
جَابِرِ. فقد
رواه ابْنِ
حبان فِي
صحيحه،
بإسنادين
عَنْ جَابِرِ.
Cabir bin
Abdillah (r.a.)'den rivayet edildiğine göre Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve
Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: «Ey insanlar! Allah'tan korkunuz ve
(dünyalığı) istemekte mutedil olunuz. Çünkü rızkı gecikse bile tamamını
almadıkça hiç bir nefis ölmeyecektir. O halde (rızık talebinde) Allah'tan
korkunuz ve (dünyalığı) istemekte mu'tedil olunuz. Helal olan'ı alınız ve haram
olanı bırakınız.»
Not: Zevaid'de
şöyle denilmiştir: Bunun senedi zayıftır. Çünkü bunda el-Velid bin Müslim ve
İbn-i Cüreyc vardır. İkisi de tedlisçi idi. Ebu'z-Zübeyr de onlar gibidir. Üçü
de bunu an'ane ile rivayet etmişlerdir. Lakin bu badisi Ebu'z-Zübeyr aracılığı
ile Cabir (r.a.)'den rivayet etmek hususunda Müellifimiz yalmz değildir. Çünkü
İbn-i Hibban da kendi sahih'inde bunu Cabir'den iki senedle rivayet etmiştir.
AÇIKLAMA: Bu babtaki hadislerin üçü de Zevaid türündendir.
Ancak şu var ki Ebu Humeyd (r.a.)'ın hadisini Hakim ve İbn-i Hibban da rivayet
etmişlerdir. Hadisin son cümlesi kısmen değişik ise de manada bir değişiklik
yoktur. Hakim kendi senedinin Buhari ile Müslim'in şartları üzerine sahih
olduğunu ifade etmiştir.
Bu hadis, dünya
malını ve rızkı taleb ederken mutedil olmayı, fani talebte kusur etmemeyi ve
aşırı hırsa da kapılmamayı, bunu meşru ve helal yoldan kazanmaya çalışmayı
emreder. Kişinin kendisi için takdir ve tayin edilmiş rızık ve varlıktan fazla
veya eksik bir şey kazanmasının söz konusu olmadığı da hadiste belirtiliyor.
Hal böyle olunca itidal ve orta yoldan sapmanın anlamı kalmıyor.
Enes (r.a.)'ın
hadisi de kamil mü'minin, dünyasına da ahiretine de önem vermesi nedeni ile
diğer insanlardan fazla keder sahibi olduğunu bildirir. Çünkü yalnız dünya
kederi veya yalnız ahiret kaygısı bir insan için yeterdir. Olgun mü'min için
anılan iki keder birleştiğinden dolayı kendisi diğer insanlardan fazla üzüntü
duymak durumundadır.
Camiü's-Sağir
şerhi el-Azizi'de: Bu hadisin şerhinde: Çünkü kamil mü'min dünyalığını dikkate
almadan ahiretine çalışsa dünyasına zarar vermiş olur, ahiretine bakmadan dünyasına
çalışsa ahiretine zarar vermiş olur. Bu itibarla, dünyası için çalışırken
ahiret mutluluğunun zedelenmemesinin göz önünde bulundurulması güç bir
sorundur. Herkes bunu başaramaz. Ancak Allah Teala'nın muvaffak kıldığı
mü'minler için güç değildir. Hadis buna işaret eder.
Cabir (r.a.)'ın
hadisini İbn-i Hibban ve Hakim de rivayet etmişlerdir. Hakim bunun Müslim'in
şartı üzerine sahih olduğunu söylemiştir.
Bu hadis de
mü'minleri rızık talebinde mütedil davranmaya çağırır ve ifrat ile tefritten
kaçınmalarını emreder. Her nefis kendisine takdir ve tayin edilmiş olan
rızık'ın tamamını almadıkça ölmeyeceğine göre bunun gecikmesi, sahibini mutedil
yoldan saptırmamalıdır. Mü'minler rızıklarını helal yoldan ve olgunluk içinde
aramalıdır. Haramdan sakınmalıdır.