DEVAM: 8- KUR'AN
ÖĞRETMEK KARŞILIĞıNDA ÜCRET ALMAK BABl
حدثّنا
سَهْلُ بْنُ
أَبِي سَهْلٍ
حدثّنا يَحْيَى
بْنُ سَعِيدٍ
عَنْ ثَوْرِ
بْنِ يَزِيدَ
حدثنّا
خَالِدُ
ابْنُ
مَعْدانَ
حدثني عَبْدُ
الرحَّمنِ عَنْ
عَطيَّةَ
الْكَلَاعِيِّ
عَنْ أُبَيِّ
بْنِ كَعْبٍ
قَالَ :
عَلَّمْتُ
رَجُلاً الْقُرْآنَ
فَأَهْدَى
إِلّيَّ
قَوْساً
فَذَكَرْتُ
ذلِكَ
لِرَسُولِ
اللّهِ صلى
الله عليه
وسلم فَقَالَ
: - (( إِنْ
أَخَذْتَهَا
أَخّذْتَ
قَوْساً مِنْ
نَارٍ ))
فَرَدَدْتُهاَ
في الزوائد
:إسناده مضطرب
قاله الذهبيّ
في الميزان في
ترجمة عبد
الرحمن بن سلم
وقال العلاء
في المراسيل :
عطية بن قيس
الكلاعيّ
عَنْ أبيّ بن
كعب ، مرسل
Ubeyy bin Ka'b
(r.a.)'den şöyle demiştir: Ben bir adam'a Kur'an öğrettim. O da bana bir adet
ok yayını hediye etti. Ben bu durumu Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e
arz ettim. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): «Eğer sen bu yay'ı alırsan ateşten bir yay almış
olursun.» buyurdu. Bunun üzerine ben yay'ı geri verdim.
Not: Zevaid'de
şöyle denilmiştir: Bunun senedi muztarib nevindendir. Bunu Zehebi, el-Mizan'da
ravi Abdurrahman bin Selem'in hal tercemesi bölümünde söylemiştir. El-Ala da,
el-Merasil'de, ravi Atiyye bin Kays el-Kelai'nin Ubey bin Ka'b (r.a.)'den olan
rivayetinin mürsel olduğunu söylemiştir.
AÇIKLAMA: Ubade (r.a.)'m hadisini Ebu Davud da rivayet
etmiştir. Avnü'l-Mabud'da Hattabi'nin şöyle söylediği belirtilmiştir; "Bu
hadisin mana ve yorumu hakkmda alimlerden bir cemaat ihtilaf etmişlerdir. Şöyle
ki;
1. Bazıları,
bunu zahirine göre manalandırarak: Kur'an öğretmek karşılığında ücret almak
mübah değildir. Zühri, Ebu Hanife ve İshak bin Raheveyh bu görüştedirIer.
2. Alimlerden
bir cemaat; Şart koşulmadıkça ücret almakta bir sakınca yoktur, demiştir.
Hasan-i Basri, İbn-i Sirin ve Şa'bi de bu görüştedirier.
3. Diğer
alimlere göre şart koşulsun koşulmasın ücret almak caizdir, demişlerdir. Ata,
Malik, Şafii ve Ebu Sevr'in görüşü budur. Bunların bir delili bir kadınla
evlenmek isteyip mehir olarak verebileceği bir malı bulunmayan adama Resul-i
Ekrem (s.a.v.)'in adama: «Senin hıfzındaki Kur'an karşılığında bu kadını sana
nikahladım» mealinde buyurduğu ve Sehl bin Sa'd'ın rivayet ettiği hadisdir.
(İbn-i Mace 1889 nolu hadis)
Bu grubtaki
alimler Ubade (r.a.)'ın hadisine cevaben; Ubade fahri olarak Suffe ehline
Kur'an okutmuş, onlara ders verirken bir bedel ve menfaatı düşünmemiş, sırf
sevab kazanmak için okutmuştu. Resul-i Ekrem (s.a.v.) de kendisini uyarmış,
sevabının giderilmemesi için dikkatini çekmiş ve tehdit etmiştir. Ubade'nin
meselesi, bir kimsenin zayi olmuş bir malını fahri olarak bulup getiren veya
denize düşmüş bir eşyayı yine fahri olarak çıkarıp getiren adamın meselesine
benzer. Zayi olan veya denize düşen bir malı bulup bir hayır olsun diye getirip
sahibine teslim eden kişi, mal sahibinden bir ücret alamaz. Ama önceden
pazarlık edip, sonra bulup getirirse, ücretini alabilir. Suffe ehIi fakir
kimselerdi. Halkın sadakası ile geçinirlerdi. Bunlardan mal almak mekruhtur,
mal vermek de müstahabtır.
4. Bazı ilim
ehIi de: Kur'an öğretmek karşılığında ücret almanın değişik durumları vardır:
Müslüman cemaatı içinde Kur'an okutabilen müteaddit kimseler var ise Kur'an
dersini vermek belirli bir kişinin boynunda bir farz-ı ayn değildir. Bu
itibarla öğreticilik eden kişi, ücret alabilir. Şayet bir yerde bu işi
becerebilen yalnız bir kişi var ise bu iş ona farz-ı ayn olur. Bu takdirde bu
kişinin ücret alması caiz değildir. Hadisler arasında görülen ihtilaf bu yolla
hallolur, demişlerdir."
Avnü'l-Mabüd,
Hattabi'nin yukardaki sözünü naklettikten sonra Fethü'l-Vedüd'dan naklen şu
bilgiyi vermektedir: Suyuti: Bazı alimler Ubade'nin hadisinin zahirini
tutmuşlar. Bazıları da bunu tevil ederek, İbn-i Abbas'ın rivayet ettiği;
''Karşılığında ücret aldığımız hizmetlerin en haklı olanı Allah'ın Kitabı
karşılığındaki ücrettir.'' hadisine ters düştüğünü söylemişlerdir, demiştir.
Beyhaki de:
Ubade'nin hadisine ait seneddeki ravilerin hepsi tanınmış zatlardır. Yalmz ravi
el-Esved bin Salebe'nin bundan başka hadisini bilmiyoruz. Bu raviden dolayı
Ubade'nin hadisinde ihtilaf olmuştur. İbn-i Abbas'ın (yukardaki) hadisi ile Ebu
Said'in (2156 nolu) hadisine ait senedIer daha sıhhatlıdır, demiştir.
Fethü'l-Vedüd
yazarı: Ben diyorum ki: Hadisler arasında bir zıtlık ve ihtilai olduğu zaman
bir şeyi haram kılan hadise öncelik tanınması meşhurdur. Umulur ki bu prensip
hadislerin senedIerinin sıhhat derecesi eşit olduğu zaman uygulanır. Lakin Ebu
Davud'un sözü, bu konuda varid olan hadisler arasında bir zıtlık. ve ihtilafın
bulunmadığına işaret eder. Şöyle ki, ibn-i Abbas'ın hadisi ile benzeri hadisler
tıp ve tedavi hakkındadır. Ubade'nin hadisi ise öğretim hakkındadır. Bu
durumda, rukye için Kur'an okumak karşılığında ücret almanın caizliği ve Kur'an
öğretmek karşılığında ücret almanın caiz olmaması mümkündür.
Bazıları da
demişler ki: Ubade'nin hadisi ihlas ve azimet'in kaçırılmamasına ait bir
uyarıdır. İbn-i Abbas'ın hadisi ise ücret alma ruhsatının beyanına aittir, diye
bilgi vermiştir.
Sindi de
yukardaki görüşlerin bir kısmını beyan ettikten sonra şöyle der: "En
uygunu şöyle demektir: Alimler arasındaki ihtilaf ücret hakkındadır. Hediye
almaya gelince, bunun caiz olmadığını söyleyen bir kimse yoktur. Ubade'nin
hadisi ise hediye hakkındadır. Bu nedenle Ubade'nin hadisi alimlerin icma'sı
ile terk edilmiştir. Ebu Davud'un sözünün zahirine göre kendisi bu hadisle amel
etmiştir. Muhtemelen kendisi bu hadisin ücret hakkında olduğunu zan etmiştir.
Kur'an öğretmek
karşılığında ücret almanın caiz olmadığını söyleyen ilim ehlinin 2156 nolu Ebu
Said-i Hudri (r.a.)'ın hadisine verdikleri cevaba gelince İbnü'l-Cevzi özetle
şöyle der: '
"1. Ebu
Said-i Hudri'nin, reisIerine Fatiha okuduğu kabile kafir idi. Onların malını
almakta bir sakınca yoktu.
2. Misafire
ikram etmek vacib olduğu halde bu kabile İslam suvarilerinin ihtiyaçlarını
gidermeyip misafir etme isteğini de reddetmişlerdi.
3. Dua için
ücret almanın, caizliği Kur'an öğretmek için de ücret almanın caizliğine delil
olmaz."
Şu noktayı
belirteyim: Bu konu, ölüler veya diriler için hatim veya Yasin okumak konusu
değildir. Kur'an dersini vermek ve okutmak konusudur. Kur'an okutmak en şerefli
bir görevdir. Bu görevi üstlenen kimselerin Kur'an-ı Kerim'in yüceliğini her
şeyden üstün tutmalıdır. Başka bir hizmet ve göreve benzemez. Her hangi bir
görev için pazarlığa girişmek normaldir. Ama bu kutsal görev için maddi
menfaatı ön plana almamak gerekir.