DEVAM: 49- FAİZ ANCAK
VERESİYEDE VARDIR, DİYENLERİN BABI
حدّثنا
أَحْمَدُ
بْنُ
عَبْدَةَ.
أَنْبَأَنَا
حَمَّادُ
بْنُ زَيْدٍ،
عَنْ
سُلَيْمَانَ
بْنِ عَلِيٍّ
الرِّبْعِيِّ،
عَنْ أَبِي الْجَوْزَاءِ
قَالَ:
سَمِعْتُهُ
يَأْمُرُ بِالصَّرْفِ.
يَعْنِي
ابْنَ
عَبَّاسٍ.
وَيُحَدَّثُ
ذلِكَ عَنْهُ.
ثُمَّ
بَلَغَنِي
أَنَّهُ
رَجَعَ عَنْ
ذلِكَ.
فَلَقِيتُهُ
بِمَكَّةَ
فَقُلْتُ:
إِنَّهُ
بَلَغَنِي
أَنَّكَ
رَجَعْتَ. قَالَ:
نَعَمْ.
إِنَّمَا
كَانَ ذلِكَ
رأْياً مِنِّي.
وَهذَا أَبُو
سَعِيدٍ
يُحَدِّثُ
عَنْ رَسُولِ
اللهِ صلى
الله عليه
وسلم أَنَّهُ
نَهَى عَنِ
الصَّرْفِ.
Ebü'l-Cevzâ
(r.a.)'den; Şöyle demiştir: Ben Ondan yâni İbn-i Abbâs'dan işittim: Sarf (yâni
peşin olmak kaydı ile ağırlığı eşit olsun, olmasın gümüşü gümüşle ve altını
altınla satma) işine fetva veriyordu ve kendisinden bu fetva naklediliyordu.
Sonra bu fetvadan rucû (dönüş) ettiği haberi bana ulaştı. Bir sûre sonra Mekke'de
kendisine rastladım ve: Senin bu hükümden rucû ettiğin haberi bana ulaştı,
dedim. Kendisi: Evet. O hüküm benim bir görüşüm idi. Halbuki işte Ebû Saîd (-i
Hudri), Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in sarf işini yasakladığını
heber veriyor, dedi.
AÇIKLAMA: Ebu Said-i Hudri (r.a.)'ın hadisini Buhari, Müslim
ve Nesai de rivayet etmişlerdir. Buhari ve Müslim'deki rivayetlere göre Ebu
Said'in ravisi ve kendisine İbn-i Abbas'ın fetvasının durumunu soran zat Ebu
Salih (Zekvan)'dır. Halbuki müellifimizin buradaki rivayetine göre Ebu Said'in
ravisi ve bu sorunun sahibi Ebu Hureyre'dir. Ebu Hureyre'nin soru sahibi olması
ihtimali zayıftır. Çünkü Sarf yani para değiştirme konusunda Ebu Hureyre'nin
yanında merfu hadis vardı. 2255 nolu hadis örnek gösterilebilir. Bu nedenle
Sarf hakkındaki Şer-i Şerif'in hükmü - Ebu Hureyre tarafından bilinmekto idi.
Buradaki ifade tarzının zahirine göre Ebu Hureyre bu hükmü sanki Ebu Said'den
işitiyor. Bir de buna ters düşen bir hükmün de İbni Abbas'dan işitildiğini
ifade ediyor. Sünen nüshalarından elinde bulunan üç nüsha da böyledir. Burada
Ebu Said'in ravisi Ebu Salihtir, demek de kolay olmuyor. Bir kalem hatası
olduğunu söylemeye de dilim varmıyor. Doğrusunu Allah bilir. demekle yetinmek
daha uygundur.
Hadisin Manası:
Ebu Said
(r.a.): Gümüş gümüşle ve altın altınla satılırken satılan ile satın alınan
gümüşlerin, altınların ağırlıklarının eşit olması gerekir. Fazla veren veya
fazla isteyen kimse faizcilik etmiş olur, demiştir. Buradaki rivayet kısadır. Müslim'deki
rivayet uzunca olup orada; «Verilen ile alınan gümüşler, verilen ile alınan
altınlar tartı bakımından eşit olacaktır. Fazla veren veya fazla isteyen kimse
faizcilik etmiş olur."
Buna göre iki
parça gümüş peşin olarak biribiriyle satılmak istendiğinde ayni ağırlıkta
olmaları şarttır. Birisi diğerinden fazla ise faiz olur. Keza iki parça altın
peşin olarak biribiriyle satılmak istendiğinde ağırlıklarının eşit olması
gerekir. Birisi diğerinden ağır ise faiz olmuş olur. Ebu Said bu hükmü beyan edince
ravisi: Ama İbni Abbas böyle demiyor, diyerek İbni Abbas'ın fetvasını
hatırlatıyor. Çünkü İbni Abbas peşin olarak değiştirilecek iki parça gümüşün
ağırlıklarının eşit olmasını, keza iki parça altın peşin olarak biribiriyle
değiştirilirken ağırlıklarının ayni olmasını gerekli görmüyordu. O'na göre
eşitlik şartı veresiye satışına münhasır idi. Yukarda etraflıca izah ettiğim
gibi birisi veresiye olmak üzere altını altınla, gümüşü gümüşle veya altını
gümüşle satmak mutlaka faiz sayılır. Miktarları eşit olsa bile hüküm budur ve
bu hususta icma vardır.
Ebu Said bu
soru üzerine İbni Abbas ile olan mülakatını ve İbni Abbas'ın kendi görüşüne
mesned olarak gösterdiği Usame'nin hadisini naklediyor. Usame (r.a.) 'ın hadisi
sahih bir hadistir. Ama İbni Abbas'ın görüşüne mesned olamıyor. Alimler
Usame'nin hadisini değişik şekillerde yorumlamışlardır. Şöyle ki: Nevevi bu
hususta şöyle der: "Bir kısım alimler Usame (r.a.)'ın hadisinin riba
hakkında varid olan müteaddid sahih hadislerle mensuhtur. (Çünkü ribanın yasaklanması
tedricen olmuştur. Önce veresiye olanı yasaklamış, daha sonra Ribe'l-Fadl
denilen fazlalıklı riba yasaklanmıştır. Bütün müslümanlar Usame'nin bu
hadisinin zahiri ile amel etmeyi bırakmak hususunda icma etmişlerdir. Bu icma,
hadisin mensuh olduğuna delildir. Bir kısım alimler de bu hadisi değişik
şekillerde yorumlamışlardır. Bu yorumlardan biri bu hadisin değişik cins
malların mübadelesi hakkındadır. (Mesela peşin olmak kaydı ile altın gümüşle,
gümüş altınla, buğday arpa ile, arpa hurma ile satıldığında satılan ile alınan
malların mikdarlarının eşit olması gerekmez. Birisi diğerinden fazla olabilir.
Fakat veresiye olunca birisinin fazla olması faizdir.)
Diğer bir yorum
da, Usame'nin hadisinin mücmel (kapalı) olması ve Ebu Said ile diğer
sahabilerin rivayet ettikleri hadislerin açıklayıcı olmalarıdır. Bir hadis
icmallı olup, bir başka hadis tafsilatlı olunca tafsilatlı olan hadisle amel
etmek vacibdir.
Nevevi daha
sonra şöyle der; Müslim'in rivayet ettiği hadislerden anlaşılıyor ki İbni Abbas
ile İbni Ömer; peşin olan satışlarda yani satılan mal ile satın alınan mal
satış akdi esnasında teslim ve tesellüm edildiğinde bu mallar faize tabi
mallardan olsa bile birisinin diğerinden miktarca fazla olması caizdir,
kanaatında idiler. Buna göre peşin olmak kaydı ile bir dirhem gümüş iki dirhem
gümüşle, bir dinar altın iki dinar altınla, bir sa' hurma iki sa' hurma ile ve
bir sa' buğday iki sa' buğdayla satılabilir. Riba'ya tabi diğer mallar da
böyledir. Bu iki sahabi faiz durumunun sadece veresiye satışlarda bulunduğu
görüşünde idiler. Bu görüşe mesnedde Üsame'nin bu hadisi idi. Fakat Ebu Said'in
hadisi ile diğer hadisler bu iki sahabi'ye ulaşınca bu görüşten rucu ettiler ve
bir mal ayni cinsten bir mal ile satıldığında satılan mal ile satın alınan mal
peşin de ödenseler yine miktarlarının eşit olması gerekir, birisi diğerinden
fazla olursa faiz olur, dediler. Müslim'in rivayet ettiği hadisler gösteriyor
ki İbni Ömer ile ibni Abbas bu hadisleri ilk zamanlarda işitmemişlerdi. Sonra
işitince eski görüşlerini bıralarak bu hadislerle amel ettiler."
Nevevi'nin sözü bitti.
Müellifin
rivayet ettiği Ebu'l-Cevza hadisi, Hakim'in rivayet ettiği Ebu Miclez'in hadisi
ve Müslim'in rivayet ettiği Ebu's-Sahba'nın hadisi de İbni Abbas'ın anılan
görüşten rucü ettiğini açıkça beyan etmektedirler. Ebu'l-Cezva'nın hadisinin
Zevaid türünden olduğuna dair bir kayıda rastlamamakla beraber kalan Kütüb-i
Sitte'de de bulamadım.