SÜNEN İBN-İ MACE

Bablar Konular Numaralar

KİTABU’L-HİBE

<< 2387 >>

6- KARŞILIĞINI UMMAK SÜRETİYLE BİR ŞEY'İ HİBE EDEN'İN BABI

 

حدّثنا عَلِيُّ بْنُ مُحَمَّدٍ، وَ مُحَمَّدُ بْنُ إِسْمَاعِيلَ، قَالاَ: ثنا وَكِيْعٌ. ثنا إِيْرَاهِيْمُ بْنُ إِسْمَاعِيْلَ بْنِ مُجَمِّعِ بْنِ جَارِيَةَ اْلأَنْصَارِيِّ، عَنْ عَمْرِو بْنِ دِيْنَارٍ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ؛ قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللهِ صلى الله عليه وسلم:  ((الرَّجُلُ أَحَقُّ بِهِبَتِهِ مَالَمْ يُثَبْ مِنْهَا)).

 

في الزوائد: إسناده إبراهيم بْنُ إسماعيل بْنُ مجمع، وهو ضعيف.

 

Ebû Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: «Karşılığı verilmedikçe adam, verdiği hibeyi geri alma hakkına sahiptir.»

 

Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir: Bunun senedinde bulunan İbrahim bin İsmail bin Mücenuni' zayıftır.

 

AÇIKLAMA:    Zevaid türünden olan bu hadisi Darekutni de rivayet etmiştir.

 

Bu babın başlığında, hibenin karşılığının alınması umudu söz konusu edildiği halde hadisin metninde anılan umuda dair bir sarahat (açıklık) yoktur. Bab'ın başlığı böyle olunca, müellifimizin böyle yorum yaptığı sonucuna varılır. Şu halde, kişi hibe ederken karşılığını alacağını umarak ve bu niyeti taşıyarak hibede bulunmuş ise, karşılığı kendisine verilmedikçe hibesini geri alma hakkına sahib olduğu manası ve hükmü çıkarılabilir. Tuhfe yazarının beyanına göre Malik, Ömer (r.a.)'den şu mealde bir eser rivayet etmiştir; "Kim karşılığını alacağını umarak bir hibede bulunursa, karşılığı verilmedikçe, hibesi geri verilmeye mahkümdur."  "El-Hafız; Hakim ve İbn-i Hazm bu eser sahihdir, demişlerdir. İbn-i Hazm bu hadisin benzerini merfu olarak Ebu Hureyre'den rivayet etmiştir. Tabarani de bunun benzerini İbn-i Abbas'dan gene merfu olarak rivayet etmiştir. Şevkani bu rivayetleri naklettikten sonra; Eğer bu hadisler sahih iseler, hibenin geri alınamıyacağına dair hadislerin hükmünü hususileştirmiş olurlar ve netice itibariyle şu hüküm çıkarılır; Karşılığı verilmemiş iken hibenin geri alınması caiz olmuş olur, demiştir.

 

Hadis, hibenin karşılığının alınmasının meşruluğuna da delalet eder. Zaten Buhari, Tirmizi ve Ebu Davud'un Aişe (r.anha)'dan rivayet ettikleri bir hadiste Resul-i Ekrem'in hediyeyi kabul ettiği ve karşılığında hediye verdiği belirtilmektedir. Avnü'l-Mabüd'da belirtildiği gibi kadim kavlinde Şafii ve bazı Maliki alimler Aişe'nin sözü edilen hadisini delil göstererek; Karşılığının verilmesini söz konusu etmeden hediye veren, fakat hediyesinin karşılıksız bırakılmıyacağını uman kimsenin hediyesine karşılık verilmesi vacibtir. Mesela bir fakirin bir zengine hediye vermesi gibi. Fakat zenginin fakire verdiği hediyenin karşılığını vermek vacib değildir. Çünkü böylesi karşılık beklemez, demişlerdir. Hadisin buna delalet etmesinin yönü Resul-i Ekrem (s.a.v.)'in hediyeleri karşılıksız bırakmamasıdır. Fakat bu görüşte olmayan alimler; Resul-i Ekrem (s.a.v.)'in bu prensibi bunun vacibliğine delalet etmez, demişlerdir.

 

Hanefiler ve cedid kavlinde Şafii; Karşılık almak üzere ve bu maksadla verilen hediye geçersizdir. Çünkü mechul bir satış hükmündedir, demişlerdir. Diğer taraftan hediyenin amacı bir bağışta bulunmaktır. Karşılık beklemek ise bağış anlamına uygun değildir. En-Neyl'de bu bilgi verilmiştir.

 

Turbeşti de; Fazla bir karşılık beklemek üzere verilen hediyeyi kabul etmek mekruhtur, demiştir.

Şerhü's-Sünne'de de: Karşılığının verilmesi şart koşulmaksızın verilen hediyenin hükmü hususunda alimler ihtilaf etmişlerdir. Bazıları Aişe (r.anha)'nın hadisini delil göstererek: Hediyenin karşılığını vermek gerekir, demişlerdir. Bazıları da hediye verenleri üç kısımda mütalaa etmişlerdir; Mali durumu iyi olanın kendisinden dun olan bir kimseye verdiği hediye bir ikramdır, karşılığını vermek gereksizdir. Kişinin kendi emsaline verdiği hediye de böyledir. Yani karşılık vermeye gerek yoktur. Mali durumu daha iyi olana verilen hediye ise karşılıksız bırakılmamalıdır. Çünkü bu durumda verilen hediyenin karşılığı beklenebilir.

 

Hediyenin karşılığının değeri ise örf ve adete göre takdir ve tesbit edilir. Bir kavle göre verilen karşılık, hediyenin değerine denk olmalıdır. Diğer bir kavle göre hediye sahibini razı edecek bir karşılık verilmelidir.