DEVAM: 16- MÜSLÜMANLAR
Üç ŞEYDE ORTAKTIRLAR, BABI
حدّثنا
عَمَّارُ
بْنُ خَالِدٍ
الوَاسٍطٍيُّ.
ثنا عَلِيُّ
يْنُ
غُرَابٍ،
عَنْ زُهَيْرِ
بْنِ
مَرْزُوقٍ،
عَنْ عَلِيِّ
بْنِ زَيْدِ
بْنِ
جَدْعَانَ،
عَنْ سَعِيد
بْنِ
المُسَيَّبِ،
عَنْ
عَائِشَةَ أَنَّهَا
قَالَتْ : يَا
رَسُولَ
اللهِ! هَذَا المَاءُ
قَدْ
عَرَفْنَاهُ.
فَمَا بَالُ
المِلْحِ وَ
النَّارِ؟
قَالَ ((
ياحُمَيْرَاءُ!
مَنْ أَعْطَى
نَاراً،
فَكَأنَّمَا
تَصَدَّقَ
بِجَمِيعِ
مَا
أَنْضَجَتْ
تِلكَ النَّارُ.
وَمَنْ
أَعْطَى
مِلْحاً،
فَكَأَنِّمَا
تَصَدَّقَ
بِجَمِيعِ
ماَطَيَّب
ذَلِكَ
المِلْحُ.
وَمَنْ سَقَى
مُسْلِماً
شَرْبَةً
مِنْ مَاءٍ،
حَيْنُ
يُوجَدُ
المَاءُ،
فِكَأَنَّمَا
أَعْتَقَ
رَقَبَةً.
وَمَنْ سَقَى
مُسْلِماً
شَرْبَةً
مِنْ مَاءٍ،
حَيْثُ
لاَيوُجدُ
المَاءُ،
فَكَأَنَّمَا
أَحيَاهاَ)).
في الزوائد:
هذا إسناد
ضعيف، لضعف
عليّ بْنُ زيد
بْنُ جدعان.
وهذا الحديث
أورده ابن
الجوزيّ في
الموضوعات،
وأعله بعليّ
بْنُ زيد بْنُ
جدعان: وقال
بعضهم: كل
حديث ورد
فيه((الحميراء))
ضعيف. واستثنى
من ذلك ما
أخرجه الحاكم
من طريق عَبْد
الجبار بْنُ
الورد، عَنْ
عمار
الذهبّي،
عَنْ سالم بْنُ
أبي الجعد،
عَنْ أم سلمة:
قالت ذكر
النبيّ صلى
الله عليه
وسلم خروج بعض
أمهات
المؤمنين.
فضحكت عائشة.
فقال((انظري
ياحميراء أن
لا تكوني أنت))
ثم التفت إلى
عليّ فقال: ((إن
وليت من أمرها
شيئا، فارفق
بها)) قَالَ
الحاكم: صحيح
على شرط
البخاريّ
ومسلم.
Âişe (r.anha)'dan
rivayet edildiğine göre: Kendisi: Yâ
Resûlallah! Vermezlik edilmesi helâl olmayan şey nedir? diye sordu. Resûl-i
Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
«Su, tuz ve ateş», diye cevab verdi, Âişe dedi ki: Ben: Yâ Resûlallah!
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Şu suyu (esirgememeyi) anladık. Peki, tuz ve
ateşin durumu nedir? diye sordum. Resûl-i Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
(bana hitaben): «Yâ Humeyrâ! Kim bir (parça) ateş verirse, o ateşin pişirdiği
yemeğin tamamını sadaka etmiş gibi (sevab kazanmış) olur. Ve kim bir (parça)
tuz verirse, o tuzun güzelleştirdiği yemeğin tamâmını sadaka etmiş gibi (sevab
kazanmış) olur. Kim Su bulunan yerde bir müslümana bir içim su içirirse bir
rakaba (köle - câriye) yi âzadlanuş gibi (sevab kazanmış) olur ve kim su
bulunmayan yerde bir müslümana bir içim su içirirse onu ihya etmiş gibi (sevab
sahibi) olur.»
Not: Zevaid'de
şöyle denilmiştir: Ravi Ali bin Zeyd bin Ced'an'ın zayıflığı sebebiyle bu sened
zayıftır.
AÇIKLAMA: Bu babtaki hadisler Zevaid türündendir Ebu Davud
bu hadisin mislini mühacirlerden bir adamdan merfu olarak rivayet etmiştir.
Oradaki rivbyette o mühacirin ismi belirtilmemiştir. Sahabinin isminin. mechül
kalması hadisin sıhhatını pek etkilemez. Bir de şu var: Oradaki ıivayette
hadisin sonundaki; ....= ''ve bunun bedeli haramdır.'' cümlesi yoktur.
Avnü'l-Mabiid
yazarı bu hadisin şerhinde şu bilgiyi verir:
"Hadisteki
sudan maksad, bir kimsenin çalışarak meydana getirdiği veya kanal ve arklar
kazmak suretiyle elde ettiği ya da kendisine ait kablarde, havuzlarda,
depolarda ve benzeri özel yerlerde toplamakla sahib olduğu sular dışında kalan
kısımlardır.
Kela: Yaş ve
kuru ot manasınadır. Hattabi: Bu keliıne ile kasdedilen mana, kimsenin
mülkiyetinoe olmayan arazilerde bulunan ve umümun yararlanabildiği meralardaki
otlerdır. Bu nevi meralar umüma ait olduğu için herhangi bir kimse buradaki
otları kendi inhisarı altına alamaz ve başkalarını bundan yararlanmaktan men
edemez. Fakat bir kimsenin arazisinde bulunan otlar onun malıdır. Kendisinin
izni olmaksızın hiç kimse o ottan yararlanamaz, koparıp götüremez, demiştir
Halkın ateşte
ortak olmasından maksad, açıkta yakılan ateşin ışığından herkesin istifade
edebilmesi ve lamba gibi aydınlatma araçlarını bundan yaktırabilmesidir. Lakin
bir kimsenin yaktığı ateşin közünden bir parça almak onun iznine bağlıdır.
Ondan izin almaksızın közünden alıp götürmek caiz değildir. Çünkü közden bir
parça almakla ateşin mikdarı azaltılmış, hatta sönmesine sebebiyet verilmiş
olabilir.
Bir kavle göre
ateşten maksad, ateşi yakmakta kullanılan bir nevi taştır. Bu taş nevi kimsenin
mülkiyeti altında olmayan bir arazide bulunduğu takdirde, kimse bunu
vermemezlik edemez.
Şevkani, en-Neyl'de:
Bilinmelidir ki bu konuda rivayet olunan hadislerin tümü, anılan üç şeyde - su,
ot ve ateş - genel bir ortaklık hakkının varlığına delildir. Bu hüküm umumidir.
Yani şu veya bu su, şöyle olan ot, böyle olan ateş, diye bir kayıdlama ve
sınırlandırma durumu hadislerde yoktur. Bu hadislerin umumi olan hükmünü
hususileştirecek özel bir delil olmadıkça anılan maddelerin herhangi bir nevi
bu hükmün dışında kalmaz. Bu hadislerden daha. genel olan hadisler delil
gösterilmek suretiyle bu hadislerin hükmü hususileştirilemez. Mesela: ''Bir
kimsenin gönül hoşluğu olmadıkça onun malı hiç kimseye helal olmaz.'' hükmünü
ifade eden genel hadisler burdaki hadislerin hükmünü hususileştirmez. Çünkü,
anılan üç maddenin mal sayıldığı tesbit edilmedikçe o tür hadisler bu konuda
delil olmaya elverişli olmaz. Anılan üç maddenin mal sayılıp sayılmaması ise
bilindiği gibi ihtilaf konusudur, der."
Sindi de:
Alimlerden bir cemaat hadisin zahirini tutarak: Su, ot ve ateş hiç bir surette
kimsenin malı sayılamaz, satılamaz ve temlik edilemez, demiştir. Fakat alimler
arasında meşhur olan kavle göre ot'tan maksad kimsenin özel malı olmayıp umuma
ait ot kısmıdır. Sudan maksad da, maliki olmayan gökten inen sular, kaynak
suları ve nehir - çay sularıdır. Ateşten maksad ise, sahibsiz araziden
toplatılıp yakılan odunlardan hasıl olan ateştir. Şayet bir adam bir suyu alıp
kablarına koymak suretiyle maliki durumuna geçerse, bunu satması caizdir. Ot ve
ateş de böyledir, demiştir.
Aişe
(r.anha)'dan rivayet edilen son hadisi İbnü'l-Cevzi, mevzu hadisler arasında
anmıştır. Sindi bu hadisin haşiyesinde şöyle der: "Suyuti, en-Nihaye'de:
Humeyra:, Hamra'nın tasğir ismidir. (Yani Arapça kurallarına göre küçültülmüş
isimdir.) Beyaz renkli kadın anlamındadır. (Hamri\. kelimesi Ahmer kelimesinin
müennesidir. Kırmızı manasını ifade eder. Ahmer kırmızı erkek, hamra da kırmızı
kadın demektir. Humeyra. ise kırmızıya çalan, yani az kırmızı olan kadın
demektir. Humeyra. kelimesi Aişe (r.anha) için kullanılmış bir lakab
mahiyetindedir.) Bazı alimler:
Humeyra lakabı
kullanılan bütün hadisler zayıftır. Yalnız Hakim'in rivayet ettiği bir hadis
bunun dışındadır. (Sindi bu hadisi de anmış ise de konumuz dışında oldugu için
o hadisi buraya geçirmeye gerek görmedim.)
Sindi, Ebu
Hureyre (r.a.)'ın hadisi ile ilgili olarak: Bana öyle geliyor ki bu hadisten
kasdedilen mana şöyledir; "Su ve ateş gibi pahalı olamayan şeyler konu
komşudan ve muhtaç kimselerden esirgenmemeli, vermemezlik edilmemelidir,"
diye bilgi verir.
"Tuzun
vermemezlik edilmemesi" emri ile ilgili olarak Hattabi: Bunun manası
şöyledir: Tuz, kimsenin mülkiyeti altında olmayan bir arazi veya bir dağda
bulunan madeninde iken kimse kimseyi bunu almaktan menedemez. Ama bir adam tuzu
oradan alıp götürmek suretiyle mülkiyetine geçirirse veya kendi mülkiyeti
altında bulunan bir yerden tuz istihsal ederse, onun malı olur. Başkasını
bundan merıedebilir ve bunu satabilir. Diğer mallarında her çeşit tasarruf
hakkına sahib olduğu gibi bunda da her nevi tasarrufta bulunabilir, demiştir.